SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’L-ET’İME

<< 1859 >>

باب: الأكل في إناء مفضَّض.

29. GÜMÜŞ PARÇALARI KAKILMIŞ TABAKLARDA YEMEK YEMEK

 

حدثنا أبو نعيم: حدثنا سيف بن أبي سليمان قال: سمعت مجاهداً يقول: حدثني عبد الرحمن بن أبي ليلى:

 أنهم كانوا عند حُذَيفة، فاستسقى فسقاه مجوسي، فلما وضع القدح في يده رماه به وقال: لولا أني نهيته غير مرة ولا مرتين، كأنه يقول: لم أفعل هذا، ولكني سمعت النبي صلى الله عليه وسلم يقول: (لا تلبسوا الحرير ولا الديباج، ولا تشربوا في آنية الذهب والفضة، ولا تأكلوا في صحافها، فإنها لهم في الدنيا ولنا في الآخرة).

 

[-5426-] Mücahid'den, dedi ki: "Bana Abdurrahman b. Ebi Leyla'nın tahdis ettiğine göre onlar Huzeyfe'nin yanında idiler. Huzeyfe kendisine su getirilmesini istedi. Bir Mecusi ona su getirdi. Mecusi bardağı Huzeyfe'nin eline verince onu fırlatarak:

 

Eğer ona böyle yapmamasını bir ya da iki defa söylememiş olsaydım ... -Sanki: ... böyle yapmazdım, demek istiyordu.- Ama ben Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'i şöyle buyururken dinledim:

 

İnce ipek de, kalın ipek de giymeyiniz, altın ve gümüş kaplardan içmeyiniz. Bunlardan yapılmış tabaklarda da yemek yemeyiniz. Çünkü bunlar bu dünyada onların (kafirlerindir), ahirette de bizimdir."

 

Bu Hadis Hadis 5632,5633,5831 ve 5837 numara ile gelecektir.

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

"Gümüş parçaları kakılmış kapIal'da yemek yemek." Yani içinde (bu şekilde) gümüş parçaların bulunduğu kaplarda yemek yemek. Buharı, kaplar arasında sadece bunu söz konusu etmekle yetinmiştir. Gümüş ve altın kaplar dışındaki bütün kaplarla yemek yemek mubahtır. Fakat ister kakma, ister karıştırma, isterse de kaplama suretiyle kısmen altın ve gümüş bulunan kaplar hakkında görüş ayrılığı vardır.

 

Buharıinin bu başlıktasöz konusu ettiği Huzeyfe yoluyla gelen bu hadiste, altın ve gümüş kaplarda yalnızca içmeninyasaklandığı görülmektedir. Yemek de hüküm itibariyle içmeğe katılmak suretiyle, bu kapIal'da yemek yemenin de yasaklandığı hükmü çıkai,tılır. Böyle bir istinbat Huzeyfe hadisine nispetle böyledir ama Müslimlde yer alan Ümmü Seleme yoluyla gelen hadiste -ileride Eşribe (içecekler) bölümünde dikkat çekileceği üzere- yemek yemek de söz konusu edilmiştir. Dolayısıyla bu kaplarda yemek yemek de nas ile yasaklanmış olmaktadır.

 

باب: ذكر الطعام.

30. TAAM (YEMEK, YİYECEK)İN SÖZ KONUSU EDİLMESİ

 

حدثنا قتيبة: حدثنا أبو عوانة، عن قتادة، عن أنس، عن أبي موسى الأشعري قال:

 قال رسول الله صلى الله عليه وسلم: (مثل المؤمن الذي يقرأ القرآن كمثل الأترُجَّة، ريحها طيِّب وطعمها طيِّب. ومثل المؤمن الذي لا يقرأ القرآن كمثل التمرة، لا ريح لها وطعمها حلو. ومثل المنافق الذي يقرأ القرآن مثل الريحانة، ريحها طيِّب وطعهما مر. ومثل المنافق الذي لا يقرأ القرآن كمثل الحنظلة، ليس لها ريح وطعمها مر).

 

[-5427-] Ebu Musa el-Eş'arl r.a.'den, dedi ki: "Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

 

Kur'an okuyan mu'minin misali, kokusu da hoş, tadı da hoş olan portakala benzer. Kur'an okumayan mu'minin misali ise kokusu bulunmayan ve tadı da tatlı olan hurmaya benzer. Kur'an okuyan münafığın misali ise kokusu hoş, tadı acı olan reyhan, (fesleğen)e benzer. Kur'an'ı okumayan münafığın misali ise kokusu da olmayan, tadı da acı olan Hamala'ya (Ebu Cehil karpuzuna) benzer."

 

 

حدثنا مسدَّد: حدثنا خالد: حدثنا عبد الله بن عبد الرحمن، عن أنس،

 عن النبي صلى الله عليه وسلم قال: (فضل عائشة على النساء، كفضل الثَّريد على سائر الطعام).

 

[-5428-] Enes r.a.'den rivayete göre Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

 

"Aişe'nin kadınlara üstünlüğü, tiridin diğer yemeklere üstünlüğü gibidir."

 

 

حدثنا أبو نعيم: حدثنا مالك، عن سُمَيٍّ، عن أبي صالح، عن أبي هريرة،

 عن النبي صلى الله عليه وسلم قال: (السفر قطعة من العذاب، يمنع أحدكم نومه وطعامه، فإذا قضى نَهْمَتَه من وجهه فَلْيُعَجِّلْ إلى أهله).

 

[-5429-] Ebu Hureyre r.a.'den rivayete göre Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

 

"Yolculuk azaptan bir parçadır. Sizden herhangi birinizin uykusunu ve yemek yemesini engeller. Bu sebeple yolcu yolculuğundan maksadını gerçekleştirecek olursa ailesinin yanına dönmekte acele etsin."

 

باب: الأدْمِ.

31. KATIK

 

حدثنا قتيبة بن سعيد: حدثنا إسماعيل بن جعفر، عن ربيعة: أنه سمع القاسم بن محمد يقول:

 كان في بريرة ثلاث سُنَنٍ: أرادت عائشة أن تشتريها فتعتقها. فقال أهلها: ولنا الولاء، فذكرت ذلك لرسول الله صلى الله عليه وسلم فقال: (لو شئت شرطتيه لهم، فإنما الولاء لمن أعتق). قال: وأعتقت فخُيِّرت في أن تَقِرَّ تحت زوجها أو تفارقه، ودخل رسول الله صلى الله عليه وسلم يوماً بيت عائشة وعلى النار بُرْمَة تفور، فدعا بالغداء فأتي بخبز وأدم من أدم البيت، فقال: (ألم أرَ لحماً). قالوا: بلى يا رسول الله، لكنه لحم تُصُدِّقَ به على بريرة فأهدته لنا، فقال: (هو صدقة عليها، وهدية لنا).

 

[-5430-] Kasım b. Muhammed'den, dedi ki: "Berire hususunda üç tane sünnet (hüküm) ortaya çıkmıştı:Aişe onu satın alıp hürriyetine kavuşturmak istemişti; ama onun sahipleri, ve!a hakkı bizim olsun demişlerdi. Aişe bunu Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e aktarınca, o: Arzu edersen onların lehine bu şartı koşabilirsin. Çünkü vela ancak kim hün-iyete kavuşturursa onundur, diye buyurdu.

 

Kasım dedi ki: Berire hürriyetine kavuşturulduktan sonra kocasının nikahı altında kalmakta yahut ondan ayrılmakta muhayyer (serbest) bırakıldı. (Üçüncüsüne gelince) Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem bir gün Aişe'nin evine girdi. O sırada ateşin üzerinde kaynayan bir tencere vardı. Allah Rasulü kendisine kuşluk vakti yemeğinin getirilmesini istedi. Önüne ekmek ve evdeki katıklardan bir katık getirildi. Allah Resulü:

 

Ben (ateş üzerinde pişen) et görmemiş miydim, diye sordu.

 

Onlar: Doğrudur ey Allah'ın Rasulü! Fakat o et Berıre'ye sadaka olarak verilmişti, o da bize onu hediye etmişti, diye buyurdular.

 

Bu sefer Allah Rasulü: 0, ona verilmiş bir sadakadır, bize de hediyedir, diye buyurdu."

 

 

 

Katık anlamı verilen "el-edm" kelimesi, "idam"in çoğuludur.