SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’T-TEFSİR

<< 1719 >>

RUM SURESİ

قال مجاهد: {يحبرون} /15/: ينعمون. {فلا يربو عند الله} /39/: من أعطى عطية يبتغي أفضل منه فلا أجر له فيها. {يمهدون} /44/: يسوون المضاجع. {الودق} /48/: المطر.

فلا يربو عند الله  Fela yerbu indallahi (Rum 39) ifadesi "Daha iyisini elde etmek için malını verenler, bundan dolayı herhangi bir ecir kazanamazıar," anlamına gelir.

 

Mücahid aşağıdaki kelimeleri şu şekilde izah etmiştir: يحبرون Yuhberun (Rum 15) "nimet verilmişler," يمهدون yemhedune (Rum 44) "hazırlamış olurlar," ودق vedk (Rum 48) yağmur anlamına gelir.

 

قال ابن عباس: {هل لكم مما ملكت أيمانكم} /28/: في الآلهة، وفيه {تخافونهم} /28/: أن يرثوكم كما يرث بعضكم بعضا. {يصدعون} /43/: يتفرقون. {فاصدع} /الحجر: 94/.

İbn Abbas, şöyle demiştir: هل لكم مما ملكت أيمانكم "Mülkiyetiniz altında bulunan köleler içinde ... "(Rum 28) ayeti, Allah Teala ile müşriklerin ilahları hakkında nazil olmuştur. Bu ayet insanların, birbirlerine varis oldukları gibi, mülkiyetleri altında bulunanların da kendilerine varis olmalarından çekindiklerini ifade eder. يصدعون Yessaddeune ifadesi, "bölük bölük ayrılmak" manasına gelir.(Rum 43) Nitekim فاصدع fesda'(Hicr 94) ayeti de bunu destekler.

 

وقال غيره: {ضعف} /54/: وضعف لغتان.

Başka bir müfessir ise ضعف du'f ile ضعف da'f (Rum 54) kelimelerinin aynı anlamı ifade eden farklı lehçeler olduğunu ifade etmiştir.

 

وقال مجاهد: {السوأى} /10/: الإساءة جزاء المسيئين.

Mücahid de, السوأى es-sua kelimesini, kötülük etmek ve kötülük edenlere ceza vermek şeklinde tefsır etmiştir.

 

حدثنا محمد بن كثير: حدثنا سفيان: حدثنا منصور والأعمش، عن أبي الضحى، عن مسروق قال:

 بينما رجل يحدث في كندة فقال: يجيء دخان يوم القيامة، فيأخذ بأسماع المنافقين وأبصارهم، يأخذ المؤمن كهيئة الزكام، ففزعنا، فأتيت ابن مسعود، وكان متكئا، فغضب، فجلس فقال: من علم فليقل، ومن لم يعلم فليقل: الله أعلم، فإن من العلم أن تقول لما لا تعلم لا أعلم، فإن الله قال لنبيه صلى الله عليه وسلم: {قل ما أسألكم عليه من أجر وما أنا من المتكلفين}. وإن قريشا أبطؤوا عن الإسلام، فدعا عليهم النبي صلى الله عليه وسلم فقال: (اللهم أعني عليهم بسبع كسبع يوسف). فأخذتهم سنة حتى هلكوا فيها، وأكلوا الميتة والعظام، ويرى الرجل ما بين السماء والأرض كهيئة الدخان، فجاءه أبو سفيان فقال: يا محمد، جئت تأمرنا بصلة الرحم، وإن قومك قد هلكوا فادع الله. فقرأ: {فارتقب يوم تأتي السماء بدخان مبين - إلى قوله - عائدون}. أفيكشف عنهم عذاب الآخرة إذا جاء ثم عادوا إلى كفرهم، فذلك قوله تعالى: {يوم نبطش البطشة الكبرى}. يوم بدر، {ولزاما} يوم بدر، {آلم غلبت الروم - إلى - سيغلبون}. والروم قد مضى.

 

[-4774-] Mesruk'tan rivayet edildiğine göre, o şöyle demiştir: "Adamın biri Kinde'de konuşurken 'Kıyametin kopacağı gün bir duman çıkacak ve münafıkların duyma ve görme duyularını işlevsiz hale getirecek. Müminleri ise nezleye tutulmuş hale dönüştürecek,' dedi. Bu sözler yüzünden korkuya kapıldık. Hemen İbn Mes'ud'un yanına gittim, O esnada arkasına yaslanmış rahatça oturuyordu, (Duyduklarımı ona anlatınca) birden sinirlendi ve ciddi bir biçimde oturdu. Sonra şöyle dedi:

 

Kim biliyorsa, konuşsun. Kim de bilmiyorsa, 'En iyi Allah bilir,' desin. Çünkü kişinin bilmediği bir konuda 'Ben bilmiyorum,' demesi, ilimdir, Allah Teala da Nebiine şöyle buyurmuştur: (Resulüm!) De ki: Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum, Ve ben olduğundan başka türlü görünenlerden de değilim. (Sad 86)

 

Kureyş kabilesi İslam dinini kabul etmekte ağırdan almıştı. Bunun üzerine Allah Resulü onlara şu şekilde beddua etmişti:

 

Ey Ulu Alla,hım! Onlara karşı, Yusuf Nebi döneminde uerdiğin yedi kıtlık yılı gibi yedi yıl kıtlık uererek bana yardım et!

 

Bu bedduanın ardından kıtlık başladı. Bazı müşrikler kıt1ıkta helak oldu. Bazıları ölü eti ve kemik yemek zorunda kaldı. İnsanlar gökyüzü ile yeryüzü arasında dumana benzer bir karaltı görmeye başladılar. Bunun üzerine Ebu Süfyan, Hz. Nebi'e gelerek 'Ey Muhammed! Sen, akrabalık bağlarını gözetmemizi emretmek üzere bize geldin. Ama senin kavrnin helak oldu,' dedi.

 

Sonra İbn Mes'ud "Şimdi sen, göğün, insanlan bürüyecek açık bir duman çıkaracağı günü gözetle! .. " şeklinde başlayıp "Ama siz, yine (eski"halinize) döneceksiniz, "(Duhan 10-15) kısmına kadar olan ayetleri okudu. Daha sonra şöyle dedi:

 

Hiç ahiret azabı gelip çatınca onlardan kaldırılır da, onlar inkarlarına tekrar dönerler mi? Burada kastedilen şudur: Fakat biz büyük bir şiddetle yakalayacağımız gün, yani Bedir savaşının olacağı gün, intikamımızı alınz.(Duhan 16) (Ey inkarcılar! Size Resul'ün bildirdiklerini) kesinkes yalan saydmız. Onun için azap yakanızı bırakmayacak. (Furkan 77) Yani Bedir savaşının olacağı gün, azaptan kurtulamayacaksınız.

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

"Elif,' Lam, Mfm. Rumlar yenilgiye uğradı. "(Rum 1-2) Bununla ilgili açıklama daha önce geçmişti.

 

..........Fela yerbu ifadesinin "Daha iyisini elde etmek için malını verenler, bundan dolayı herhangi bir ecir kazanamazıar," şeklindek, izahını Taberi, senedli olarak İbn Ebı Nedh kanalıyla Mücahid'den şu şekilde nakletmiştir: "İnsanların mallarında artış olsun diye verdiğiniz herhangi bir riba, Allah katında artmaz." Bu tür insanlar mallarını verip ondan daha hayırlısına kavuşmak isterler.

 

Abdurrezzak İbn Hemmam da, Abdulaziz İbn Ebi Ruwad kanalıyla Dahhak'ın bu ayet hakkında şöyle dediğini nakletmiştir: "Bu ayette bahsi geçen riba, daha iyisini almak için bir şeyin hediye edilmesi şeklinde gerçekleşen helal ribadır. Bunda ne günah vardır, ne de sevap."

 

Şa'bı'nin bu ayeti şu şekilde yorumladığı naklediimiştir: "Biri, başka birine hizmet için onun yanından ayrılmaz, onunla birlikte yolculuğa çıkar, yaptığı ticari seferlerde elde ettiği kardan ona da bir pay verir, bütün bu yaptıklarıyla onun yardımına mazhar olmayı umardı. Allah rızasını gözetmezdi. İşte buradaki ribş'dan maksat budur."

 

İbn Abbas, şöyle demiştir: "Mülkiyetiniz altında bulunan köleler içinde ... " ayeti, Allah Teala ile müşriklerin ilahları hakkında nazil olmuştur. Bu ayet insanların, birbirlerine varis oldukları gibi, mülkiyetleri altında bulunanların da kendilerine varis olmalarından çekindiklerini ifade eder. İbn Ebı Hatim, Said kanalıyla Katade'den şunları nakletmiştir: "Bu ayette anlatılanlar, müşriklerin Allah Teala'nın yarattığı herhangi bir şeyi O'na denk tutmaları hususunda getirdiği bir misalden ibarettir. Bu ayette şöyle denmek istenmiştir: Sizden biri kölesiyle yatağını ve karısını paylaşmak ister mi? Elbette istemez. İşte bunun gibi, Allah Teala da, yarattıklarından herhangi birinin kendisine eş tutulmasına asla razı olmaz."

 

.........Yessaddeune ifadesi, "bölük bölük ayrılmak" manasınagelir. Nitekim r..........fesda' ayeti de bunu destekler. Burada geçen .........fesda' kelimesi, "Allah'a yapacağın davet ile hakkı batıldan ayırt et, onları ""birbirinden ayır;" anlamına gelir.

 

Kişinin neyi bilip neyi bilmediğini bilmesi, bır tür ilimdir. İbn Mes'ud'un bu sözü, "Bilmiyorum, demek ilmin yarısıdır," atasözüyle uyum halindedir. Çünkü kişinin bilmediği konularda konuşmaya kalkışması, bir tür tekellüftür.

 

باب: {لا تبديل لخلق الله} /30/: لدين الله.

"ALLAH'IN YARATIŞINDA HİÇBİR DEĞİŞME YOKTUR, "(Rum 30) AYETİNİN TEFSİRİ

 

خلق الأولين: دين الأولين، والفطرة الإسلام.

"Allah'ın yaratışı" demek, "Allah'ın dini," "öncekilerin yaratılışı" demek ise "öncekilerin dini," demektir. "Fıtrat" da "İslam" manasına gelir.

 

حدثنا عبدان: أخبرنا عبد الله: أخبرنا يونس، عن الزهري قال: أخبرني أبو سلمة بن عبد الرحمن: أن أبا هريرة رضي الله عنه قال: قال رسول الله صلى الله عليه وسلم:

 (ما من مولود إلا يولد على الفطرة، فأبواه يهودانه، أو ينصرانه، أو يمجسانه، كما تنتج البهيمة بهيمة جمعاء، هل تحسون فيها من جدعاء، ثم يقول: {فطرة الله التي فطر الناس عليها لا تبديل لخلق الله ذلك الدين القيم}).

 

[-4775-] Ebu Hureyre'den rivayet edildiğine göre, o şöyle demiştir: Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: "Doğan her çocuk fıtrat üzere doğar. Sonra anne-babası tarafından Yahudi veya Hıristiyan yahut Meclısf yapılır. (Her çocuğun fıtrat üzere doğması) hayvanların hayvan olarak bütün organları tastamam doğmasına benzer. Hiç onların organlarında bir eksiklik görebilir misiniz?"

 

Daha sonra Allah Restıtü şu ayeti okudu: "[(Resulüm!) Sen yüzünü hanfj olarak dine], Allah insanları hangi fıtrat üzere yaratmış ise, ona çevir. Allah'ın yaratışında hiçbir değişme yoktur. İşte dosdoğru din de, budur. "(Rum 30)

 

 

 

İmam Buhar! burada Ebu Hureyre'den rivayet edilen fıtrat hadisini zikretti.

Bu hadisin senet ve metni, şerhi ile birlikte "Müşriklerin Çocuklarının Durumu Hakkında İleri Sürülen Görüşler" başlığı altında "Kitabu'l-cenaiz"de geçmişti. BURAYA TIKLAYARAK GÖREBİLİRSİNİZ