باب: الرقى
بالقرآن
والمعوِّذات.
32. KUR'AN İLE VE MUAVVİZAT SURELERİ İLE RUKYE YAPMAK
حدثني
إبراهيم بن
موسى: أخبرنا
هشام، عن معمر،
عن الزُهري،
عن عروة، عن
عائشة رضي
الله عنها:
أن
النبي صلى
الله عليه
وسلم كان ينفث
على نفسه في
المرض الذي
مات فيه
بالمعوِّذات،
فلما ثقل كنت
أنفث عليه
بهن، وأمسح
بيد نفسه لبركتها.
فسألت
الزُهري: كيف
ينفث؟ قال:
كان ينفث على
يديه، ثم يمسح
بهما وجهه.
[-5735-] Ma'mer'den, o ez-Zühri'den, o Urve'den, o Aişe
r.anha'dan rivayet ettiğine göre "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem -vefatı
ile neticelenen hastalığında- muawizatı okuyarak kendisine üflüyordu. Hastalığı
ağırlaşınca ben onları okuyup ona üflüyor ve bereketi dolayısı ile kendi elini
vücuduna sürüyordum."
Malmer dedi ki: ez-Zühri'ye: Nasıl üfler(di) diye sordum. O:
Ellerine üfler, SOnra da ellerini yüzüne sürerdi, dedi.
Fethu'l-Bari Açıklaması:
"KUr'El.n ile ve muavvizat ile rukye yapmak." Burada
muavvizatın Kur'an'a atfedilmesi, özelin genele atfedilmesi kabilindendir.
Çünkü "muavvizat"tan maksat, daha önce Tefsir bölümünün sonlarında
geçtiği gibi Felak, Nas ve Ihlas sureleridir. Bu durumda bu isimlendirme tağııb
kabilindendir. (Çünkü İhlas suresinde istiaze ifadesi bulunmamaktadır.)
İlim adamları üç şartın bulunması halinde rukye yapmanın caiz
olduğunu icma' ile kabul etmiş bulunmaktadırlar: Bu rukye yüce Allah'ın kelamı
yahut isim ve sıfatları ile olmalıdır. Arapça ya da Arapça olmayıp anlamı
bilinen sözlerle yapılmalıdır; rukyenin bizatihi kendisinin değil, aksine yüce
Allah'ın etkili olduğuna inanılmalıdır. Bu sonuncularının şart olup olmadığı
hususunda ilim adamları ihtilaf etmişolmakla birlikte, tercihe değer olan, sözü
edilen bu şartların göz önünde bulundurulmasının kaçınılmaz olduğudur. Çünkü
Müslim'in Sahih'inde Avf b. Malik'in rivayet ettiği hadiste şöyle
denilmektedir: "Bizler cahiliye döneminde rukye yapardık. Ey Allah'ın
Rasulü, bu husustaki görüşün nedir, diye sorduk. O: Yaptığınız rukyeleri bana
söyleyiniz. Şirk ihtiva etmediği sürece rukyede bir sakınca yoktur, buyurdu."
İbnu't-TIn der ki: "Muavvizat ile ve onların dışında
Allah'ın isimleri ile rukye yapmak, manevi tıptır. Eğer bu, yaratılmışlar
arasından iyi insanların dili üzere yapılırsa yüce Allah'ın izniyle şifa husule
gelir. Bu tür insanlar artık az bulunduğundan, halk da cismani tıbba,
üfürükçülerin ve onların dışında cinlerin emri altında bulunduğunu iddia eden
kimselerin kullandıkları o yasaklanmış rukyelere yöneldiler. Emrinde cin
olduğunu söyleyen kimse de hak ve batıl karışımı, işin iç yüzünü bilmeyenleri
tereddüde düşüren birtakım işler yaparlar. Allah'ın ve isimlerinin zikri ile
birlikte şeytanların zikrini de karıştırır, onlardan yardım dilemeyi, onların
azgınlarına sığınmayı da bir arada yaparlar. Denildiğine göre yılan, tabiatı
gereği insana düşmanlık ettiğinden, şeytanlar da Ademoğullarına düşman
oldukları için şeytanlarla arkadaşlık eder. Bu sebeple üfürükçü, yılana
şeytanların isimlerini okuyunca o da onun çağrısını kabul ederek yerinden
dışarıya çıkar. Aynı şekilde yılan sokmuş bir kimseye de bu isimler okunacak
olursa zehirleri insanın bedeninden dışarıya akar. Bundan dolayı özellikle
Allah'ın ve isimlerinin zikri ile ve anlamı bilinen Arapça lafızlarla
yapılmayan rukyeler -çünkü böylelikle rukye şirkten uzak olur- mekruh
görülmüştür. Allah'ın Kitabından 'başkası ile rukye yapmanın mekruh oluşu ise,
ümmetin alimlerinin kabul ettiği bir görüştür.
باب: الرقى
بفاتحة
الكتاب.
33. FATİHATU'L-KİTAB İLE RUKYE YAPMAK
ويذكر عن ابن
عباس، عن
النبي صلى
الله عليه وسلم.
Bu İbn Abbas'tan, o Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den diye
zikrolunmaktadır.
حدثني محمد
بن بشار:
حدثنا
غُنْدَر:
حدثنا شُعبة،
عن أبي بشر،
عن أبي
المتوكل، عن
أبي سعيد الخدري
رضي الله عنه:
أن
ناساً من
أصحاب النبي
صلى الله عليه
وسلم أتوا على
حي من أحياء العرب
فلم يقروهم،
فبينما هم
كذلك، إذ لُدغ
سيد أولئك،
فقالوا: هل
معكم من دواء
أو راق؟ فقالوا:
إنكم لم
تقرونا، ولا
نفعل حتى
تجعلوا لنا
جُعْلاً،
فجعلوا لهم
قطيعاً من
الشاء، فجعل
يقرأ بأمِّ
القرآن،
ويجمع بزاقه
ويتفل، فبرأ
فأتوا
بالشاء،
فقالوا: لا
نأخذه حتى نسأل
النبي صلى
الله عليه
وسلم فسألوه
فضحك وقال:
(وما أدراك
أنها رقية،
خذوها
واضربوا لي
بسهم).
[-5736-] Ebu Said el-Hudrl r.a.'dan rivayete göre
"Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in ashabından bazı kimseler, Arap
kabilelerinden bir kabilenin bulunduğu yere gitti. Bu kabile onları misafir
etmedi. Onlar bu durumda iken efendileri zehirli bir hayvan tarafından sokuldu.
O kabile halkı: Sizinle birlikte buna dair bir ilaç ya da rukye
yapacak bir kimse var mı, dediler. Nebiin ashabı:Siz bizi misafir etmediniz. Bu
iş için bize bir ücret tayin etmedikçe böyle bir şey yapmayız, dediler. Bunun
üzerine onlara bir sürü koyun vaat ettiler. Bir sahabi Ummu'I-Kur'an'l
(Fatiha'yı) okumaya koyuldu. Tükürüğünü topluyor, sonra da (hastanın üzerine)
tükürüyordu. Bunun sonucunda adam iyileşince onlar da koyun sürüsünü alıp
geldiler.
Ashab: Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e sormadan onu almayız,
dediler. Nebie durumu sorunca, güldü ve: Bunun (Fatiha suresinin) bir rukye
olduğunu nereden bildin? O koyunları alınız ve bana da bir pay ayırınız,
buyurdu."
Fethu'l-Bari Açıklaması:
"Fatihatu'l-Kitab ile rukye yapmak. Bu İbn Abbas'tan, o
Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den diye zikrolunmaktadır." Bu başlıkta
Buhari, Ebu Said yoluyla rivayet edilen hadisi zikretmektedir. Buna dair açıklamalar
yeterli bir şekilde İcaare bölümünde (2276.hadiste) geçmiş bulunmaktadır.
İbnu'l-Kayyim dedi ki: Bazı sözlerin birtakım özellikleri ve
faydaları bulunduğu sabit olduğuna göre, alemlerin Rabbinin sözü olduğundan,
Kitabın bütün manalarını ihtiva ettiğinden ötürü Kur'an-ı Kerim'de olsun, onun
dışındaki diğer kitaplarda olsun, benzeri indirilmemiş bulunan Fatiha hakkında
ne düşünülebilir? Bu sure, Allah'ın isimlerinin temelini teşkil eden ve bunları
kendilerinde toplayan anaisimleri ihtiva ettiği gibi, ölümden sonra dirilişi,
tevhidi, kendisinden yardım ve hidayet istemek hususunda yüce Rabbe ihtiyacı
kapsamaktadır. En faziletli duayı da söz konusu etmektedir. Bu en faziletli dua
da dosdoğru yola iletilmeyi istemektir. Dosdoğru yol, Allah'ı kemal derecesinde
bilmeyi, onu tevhid etmeyi ve kendisine verdiği emirleri işleyip, yasaklarından
sakınmak suretiyle ibadet etmeyi, bu yol üzere de dosdoğru yürümeyi ihtiva
eder. Diğer taraftan bu sure, yaratılmışların çeşitli türlerini de ihtiva etmiş
ve onları hakkı bilip gereğince amel ettiği için nimete mazhar olanlar ile
hakkı bildikten sonra ondan saptığı için gazaba uğrayanlar ve hakkı büsbütün
bilmediğinden ötürü de dalalete düşenler kısımlarına ayırmaktadır. Bununla
birlikte bu sure kaderi, şeriatı, Allah'ın isimlerini, ölümden sonra dirilişi,
tevbeyi, nefsin tezkiye edilmesini, kalbin ıslah edilmesini, bütün bid'at
ehlinin görüşlerinin reddini de kapsamaktadır. Bazı özellikleri bu olan bir
surenin her türlü hastalıktan şifa dilemek için okunması da onun şanındandır,
özelliklerindendir. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
باب: الشرط في
الرقية بقطيع
من الغنم.
34. FATİHATU'L-KİTAB İLE RUKYE YAPMAKTA ŞART KOŞMAK
حدثني سيدان
بن مضارب أبو
محمد الباهلي:
حدثنا أبو
معشر البصري،
هو صدوق، يوسف
بن يزيد البرَّاء
قال: حدثني
عبيد الله بن
الأخنس أبو
مالك، عن ابن
أبي مُلَيكة،
عن ابن عباس:
أن
نفراً من
أصحاب النبي
صلى الله عليه
وسلم مروا
بماء، فيهم
لديغ أو سليم،
فعرض لهم رجل
من أهل الماء،
فقال: هل فيكم
من راق، إن في
الماء رجلاً
لديغاً أو
سليماً،
فانطلق رجل
منهم، فقرأ
بفاتحة الكتاب
على شاء،
فبرأ، فجاء
بالشاء إلى
أصحابه،
فكرهوا ذلك
وقالوا: أخذت
على كتاب الله
أجراً، حتى
قدموا
المدينة،
فقالوا: يا
رسول الله،
أخذ على كتاب
الله أجراً،
فقال رسول
الله صلى الله
عليه وسلم: (إن
أحق ما أخذتم
عليه أجراً كتاب
الله).
[-5737-] İbn Abbas'tan rivayete göre Nebi Sallallahu
Aleyhi ve Sellem'in ashabından bir grup, su kenarında konaklamış ve aralarından
birisi zehirli bir hayvan tarafından sokulmuş bulunan bir grup kimsenin
yanından geçtiler.
O suyun kenarında bulunan ahaliden bir adam onlara gelip: Aranızda
rukye yapacak kimse var mı? Bu su başında zehirli bir hayvan tarafından
sokulmuş birisi var, dedi.
Aralarından birisi kalkıp gitti ve birkaç koyun vermeleri şartı
ile Fatihatu'lKitab'ı okudu. Adam iyileşti, o da koyunları alıp arkadaşlarının
yanına geri geldi. Arkadaşları bundan hoşlanmayarak: Sen Allah'ın kitabını
okumak karşılığında ücret aldın, dediler. Nihayet Medine'yegeldiklerinde: Ey
Allah'ın Rasulü! Bu arkadaşımız Allah'ın Kitabı karşılığında bir ücret aldı,
dediler. Bunun üzerine Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:
Karşılığında ücret aldığınız şeyler arasında en hak olanı Alla:h'ın
Kitabıdır."