SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’L-MEĞAZİ

<< 1599 >>

DEVAM: 35. HUDEYBİYE GAZVESİ

 

حدثنا الصلت بن محمد: حدثنا يزيد بن زريع، عن سعيد، عن قتادة: قلت لسعيد بن المسيب: بلغني أن جابر بن عبد الله كان يقول: كانوا أربع عشرة مائة، فقال لي سعيد: حدثني جابر: كانوا خمس عشرة مائة، الذين بايعوا النبي صلى الله عليه وسلم يوم الحديبية. قال أبو داود: حدثنا قرة، عن قتادة. تابعه بن بشار: حدثنا أبو داود: حدثنا شعبة.

 

[-4153-] Katade: "Said b. el-Müseyyeb'e dedim ki: Bana ulaştığına göre Cabir b. Abdullah şöyle derdi:

 

(Hudeybiye'de) 1400 kişi imişler. Bunun üzerine Said bana dedi ki: Bana Cabir'in anlattığına göre Hudeybiye günü Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e bey'at eden kimseler 1500 kişi idiler."

 

 

حدثنا علي: حدثنا سفيان: قال عمرو: سمعت جابر بن عبد الله رضي الله عنهما قال:

 قال لنا رسول الله صلى الله عليه وسلم يوم الحديبية: (أنتم خير أهل الأرض). وكنا ألفا وأربعمائة، ولو كنت أبصر اليوم لأريتكم مكان الشجرة.

تابعه الأعمش: سمع سالما: سمع جابرا: ألفا وأربعمائة.

 

[-4154-] Cabir b. Abdullah r.a. dedi ki: "Hudeybiye günü Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem bize dedi ki:

 

Sizler yeryüzündekilerin en hayırlılarısınız. O sırada biz 1400 kişi idik. Eğer bugün gözlerim görmüş olsaydı, size ağacın bulunduğu yeri gösterirdim."

 

Bu hususta el-A'meş de ona mutabaat ederek: "Salim'den dinlediğini, onun da Cabir'den 1400 kişi olduklarını söylediğini işitmiştir."

 

 

وقال عبيد الله بن معاذ: حدثنا أبي: حدثنا شعبة، عن عمر بن مرة: حدثني عبد الله بن أبي أوفى رضي الله عنهما قال: كان أصحاب الشجرة ألفا وثلاثمائة، وكانت أسلم ثمن المهاجرين.

تابعه محمد بن بشار: حدثنا أبو داود: حدثنا شعبة.

 

[-4155-] Abdullah b. Ebi Evfa r.a.'dan "Ağaç ashabı (ağaç altında bey'at edenler) 1300 kişi idiler. Eslemliler de muhacirlerin sekizde biri kadardılar."

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

"Hudeybiye günü Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem bize: Sizler yeryüzündekilerin en hayırlılarısınlZ diye buyurdu." Bu ağacın altında bey'at eden ashabın fazileti hususunda çok açık bir ifadedir. Çünkü o sırada Mekke'de, Medine'de ve daha başka yerlerde onların dışında Müslümanlar da vardı. Ahmed('in müsned)'inde hasen bir sened ile Ebu Said el-Hudrt'den şöyle dediği zikredilmektedir:

 

"Hudeybiye'de iken Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem geceleyin hiç ateş yakmayınız diye buyurmuştu. Fakat bundan sonra şöyle buyurmuştu: Ateş yakınız, yemek pişiriniz. Çünkü sizden sonra gelecek hiçbir kavim sizin sa'ınıza da müddünüze de erişemeyecektir."

Müslim'de de Cabir yoluyla merfu olarak zikredilen hadise göre (ResÜlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur): "Bedir'e ve Hudeybiye'ye katılan hiçbir kimse ateşe girmeyecektir."

Yine Müslim'in rivayetine göre Ümmü Mübeşşir, Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'i şöyle buyururken dinlemiştir: "Ağaç (altında bey'atte bulunan) ashabından hiçbir kimse ateşe girmeyecektir."

 

"Eğer bugün gözlerim gÖrmüş olsaydı." Bu sözleriyle ömrünün son zamanlarında gözlerini kaybetmiş olduğunu kastetmektedir.

 

 

حدثنا ابراهيم بن موسى: أخبرنا عيسى، عن اسماعيل، عن قيس: أنه سمع مرداسا الأسلمي يقول، وكان من أصحاب الشجرة:

 (يقبض الصالحون، الأول فالأول، وتبقى حفالة كحفالة التمر والشعير، لا يعبأ الله بهم شيئا).

 

[-4156-] Kays'dan rivayete göre o Mırdas el-Eslemt'yi -ki ağaç altında bey'at eden ashabdandı- şöyle derken dinlemiştir:

 

"Salih olan kimseler(in ruhu} öncelikle kabzedilecektir. Geriye ise Allah'ın kendilerini hiçbir şekilde önemsemediği, hurma ve arpadan geriye kalan çörçöpü andıran süprüntüler kalacaktır."

 

Bu Hadis 6434 numara ile gelecektir.

 

 

حدثنا علي بن عبد الله: حدثنا سفيان، عن الزهري، عن عروة، عن مراون والمسور بن مخرمة قالا:

 خرج النبي صلى الله عليه وسلم عام الحديبية في بضع عشرة مائة من أصحابه، فلما كان بذي الحليفة قلد الهدي وأشعر وأحرم منها، لا أحصي كم سمعته من سفيان، حتى سمعته يقول: لا أحفظ من الزهري الإشعار والتقليد، فلا أدري، يعني موضع الإشعار والتقليد، أو الحديث كله.

 

[-4157 - 4158-] Zühri, Urve'den, o da Mervan ve Misver b. Mahreme'nin şöyle dediklerini rivayet etmiştir:

 

"Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem, Hudeybiye yılı ashabından onbin küsur kişi ile çıktı. Zülhuleyfe'ye varınca hediy kurbanlıklarına gerdanıık taktı, onları işaretledi ve oradan ihrama girdi.

 

Ben bu hadisi Süfyan'dan kaç defa dinlemiş olduğumu sayamıyorum. Nihayet onu şöyle derken dinledim: Ben Zühri'den işaretlemeyi ve gerdanlık takmayı ezberlemiş, bellemiş değilim. Ancak ben bu sözleriyle işaretleme ve gerdanlık takma yerini mi kastettiğini yoksa hadisin (bundan sonraki bölümünün) tamamını mı kastettiğini bilemiyorum."

 

(Parantez arası bu ibare Fethu'l-Bari, VII, 519'daki açıklamalardan hareketle eklenmiştir. )

 

 

حدثنا الحسن بن خلف قال: حدثنا إسحاق بن يوسف، عن أبي بشر ورقاء، عن ابن أبي نجيح، عن مجاهد قال: حدثني عبد الرحمن بن أبي ليلى، عن كعب بن عجزة:

 أن رسول الله صلى الله عليه وسلم رآه وقمله يسقط على وجهه، فقال: (أيؤذيك هوامك). قال: نعم، فأمره رسول الله صلى الله عليه وسلم أن يحلق، وهو بالحديبية، لم يتبين لهم أنهم يحلون بها، وهم على طمع أن يدخول مكة، فأنزل الله الفدية، فأمره رسول الله صلى الله عليه وسلم: (أن يطعم فرقا بين ستة مساكين، أو يهدي شاة، أو يصوم ثلاثة أيام).

 

[-4159-] Abdurrahman b. Ebi Leyla Ka'b b. Ucre'den rivayetine göre "Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem kendisini bitleri yüzüne düşerken görmüş ve ona:

 

Senin bu haşerelerin seni rahatsız ediyor mu diye sorunca, Ka'b: Evet diye cevap vermiştir. Bunun üzerine Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ona başını traş etmesini emretti. O sırada Hudeybiye'de idi. Henüz kendilerine Hudeybiye'de ihramlarından çıkacaklarını beyan etmemişti. Mekke'ye gireceklerini ümit ediyorlardı. Bunun üzerine yüce Allah (traş olmaya dair) fidye verme hükmünü indirdi. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem de ona ya ferak denilen bir ölçek (buğday)ı altı yoksula yedirmesini yahut bir koyunu hediy kurbanlık olarak göndermesini ya da üç gün oruç tutmasını emretti."

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

"Mirdas el-Esleml'yi -ki o ağacın altında beytat eden ashabdan idi- şöyle derken dinlemiştir: Salihlerin (ruhu) kabzedilecektir." Buhari bu hadisi burada ondan mevkuf bir rivayet olarak zikretmiş, Rikak bahsinde ise merfu olarak rivayet etmiştir. Yüce Allah'ın izniyle hadisin şerhi de orada gelecektir. Hadisin (burada) zikredilmesinden maksat, kendisinin ağacın altında beytat eden ashabtari olduğunun açıklanmasıdır.

 

 

حدثنا إسماعيل بن عبد الله قال: حدثني مالك، عن زيد بن أسلم، عن أبيه قال:

 خرجت مع عمر بن الخطاب رضي الله عنه إلى السوق، فلحقت عمر امرأة شابة، فقالت: يا أمير المؤمنين، هلك زوجي وترك صبية صغار، والله ما ينضجون كراعا، ولا لهم زرع ولا ضرع، وخشيت أن تأكلهم الضبع، وأنا بنت خفاف بن إيماء الغفاري، وقد شهد أبي مع النبي صلى الله عليه وسلم، فوقف عمر ولم يمض، ثم قال: مرحبا بنسب قريب، ثم انصرف إلى بعير ظهير كان مربوطا في الدار، فحمل عليه غرارتين ملأهما طعاما، وحمل بينهما نفقة وثيابا، ثم ناولها بخطامه، ثم قال: اقتاديه، فلن يفنى حتى يأتيكم الله بخير، فقال رجل: يا أمير المؤمنين، أكثرت لها؟ قال عمر: ثكلتك أمك، والله إني لأرى أبا هذه وأخاها، قد حاصرا حصنا زمانا فافتتحاه، ثم أصبحان نستفيء سهمانهما فيه.

 

[-4160 - 4161-] Zeyd b. Eslem, babasından rivayetle dedi ki: "Ömer b. elHattab r.a. ile birlikte pazara çıktım. Genç bir kadın Ömer'e arkasından yetişerek dedi ki:

 

Ey mu'minlerin emiri kocam öldü. Geriye de küçük çocuklar bıraktı. Allah'a yemin ederim bir koyun paçasını dahi pişiremezler. Ziraatleri de yok, davarları da yok. Sırtlanın onları yiyeceğinden korkuyorum. Ben de Hufaf b. Ima el-Gıfarı'nin kızıyım. Babam Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile birlikte Hudeybiye'de bulunmuştu.

 

Ömer onunla birlikte durmuş yürümemişti. Sonra: Nesebin bize yakın birisi olarak merhaba sana! dedi. Daha sonra evin avlusunda bağlı bulunan güçlü bir deveye yöneldi, onun üzerine yiyecekle doldurduğu iki heybe yükledi. İki heybe arasına da nafakaları için harcayacakları bir mal ve giyecek elbiseler yükledi. Sonra da devenin yularını kadının eline verdikten sonra şunları söyledi:

 

Haydi, bu deveyi çek, götür. Daha bunlar bitmeden Allah'tan size hayırlar gelecektir .

Bir adam:

 

Ey mu'minlerin emiri, buna çok verdin.deyince, Ömer: Anan seni kaybedesice! Allah'a yemin ederim (şu anda) onun babasının ve kardeşinin bir süre bir kaleyi muhasara etmiş hallerini görüyor gibiyim. Daha sonra kaleyi fethettiler. Daha sonra artık biz o kaledeki paylarımızı şimdi almaya devam. ediyoruz."

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

"Bir koyun paçasını dahi pişiremiyorlar." el-Hattabi der ki: Yani onlar kendileri için yiyecek bir şeyler yapacak durumda dahi değildirler. Kendi kendilerine yetmiyorlar. Bununla, pişirecekleri bir koyun paçaları dahi yoktur, demek istemiş olması da muhtemeldir.

 

"Onların" sağacakları sağınal "koyunları yok. Ekinleri de yok." Onların yerden biten bir ziraatıeri de yok.

 

"Sırtlanın onları yiyeceğinden korkuyorum." Maksat kuraklık yılıdır. Onları yemesi de kıtlıkla helak olmaları demektir.

 

"Anan seni kaybedesice" sözü Arapların söylenene tepki göstermek ve reddetmek amacıyla kullandıkları bir sözdür. Bu sözle Araplar gerçek anlamını kastetmezler.

 

"Paylarımızı almaya devam ediyoruz" sözleriyle bu malı fey olarak aldığını kastetmektedir. "Paylarımız"dan kastı da ganimetten paylarına düşendir.

 

 

حدثني محمد بن رافع: حدثنا شبابة بن سوار أبو عمرو الفزاري: حدثنا شعبة، عن قتادة، عن سعيد بن المسيب، عن أبيه قال: لقد رأيت الشجرة، ثم أتيتها بعد فلم أعرفها. قال أبو عبد الله: قال محمود: ثم أنسيتها بعد.

 

[-4162-] el-Müseyyeb, babasından rivayetle dedi ki: "Andalsun ben (altında bey'atin yapıldığı) ağacı gördüm. Sonra ise onun hangisi olduğu bana unutturuldu.. Fakat onu tanıyamadım."

Mahmud dedi ki: "Sonra o bana unutturuldu."

 

Bu Hadis 4163,4164,4165 numara ile gelecektir.

 

        

حدثنا محمود: حدثنا عبيد الله، عن إسرائيل، عن طارق بن عبد الله قال:

 انطلقت حاجا، فمررت بقوم يصلون، قلت: ما هذا المسجد؟ قالوا: هذه الشجرة، حيث بايع رسول الله صلى الله عليه وسلم بيعة الرضوان، فأتيت سعيد بن المسيب فأخبرته، فقال سعيد: حدثني أبي: أنه كان فيمن بايع رسول الله صلى الله عليه وسلم تحت الشجرة، قال: فلما خرجنا من العام المقبل أنسيناها، فلم نقدر عليها.

فقال سعيد: ان أصحاب محمد صلى الله عليه وسلم لم يعلموها، وعلمتموها أنتم، فأنتم أعلم؟

 

[-4163-] Tarık b. Abdurrahman dedi ki: "Hacca giderken yolda namaz kılmakta olan bir topluluğa rastladım. Bu namaz kılınan yer ne oluyor, diye sordum.

 

Bana: Burası Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in Rıdvan bey'atini yaptığı yerde bulunan ağac(ın bulunduğu) yerdir, dediler.

 

Bunun üzerine Said b. el-Müseyyeb'in yanına gittim, ona durumu haber verince Said dedi ki:

 

Babamın bana anlattığına göre kendisi de o ağacın altında Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e bey'at edenlerle birlikte idi. Ertesi sene (hacca gitmek üzere) yola çıktığımızda o ağacın hangisi olduğunu unutluk. Onu bir türlü bulamadık, dedi. Said dedi ki:

 

Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in ashabı onu bilmezken onu siz mi bileceksiniz? Siz mi daha iyi bilirsiniz?"

 

 

حدثنا موسى: حدثنا أبو عوانة: حدثنا طارق، عن سعيد بن المسيب، عن أبيه: أنه كان ممن بايع تحت الشجرة، فرجعنا إليها العام المقبل فعميت علينا.

 

[-4164-] Said b. el-Müseyyeb, babasından rivayetine göre babası ağacın altında bey'at edenlerden idi. "Biz ertesi sene ona (ağacın yanına) döndük de biz onu tanıyamadık (dedi.)"

 

 

حدثنا قبيضة: حدثنا سفيان، عن طارق قال: ذكرت عند سعيد ابن المسيب الشجرة فضحك، فقال: أخبرني أبي: وكان شهدها.

 

[-4165-] Tarık dedi ki: "Said b. el-Müseyyeb'in huzurunda ağaçtan sözediidi, o gülerek dedi ki: "Babam onda (o bey'atte) bulunmuştu ... "

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

"Andolsun ağacı" yani altında Rıdvan bey'atinin yapıldığı ağacı "görmüştüm.

"Said" b. el-Müseyyeb "dedi ki: Muhammed sallallfıhu aleyhi ve sellem'in ashabı onu bilmezken onu siz mi bildiniz, siZ mi daha iyi biliyorsunuz, dedi." Said bu sözlerini yapılanı reddetmek amacıyla söylemiştir. "Siz mi daha iyi bilirsiniz" sözü de tehekküm (istihza) yolu ile söylenmiştir.

 

"Onu tanıyamadık." Bizim için tanınmaz bir hal almıştl.

 

"Said b. el-Müseyyeb'in yanında (altında Rıdvan bey'atinin yapıldığı) ağaç sözkonusu edildi de gülerek: Babam bana haber vererek o, onda (o bey'atta) bulunanlardandı dedi." el-İsmail! şunu da eklemektedir: "Ertesi sene oraya gittiklerinde o ağac(ın yeri) bize unutturuldu."

 

Cihad bölümünde (2958. hadiste) bu anlamdaki İbn Ömer yoluyla gelen hadis açıklanırken "savaş üzere bey'at" başlığı altında bu ağacın hangisi olduğunun onlardan saklanmasındaki hikrhete dair açıklamalar geçmiş bulunmaktadır.

 

Fakat Said b. el-Müseyyeb'in babasının söylemiş olduğu ertesi sene o ağacı tanıyamadıklarına dair sözlerine dayanarak o ağacı bildiklerini iddia edenlere tepki göstermesi, büsbütün o ağacın tanınmaz olduğunun delili değildir. Çünkü yine musannıf (Buhari) tarafından bundan önceki Cabir'in rivayet ettiği hadiste şöyle denilmektedir: "Eğer bugün gözlerim görüyor olsaydı size ağacın yerini gösterecektim." Bu gözüyle o ağacın yerini tespit etmiş olduğunu göstermektedir. Daha sonra İbn Sa'd'da sahih bir senedie Nafi'den gelen bir rivayet buldum. Buna göre Ömer bir takım kimselerin ağacın yanına giderek yanında namaz kıldıklarını haber alınca onları tehdit etmiş, sonra da o ağacın kesilmesini emredince ağaç kesilmiştii.

 

 

حدثنا آدم بن أبي إياس: حدثنا شعبة، عن عمر بن مرة قال: سمعت عبد الله بن أبي أوفى، وكان من أصحاب الشجرة، قال:

 كان النبي صلى الله عليه وسلم إذا أتاه قوم بصدقة قال: (اللهم صل عليهم). فأتاه أبي بصدقته فقال: (اللهم صلى على آل أبي أوفى).

 

[-4166-] Amr b. Murre dedi ki: Ben -ağacın (altında bey'at eden) ashabdan olan- Abdullah b. Ebi Evfa'yı şöyle derken dinledim:

 

"Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e bir topluluk bir sadaka getirecek olursa şöyle derdi:

 

Allah'ım, onlara salat et. Babam ona sadakasını götürüp verince: Ailah'ım, EbU Evfa ailesine salat et, diye buyurdu."

 

 

Mahir: Buradaki 'salat' kelimesi genelde -rahmet - diye yorumlanmakta, bununla beraber Nebi s.a.v.'in rahmet yerine salat kelimesini kullanması manidar olduğu için lafız aynen korunmalıdır.

 

 

حدثنا إسماعيل، عن أخيه، عن سليمان، عن عمرو بن يحيى، عن عباد بن تميم قال:

 لما كان يوم الحرة، والناس يبايعون لعبد الله بن حنظلة، فقال ابن زيد: على ما يبايع ابن حنظلة الناس؟ قيل له: على الموت، قال: لا أبايع على ذلك أحدا بعد رسول الله صلى الله عليه وسلم، وكان شهد معه الحديبية.

 

[-4167-] Abbad b. Temim dedi ki: "Harre günü olup da insanlar Abdullah b. Hanzala'ya bey'at ettiklerinde İbn Zeyd:

 

İnsanlar ile Hanzala'nın oğlu ne üzerinde bey'atlaşıyor dedi. Ona:

 

Ölüm üzere, denilince şu cevabı verdi: Ben Resuluilah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den sonra bu esas üzere kimseye bey'at etmem. O (İbn Zeyd) Resuluilah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile birlikte Hudeybiye'de bulunanlardan idi."

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

"Harre günü olunca" Medine halkı Muaviye'nin oğlu Vezid'in bey'atini reddedip, Abdullah b. Hanzala b. Ebi Amir el-Ensari'ye bey'at ettiklerinde demektir.

 

"Resuluilah sallallahu aleyhi ve sellem'tan sonra bu esas üzere kimseye bey'at etmeyeceğim" ifadesinden anlaşıldığına göre o Nebi sallallahu aleyhi ve sellem ile ölüm üzere bey'atleşmiş bulunmaktadır. Buna dair yeterli açıklamalar daha önce Cihad bölümünün savaş üzere bey'at başlığında (2959. hadiste) geçmiş bulunmaktadır.

 

 

حدثنا يحيى بن يعلى المحاربي قال: حدثني أبي: حدثنا إياس بن سلمة بن الأكوع قال: حدثني أبي، وكان من أصحاب الشجرة، قال:

 كنا نصلي مع النبي صلى الله عليه وسلم الجمعة ثم ننصرف، وليس للحيطان ظل نستظل فيه.

 

[-4168-] İyas b. Seleme b. el-Ekva dedi ki: Babam -ki ağacın altında bey'at eden ashabtan idi- bana anlattı, dedi ki:

 

"Biz Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile birlikte Cuma namazını kıldıktan sonra ayrılırdık da (o sırada) duvarların, altlarına sığınacağımız gölgeleri de olmazdı."

 

 

حدثنا قتيبة بن سعيد: حدثنا حاتم، عن يزيد بن أبي عبيد الله قال: قلت لسلمة بن الأكوع: على أي شيء بايعتم رسول الله صلى الله عليه وسلم يوم الحديبية؟ قال: على الموت.

 

[-4169-] Yezid b. Ebi Ubeyd dedi ki: "Ben Seleme b. el-Ekva'a: Hudeybiye günü Resuluilah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e ne üzerine bey'at ettiniz diye sordum, o: Ölüm üzerine dedL"

 

 

حدثني أحمد بن إشكاب: حدثنا محمد بن فضيل، عن العلاء بن المسيب، عن أبيه قال:

 لقيت البراء بن عازب رضي الله عنهما، فقلت: طوبى لك، صحبت النبي صلى الله عليه وسلم وبايعته تحت الشجرة، فقال: يا ابن أخي، إنك لا تدري ما أحدثنا بعده.

 

[-4170-] Ala b. el-Müseyyeb, babasından rivayetle dedi ki: "el-Bera' b. A'zib r.a. ile karşılaştım. Ne mutlu sana, dedim. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile sohbetin oldu ve ağacın altında onunla bey'atleştin.

 

Dedi ki: Kardeşimin oğlu, sen bizim ondan sonra neler yaptığımızı bilmezsin." .

 

 

حدثنا إسحاق: حدثنا يحيى بن صالح قال: حدثنا معاوية، هو ابن سلام، عن يحيى، عن أبي قلابة: أن ثابت بن الضحاك أخبره: أنه بايع النبي صلى الله عليه وسلم تحت الشجرة.

 

[-4171-] Ebu Kılabe'den rivayete göre "Sabit b. ed-Dahhak, kendisine Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e ağacın altında bey'at ettiğini haber vermiştir."

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

"Sonra dağılırdık da duvarların, altlarına sığınacağım iz gölgeleri olmazdL" Bu hadis Cuma namazı zevalden .önce dahi kılınsa yerini bulur diyenler tarafından delil gösterilmiştir. Çünkü güneşin zevale ermesinden sonra gölgeler de ortaya çıkar.

 

Ancak buna şöyle cevap verilmiştir: Buradaki olumsuz ifade mutlak olarak gölgenin bulunmadığı ile alakalı değil, altında gölgelenilecek gölgenin var olmadığını ifade etmekten ibarettir. Altında barınılacak kadar bir gölge, yaz ve kış mevsimlerine göre değişebilen bir sürenin zevalden sonra geçmesi ile mümkündür. Bu meseleye dair geniş açıklamalar ve bu husustaki görüş ayrılıkları Cuma namazı bölümünde nakledilmiş bulunmaktadır.

 

"Ne mutlu sana! Nebi sallallilhu aleyhi ve sellem'in sohbetinde bulundun." Tabiı olan zat Resulullah sallallilhu aleyhi ve sellem'in sohbetinde bulunmaya imrendiğini ifade etmektedir. Elbetteki bu husus imrenilecek özelliklerdendir. Fakat sahabe cevabında tevazu yolunu seçmiştir.

 

"Tuba (tercümede: ne mutlu)" esasında cennetteki bir ağacın adıdır. Buna dair açıklamalar Bed'u'l-halk bölümünde cennetin nitelikleri sözkonusu edilirken geçmiş bulunmaktadır. Bu kelimemutlak olarak kullanıldığı takdirde hayır, cennet ya da temenni edilen en ileri şey kastedilebilir. Bu lafzın "yaşantınız tayyib olsun" anlamındaki "tab e ayşuküm"deki "et-tayyib"den geldiği de söylenmiştir.

 

"Ondan sonra neler yaptığımızı bilmezsin." O bu sözleriyle meydana gelen savaş ve diğer hususlara işaret etmektedir. Bunların gailesinden korktuğunu ifade etmiştir. Bu da onun kemal derecesindeki faziletinden dolayı söylediği bir sözdür.

 

 

حدثني أحمد بن إسحاق: حدثنا عثمان بن عمر: أخبرنا شعبة، عن قتادة، عن أنس بن مالك رضي الله عنه:

 {إنا فتحنا لك فتحا مبينا}. قال: الحديبية، قال أصحابه: هنيئا مريئا، فما لنا؟ فأنزل الله: {ليدخل المؤمنين والمؤمنات جنات تجري من تحتها الأنهار}. قال: شعبة: فقدمت الوفة، فحدثت بهذا كله عن قتادة، ثم رجعت فذكرت له فقال: أما: {إنا فتحنا لك}. فعن أنس، وأما هنيئا مرئيا، فعن عكرمة.

 

[-4172-] Enes b. Malik r.a.'dan rivayete göre:

 

"Şüphesiz biz sana apaçık bir fetih nasib ettik."[Feth, 1] buyruğu hakkında şöyle dediği rivayet edilmiştir:

 

"Bu fetih" Hudeybiye'dir. Bunun üzerine Nebi'in ashabı: Bu fetih sana mübarek olsun. Peki, bizim için ne var, dediler. Bu sefer yüce Allah:

 

"Mu'min erkeklerle, mu'min kadınları altlarında nehirler akan cennetlere ... soksun diye."[Feth,5] buyruğunu indirdi."

 

Şu'be dedi ki: Ben kufe'ye gittim ve bütün bunları Katade'den diye rivayet ettim. Sonra geri dönüp, ona bunları söyleyince bu sefer:

 

"Gerçekten biz sana apaçık bir fetih nasib ettik"e dair açıklamayı Enes'ten diye rivayet ettim ama "bu fetih sana mübarek olsun" sözlerini İkrime'den diye (rivayet ettim) dedi.

 

Bu Hadis 4384 numara ile gelecektir.

 

 

حدثنا عبد الله بن محمد: حدثنا أبو عامر: حدثنا إسرائيل، عن مجزأة بن زاهر الأسلمي، عن أبيه، وكان ممن شهد الشجرة، قال:

 اني لأوقد تحت القدر بلحوم الحمر، إذ نادى منادي رسول الله صلى الله عليه وسلم: إن رسول الله صلى الله عليه وسلم ينهاكم عن لحوم الحمر.

 

[-4173-] Meczee b. Zahir el-Eslemi babasından rivayetle -ki ağaç (altındaki bey'atte) hazır bulunanlardan idi- dedi ki:

 

"Ben eşek etlerinin bulunduğu tencerenin altını yakmakta iken Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in münadisi şöyle seslendi:

 

Şüphesiz Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem sizlere eşek etlerini yasaklamaktadır."

 

 

وعن مجزأة، عن رجل منهم، من أصحاب الشجرة، اسمه أهبان بن أوس، وكان اشتكى ركبته، فكان إذا سجد جعل تحت ركبته وسادة.

 

[-4174-] Meczee, kendilerinden (Eslemli) olan ve Nebi ashabından olup Uhban b. Evs adındaki bir adamdan rivayet ettiğine göre (Uhban) dizinden rahatsızlanmıştı. Secdeye vardığı vakit dizinin altına bir yastık koyardı.