SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’L-ET’İME

<< 1849 >>

DEVAM: 8. İNCELTİLMİŞ EKMEK, MASA ÜZERİNDE VE SOFRADA YEMEK YEMEK

 

حدثنا علي بن عبد الله: حدثنا معاذ بن هشام قال: حدثني أبي، عن يونس - قال علي: هو الإسكاف - عن قتادة، عن أنس رضي الله عنه قال:

 ما علمت النبي صلى الله عليه وسلم أكل على سُكُرُّجَةٍ قطُّ، ولا خُبِزَ له مرقَّق قطُّ، ولا أكل على خِوَان قطُّ. قيل لقتادة: فعلى ما كانوا يأكلون؟ قال: على السُّفَر.

 

[-5386-] Enes r.a.'dan, dedi ki: "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in küçük tabakta yemek yediğini de, inceltilmiş yufka ekmeği yediğini de, bir masa üzerinde yemek yediğini de asla bilmiyorum.

 

Katade'ye: Peki neyin üzerinde yemek yerlerdi diye soruldu. Katade: Sofralar üzerinde diye cevap verdi. "

 

Bu Hadis 5415 ve 6450 numara ile gelecektir.

 

 

حدثنا ابن أبي مريم: أخبرنا محمد بن جعفر: أخبرني حميد: أنه سمع أنساً يقول:

 قام النبي صلى الله عليه وسلم يبني بصفيَّة، فدعوت المسلمين إلى وليمته، أمر بالأنطاع فبُسطت، فألقي عليها التمر والأقِطُ والسمن. وقال عمرو، عن أنس: بنى بها النبي صلى الله عليه وسلم، ثم صنع حيساً في نطع.

 

[-5387-] Enes r.a.'den, dedi ki: "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem (Hayber dönüşü) ikamet etti ve Safiye ile zifafa girdi. Ben de Müslümanları düğün yemeğine davet ettim. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem sofraların açılmasını emretti, sofralar yayıldı. Sofralara hurma, keş ve yağ bırakıldı."

 

Amr da, Enes'den rivayetle şöyle demiştir: "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem Safiye ile zifafa girdikten sonra deriden sofralar üzerinde Hays denilen yemeği yaptı ... "

 

 

حدثنا محمد: أخبرنا أبو معاوية: حدثنا هشام، عن أبيه، وعن وهب بن كيسان قال:

 كان أهل الشام يعيِّرون ابن الزبير، يقولون يا ابن ذات النطاقين، فقالت له أسماء: يا بني إنهم يعيِّرونك بالنطاقين، هل تدري ما كان النطاقان؟ إنما كان نطاقي شققته نصفين، فأوكيت قربة رسول الله صلى الله عليه وسلم بأحدهما، وجعلت في سفرته آخر، قال: فكان أهل الشام إذا عيَّروه بالنطاقين، يقول: إيهاً والإله، تلك شكاة ظاهر عنك عارها.

 

[-5388-] Vehb b. Keysan'dan, dedi ki: "Şam halkı İbnu'z-Zubeyr'i ayıplayarak:

 

Ey iki kuşaklı kadının oğlu, diyorlardı. (Annesi) Esma ona dedi ki: Oğlum, onlar seni iki kuşak ile ayıplıyorlar. Bu iki kuşağın ne olduğunu biliyor musun? Bu benim bir kuşağımdı. Ben onu ortadan ikiye ayırdım ve onlardan birisi ile Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in kırbasının ağzını bağladım, diğeri ile de azığının bulunduğu sofrasını bağladım."

 

Vehb b. Keysan dedi ki: "Daha sonra Şam halkı onu iki kuşak ile ayıpladıkları vakit şöyle derdi:

 

ilahıma yemin ederim ki doğru söylüyorsunuz. "Bu ayıbı senden uzak bir çirkinliktir" diyor (ve Ebu Zuheyb ez-Zühell'nin bu mısraını okuyor)du."

 

 

حدثنا أبو النعمان: حدثنا أبو عوانة، عن أبي بشر، عن سعيد بن جبير، عن ابن عباس:

 أن أم حفيد بنت الحارث بن حزن، خالة ابن عباس، أهدت إلى النبي صلى الله عليه وسلم سمناً وأقِطاً وأضُبًّا، فدعا بهنَّ، فأكِلْنَ على مائدته، وتركهنَّ النبي صلى الله عليه وسلم كالمستقذر لهنَّ، ولو كُنَّ حراماً ما أكلن على مائدة النبي صلى الله عليه وسلم، ولا أمر بأكلهنَّ.

 

[-5389-] İbn Abbas'tan rivayete göre "İbn Abbas'ın teyzesi olan el-Haris b. Hazm'in kızı Ümmü Tufeyl, Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e bir miktar tereyağı, keş ve birkaç keler hediye etmişti. O da bunların getirilmesini emir buyurdu. Sofrası üzerinde bunlar yenildi. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem. onlardan tiksinmiş gibi o kelerleri yiyemedi. Eğer kelerlerin yenilmesi haram olsaydı, Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in sofrası üzerinde bunlar yenilmez ve yenilmelerini de emretmezdi."

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

"İnceltilmiş ekmek ve masa üstünde ve sofrada yemek yemek." İnceltilmiş ekmek ile ilgili olarak Iyad şunları söylemektedir: İnceıtilmiş ekmektenmaksat, beyaz ekmek ve benzeri ekmekler gibi yumuşatılmış, güzelleştirilmiş ekmek demektir. İnceltmek (terklk) yumuşatmak anlamındadır. Çünkü o dönemde Araplarda elek yoktu. İnceltilmiş (anlamındaki murakkak) lafzı bazen ince ve geniş ekmek anlamına da gelir.

 

İbnu'l-Cevzl de şöyle demiştir: Bu, hafif olan ekmek anlamındadır. Kendisi ile (hamurun) inceltildiği tahta (merdane) olan er-Rikak'tan alınmış gibidir. Masa, üzerinde yemek bulunmayan, yemek yenilen araçtır. Sofra ise üzerinde yemek konulan örtü hakkında kullanılması meşhurdur, ama asıl anlamı yemeğin kendisidir.

 

"Enes'in ekmek pişiricisi yanında iken biz de Enes'in yanında idik." Taberanı'de Raşid b. Ebi Raşid yoluyla şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Enes'in kendisine bazı kurutmalar yapan, on iki tür yemek pişiren ve ona elenmiş undan ekmek pişirip tereyağı ile yoğuran bir kölesi vard!."

 

Elenmiş un (el-huvarı) ardı arkasına defalarca elenen has un demektir. "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem ne inceltilmiş ekmek, ne de közde kızartılıp kebap yapılmış koyun yedi." el-Mesmut (közde kızartılıp kebap yapılmış), sıcak su ile tüyleri izale edildikten sonra derisi ile közde pişirilen ya da tencerede haşlanarak pişirilen ete denilir. Bu şekildeki pişirme, körpe ve yaşı küçük olanlar için söz konusudur. Böyle bir iş iki bakımdan mutı'ef (varlıklı ve rahat) yaşayan kimselerin işlerindendir. Birincisi eğer hayatta kalacak olsaydı, değeri artacak olan bir hayvanı erken dönemde kesmektir. İkincisi ise derisi soyulan bir hayvanın postundan giyecek olarak ya da başka bir şekilde yararlanılır. Ancak bu şekilde pişirmek deriyi kullanılmaz hale getirir. İbn Battal el-Masmut'un közde kızartılarak pişirilmiş olduğu kanaatini kabul etmiştir.

 

"Sukurruce'de" İbn Mekkl der ki: Sukurruce, içinde yemek yenen küçük kaplara denilir. Hocamız da "TirmiziŞerhi" adlı eserinde şunları söylemiştir: Nebi efendimizin sukurruce (denilen küçük tabaklarda) yemek yememesi ya o dönemde onların beldesinde bunların yapılmayışından dolayıdır yahut bu kapları

 

küçük bulduğundan ötürüdür. Çünkü yemek etrafında bir araya gelip toplanmak onların adeti idi.

 

"Hişam, babasından ve Vehb b. Keysan'dan." Buradaki İbnu'z-Zubeyr, Abdullah b. ez-Zubeyr'dir. Şam ehlinden maksat ise Haccac b. Yusufun askerleridir. Onlar Abdulmelik b. Mervan tarafından görevlendirilmişlerdi ve onunla savaşıyorlardı. Yahut daha önce Yezid b. Muaviye'nin emri üzere onunla savaşmış bulunan el-Husayn b. Numeyr'in askerleri de olabilirler.

 

"Ben kuşağımı ortadan ikiye böldüm ve bir parçası ile kırbasının ağzını bağladım." Medine'ye hicret bahsinde Ebu Bekr es-Sıddık'ın Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile birlikte Medine'ye hicret ettiğinde bunu böyle yapmasını em rettiği geçmiş bulunmaktadır.

 

"Bu ayıbı, senden uzak bir çirkinliktir." Buradaki "şekat (çirkinlik)" çirkin bir sözü yüksek sesle söylemek demektir. Zahir lafzı ise uzak anlamındadır. el-Hattabı dedi ki: Yani bu, senden kaldırılmış bir çirkinliktir. Dolayısıyla bunun seninle ilgisi yoktur.

 

باب: السَّوِيق.

9. SEVİK (KAVUT)

 

حدثنا سليمان بن حرب: حدثنا حمَّاد، عن يحيى، عن بشير بن يسار، عن سويد بن النعمان أنه أخبره:

 أنهم كانوا مع النبي صلى الله عليه وسلم بالصهباء، وهي على روحة من خيبر، فحضرت الصلاة، فدعا بطعام فلم يجده إلا سويقاً، فلاك منه، فلكنا معه، ثم دعا بماء فمضمض، ثم صلى وصلينا ولم يتوضأ.

 

[-5390-] Suveyd b. en-Numan'dan rivayete göre "es-Sahba denilen yerde Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem iie birlikte idiler. -Burası Hayber'den yarım gün uzaklıkta bir yerdir.- Namaz vakti girdi. Nebi yiyecek bir şeyler getirilmesini emir buyurdu. Sevikten başka bir şey getirilmediğini gördü. Ondan bir kısmını alıp ağzında evire çevire çiğnedi. Biz de onunla birlikte (onu) ağzımızda çiğnedik. Daha sonra su getirilmesini söyledi ve ağzını çalkaladı. Arkasından abdest almaksızın namaz kıldı, biz de kıldık.'!

 

باب: ما كان النبي صلى الله عليه وسلم لا يأكل حتى يُسَمَّى له، فيعلم ما هو.

10. NEBİ S.A.V., YEMEĞİN ADI KENDİSİNE SÖYLENİP NE OLDUĞUNU BİLMEKSİZİN YEMEZDİ

 

حدثنا محمد بن مقاتل أبو الحسن: أخبرنا عبد الله: أخبرنا يونس، عن الزهري قال: أخبرني أبو أمامة بن سهل بن حنيف الأنصاري: أن ابن عباس أخبره:

 أن خالد بن الوليد، الذي يقال له سيف الله، أخبره: أنه دخل مع رسول الله صلى الله عليه وسلم على ميمونة، وهي خالته وخالة ابن عباس، فوجد عندها ضبًّا محنوذاً، قَدِمَت به أختها حفيدة بنت الحارث من نجد، فقدمت الضب لرسول الله صلى الله عليه وسلم، وكان قلَّما يُقَدِّمُ يده لطعام حتى يُحَدَّثَ به ويُسَمَّى له، فأهوى رسول الله صلى الله عليه وسلم يده إلى الضب، فقالت امرأة من النسوة الحضور: أخبرن رسول الله صلى الله عليه وسلم ما قدمتنَّ له، هو الضب يا رسول الله، فرفع رسول الله صلى الله عليه وسلم يده عن الضب، فقال خالد بن الوليد: أحرام الضب يا رسول الله؟ قال: (لا، ولكن لم يكن بأرض قومي، فأجدني أعافه). قال خالد: فاجتررته فأكلته، ورسول الله صلى الله عليه وسلم ينظر إلي.

 

[-5391-] İbn Abbas'tan rivayete göre, kendisine Allah'ın kılıcı (Seyfullah) denilen Halid b. el-Velid'in haber verdiğine göre o (Halid), Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile birlikte Meymune'nin huzuruna girdi -ki bu Meymune hem Halid b. el-Velid'in, hem İbn Abbas'ın teyzesi idi- onun yanında kızartılmış keler buldu.!. Bu keleri Necid'den Meymune'nin kız kardeşi el-Haris'in kızı Hufeyde getirmişti. Keleri Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in önüne getirip koydu. Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e o yemekten söz edilip, adı söylenmedikçe yiyecek bir şeye elini uzattığı çok nadir idi. Resulullah elini kelere uzattı. Orada hazır bulunan kadınlardan birisi:

 

Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e takdim ettiğinizin ne olduğunu haber veriniz, dedi. Onlar da: O kelerdir, ey Allah'ın Rasulü deyince. Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem kelerden elini çekti.

 

Halid b. el-Velid: Ey Allah'ın Rasulü, keler haram mıdır, diye sordu. Allah Rasulü: Hayır. Fakat bu benim kavmimin yaşadığı bölgede yoktu. Ondan tiksindiğimi hissediyorum, dedi. Halid dedi ki: Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem bana bakıp dururken o keleri ben önüme çekip yedim. "

 

Bu Hadis 5400 ve 5537 numara ile gelecektir.