باب: ما أنزل
الله داء إلا
أنزل له شفاء.
1. ALLAH NE KADAR HASTALIK iNDiRMiŞ İSE MUTLAKA ONUN iÇiN DE BİR
ŞİFA iNDİRMİŞTİR.
حدثنا محمد
بن المثنَّى:
حدثنا أبو
أحمد الزبيري:
حدثنا عمر بن
سعيد بن أبي
حسين قال:
حدثني عطاء بن
أبي رباح، عن
أبي هريرة رضي
الله عنه،
عن
النبي صلى
الله عليه
وسلم قال: (ما
أنزل الله داء
إلا أنزل له
شفاء).
[-5678-] Ebu Hureyre r.a.'dan Nebi Sallallahu Aleyhi ve
Sellem şöyle buyurdu:
"Allah ne kadar hastalık indirmişse, mutlaka onun için bir de
şifa indirmiştir."
Fethu'l-Bari Açıklaması:
"Mutlaka onun için bir de şifa indirmiştir." Tank b.
Şihab'ın, İbn Mesud'dan Nebie merfu' olarak naklettiği rivayette:
"Şüphesiz Allah nekadar hastalık indirmişse mutlaka onun için bir de şifa
indirmiştir. O halde tedavi olunuz" şeklindedir. Bunu da Nesai, sahih
olduğunu belirterek İbn Hibban ve Hakim rivayet etmişlerdir. İmam Ahmed de
Enes'ten: "Allah hastalığı yarattığı vakit ilaCi da halk etti. O halde
tedavi olunuz." Üsame b. Şerik yoluyla gelen hadiste de şöyle
denilmektedir: "Ey Allah'ın kulları, tedavi olunuz. Çünkü Allah şifasını
indirmediği hiçbir hastalık vermemiştir. Bundan tek bir hastalık müstesnadır. O
da yaşlanmaktır!' Bu hadisi Ahmed, el-Edebu'I-Müfred'de Buhari, dört Sünen
sahibi - sahih olduğunu belirterek Tirmizi- de rivayet etmişlerdir.
İbn Mes’ud'un rivayet ettiği hadiste herkesin bilmediği bazı
ilaçlara da işaret vardır. Bunların hepsinde de sebepler ayrıca kabul
edilmektedir. Bu, bunların Allah'ın izni ve takdiri ile etki ettiklerine, kendilerinin
bizzat bir fayda sağlamayıp aksine yüce Allah'ın onlardaki takdiri ile etki
yaptıklarına inanan kimse için Allah'a tevekküle aykırı değildir. Ayrıca ilaç,
eğer Allah takdir etmişse bazı hallerde hastalığa dahi dönüşebilir. İşte
Cabir'in rivayet ettiği hadiste "Allah'ın izni ile" lafzı buna işaret
etmektedir. Kısacası bütün bunların etkili olup olmaması, Allah'ın takdir ve
iradesi etrafında dönüp dolaşmaktadır.
Tedavi tevekküle aykırı değildir. Tıpkı yemek ve içmek suretiyle
açlığı ve susuzluğu gidermenin tevekküle aykırı olmadığı gibi. Aynı şekilde
tehlikelerden uzak durmak, afiyet isteyerek dua etmek, zararların
uzaklaştırılmasını dilemek ve daha başka hususlar da böyledir.
باب: هل يداوي
الرجل المرأة
أو المرأة
الرجل.
2. ERKEK KADINI, KADIN DA ERKEĞI TEDAVİ EDEBİLİR Mİ?
حدثنا
قُتيبة بن
سعيد: حدثنا
بشر بن
المفضَّل، عن
خالد بن
ذكوان، عن
رُبَيِّع بنت
مُعَوِّذ بن
عفراء قالت:
كنا
نغزو مع رسول
الله صلى الله
عليه وسلم: نسقي
القوم
ونخدمهم،
ونرد القتلى
والجرحى إلى المدينة.
[-5679-] Muavviz b. Afra kızı Rubeyyi'den şöyle dediği
rivayet edilmiştir:
"Bizler Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile birlikte
gazaya gider, gazilere su verir ve onlara hizmet ederdik. Savaş alanında şehit
düşmüş olanları ve yaralıları da Medine'ye götürürdük. "
Fethu'l-Bari Açıklaması:
"Erkek kadını, kadın da erkeği tedavi eder mi?" Bu
başlık altında er-Rubeyyi'in rivayet ettiği hadisi zikretmiş bulunmaktadır.
Erkeğin kadını tedavi etmesi, bu hadisten kıyas yoluyla çıkartılabilir.
Buhari'nin bu hususta kat'i hükmü söz konusu etmeyişinin sebebi, anlatılan bu
hadisenin hicab emrinin inişinden önce olma ihtimali bulunduğundan dolayıdır.
Yahut da kadının bu işi kocasına ya da kendisine mahrem olan kimselere
yaptığından dolayı da olabilir. Meselenin hükmüne gelince, zaruret halinde
yabancıları tedavi etmek caizdir.
Zaruret de -bakmak, el ile yoklamak ve benzeri hususlar
hakkında- miktarı kadar değerlendirilir.