باب: بعث
أبي موسى
ومعاذ بن جبل
رضي الله عنهما
إلى اليمن قبل
حجة الوداع.
60. EBU MUSA İLE MUAZ'IN VEDA HACCINDAN ÖNCE YEMEN'E
GÖNDERİLMELERİ
حدثنا موسى:
حدثنا أبو
عوانة: حدثنا
عبد الملك، عن
أبي بردة قال:
بعث
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم أبا موسى
ومعاذ بن جبل
إلى اليمن،
قال: وبعث كل
واحد منهما
على مخلاف، قال:
واليمن
مخلافان، ثم
قال: (يسرا ولا
تعسرا، وبشرا
ولا تنفرا).
فانطلق كل
واحد منهما
إلى عمله،
وكان كل واحد
منهما إذا سار
في أرضه وكان
قريبا من
صاحبه أحدث به
عهدا فسلم عليه،
فسار معاذ في
أرضه قريبا من
صاحبه أبي موسى،
فجاء يسير على
بغلته حتى
انتهى إليه،
وإذا هو جالس،
وقد اجتمع
إليه الناس
وإذا رجل عنده
قد جمعت يداه
إلى عنقه،
فقال له معاذ:
يا عبد الله
بن قيس أيم
هذا؟ قال: هذا
الرجل كفر بعد
إسلامه، قال:
لا أنزل حتى
يقتل، قال:
إنما جيء به
لذلك فانزل،
قال: ما أنزل
حتى يقتل،
فأمر به فقتل،
ثم نزل فقال:
يا عبد الله،
كيف تقرأ
القرآن؟ قال
أتفوقه
تفوقا، قال:
فكيف تقرأ أنت
يا معاذ؟ قال:
أنام أول
الليل، فأقوم وقد
قضيت جزئي من
النوم، فأقرأ
ما كتب الله
لي، فأحتسب
نومتي كما أحتسب
قومتي.
[-4341 - 4342-] Ebu Burde dedi ki: "Resulullah sallallilhu
aleyhi ve sellem Ebu Musa ile Muaz b. Cebel'i Yemen'e gönderdi. (Ebu Burde)
dedi ki: Onların her birisini ayrı bir bölgeye gönderdi. (Ebu Burde devamla)
dedi ki: Yemen ise iki ayrı bölgedir. Daha sonra (Allah Resulü) şöyle buyurdu:
Kolaylaştırın, zorlaştırmayın, müjdeleyin, nefret ettirmeyin.
Akabinde onların her biri işinin başına gitti. Onlardan her biri
kendi bölgesinde dolaşırken arkadaşına yaklaştı mı onunla dostluğun u yenilemek
üzere gider ona selam verirdi. Muaz bir sefer kendi bölgesinde dolaşıp,
arkadaşı Ebu Musa'ya yaklaşınca katırı üzerinde onun yanına geldi. Onu oturmuş
etrafında da insanlar toplanmış olduğu halde gördü. Yanında da elleri boynuna
bağlanmış bir adam duruyordu. Bu sebeple Muaz ona: Ey Abdullah b. Kays, bu ne
diye sordu. Ebu Musa: Bu daha önce Müslüman iken kafir olmuş bir adamdır, dedi.
Muaz: Öldürülmedikçe bineğimden inmem dedi. Ebu Musa: Onun buraya
getiriliş sebebi de budur, haydi in deyince, Muaz: Hayır, öldürülmedikçe inmem
dedi. Ebu Musa emir vererek öldürüldü.
Sonra Muaz inerek: Ey Abdullah sen Kur'2m'l nasılokursun diye
sordu. Ebu Musa: Onu zaman zaman değışik aralıklarda kısım kısım okurum, dedi.
Sonra Ebu Musa: Peki ey Muaz ya sen nasılokursun, diye sordu, Muaz:
Gecenin ilk saatlerinde uyurum. Sonra uykumun bir kısmını almış olarak
kalkarım. Allah'ın bana takdir buyurmuş olduğu kadarını okurum. Ben ayakta
duruşumun mükafatını ümit ettiğim gibi uyku halimin mükafatını da ümit ederim,
dedi."
Bu Hadis 4345 numara ile gelecektir.
Fethu'l-Bari Açıklaması:
"Onların her birini bir bölgeye gönderdi." (Ebu Burde)
dedi ki: "Yemen iki bölgedir." Bölge (el-Mihlaf) Yemen lehçesindedir.
Pek çok kırsal kesimin bulunduğu verimli bölge, büyük bir bölge ve çeşitli
yerleşim alanlarının bulunduğu bölge demektir. Muaz'a ait olan bölge Aden'e
doğru yukarı bölge idi. el-Cened denilen yer de onun sorumluluğu altında idi.
Orada bugüne kadar bilinen bir mescidi bulunmaktadır. Ebu Musa'nın bölgesi ise
Yemen'in alt kısımları idi. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
"Sonra bineğinden inerek: Ey Abdullah dedi." Abdullah,
Ebu Musa'nın adıdır.
"Kur'an'ı nasılokursun (diye sordu). O: !\ısım kısım,
okurum dedi." Yani ben Kur'an'ı gece gündüz kısım kısım, ardı arkasına çeşitli
zamanlarda okumaya devam ederim. Buradaki "etefevvakuhu tefavvukan"
ibaresi}evenin iki sağımlığı arasındaki süre demek olan
"fuvaku'n-naka"dan alınmadır. Bu da devenin süİÜnün sağılmasından
sonra memelerine süt toplanması için bir süre bırakıldıktan sonra tekrar
sağılması ve bunun böylece devam etmesi demektir.
"Bu sebeple ben ayakta duruşumun ecrini ümit ettiğim gibi,
uykumun da ecrini ümit ederim." Yani o yorulmak dolayısıyla ecir beklediği
gibi dinlenmekten de ecir bekler. Çünkü dinlenmekle ibadete güç biriktirmek
maksadı güdülecek olursa sevap elde edilir.
Bir Uyarı :
Ebu Musa'nın Yemen'e gönderilmesi TEbuk gazvesinden sonra
olmuştur.
Çünkü o ileride daha sonra yüce Allah'ın izniyle TEbuk gazvesine
dair açıklamalarda bulunulacağı vakit de geleceği üzere Nebi s.a.v. ile
birlikte TEbuk gazvesine katılmıştır.
Bu hadis Ebu Musa'nın alim, oldukça zeki ve maharetIi birisi
olduğuna delil gösterilmiştir. Çünkü böyle olmasaydı Nebi s.a.v. onu emir
olarak görevlendirmezdi. Şayet hüküm verme (yönetme) işini başkasına havale
etmiş olsaydı ona yaptığı tavsiyeyi yapmasına da ihtiyaç olmazdı. Bundan dolayı
Ömer, sonra Osman, sonra da Ali bu hususta ona güvenmişlerdir. Hariciler ile
Rafıziler ise onu tenkit etmiş olup, gaflet sahibi birisi olduğunu ve zeki
olmadığını söylemişlerdir. Bunu söylerken de Sıffin'de tahkimde yaptıklarına
dayanırlar. İbnu'l-Arabi ve başkaları ise şöyle demektedir: Gerçek ise onun bu
şekilde nitelendirilmesini gerektirecek bir iş yapmadığıdır. Onun bütün yaptığı
ictihadı neticesinde Bedir'e katılmış olan ashab-ı kiramın büyükleri ile
onların durumuna' yakın hayatta kalmış kimseler arasında istişareye işin havale
edilmesi idi. Bu kanaate varmasının sebebi ise Sıffin'de her iki kesim
arasındaki aşırı ihtilatı ve işin ulaşmış olduğu noktayı görmüş olması idi.