SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’Z-ZEBAİH VE’S-SAYD

<< 1874 >>

باب: صيد القوس.

4. YAY AV'I

 

وقال الحسن وإبراهيم : إذا ضرب صيداً، فبان منه يد أو رجل، لا تأكل الذي بان وتأكل سائره. وقال إبراهيم: إذا ضربت عنقه أو وسطه فكله. وقال الأعمش، عن زيد: استعصي على رجل من آل عبد الله حمار، فأمرهم أن يضربوه حيث تيسر، دعوا ما سقط منه وكلوه.

el-Hasen ve İbrahim dedi ki: "Bir ava vurup da o avın ön ya da arka ayağı koparsa o kopan kısmını yeme, diğer kısımlarını ye!"

 

İbrahim dedi ki: "Eğer sen onun boynuna ya da ortasına isabet ettirirsen onu yiyebilirsin." el-A'meş, Zeyd'den şöyle dediğini nakletmektedir: "Bir (yabani) eşek Abdullah (b. Mesud)un ailesinden bir adama karşı serkeşlik etti ve onu yakalayamadık. Abdullah onlara bu eşeği kolaylarına gelen tarafından vurmalarını emretti ve ondan düşen kısmı bırakın, geri kalanını yeyin, dedi."

 

حدثنا عبد الله بن يزيد: حدثنا حَيْوَة قال: أخبرني ربيعة بن يزيد الدمشقي، عن أبي إدريس، عن أبي ثعلبة الخُشَني قال:

 قلت: يا نبي الله، إنا بأرض قوم أهل الكتاب، أفنأكل في آنيتهم؟ وبأرض صيد، أصيد بقوسي، وبكلبي الذي ليس بمعلَّم وبكلبي المعلَّم، فما يصلح لي؟ قال: (أمَّا ما ذكرت من أهل الكتاب: فإن وجدتم غيرها فلا تأكلوا فيها، وإن لم تجدوا فاغسلوها وكلوا فيها. وما صدت بقوسك فذكرت اسم الله فكل، وما صدت بكلبك المعلَّم فذكرت اسم الله فكل، وما صدت بكلبك غير معلَّم فأدركت ذكاته فكل).

 

[-5478-] Ebu Sa'lebe el-Huşeni'den, dedi ki:

 

"Ey Allah'ın Nebisi! Biz kitap ehli olan bir kavmin topraklarındayız. Onların kaplarında yemek yiyebilir miyiz? Ayrıca av hayvanlarının bulunduğu bir yerdeyim. Kimi zaman yayımla, kimi zaman da eğitilmemiş olan köpeğimle de, eğitilmiş olan köpeğimle de avlanıyorum. Bana bunların hangisi uygundur, diye sordum.

 

Allah Rasulü şöyle buyurdu: Kitap ehli ile ilgili sorduklarını ele alalım. Eğer kaplarından başkalarını bulabilirseniz onların kaplarında yemek yemeyin. Eğer başkalarını bulamazsanız, o kapları yıkayın ve onlarda yemek yiyin. Yayın la avlayıp Allah'ın adını andığın hayvanı ye, eğitilmiş köpeğin vasıtasıyla avladığını Allah'ın adını anmışsan ye, eğitilmemiş köpeğinle avlayıp yetişip de tezkiye edebildiklerini de ye, diye buyurdu."

 

Bu Hadis 5488 ve 5496 numara ilede geçiyor

 

Diğer tahric edenler: Tirmizi Av , Ebû Dâvûd, Sayd

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

"el-Hasen ve İbrahim dedi ki: Bir ava vurup da onun ön ya da arka ayağı kopmuş ise ayrılan kısmını yeme, diğer kısımlarını ye." el-Hasen'in bu sözünü İbn Ebi Şeybe, el-Hasen'den gelen sahih bir sened ile mevsul olarak rivayet etmiştir. Buna göre el-Hasen bir ava vurup, onun ön ya da arka ayağını koparıp, hayvanın diri olarak kaldıktan sonra ölmesi üzerine şunları söylemiştir: "Böyle bir hayvanı da yeme, ondan kopan organını da yeme! Ancak sen onu vurup da onun organını koparmakla birlikte derhal ölmesi hali müstesnadır. Eğer böyle olursa onu yiyebilirsin."

 

İbnu'I-Münzir dedi ki: Bu mesele hakkında ihtilaf etmişlerdir. İbn Abbas ve Ata: Ondan kesilip ayrılan organı yeme. Av hayvanını tezkiye ederek ye, demişlerdir. İkrime de: Eğer organının kendisinden düşmesinden sonra canlı olarak koşarsa o organı yeme, av hayvanını tezkiye edip ye. Eğer onu vurur vurmaz ölürse onun tamamını ye, demiştir. Şafii de bu görüşü ifade ederek şunları söylemiştir: Hayvanın iki parçaya ayrılması ile daha azının ayrılması arasında o darbe sonucu öldüğü takdirde, bir fark kalmaz. es-Sevr! ve Ebu Hanife'den rivayete göre eğer av hayvanını yarıdan ikiye bölecek olursa her iki parçası da yenir. Eğer baş tarafından üçte biri kesilirse aynı şekildedir. Eğer belden tarafa üçte biri ayrılırsa baş tarafında kalan üçte ikisi yenilir. Fakat belden aşağı olan üçte biri yiyemez.

 

İbn Battal dedi ki: Fukahanın icma' ile kabul ettiklerine göre, o ava isabet edip yaraladığı takdirde o avı yemek caizdir. İsterse yaradan dolayı mı yoksa havadan aşağıya düştüğünden dolayı mı yoksa yerin üzerine düştüğünden dolayı mı öldüğünü bilmemiş olsun. Yine icma' ile kabul ettiklerine göre, av hayvanı mesela bir dağın üstüne düşüp de oradan aşağıya yuvarlanıp ölse eti yeniImez. Eğer ok onunöldürücü yerlerini delmezse, yetişilip tezkiye edilmesi hali müstesna, o av hayvanı yenilmez.

 

İbnu't-Tin dedi ki: Av hayvanından artık hayatta kalması düşünülemeyecek . kadar bir parçayı koparacak olursa, o darbe ile ona öldürücü yerinden isabet ettirmiş gibi olur. Bu sebeple bu darbe, tezkiye konumuna geçer. Malik'in ve başkalarının meşhur görüşü budur.

 

"Kaplarında ... " İbn Dakiki'l-'Id der ki: Bu hususta aslolan hal ile çoğunlukla görülen halintearuzuna (aralarındaki çatışmaya) binaen fukaha arasında görüş ayrılığı vardır. Bu hadisin delalet ettiği doğrultuda görüş beyan edenler, şunu delil gösterirler: Çoğunlukla görülen halden çıkarılan zan(-ı galib), asılolan halden çıkartılan zanna tercih edilir. Ancak necis oldukları muhakkak olarak tarafı mızdananlaşılıncaya kadar asla göre hüküm verilir diyenler buna iki şekilde cevap vermişlerdir:

 

1- Burada yıkama emri asla bağlı kalmaya delil teşkil eden naslar ile bu hadisin ifadesini bir arada telif etmek üzere ihtiyat olsun diye müstehap oluşa hamledilir.

 

2- Ebu Sa'lebe hadisinden maksat, bu kapların necis olduğunu kesin olarak bilen kimselerin hali hakkındadır. Mecusileri söz konusu etmiş olması da bunu pekiştirmektedir. Çünkü onların kapları, kestikleri helal olmadığından dolayı necistir.

 

Nevevi de şöyle demektedir: Ebu Sa'lebe hadisinde geçen kaplardan maksat, kaplarında domuz eti pişiren kimselerin ve şarap içen kimselerin kaplarıdır. Nitekim Ebu Davud'un rivayetinde bu husus açıkça ifade edilmiş bulunmaktadır:

 

"Bizler kitap ehline komşuluk yapıyoruz. Onlar da tencerelerinde domuz pişiriyorlar, kaplarında da şarap içiyorlar. Bunun üzerine (Allah Rasulü) şöyle buyurdu ... " diyerek verdiği cevabı zikretmektedir.

 

Fukahanın maksadı ise mutlak olarak kafirlerin kapları olup, necis işlerde kullanılmayanlarıdır. Bu gibi kapların kullanılması onlara göre yıkanmadan dahi caizdir. Bununla birlikte bu hususta mekruhluğun sabit oluşundan dolayı değil de ihtilaftan kurtulmak için bu gibi kaplan yıkamak daha uygundur. ileride üç bab sonra "av hayvanı iki yahut üç gün kaybolur ve bulunmayacak olursa" başlığı altında bu hadis ile ilgili diğer bahisler gelecektir.

 

Hadiste birden çok sorunun bir araya getirilerek bir defada sorulabileceği ve bunlar hakkında emma ve emma (şuna gelince, buna gelince) lafzı kullanılarak tek tek etraflı bir şekilde cevap verilebileceği anlaşılmaktadır.