SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’N-NAFAKA

<< 1843 >>

DEVAM: 1. AİLE HALKINA NAFAKANIN FAZİLETİ

 

حدثنا يحيى بن قزعة: حدثني مالك، عن ثور بن زيد، عن أبي الغيث، عن أبي هريرة قال:

 قال النبي صلى الله عليه وسلم: (الساعي على الأرملة والمسكين، كالمجاهد في سبيل الله، أو القائم الليل والصائم النهار).

 

[-5353-] Ebu Hureyre r.a.'dan, dedi ki: "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem:

 

Dul kadın(lar)ın ve yoksul (lar) ın ihtiyaçlarını karşılamak için çalışıp çabalayan bir kimse, Allah yolunda cihad eden ya da geceyi namazla, gündüzü oruçla geçiren kimse gibidir, diye buyurdu."

 

Bu Hadis 6006 ve 6007 numara ile gelecektir.

 

حدثنا محمد بن كثير: أخبرنا سفيان، عن سعد بن إبراهيم، عن عامر بن سعد رضي الله عنه قال:

 كان النبي صلى الله عليه وسلم يعودني وأنا مريض بمكة، فقلت: لي مال أوصي بمالي كله؟ قال: (لا). قلت: فالشطر؟ قال: (لا). قلت: فالثلث؟ قال: (الثلث والثلث كثير، أن تدع ورثتك أغنياء خير من أن تدعهم عالة يتكففون الناس في أيديهم، ومهما أنفقت فهو لك صدقة، حتى اللقمة ترفعها في في امرأتك، ولعل الله يرفعك ينتفع بك ناس، ويضر بك آخرون).

 

[-5354-] Sa'd r.a.'dan dedi ki: "Ben Mekke'de hasta iken Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem beni ziyarete gelir giderdi. Benim malım var, malımın tamamını vasiyet edeyim mi, dedim.

 

Allah Rasulü: Hayır, dedi. Ben: O halde yarısını, dedim. O: Hayır, diye buyurdu. Ben ya üçte birini diye sordum.

 

O: Üçte bir (olabilir), gerçi üçte bir de çoktur. Çünkü senin mirasçılarını zengin olarak bırakman, onları insanlara ellerini açıp dilenecek yoksul bırakmandan daha hayırlıdır. Hem sen her ne infak edersen o senin için bir sadakadır. Hatta kaldırıp da hanımının ağzına koyduğun bir lokma dahi. Allah'ın, seni kaldırıp yükselteceğini, seninlebirtakım insanların faydalanacağını ve seninle başkalarının da zarar göreceğini ümit ederim, diye buyurdu."

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

"el-Hasen dedi ki: el-Afv: Arta kalan demektir." İbn Ebi Hatim'in mürsel olarak Yahya. b. Ebi Kesirlden ona kadar ulaşan sahih bir sened ile rivayet ettiğine göre ona şu haber ulaşmıştır: Muaz b. Cebel ile Sarlebe Rasulullah s.a.v.'e şunu sordular: Bizim kölelerimiz ve aile halkımız vardır. Mallarımızdan neleri infak edelim? Bunun üzerine bu ayeF nazil oldu.

 

Böylelikle Buharl'nin bu ayet-i kerimeyi bu başlıkta zikretmekteki maksadı da açıkça anlaşılmış olmaktadır. İbn Abbas'tan ve bir topluluktan rivayet edildiğine göre "el-Afv" ile kastedilen, aile halkının ihtiyacından arta kalan maldır. Bunu da İbn Ebi Hatim rivayet etmiştir. Mücahid yoluyla da (İbn Abbas'ın): el-Afv farz olan sadakadır, dediği rivayet edilmiştir. Ali b. İbn Talha yoluyla İbn Abbas'tan da:el-Afv, mal arasında açık seçik belli olmayandı'", dediği rivayet edilmiştir. Bu hüküm sadaka (zekat) farz kılınmadan önce idi.

 

Bu husustaki görüşler arasında ihtilaf olduğuna göre, -mürsel dahi olsaayetin nüzul sebebi ile ilgili olarak gelen rivayetin kabul edilmesi daha uygun görünmektedir.

 

"Ebu Mestid el-Ensari'den, ben ona: Nebiden diye mi bunu rivayet edersin, diye sordum. O: Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den, dedi." Meğazi bölümünde Müslim b. İbrahim'den, onun Şube'den, onun Adiyrden, onun Abdullah b. Yezid'den rivayet ettiğine göre o Ebu Mesud el-Bedri'nin, Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den diye ... buyurduğunu rivayet etmiştir" deyip, metni muhtasar olarak zikretmiş bulunmaktadır. Orada "ecrini Allah'tan umarak" ibaresi yoktur. Bti. fazlalık, aileye yapılan harcamanın infak olduğunu belirten bu başlıktaki Sa'd'den rivayet edilen dördüncü hadiste olduğu gibi, mutlak ifadelere kayıt getirmektedir. Çünkü sözü geçen bu dördüncü hadiste: "Her ne infak edersen o senin için bir sadakadır" diye buyurulmuştur.

 

"Eerin Allah'tan beklenmesi (ihtisab)" ise, ecrin istenmesi maksadı ile amel işlemesi demektir. Bundan anlaşıldığına göre ecir ancak niyet ile birlikte yapılan amel ile gerçekleşir. Bundan dolayı Buhari sözü geçen Ebu Mesud'un bu hadisini "amellerin niyetler ile ve ecrinin beklenmesi ile olduğuna dair gelen rivayetler" başlığı altında da zikretmiş bulunmaktadır.

 

Taberi özetle şöyle söyler: Aile halkına infak vaciptir. Onun infak olmak üzere verdiklerinden ecir alması, maksadına göredir. Bu infakın vacip olması ile sadaka olarak adlandırılması arasında da bir aykırılık yoktur. Aksine bu infak (aile halkına yapılan harcama) nafile sadakadan daha faziletlidir.

 

el-Mühelleb dedi ki: Aile halkına infak icma' ile vaciptir. Şeriat koyucunun buna sadaka adını vermesinin sebebi, onların bu vacibi yerine getirmelerinde kendileri için bir ecir bulunmadığını zannetmeleri korkusu iledir. Çünkü onlar sadakanın ecrinin ne kadar büyük olduğunu biliyorlardı. Böylece onlara aile halkına yapılan harcamanın da bir sadaka olduğunu öğretmiş oldu, ta ki onlar aile halklarının yeterli ihtiyaçlarını karşılamadan ailelerinden olmayan kimselere sadaka vermesinier. Böylelikle vacip olan sadakaya nafile olan sadakaya göre öncelik vermeleri için teşvik edilmiş oldular.

 

İbnu'I-Müneyyir dedi ki: Nafakaya sadaka adının verilmesi sadak (mehir)e nihle (gönül hoşluğuyla verilen şey) adının verilmesi kabilindendir. Çünkü lezzet, ünsiyet, iffetin korunması, çocuk sahibi olmak isteği gibi hususlarda kadının erkeğe olan ihtiyacı, erkeğin kadına olan ihtiyacı gibi olduğundan ötürü, asıl olanın kadına bir şey vermenin gerekmemesidir. Ancak şanı yüce Allah erkeğe kadına karşı lütufta bulunmak gibi bir özellik vermiş ve bundan dolayı da onu kadından bir derece yükseltmiş bulunmaktadır. Bu sebeple de sadak (mehir) hakkında "nihle" adının, nafaka hakkında da "sadaka" adının kullanılması uygun düşmüştür.