SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’T-TEFSİR

<< 1693 >>

NİSA SURESİ

باب: {فكيف إذا جئنا من كل أمة بشهيد وجئنا بك على هؤلاء شهيدا} /41/.

9. "HER ÜMMET'TEN BİR ŞAHİT GETİRDİĞİMİZ VE SENİ DE ONLARA ŞAHİT OLARAK GÖSTERDİĞİMİZ ZAMAN HALLERİ NİCE OLACAK!"(Nisa 41) AYETİNİN TEFSİRİ

 

المختال والختال واحد. {نطمس وجوها} /47/: نسويها حتى تعود كأقفائهم، طمس الكتاب محاه. {سعيرا} /55/: وقودا.

 المختال والختال  el-Muhtalu ve el-hattalü kelimeleri aynı anlama gelir.(Nisa 36). نطمس وجوها Netmisu vucuhen ifadesi, yüzünb kafanın arka tarafı gibi dümdüz edilmesi anlamındadır.(Nisa 47) طمس الكتاب tamase'l-kitab cümlesi, "kitabı sildi" anlamına gelir. سعيرا Seiran "iyice tutuşturulmuş ateş" manasındadır.(Nisa 55)         '

 

حدثنا صدقة: أخبرنا يحيى، عن سفيان، عن سليمان، عن إبراهيم، عن عبيدة، عن عبد الله. قال يحيى: بعض الحديث عن عمرو بن مرة، قال:

 قال لي النبي صلى الله عليه وسلم: (اقرأ علي). قلت: آقرأ عليك أنزل؟ قال: (فإني أحب أن أسمعه من غيري). فقرأت عليه سورة النساء، حتى بلغت: {فكيف إذا جئنا من كل أمة بشهيد وجئنا بك على هؤلاء شهيدا}.

قال: (أمسك). فإذا عيناه تذرفان.

 

[-4582-] Amr bin Mürre, (İbn Mes'ud)'dan şöyle nakletmiştir: Nebi Sallallahu Alyhi ve Sellem benden kendisine Kur'an okumamı istedi. Ben de, "Kur'an size indirilmişken, ben size Kur'an mı okuyacağım!" diyerek hayretimi ifade ettim. Bunun üzerine Allah Resulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem,

 

"Ben Kur'an'ı başkalarından dinlemeyi seviyorum," dedi. Ben de Nisa suresinden okumaya başladım. "Her ümmetten bir şahit getirdiğimiz ve seni de onlara şahit olarak gösterdiğimiz zaman halleri nice olacak!" ayetine kadar okudum. Bu ayeti okuyunca Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bu kadarı kafi," dedi. Bir de baktım ki, Allah Resulü'nün gözlerinden yaş boşanmış.

 

Diğer tahric edenler: Tirmizî, Tefsir-ül Kur’ân; Müslim, Salat-ül Müsafirin

 

باب: {وإن كنتم مرضى أو على سفر أو جاء أحد منكم من الغائط} /43/.

10. "EĞER HASTA OLUR VEYA BİR YOLCULUKTA BULUNURSANIZ, YAHUT SİZDEN BİRİ TUVALET'TEN GELİRSE ... "(Nisa 43) AYETİNİN TEFSİRİ

 

{صعيدا} /43/: وجه الأرض.

صعيدا  Saiden yeryüzünün yüzeyi anlamına gelir.

 

وقال جابر: كانت الطواغيت التي يتحاكمون إليها: في جهينة واحد، وفي أسلم واحد، وفي كل حي واحد، كهان ينزل عليهم الشيطان.

Cabir şöyle demiştir: Cahiliyye döneminde insanların huzurunda mahkemeleştikleri tağutlar vardı. Bunlardan biri Cüheyne, biri de Eslem kabilesinde idi. Kısacası her bir kabilenin bir tağutu vardı. Bu tagı}tlar kendilerine şeytan inen kahinlerdi.

 

وقال عمر: الجبت السحر، والطاغوت الشيطان.

Hz. Ömer şöyle demiştir: I/Cibt sihir; الطاغوت tagı}t da şeytan anlamına gelir.     '

 

وقال عكرمة: الجبت بلسان الحبشة شيطان، والطاغوت الكاهن.

İkrime de şöyle demiştir: ilel-Cibt) Habeşlilerin dilinde şeytan, الطاغوت et-tağut da kahin anlamına gelir.'

 

حدثنا محمد: أخبرنا عبدة، عن هشام، عن أبيه، عن عائشة رضي الله عنها قالت:

 هلكت قلادة لأسماء، فبعث النبي صلى الله عليه وسلم في طلبها رجالا، فحضرت الصلاة، وليسوا على وضوء، ولم يجدوا ماء، فصلوا وهم على غير وضوء، فأنزل الله، يعني: آية التيمم.

 

[-4583-] Aişe r.anha'dan rivayet edildiğine göre, o şöyle demiştir: "[Kendisinden ödünç alarak taktığım kız kardeşim] Esma'nın gerdanlığı kayboldu. Allah Resulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem onu bulmak için birilerini gönderdi. Derken namaz vakti girdi. Ancak bu adamların abdesti yoktu, su da bulamamışlardı. Bu yüzden abdestsiz olarak namaz kıldılar. İşte bu olay üzerine Allah Teala teyemmüm ayetini indirdi.

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

İmam Buharıinin bab başlığında kullandığı "Eğer hasta olur veya bir yolculukta bulunursanız yahut sizden biri tuvaletten gelirse ... " ifadesi, hem el-Ma ide suresindeki ayette,(Maide 6) hem de Nisa suresindeki ayette geçmektedir. İmam Buharı, bu ifadeyi Nisa suresindeki ayetin tefsirinde kullanmak suretiyle, bu ayetin Hz. Aişe'nin olayı hakkında indiğine göndermede bulunmak istemiştir. Söz konusu olay, "Teyemmüm Bölümü"nde anlatılmıştı.

 

.....Saıden, yeryüzünün yüzeyi anlamına gelir. Ebu Ubeyde .....feteyemmemu saıden tayyiben ayet i hakkında şu yorumu yapmıştı ....... Fteyemmemu "yönelin" anlamına, .....saıden ise "yeryüzünün yüzeyi "anlamına gelir."

 

Zeccac da şöyle demiştir: .....Salden kelimesinin yeryüzünün yüzeyi anlamına geldiği konusunda dil alimleri arasında bir görüş ayrılığının bulunduğunu bilmiyorum. Yeryüzünün hem üzerinde toprak bulunan, hem de toprak bulunmayan yüzeyine /saıd denir." Nitekim şu ayetlerde bu manada kullanılmıştır: ...... (Şüphesiz Biz, yeryüzünde olanları kupkuru bir toprak haline getirebiliriz.),...... (Belki Rabbim bana, senin bağından 'daha iyisini verir; senin bağına ise gökten yıldırımlar gönderir de, bağ kupkuru bir toprak haline gelir). "(Kehf 40)

 

Yeryüzünün yüzeyi, yerden çıkılan son nokta olduğu için ......sald olarak isimlendirilmiştir. Ayrıca düz araziye de ..w....;,/sald denir. Doğrusu şu ki; ..w....;,/sald üzerinde ağaç, bitki ve bina bulunmayan dümdüz yeryüzü yüzeyi anlamı:ıa gelir. Teyemmüm alırken mutlaka toprağın kullanılmasını gerekli görenler /tayyib kelimesine dayanmışlardır. Çünkü bu kelime, bitki yetişmesine elverişli toprak anlamına gelir. Nitekim Allah Teala şöyle buyurmuştur:.....

 

........(lyi toprak Rabbinin izniyle bitki verir).(A'raf 58) Abdurrezzak ıbn Hemmam da ıbn Abbas'tan i .....es-saıdü't tayyıb tamlamasının "ekin" anlamına geldiğini nakletmiştir.

 

Abd İbn Humeyd, İkrime'nin, ......el-cibt Habeşlilerin dilinde şeytan,

 

.......et-tağut da kahin anlamına geli;' sözünü sahıh bir senetle ondan nak-

letmiştir. İmam Taberı de Katade'den buna benzer bir rivayet aktarmıştır. Ancak bu rivayette Habeşistan ifadesi geçmemektedir., Söz konusu rivayet şu şekildedir: Biz, .....el-cibt kelimesinin "şeytan," ......et-tağut kelimesinin de kahin anlamına geldiğini söylerdik. Ali İbn Talha kanalıyla İbn Abbas'tan şu yorum rivayet edilmiştir: .....el-Cibt Huyey İbn Ahtab, .....et-tagtlt da Ka'b İbn Eşref'tir. '

 

İmam Taberı, ......el-cibt ve  ;tkıl/et-tağut kelimelerinin cins isim olduğunu ifade eden görüşü tercih etmiştir. Buna göre; Allah'ın dışında tapılan put, şeytan, cin, insan vs. her ne varsa hepsi bu kavramların kapsamına girer. Dola- . yısıyla büyücü ve kahin de bu kavramın içinde yer alır.

Her şeyi en iyi Allah bilir.

 

Kelime açıklamalarından sonra İmam Buharı, Hz. Aişe'nin gerdanlığının kayboluşu ve teyemmüm ayetinin inişi ile ilgili rivayetin bir bölümüne yer verdi. Bu hadisin şerhi ayrıntılı biçimde "Teyemmüm Bölümü"nde geçmişti.

 

باب: قوله: {أطيعوا الله وأطيعوا الرسول وأولي الأمر منكم} /59/.

11. "EY İMAN EDENLER! ALLAH'A İTAAT EDİN. NEBİ'E VE SİZDEN OLAN ULU'L-EMRE DE İTAAT EDİN,"(Nisa 59) AYETİNİN TEFSİRİ

 

أولي الأمر Ulu'l-emr ifadesi "emir sahipleri" anlamına gelir.

 

حدثنا صدقة بن الفضل: أخبرنا حجاج بن محمد، عن ابن جريج، عن يعلى بن مسلم، عن سعيد بن جبير، عن ابن عباس رضي الله عنهما:

 {أطيعوا الله وأطيعوا الرسول وأولي الأمر منكم}. قال: نزلت في عبد الله بن حذافة بن قيس بن عدي، إذ بعثه النبي صلى الله عليه وسلم في سرية.

 

[-4584-] İbn Abbas'tan rivayet edildiğine göre, o şöyle demiştir: "Ey İman Edenler! Allah'a itaat edin. Nebi'e ve sizden olan ulu 'I-em re {idarecilere} de itaat edin," ayeti Hz. Nebi'in bir askeri birliğin başında kumandan olarak gönderdiği Abdullah İbn Huzafe İbn Kays İbn Adiyy hakkında inmiştir.

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

Abdullah İbn Huzafe İbn Kays İbn Adiyy hakkında inmiştir ifadesi, söz konusu ayetin Abdullah İbn Huzafe'nin olayı hakkında indiği anlamına gelir. Çünkü onun olayından maksat, "Eğer bir hususta anlaşmazlzğa düşerseniz, Allah'a ve ahirete gerçekten inanıyorsanız, onu Allah'a ve Resul'e götürün (onların ta/imatına göre hal/edin}," ayetidir.

 

Davudi bu maksadı görememiştir. Bu yüzden şöyle demiştir: "Bu, İbn Abbas'a nispet edilen yanlış bir yorumdur. Çünkü Abdullah İbn Huzafe bir ordunun başında sefere çıkmıştı. Bir sebepten askerlere kızmıştı. Askerler ateş yakmıştı. Onlara "Hadi ateşe atlayın!" talimatını verdi. Bazıları bu emre karşı geldi. Bazıları ise bu emri yerine getirmeye yeltendi ... Eğer bu ayet (en-Nisa 4/59) bu olaydan önce inmiş ise, ulu'l-emre itaat başkalarına değil de, sadece Abdullah İbn Huzafe'ye tahsis edilemez. Eğer bu ayet bu olaydan sonra inmiş ise, o zaman da, yetkiliye itaatin ancak iyi ve güzel hususlarda olduğu söylenir. Bu yüzden askerlere, 'Neden ona itaat etmediniz?' denemezdi."

 

Yukarıda getirdiğim izah, bu rivayetten neyin kastedildiğini açıklıyor ve Davudi'nin ortaya koyduğu problemi çözüyor. Şöyle ki; askerler Abdullah'ın kendilerine verdiği emri yerine getirip getirmeme konusunda tartışmıştı. Ona itaat etmeye meyledenler, bu emrin yerine getirilmesi hususunda duraklamışlardı. Ona karşı gelenler ise, ateşten kaçma düşüncesi taşıyortardı. İşte bu sebeple, bu konuda kendilerine ihtilaf anında ne yapacaklarını gösteren bir ayetin inmesi uygun oldu. İhtilaf anında yapılması gereken, anlaşılamayan konuyu Allah'a ve Nebii'ne götürmektir. Bir şeyin uygun olup olmadığı hususunda bir anlaşmazlık meydana gelirse, bu anlaşmazlık Kitab'a ve sünnete müracaat ile çözüme kavuşturulur.

 

İmam Taberi bu ayetin Ammar İbn Yasir ile Halid İbn Velid arasında geçen bir olay hakkında indiğini nakletmiştir. Söz konusu rivayet şu şekildedir: Halid İbn Velld komutan idi. Ammar onun emri dışında bir adamı himaye etmişti. Bu yüzden Halid İbn Velid ile aralarında tartışma yaşanmıştı. Bunun üzerine bu ayet nazil oldu.

 

Bu seriyyenin durumu ve komutanının ismi hakkındaki ihtilaf, biraz önce Kitabu'l-megazi/Megazi Bölümü"nde "Huneyn Gazvesi"nden hemen sonra anlatılmıştı.

Ulu'l-emr iıe kimin kastedildiği hakkında farklı görüşler vardır. Bunları şu şeklide sıralayabiliriz:

 

1- Ebu Hureyre'ye göre, ulu'l-emr ile idareciler kastedilmiştir. Ondan bu görüşü İmam Taberi sahih bir senetle nakletmiştir. Ayrıca Meymun İbn Mihran ve daha başkalarından da buna benzer rivayetleri aktarmıştır.

 

2- Cabir İbn Abdillah'a göre ulu'l-emr, ilim ve iyilik sahibi kimselerdir.

 

3- Mücahid, Hasan-ı Basri ve Ebu'ı-Aliye'ye göre ulu'l-emr alimlerdir.

 

4- Müdı.hid'den, bir önceki görüşünü taşıyan rivayetten daha sahih bir senetle ulu'l-emrin sahabe olduğuna dair bir gilrüş daha nakledilmiştir. Bu, dar kapsamlı bir yorumdur.

 

5- İkrime'ye göre ulu'l-emr, Hz. Ebu Bekir'dir. Bu, bir önceki yorumdan daha da dar kapsamlıdır.

 

İmam Şafii ilk yorumu tercih etmiştir. Bu tercihini de şu şekilde güçlendirmiştir: "Kureyşiiler devlet anlayışından yoksun bir kabileydi. Bu yüzden bir lidere boyun eğmezlerdi. İşte bu nedenden dolayı, onlara idareyi elinde bulundurana itaat etmeleri emredilmiştir. Yine bu nedenden dolayı Nebi Sallallahu Alyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: Tayin ettiğim idareciye ve. komutana itaat edenler, bana itaat etmiş olurlar." Bu hadis müttefekun aleyhtir. Imam Taberi', her ne kadar bu ayet özel bir nedenle inmiş olsa da, içeriğinin genelolduğunu gösteren yorumu tercih etmiştir.

 

باب: {فلا وربك لا يؤمنون حتى يحكموك فيما شجر بينهم} /65/.

12. "HAYIR! SENİN RABBİN HAKKI İÇİN, ONLAR, ARALARINDA İHTİLAF ETTİKLERİ MESELELERDE SENİ HAKEM KILINCAYA KADAR İMAN ETMİŞ OLMAZLAR,,,(Nisa 65) AYETİNİN TEFSİRİ

 

حدثنا علي بن عبد الله: حدثنا محمد بن جعفر: أخبرنا معمر، عن الزهري، عن عروة قال:  خاصم الزبير رجلا من الأنصار في شريج من الحرة، فقال النبي صلى الله عليه وسلم: (اسق يا زبير، ثم أرسل الماء إلى جارك). فقال الأنصاري: يا رسول الله، أن كان ابن عمتك، فتلون وجهه ثم قال: (اسق يا زبير، ثم احبس الماء حتى يرجع إلى الجدر، ثم أرسل الماء إلى جارك). واستوعى النبي صلى الله عليه وسلم حقه في صريح الحكم، حين أحفظه الأنصاري، كان أشار عليهما بأمر لهما فيه سعة. قال الزبير: فما أحسب هذه الآيات إلا نزلت في ذلك: {فلا وربك لا يؤمنون حتى يحكموك فيما شجر بينهم}.

 

[-4585-] Urve'den şöyle dediği rivayet edilmiştir: Zübeyr, Harra bölgesinden gelen su kanalı hakkında ensardan biri ile tartıştı. Nebi Sallallahu Alyhi ve Sellem [aralarında hüküm verip] şöyle buyurdu: Ey Zübeyr! Bahçeni sula! Sonra suyu komşuna gönder. Ensardan olan adam, "Ey Allah'ın Elçisi! Halanın oğlu olduğu için böyle hükmetlin!" dedi. Bunun üzerine Allah Resu!ü'nün sallallahu aleyhi ve sellem yüz ifadesi değişti. Akabinde şöyle buyurdu: Ey Zübeyr! Bahçeni sula! Ağaçların göletleri doluncaya kadar sulamaya devam et. Daha sonra suyu komşuna gönder!

 

Ensardan olan adam kendisini kızdınnca Hz. Nebi apaçık bir hüküm ile Zübeyr'in hakkını tam olarak verdi. Halbuki daha önce içinde esneklik bulunan bir çözümü onlara önermişti.

 

Zübeyr şöyle demiştir: "Hayır! Rabbine andolsun ki aralarında çıkan anlaşmazlzk hususunda seni hakem kılzp sonra da verdiğin hükümden içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın (onu) tam manasıyla kabullenmedikçe iman etmiş olmazlar," ayetinin bu olay hakkında indiğini kesin olarak biliyorum.

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

İmam Buhar! bu başlık altında Zübeyr ile Harra kanalı hakkında onunla tartışan ensardan birinin yaşadığı olaya yer verdi. Bu rivayetin açıklaması geniş biçimde Kitabuş-şurb'da geçmişti.

 

باب: {فأولئك مع الذين أنعم الله عليهم من النبيين} /69/.

13. "İŞTE ONLAR, ALLAH'IN KENDİLERİNE LÜTUFLARDA BULUNDUĞU NEBİLER İLE BERABERDİR, "(Nisa 69) AYETİNİN TEFSİRİ

 

حدثنا محمد بن عبد الله بن حوشب: حدثنا إبراهيم بن سعد، عن أبيه، عن عروة، عن عائشة رضي الله عنها قالت:

 سمعت رسول الله صلى الله عليه وسلم يقول: (ما من نبي، يمرض إلا خير بين الدنيا والآخرة). وكان في شكواه الذي قبض فيه، أخذته بحة شديدة، فسمعته يقول: ({مع الذين أنعم الله عليهم من النبيين والصديقين والشهداء والصالحين}). فعلمت أنه خير.

 

[-4586-] Aişe r.anha'dan rivayet edildiğine göre, o şöyle demiştir: Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in şöyle söylediğini işitmiştim:

 

"Hastalanan bütün Nebiler, dünya ile ahiret arasında tercih yapma konusunda serbest bırakılırlar."

 

Nebi s.a.v. vefat ettiği hastalığına yakalanınca şiddetli boğaz ağrısına tutulmuştu. Bu yüzden sesi de kalınlaşmıştı. Bu haldeyken onun:

 

"İşte onlar, Allah'ın kendilerine lütuflarda bulunduğu Nebiler, sıddıklar, şehidler ve salih kişilerle beraberdir," ayetini okuduğunu işittim ve bundan, onun dünya ile ahiret arasında tercih yapma konusunda serbest bırakıldığını anladım.

 

 

 

İmam Buhari bu başlık altında Hz. Aişe'den nakledilen hadisi zikretti. Bu hadisin açıklaması "Nebi s.a.v.'in vefatı" konusunda yapılmıştı.