SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’N-NİKAH

<< 1795 >>

باب: ما يتقى من شؤم المرأة.

17. KADININ UĞURSUZLUĞUNDAN SAKINILMASI

 

وقول تعالى: {إن من أزواجكم وأولادكم عدوا لكم} /التغابن: 14/.

Ve Yüce Allah'ın: "Ey iman edenler! Muhakkak ki eşleriniz ve evlatlarınızdan size düşman olanlar vardır. "(Teğabun, 14) buyruğu

 

حدثنا إسماعيل قال: حدثني مالك، عن ابن شهاب، عن حمزة وسالم ابني عبد الله بن عمر، عن عبد الله بن عمر رضي الله عنهما:

 أن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال: (الشؤم في المرأة، والدار، والفرس)

 

[-5093-] Abdullah İbn Ömer r.a.'dan rivayete göre Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

 

"Uğursuzluk kadında, evde ve attadır."

 

 

حدثنا محمد بن منهال: حدثنا يزيد بن زريع: حدثنا عمر بن محمد العسقلاني، عن أبيه،

 عن ابن عمر قال: ذكروا الشؤم عند النبي صلى الله عليه وسلم، فقال النبي صلى الله عليه وسلم: (أن كان الشؤم في شيء ففي الدار، والمرأة، والفرس).

 

[-5094-] İbn Ömer'den, dedi ki: Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in huzurunda uğursuzluktan söz ettiler. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

 

"Eğer uğursuzluk herhangi bir şeyde varsa bu, evde, kadında ve atta sözkonusu olur."

 

 

حدثنا عبد الله بن يوسف: أخبرنا مالك، عن أبي حازم، عن سهل بن سعد:

 أن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال: (أن كان في شيء ففي الفرس والمرأة والمسكن).

 

[-5095-] Sehl İbn Sa'd'dan rivayete göre Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

 

"Eğer (uğursuzluk) bir şeyde varsa atta, kadında ve meskendedir."

 

 

حدثنا أدم: حدثنا شعبة، عن سليمان التميمي قال: سمعت أبا عثمان النهدي، عن أسامة بن زيد رضي الله عنهما:

 عن النبي صلى الله عليه وسلم قال: (ما تركت بعدي فتنة أضر على الرجال من النساء).

 

[-5096-] Usame İbn Zeyd r.a.'dan rivayete göre Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

 

"Ben, benden sonra erkekler için kadınlardan daha zararlı bir fitne bırakmış değilim."

 

Diğer tahric eden Tirmizi edeb

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

"Kadının uğursuzluğundan sakınılması." Burada (uğursuzluk anlamı verilen): "eş-Şu'm" uğur anlamına gelen "el-yumn"un zıttıdır.

 

"Ve yüce Allah'ın: "Muhakkak ki eşleriniz ve evlatlarınızdan size düşman olanlar vardır."(Teğabun, 14) buyruğu." Bununla (Buhari) uğursuzluğun yalnızca bazı kadınlar hakkında sözkonusu olduğunu, diğer bazıları hakkında da sözkonusu olmadığını işaret etmek istemiş gibidir. Buna da ayet-i kerime'deki kısmllik bildiren ( ... dan anlamındaki) "min"in delaletinden hareket ederek işarette bulunmaktadır.

 

Bir hadiste anlatılanlar buna açıklama getirebilir mahiyette olabilir. Sözkonusu bu hadisi Ahmed rivayet ettiği gibi İbn Hibban ve Hakim de sahih olduğunu belirtmişlerdir. Hadisi Said merfu olarak rivayet etmiş bulunmaktadır: "Şu üç husus Ademoğlu'nun mutluluğundandır: Saliha bir kadın, uygun bir mesken ve uygun bir binek. Şu üç husus da Ademoğlu'nun bedbahtlığındandır: Kötü kadın, kötü mesken ve kötü binek."

 

"Benden sonra erkekler için kadınlardan daha zararlı bir fitne bırakmış değilim." Şeyh Takıyyuddin es-Sübki der ki: Buhari'nin bu hadisi, ayet-i kerimeyi bab başlığında zikrettikten sonra İbn Ömer ve Sehl yolu ile gelen iki hadisin akabinde zikretmesi, uğursuzluğun, kendisinden düşmanlık ve fitne görülen kadınlara tahsis edildiğine bir işarettir. Bazı kimselerin anladığı gibi, kadının topuğundan bile uğursuzluğun sözkonusu olduğu yahut kadının bunda bir etkisinin olduğu şeklindeki anlam doğru değildir. Zaten bu, ilim adamlarından hiçbir kimsenin belirtmediği bir görüştür. Kadının bunda bir sebep olduğunu söyleyen kimse de cahildir. Çünkü şeriat koyucu, yağmuru yıldızların doğuşlarına bağlayan kimse hakkında mutlak olarak kafir ifadesini kullanmıştır. O halde kadının herhangi bir dahlinin bulunmadığı bir husus dolayısı ile şerri kadına nispet eden kimsenin durumu ne olabilir? Olsa olsa görülen bir kaza ve kadere uygun bir halin ortaya çıkmasından ibarettir. Bunun sonucunda da nefis bundan nefret eder. Böyle bir hal ile karşı karşıya kalan kimsenin böyle bir kadını terk etmesinin kendisine bir zararı olmaz. Ancak o fiili o kadına nispet etmek gibi bir kanaat taşımaması şarttır.

 

 

Hadisten Çıkartılan Sonuçlar

 

1- Kadınlar dolayısıyla fitneye maruz kalmak, başkaları dolayısıyla fitneye maruz kalmaktan daha ağırdır. Buna yüce Allah'ın: "Kadınlar ... gibi arzulanan şeylere sevgi, insanlara süslü gösterildL" (Ali İmran, 3/14) buyruğu da buna tanıklık etmektedir. Yüce Allah onları arzulanıp, sevilen şeyler arasında saymış ve diğer türler arasında önce onları zikrederek başlamıştır. Bu da onların bu hususta asılolduklarına bir işarettir. Yine müşahede ile görülen şu ki: Erkeğin, yanında bulunan hanımından olma çocuğuna karşı olan sevgisi, bu durumda olmayan başka bir kadından doğma çocuğuna olan sevgisinden daha fazladır.

 

2- Hukemadan birisi şöyle demiştir: Kadınlar tamamıyla bir şerdir. Onlardaki en şer olan husus ise onlardan müstağni kalamayıştır.

 

Kadınlar "akll ve dinı bakımdan eksiklik" ile nitelendirilmiş olmakla birlikte erkeği aklı ve dinı bakımdan eksiklik gerektiren hususları işlemeye de iterler. Erkeğin dinı hususlar ile uğraşmaktan uzaklaşarak dünyaya talipolmak üzere hırs göstermesi gibi... Bu ise fesadın en ağır halidir.

 

Müslim, Ebu Said yoluyla gelen "ve kadınlardan sakınınız" diye bilinen hadisin bir kısmında şunları da zikretmiş bulunmaktadır: "Çünkü İsrailoğullarının fitneye ilk maruzkalması, kadınlar hususunda olmuştu."

 

باب: الحرة تحت العبد.

18. HÜR OLAN KADININ KÖLENİN NİKA.HINDA BULUNMASI

 

حدثنا عبد الله بن يوسف: أخبرنا مالك، عن ربيعة بن أبي عبد الرحمن، عن القاسم بن محمد،

 عن عائشة رضي الله عنها قالت: كان في بريرة ثلاث سنن: عتقت فخيرت، وقال رسول الله صلى الله عليه وسلم: (الولاء لمن أعتق). ودخل رسول الله صلى الله عليه وسلم وبرمة على النار فقرب إليه خبز وأدم من أدم البيت، فقال (ألم أر البرمة). فقيل لحم تصدق به على بريرة، وأنت لا تأكل الصدقة. قال هو عليها صدقة ولنا هدية).

 

[-5097-] Aişe r.anha'dan, dedi ki: "Berire hususunda üç tane sünnet ortaya çıkmıştır: O kölelikten azad edildi ve muhayyer bırakıldı. Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem: Vela azad edene aittir" diye buyurdu.

 

Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem içeri girdiğinde taştan bir tencere ateşin üzerinde kaymyordu. Allah Rasulü'nün huzuruna ekmek ve evdeki katıktan bir miktar katık takdim edildi. O: Ben (kaynayan) bir tencere görmedim mi, diye buyurdu. Ona: O, Berire'ye sadaka olarak getirilen bir ettir, sense sadakadan yemezsin, denilince, Allah Rasulü:

 

"O Berıre için bir sadaka, bize de bir hediyedir, buyurdu."

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

"Hür kadının kölenin nikahı altında bulunması." Yani kölenin razı olması halinde hür kadın ile evlendirilmesinin caiz oluşu. Buhari bu başlık altında Berirelnin kıssasının bir kısmını zikretmektedir. Onun kölelikten azad edildikten sonra muhayyer bırakıldığını belirtmektedir. Bu hadise dair yeterli açıklamalar Talak bölümünde(5284. hadiste) gelecektir. Başlıktaki ifade musanmfın (Buhariinin), azad edildiği sırada kocasının köle bulunduğu neticesine varmış olduğunu göstermektedir.

 

 

باب: لا يتزوج أكثر من أربع.

19-. YÜCE ALLAH'IN: "SİZE HELAL OLAN KADINLARDAN İKİŞER, ÜÇER, DÖRDER OLMAK ÜZERE NİKı\HLAYIN."(Nisa, 3) BUYRUĞU SEBEBİYLE BİR ERKEK, DÖRTTEN FAZLA KADıNLA EVLİ BULUNAMAZ

 

لقوله: {مثنى وثلاث ورباع} /النساء: 2/: وقال علي بن الحسين عليهما السلام: يعني مثنى أو ثلاث أو رباع.

وقوله جل ذكره: {أولي أجنحة مثنى وثلاث ورباع} /فاطر: 1/: يعني مثنى أو ثلاث أو رباع.

Ali İbn el-Huseyn -ikisine de selam olsun- da: Yani iki yahut üç yahut dört hanım nikahlayınız demektir, demiştir. Ayrıca yüce Allah'ın: "Melekleri ikişer, üçer ve dörder kanatlı elçiler kılan ... "(Fatır, 1) buyruğu da, ikişer, yahut üçer, yahut dörder kanatlı kılan demektir.

 

حدثنا محمد: أخبرنا عبدة، عن هشام، عن أبيه، عن عائشة: {وإن خفتم أن لا تقسطوا في اليتامى}. قالت: اليتيمة تكون عند الرجل وهو وليها، فيتزوجها على مالها، ويسيء صحبتها، ولا يعدل في مالها، فليتزوج ما طاب له من النساء سواها، مثنى وثلاث ورباع.

 

[-5098-] Aişe r.anha'dan rivayete göre: "Eğer yetim kızlara adaletli davranamayacağınızdan korkarsanız ... " (en-Nisa, 4/3) buyruğu hakkında dedi ki:

 

"Sözü edilen yetim kız, velisi olan bir erkeğin velayetinde bulunması halidir. Bu kızın malı dolayısıyla velisi onunla evlenir, ama onunla iyi geçinmez, malı hususunda ona adaletli davranmazdı. Böyle bir kişi (onunla değil de) onun dışında, kendisinin hoşuna giden (helalolan) başka kadınlardan ikişer, üçer ve dörder olmak üzere evlensin."

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

"Yüce Allah'ın: "İkişer, üçer, dörder" buyruğu dolayısı ile dörtten fazla kadın ile evlenemez." Başlıkta sözü geçen bu hüküm, icma' ile kabul edilmiş bir hükümdür. Bundan muhalif kanaat belirtmesine itibar edilmeyen Hatız! ve buna benzer kimselerin kanaatleri istisnadır. Bunların Nebi s.a.v.'in aynı zamanda dokuz hanımı nikahı altında bulundurduğunu delil göstermeye kalkışmalarına karşı, dörtten fazla hanım ile evli bulunurken Müslüman olan kimselere Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in dörtten fazla olan kadınları boşamakla emretmesi delil gösterilmektedir. Çünkü böyle bir emri o Gaylan İbn Seleme'ye ve başkalarına vermiş durumdadır. Bu husus Sünen kitaplarında rivayet edilmiştir. O halde bu emri vermiş olması bunun (dörtten fazla hanımı bir arada nikahı altında bulundurmanın) Nebi efendimizin özelliklerinden olduğunun delilidir.

 

(Ali İbn el-Hüseyn) dedi ki: Yani Ali İbn el-Hüseyin İbn Ali İbn Ebi Talib dedi ki: "Buyruk ikişer, yahut üçer, yahut dörder demektir" şeklinde açıklamıştır. Bu açıklamasıyla ayet-i kerimedeki "vav: ve" edatının "ev: yahut, veya" anlamında olduğunu anlatmak istemektedir. O halde bu, çeşitlendirmek anlamını verir yahut amile atfeden bir edattır, bu durumda ifadenin takdiri de şöyle olur: O halde hoşunuza giden (ve sizin için helalolan) kadınlardan iki tane nikahlayınız ve size helalolan kadınlardan üç tane nikahlayınlZ ... şeklindedir. Bu da Rafızilere karşı verilecek ve onların görüşlerini reddeden delillerin en güzellerindendir. Çünkü bu Zeynu'ı-Abidin'in bir açıklaması ve tefsiridir. O da onların sözlerine başvurdukları ve masum olduklarına inandıkları imamlarındandır.