SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’T-TIB

<< 1927 >>

EK SAYFA – 1927-2

باب: المَنُّ شفاء للعين.

20. MEN (KUDRET HELVASI) GÖZE ŞİFADIR

 

حدثنا محمد بن المثنَّى: حدثنا غُنْدَر: حدثنا شُعبة، عن عبد الملك: سمعت عمرو بن حُرَيث قال: سمعت سعيد بن زيد قال:

 سمعت النبي صلى الله عليه وسلم يقول: (الكمأة من المَنِّ، وماؤها شفاء للعين). قال شُعبة: وأخبرني الحكم بن عُتيبة، عن الحسن العُرَني، عن عمرو بن حُرَيث، عن سعيد بن زيد، عن النبي صلى الله عليه وسلم. قال شُعبة: لما حدثني به الحكم لم أنكره من حديث عبد الملك.

 

[-5708-] Said b. Zeyd'den, dedi ki: "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'i: Yer mantan, men türündendir. Onun suyu da göz için bir şifadır diye buyururken dinledim."

 

Şu 'be dedi ki: Ayrıca bana el-Hakem, el-Hasen el-Urani'den, o Amr b. Hureys'den, o Said b. Zeyd'den, o Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den diye bana haber verdi. Şube dedi ki: el-Hakem bana bunu tahdis edince, Abdulmeliklin hadisi dolayısıyla ben onu inkar etmedim.

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

"Men gözler için bir şifadır." Bu başlıkta sözü edilen hadiste geçen "men" ile kastedilenin "minnet etmek" anlamındaki mastar değil de özel ve yenilen türden olduğunu kabul eden görüşün tercih edildiğine bir işarettir.

 

Yer mantarı (el-kem'e) de yaprağı ve gövdesi olmayan bir bitkidir. Yerde ekilmeksizin bulunur. Ona bu adın (el-kem'e) veriliş sebebinin, gizlenip saklanması olduğu söylenmiştir. Mesela, şahitliği gizleyip saklamayan kimse hakkında:

 

"Kemee'ş-şehadete" denilir.

 

"Mendendir." Men ile neyin kastedildiği hususunda üç görüş vardır: Birinci görüşe göre maksat, bunun İsrailoğullarına indirilen men türünden olduğudur. Bu ise ağacın üzerine düşen bir tür çisinti olup, yapraklardan toplanıp tatlı olarak yenilir. et-Terencebın denilen çisinti de bu türdendir. Hadis, sanki menni yer mantarına benzetmiş gibidir. Buna sebep ise, her ikisinin de herhangi bir çalışma olmaksızın kendiliklerinden var olma özellikleridir.

 

باب: اللَّدُود.

21. HASTANIN AĞZININ BİR TARAFINDAN İLAÇ KONULMASI

 

حدثنا علي بن عبد الله: حدثنا يحيى بن سعيد: حدثنا سفيان قال: حدثني موسى بن أبي عائشة، عن عبيد الله بن عبد الله، عن ابن عباس وعائشة:

 أن أبا بكر رضي الله عنه قبَّل النبي صلى الله عليه وسلم وهو ميِّت،

 

[-5709 – 3710 - 3711-] Ubeydullah b. Abdullah'tan rivayete göre o, İbn Abbas ve Aişe'den şunu rivayet etmektedir:

 

"Ebu Bekr r.a. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'i vefat etmiş olduğu halde öptü."

 

 

قال: وقالت عائشة: لددناه في مرضه فجعل يشير إلينا: أن لا تلدوني، فقلنا: كراهية المريض للدواء، فلما أفاق قال: (ألم أنهكم أن تلدُّوني). قلنا: كراهية المريض للدواء، فقال: (لا يبقى في البيت أحد إلا لُدَّ وأنا أنظر إلا العباس، فإنه لم يشهدكم).

 

[-5712-] Ubeydullah dedi ki: "Aişe de şöyle demiştir: Biz Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in hastalığı sırasında ağzının bir tarafına ilaç koyduk. O bize:

 

Ağzıma ilaç koymayın, diye işaret etmeye başladı. Bizler: Bu, hastanın ilaçtan hoşlanmadığından dolayıdır, dedik.

 

Kendisine gelince; ben size ağzıma ilaç koymanızı yasaklamadım mı diye buyurdu. Bizler: Hastanın ilaçtan hoşlanmayışı dolayısıyla böyle yaptığını düşünm üştük, dedik.

 

O: Evde benim gözüm önünde ağzına ilaç konulmadık kimse kalmasın. elAbbas müstesna. Çünkü o sizin yanınızda bulunmamıştı, buyurdu."

 

 

حدثنا علي بن عبد الله: حدثنا سفيان، عن الزُهري: أخبرني عبيد الله، عن أم قيس قالت:

 دخلت بابن لي على رسول الله صلى الله عليه وسلم، وقد أعلقت عليه من العذرة، فقال: (على ما تَدْغَرْنَ أولادكنَّ بهذا العِلاق، عليكنَّ بهذا العود الهندي، فإنَّ فيه سبعة أشفية، منها ذات الجنب: يُسْعَطُ من العُذْرة، ويُلَدُّ من ذات الجنب). فسمعتُ الزُهري يقول: بيَّن لنا اثنين، ولم يبيِّن لنا خمسة. قلت لسفيان: فإن معمراً يقول: أعْلَقْتُ عليه؟ قال: لم يحفظ، إنما قال: أعْلَقْتُ عنه، حفظته من في الزُهري، ووصف سفيان الغلام يُحَنَّكُ بالإصبع، وأدخل سفيان في حنكه، إنما يعني رَفْعَ حنكه بإصبعه، ولم يقل: أعْلِقُوا عنه شيئاً.

 

[-5713-] Ümmü Kays'tan şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Bir oğlumla birlikte Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in huzuruna girdim. Bademciklerindeki rahatsızlığı dolayısıyla da ona bir tedavide bulunmuş idim. Allah Rasulü şöyle buyurdu:

 

Siz çocuklarınızı bu tedavilerle niçin rahatsız ediyorsunuz? Canlarını acıtıyorsunuz, size bu udi hindı'yi tavsiye ederim. Onda yedi tane şifa vardır. Bunlardan birisi de zatu'l-cenb hastalığıdır. Bu udihindi, boğaz rahatsızlığı dolayısı ile buruna çekilir; zatu'l-cenb hastalığı dolayısı ile de ağzından verilip içirilir."

 

(Süfyan dedi ki:) Ben ez-Zührı'yi şöyle derken dinledim: (Rasulullah) bize bunların ikisini açıkladı. Ama beşini açıklamadı. (Ali İbnu'I-Medınl) dedi ki:

 

Süfyan'a dedim ki: Ma'mer: (A'laktu anhu: Boğaz hastalığından onu tedavi etmiştim) lafzı yerine "a'laktu aleyhi" demektedir, dedi. O: Ma'mer bunu iyi bellememiş dedi. O sadece "a'laktu anhu" demiştir. Ben bunu ez-Zührı'nin ağzından ezberledim.

 

Süfyan da çocuğun parmakla damağının dibinden bademciklerinin sıkıştırılmasını anlatmak üzere kendi parmağını damağının içine soktu. Parmağı ile damağının yukarı kaldırılmasını kastetmektedir ve o: A'likuu anhu şey'en: Ondan bir şeyi izale ediniz, gideriniz, demedi.

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

"(ledud) Ağzın yan tarafından ilaç koymak." ledCıd, hastanın ağzının yan taraflarından birisine konulan ilaca denilir. Birinci hadise dair yeterli açıklamalar, daha önce Nebi s.a.v.'in vefatı bahsinde (4452,4454.hadislerde) geçmiş bulunmaktadır. Nebiin ağzına ne verdikleri de orada açıklanmıştı. İkinci hadisin şerhi ise biraz sonra el-uzre (boğaz hastalığı) başlığında gelecektir.

 

 

22. BAB

 

حدثنا بشر بن محمد: أخبرنا عبد الله: أخبرنا معمر ويونس: قال الزُهري: أخبرني عبيد الله بن عبد الله بن عتبة: أن عائشة رضي الله عنها زوج النبي صلى الله عليه وسلم قالت:

 لما ثقل رسول الله صلى الله عليه وسلم واشتد وجعه، استأذن أزواجه في أن يُمَرَّض في بيتي، فأذنَّ له، فخرج بين رجلين تخطُّ رجلاه في الأرض، بين عباس وآخر.

فأخبرت ابن عباس، قال: هل تدري من الرجل الآخر الذي لم تُسَمِّ عائشة؟ قلت: لا، قال: هو علي.

قالت عائشة: فقال النبي صلى الله عليه وسلم بعد ما دخل بيتها، واشتد به وجعه: (هَريقوا عليَّ من سبع قِرَب لم تُحْلَلْ أوكيتهنَّ، لعلي أعهد إلى الناس). قالت: فأجلسناه في مخضب لحفصة زوج النبي صلى الله عليه وسلم، ثم طفقنا نصب عليه من تلك القرب، حتى جعل يشير إلينا: (أن قد فعلتن). قالت: وخرج إلى الناس، فصلى لهم وخطبهم.

 

[-5714-] Ubeydullah b. Abdullah b. Utbe'den rivayete göre Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in zevcesi Aişe r.anha şöyle demiştir:

 

''Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ağırlaşıp, ağrıları şiddetlenince diğer zevcelerinden hastalığım benim evimde geçirmesi için izin istedi. Onlar da ona izin verdiler. (Mescide) ayakları yerde süründüğü halde Abbas ile bir diğer kişi arq.sında çıktı. Ben (Ubeydullah b. Abdullah) İbn Abbasla bunu haber verince, bana: Aişe'nin adını vermediği o diğer adamın kim olduğunu biliyor musun, dedi. Ben: Hayır deyince, o kişi Ali 'dir, dedi.

 

Aişe dedi ki: Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem evine girip hastalığı şiddetlendikten sonra şöyle buyurdu: Bana ağız bağları çözülmemiş yedi kırbadan su dökünüz. Belki kendimde bir hafiflik bulur da insanlara vasiyette bulunurum.

 

Aişe dedi ki: Biz de onu Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in zevcesi Hafsa'ya ait olan bir leğen içine oturttuk. Sonra olmbalardan üzerine su dökmeye koyulduk. Bize: Bu kadar yeter, diye işaret edinceye kadar devam ettik.

 

Aişe dedi ki: Sonra insanların yanına çıktı ve onlara namaz kıldınp hutbe verdi. ii