DEVAM: 35. HUDEYBİYE GAZVESİ
حدثنا الصلت
بن محمد:
حدثنا يزيد بن
زريع، عن سعيد،
عن قتادة: قلت
لسعيد بن
المسيب: بلغني
أن جابر بن
عبد الله كان
يقول: كانوا
أربع عشرة مائة،
فقال لي سعيد:
حدثني جابر:
كانوا خمس عشرة
مائة، الذين
بايعوا النبي
صلى الله عليه
وسلم يوم الحديبية.
قال أبو داود:
حدثنا قرة، عن
قتادة. تابعه
بن بشار:
حدثنا أبو
داود: حدثنا
شعبة.
[-4153-] Katade: "Said b. el-Müseyyeb'e dedim ki: Bana ulaştığına göre
Cabir b. Abdullah şöyle derdi:
(Hudeybiye'de) 1400 kişi imişler. Bunun üzerine Said bana dedi ki:
Bana Cabir'in anlattığına göre Hudeybiye günü Nebi Sallallahu Aleyhi ve
Sellem'e bey'at eden kimseler 1500 kişi idiler."
حدثنا علي:
حدثنا سفيان:
قال عمرو:
سمعت جابر بن
عبد الله رضي
الله عنهما
قال:
قال
لنا رسول الله
صلى الله عليه
وسلم يوم الحديبية:
(أنتم خير أهل
الأرض). وكنا
ألفا وأربعمائة،
ولو كنت أبصر
اليوم
لأريتكم مكان
الشجرة.
تابعه
الأعمش: سمع
سالما: سمع
جابرا: ألفا
وأربعمائة.
[-4154-] Cabir b. Abdullah r.a. dedi ki: "Hudeybiye
günü Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem bize dedi ki:
Sizler yeryüzündekilerin en hayırlılarısınız. O sırada biz 1400
kişi idik. Eğer bugün gözlerim görmüş olsaydı, size ağacın bulunduğu yeri
gösterirdim."
Bu hususta el-A'meş de ona mutabaat ederek: "Salim'den
dinlediğini, onun da Cabir'den 1400 kişi olduklarını söylediğini
işitmiştir."
وقال عبيد
الله بن معاذ:
حدثنا أبي:
حدثنا شعبة،
عن عمر بن مرة:
حدثني عبد
الله بن أبي
أوفى رضي الله
عنهما قال:
كان أصحاب
الشجرة ألفا
وثلاثمائة،
وكانت أسلم
ثمن
المهاجرين.
تابعه محمد
بن بشار:
حدثنا أبو
داود: حدثنا
شعبة.
[-4155-] Abdullah b. Ebi Evfa r.a.'dan "Ağaç ashabı
(ağaç altında bey'at edenler) 1300 kişi idiler. Eslemliler de muhacirlerin
sekizde biri kadardılar."
Fethu'l-Bari Açıklaması:
"Hudeybiye günü Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem
bize: Sizler yeryüzündekilerin en hayırlılarısınlZ diye buyurdu." Bu
ağacın altında bey'at eden ashabın fazileti hususunda çok açık bir ifadedir.
Çünkü o sırada Mekke'de, Medine'de ve daha başka yerlerde onların dışında
Müslümanlar da vardı. Ahmed('in müsned)'inde hasen bir sened ile Ebu Said
el-Hudrt'den şöyle dediği zikredilmektedir:
"Hudeybiye'de iken Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem
geceleyin hiç ateş yakmayınız diye buyurmuştu. Fakat bundan sonra şöyle
buyurmuştu: Ateş yakınız, yemek pişiriniz. Çünkü sizden sonra gelecek hiçbir
kavim sizin sa'ınıza da müddünüze de erişemeyecektir."
Müslim'de de Cabir yoluyla merfu olarak zikredilen hadise göre
(ResÜlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur): "Bedir'e ve
Hudeybiye'ye katılan hiçbir kimse ateşe girmeyecektir."
Yine Müslim'in rivayetine göre Ümmü Mübeşşir, Nebi Sallallahu
Aleyhi ve Sellem'i şöyle buyururken dinlemiştir: "Ağaç (altında bey'atte
bulunan) ashabından hiçbir kimse ateşe girmeyecektir."
"Eğer bugün gözlerim gÖrmüş olsaydı." Bu sözleriyle
ömrünün son zamanlarında gözlerini kaybetmiş olduğunu kastetmektedir.
حدثنا
ابراهيم بن
موسى: أخبرنا
عيسى، عن اسماعيل،
عن قيس: أنه
سمع مرداسا
الأسلمي
يقول، وكان من
أصحاب الشجرة:
(يقبض
الصالحون،
الأول
فالأول،
وتبقى حفالة
كحفالة التمر
والشعير، لا
يعبأ الله بهم
شيئا).
[-4156-] Kays'dan rivayete göre o Mırdas el-Eslemt'yi -ki
ağaç altında bey'at eden ashabdandı- şöyle derken dinlemiştir:
"Salih olan kimseler(in ruhu} öncelikle kabzedilecektir. Geriye
ise Allah'ın kendilerini hiçbir şekilde önemsemediği, hurma ve arpadan geriye
kalan çörçöpü andıran süprüntüler kalacaktır."
Bu Hadis 6434 numara ile gelecektir.
حدثنا علي بن
عبد الله:
حدثنا سفيان،
عن الزهري، عن
عروة، عن
مراون
والمسور بن
مخرمة قالا:
خرج
النبي صلى
الله عليه
وسلم عام
الحديبية في
بضع عشرة مائة
من أصحابه،
فلما كان بذي
الحليفة قلد
الهدي وأشعر
وأحرم منها،
لا أحصي كم سمعته
من سفيان، حتى
سمعته يقول:
لا أحفظ من الزهري
الإشعار
والتقليد،
فلا أدري،
يعني موضع
الإشعار
والتقليد، أو
الحديث كله.
[-4157 - 4158-] Zühri, Urve'den, o da Mervan ve Misver b.
Mahreme'nin şöyle dediklerini rivayet etmiştir:
"Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem, Hudeybiye yılı ashabından
onbin küsur kişi ile çıktı. Zülhuleyfe'ye varınca hediy kurbanlıklarına gerdanıık
taktı, onları işaretledi ve oradan ihrama girdi.
Ben bu hadisi Süfyan'dan kaç defa dinlemiş olduğumu sayamıyorum.
Nihayet onu şöyle derken dinledim: Ben Zühri'den işaretlemeyi ve gerdanlık
takmayı ezberlemiş, bellemiş değilim. Ancak ben bu sözleriyle işaretleme ve
gerdanlık takma yerini mi kastettiğini yoksa hadisin (bundan sonraki bölümünün)
tamamını mı kastettiğini bilemiyorum."
(Parantez arası bu ibare Fethu'l-Bari, VII, 519'daki
açıklamalardan hareketle eklenmiştir. )
حدثنا الحسن
بن خلف قال:
حدثنا إسحاق
بن يوسف، عن
أبي بشر
ورقاء، عن ابن
أبي نجيح، عن
مجاهد قال:
حدثني عبد الرحمن
بن أبي ليلى،
عن كعب بن
عجزة:
أن
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم رآه
وقمله يسقط
على وجهه،
فقال: (أيؤذيك
هوامك). قال:
نعم، فأمره
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم أن يحلق،
وهو
بالحديبية،
لم يتبين لهم
أنهم يحلون
بها، وهم على
طمع أن يدخول
مكة، فأنزل
الله الفدية،
فأمره رسول
الله صلى الله
عليه وسلم: (أن
يطعم فرقا بين
ستة مساكين،
أو يهدي شاة،
أو يصوم ثلاثة
أيام).
[-4159-] Abdurrahman b. Ebi Leyla Ka'b b. Ucre'den
rivayetine göre "Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem kendisini bitleri
yüzüne düşerken görmüş ve ona:
Senin bu haşerelerin seni rahatsız ediyor mu diye sorunca, Ka'b:
Evet diye cevap vermiştir. Bunun üzerine Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem
ona başını traş etmesini emretti. O sırada Hudeybiye'de idi. Henüz kendilerine
Hudeybiye'de ihramlarından çıkacaklarını beyan etmemişti. Mekke'ye
gireceklerini ümit ediyorlardı. Bunun üzerine yüce Allah (traş olmaya dair)
fidye verme hükmünü indirdi. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem de ona ya
ferak denilen bir ölçek (buğday)ı altı yoksula yedirmesini yahut bir koyunu
hediy kurbanlık olarak göndermesini ya da üç gün oruç tutmasını emretti."
Fethu'l-Bari Açıklaması:
"Mirdas el-Esleml'yi -ki o ağacın altında beytat eden ashabdan
idi- şöyle derken dinlemiştir: Salihlerin (ruhu) kabzedilecektir." Buhari
bu hadisi burada ondan mevkuf bir rivayet olarak zikretmiş, Rikak bahsinde ise
merfu olarak rivayet etmiştir. Yüce Allah'ın izniyle hadisin şerhi de orada
gelecektir. Hadisin (burada) zikredilmesinden maksat, kendisinin ağacın altında
beytat eden ashabtari olduğunun açıklanmasıdır.
حدثنا
إسماعيل بن
عبد الله قال:
حدثني مالك، عن
زيد بن أسلم،
عن أبيه قال:
خرجت
مع عمر بن
الخطاب رضي
الله عنه إلى
السوق، فلحقت
عمر امرأة
شابة، فقالت:
يا أمير
المؤمنين،
هلك زوجي وترك
صبية صغار،
والله ما
ينضجون
كراعا، ولا
لهم زرع ولا
ضرع، وخشيت أن
تأكلهم
الضبع، وأنا
بنت خفاف بن
إيماء
الغفاري، وقد
شهد أبي مع
النبي صلى
الله عليه
وسلم، فوقف
عمر ولم يمض،
ثم قال: مرحبا
بنسب قريب، ثم
انصرف إلى
بعير ظهير كان
مربوطا في
الدار، فحمل
عليه غرارتين
ملأهما طعاما،
وحمل بينهما
نفقة وثيابا،
ثم ناولها بخطامه،
ثم قال:
اقتاديه، فلن
يفنى حتى
يأتيكم الله
بخير، فقال
رجل: يا أمير
المؤمنين،
أكثرت لها؟
قال عمر:
ثكلتك أمك،
والله إني
لأرى أبا هذه
وأخاها، قد
حاصرا حصنا
زمانا فافتتحاه،
ثم أصبحان
نستفيء
سهمانهما فيه.
[-4160 - 4161-] Zeyd b. Eslem, babasından rivayetle dedi ki:
"Ömer b. elHattab r.a. ile birlikte pazara çıktım. Genç bir kadın Ömer'e
arkasından yetişerek dedi ki:
Ey mu'minlerin emiri kocam öldü. Geriye de küçük çocuklar bıraktı.
Allah'a yemin ederim bir koyun paçasını dahi pişiremezler. Ziraatleri de yok,
davarları da yok. Sırtlanın onları yiyeceğinden korkuyorum. Ben de Hufaf b. Ima
el-Gıfarı'nin kızıyım. Babam Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile birlikte
Hudeybiye'de bulunmuştu.
Ömer onunla birlikte durmuş yürümemişti. Sonra: Nesebin bize yakın
birisi olarak merhaba sana! dedi. Daha sonra evin avlusunda bağlı bulunan güçlü
bir deveye yöneldi, onun üzerine yiyecekle doldurduğu iki heybe yükledi. İki
heybe arasına da nafakaları için harcayacakları bir mal ve giyecek elbiseler
yükledi. Sonra da devenin yularını kadının eline verdikten sonra şunları
söyledi:
Haydi, bu deveyi çek, götür. Daha bunlar bitmeden Allah'tan size
hayırlar gelecektir .
Bir adam:
Ey mu'minlerin emiri, buna çok verdin.deyince, Ömer: Anan seni
kaybedesice! Allah'a yemin ederim (şu anda) onun babasının ve kardeşinin bir
süre bir kaleyi muhasara etmiş hallerini görüyor gibiyim. Daha sonra kaleyi
fethettiler. Daha sonra artık biz o kaledeki paylarımızı şimdi almaya devam.
ediyoruz."
Fethu'l-Bari Açıklaması:
"Bir koyun paçasını dahi pişiremiyorlar." el-Hattabi
der ki: Yani onlar kendileri için yiyecek bir şeyler yapacak durumda dahi
değildirler. Kendi kendilerine yetmiyorlar. Bununla, pişirecekleri bir koyun
paçaları dahi yoktur, demek istemiş olması da muhtemeldir.
"Onların" sağacakları sağınal "koyunları yok.
Ekinleri de yok." Onların yerden biten bir ziraatıeri de yok.
"Sırtlanın onları yiyeceğinden korkuyorum." Maksat
kuraklık yılıdır. Onları yemesi de kıtlıkla helak olmaları demektir.
"Anan seni kaybedesice" sözü Arapların söylenene tepki
göstermek ve reddetmek amacıyla kullandıkları bir sözdür. Bu sözle Araplar
gerçek anlamını kastetmezler.
"Paylarımızı almaya devam ediyoruz" sözleriyle bu malı
fey olarak aldığını kastetmektedir. "Paylarımız"dan kastı da
ganimetten paylarına düşendir.
حدثني محمد
بن رافع:
حدثنا شبابة
بن سوار أبو
عمرو الفزاري:
حدثنا شعبة،
عن قتادة، عن
سعيد بن
المسيب، عن
أبيه قال: لقد
رأيت الشجرة،
ثم أتيتها بعد
فلم أعرفها.
قال أبو عبد
الله: قال
محمود: ثم
أنسيتها بعد.
[-4162-] el-Müseyyeb, babasından rivayetle dedi ki: "Andalsun ben
(altında bey'atin yapıldığı) ağacı gördüm. Sonra ise onun hangisi olduğu bana
unutturuldu.. Fakat onu tanıyamadım."
Mahmud dedi ki: "Sonra o bana unutturuldu."
Bu Hadis 4163,4164,4165 numara ile gelecektir.
حدثنا محمود:
حدثنا عبيد
الله، عن
إسرائيل، عن
طارق بن عبد
الله قال:
انطلقت
حاجا، فمررت
بقوم يصلون،
قلت: ما هذا
المسجد؟
قالوا: هذه
الشجرة، حيث
بايع رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
بيعة
الرضوان،
فأتيت سعيد بن
المسيب
فأخبرته،
فقال سعيد:
حدثني أبي:
أنه كان فيمن
بايع رسول
الله صلى الله
عليه وسلم تحت
الشجرة، قال:
فلما خرجنا من
العام المقبل
أنسيناها،
فلم نقدر
عليها.
فقال سعيد: ان
أصحاب محمد
صلى الله عليه
وسلم لم
يعلموها،
وعلمتموها
أنتم، فأنتم
أعلم؟
[-4163-] Tarık b. Abdurrahman dedi ki: "Hacca
giderken yolda namaz kılmakta olan bir topluluğa rastladım. Bu namaz kılınan
yer ne oluyor, diye sordum.
Bana: Burası Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in Rıdvan
bey'atini yaptığı yerde bulunan ağac(ın bulunduğu) yerdir, dediler.
Bunun üzerine Said b. el-Müseyyeb'in yanına gittim, ona durumu
haber verince Said dedi ki:
Babamın bana anlattığına göre kendisi de o ağacın altında
Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e bey'at edenlerle birlikte idi. Ertesi
sene (hacca gitmek üzere) yola çıktığımızda o ağacın hangisi olduğunu unutluk.
Onu bir türlü bulamadık, dedi. Said dedi ki:
Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in ashabı onu bilmezken onu
siz mi bileceksiniz? Siz mi daha iyi bilirsiniz?"
حدثنا موسى:
حدثنا أبو
عوانة: حدثنا
طارق، عن سعيد
بن المسيب، عن
أبيه: أنه كان
ممن بايع تحت
الشجرة،
فرجعنا إليها
العام المقبل
فعميت علينا.
[-4164-] Said b. el-Müseyyeb, babasından rivayetine göre babası ağacın
altında bey'at edenlerden idi. "Biz ertesi sene ona (ağacın yanına) döndük
de biz onu tanıyamadık (dedi.)"
حدثنا قبيضة:
حدثنا سفيان،
عن طارق قال:
ذكرت عند سعيد
ابن المسيب
الشجرة فضحك،
فقال: أخبرني أبي:
وكان شهدها.
[-4165-] Tarık dedi ki: "Said b. el-Müseyyeb'in huzurunda ağaçtan
sözediidi, o gülerek dedi ki: "Babam onda (o bey'atte) bulunmuştu ...
"
Fethu'l-Bari Açıklaması:
"Andolsun ağacı" yani altında Rıdvan bey'atinin
yapıldığı ağacı "görmüştüm.
"Said" b. el-Müseyyeb "dedi ki: Muhammed
sallallfıhu aleyhi ve sellem'in ashabı onu bilmezken onu siz mi bildiniz, siZ
mi daha iyi biliyorsunuz, dedi." Said bu sözlerini yapılanı reddetmek
amacıyla söylemiştir. "Siz mi daha iyi bilirsiniz" sözü de tehekküm
(istihza) yolu ile söylenmiştir.
"Onu tanıyamadık." Bizim için tanınmaz bir hal
almıştl.
"Said b. el-Müseyyeb'in yanında (altında Rıdvan bey'atinin
yapıldığı) ağaç sözkonusu edildi de gülerek: Babam bana haber vererek o, onda
(o bey'atta) bulunanlardandı dedi." el-İsmail! şunu da eklemektedir:
"Ertesi sene oraya gittiklerinde o ağac(ın yeri) bize unutturuldu."
Cihad bölümünde (2958. hadiste) bu anlamdaki İbn Ömer yoluyla
gelen hadis açıklanırken "savaş üzere bey'at" başlığı altında bu
ağacın hangisi olduğunun onlardan saklanmasındaki hikrhete dair açıklamalar
geçmiş bulunmaktadır.
Fakat Said b. el-Müseyyeb'in babasının söylemiş olduğu ertesi
sene o ağacı tanıyamadıklarına dair sözlerine dayanarak o ağacı bildiklerini
iddia edenlere tepki göstermesi, büsbütün o ağacın tanınmaz olduğunun delili
değildir. Çünkü yine musannıf (Buhari) tarafından bundan önceki Cabir'in
rivayet ettiği hadiste şöyle denilmektedir: "Eğer bugün gözlerim görüyor
olsaydı size ağacın yerini gösterecektim." Bu gözüyle o ağacın yerini
tespit etmiş olduğunu göstermektedir. Daha sonra İbn Sa'd'da sahih bir senedie
Nafi'den gelen bir rivayet buldum. Buna göre Ömer bir takım kimselerin ağacın
yanına giderek yanında namaz kıldıklarını haber alınca onları tehdit etmiş, sonra
da o ağacın kesilmesini emredince ağaç kesilmiştii.
حدثنا آدم بن
أبي إياس:
حدثنا شعبة،
عن عمر بن مرة
قال: سمعت عبد
الله بن أبي
أوفى، وكان من
أصحاب
الشجرة، قال:
كان
النبي صلى
الله عليه
وسلم إذا أتاه
قوم بصدقة
قال: (اللهم صل
عليهم). فأتاه
أبي بصدقته فقال:
(اللهم صلى
على آل أبي
أوفى).
[-4166-] Amr b. Murre dedi ki: Ben -ağacın (altında
bey'at eden) ashabdan olan- Abdullah b. Ebi Evfa'yı şöyle derken dinledim:
"Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e bir topluluk bir sadaka
getirecek olursa şöyle derdi:
Allah'ım, onlara salat et. Babam ona sadakasını götürüp verince:
Ailah'ım, EbU Evfa ailesine salat et, diye buyurdu."
Mahir: Buradaki 'salat' kelimesi genelde -rahmet - diye
yorumlanmakta, bununla beraber Nebi s.a.v.'in rahmet yerine salat kelimesini
kullanması manidar olduğu için lafız aynen korunmalıdır.
حدثنا
إسماعيل، عن
أخيه، عن
سليمان، عن
عمرو بن يحيى،
عن عباد بن
تميم قال:
لما
كان يوم
الحرة،
والناس
يبايعون لعبد
الله بن
حنظلة، فقال
ابن زيد: على
ما يبايع ابن
حنظلة الناس؟
قيل له: على
الموت، قال:
لا أبايع على
ذلك أحدا بعد
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم، وكان
شهد معه
الحديبية.
[-4167-] Abbad b. Temim dedi ki: "Harre günü olup da
insanlar Abdullah b. Hanzala'ya bey'at ettiklerinde İbn Zeyd:
İnsanlar ile Hanzala'nın oğlu ne üzerinde bey'atlaşıyor dedi. Ona:
Ölüm üzere, denilince şu cevabı verdi: Ben Resuluilah Sallallahu
Aleyhi ve Sellem'den sonra bu esas üzere kimseye bey'at etmem. O (İbn Zeyd)
Resuluilah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile birlikte Hudeybiye'de bulunanlardan
idi."
Fethu'l-Bari Açıklaması:
"Harre günü olunca" Medine halkı Muaviye'nin oğlu
Vezid'in bey'atini reddedip, Abdullah b. Hanzala b. Ebi Amir el-Ensari'ye
bey'at ettiklerinde demektir.
"Resuluilah sallallahu aleyhi ve sellem'tan sonra bu esas
üzere kimseye bey'at etmeyeceğim" ifadesinden anlaşıldığına göre o Nebi
sallallahu aleyhi ve sellem ile ölüm üzere bey'atleşmiş bulunmaktadır. Buna
dair yeterli açıklamalar daha önce Cihad bölümünün savaş üzere bey'at
başlığında (2959. hadiste) geçmiş bulunmaktadır.
حدثنا يحيى
بن يعلى
المحاربي قال:
حدثني أبي:
حدثنا إياس بن
سلمة بن الأكوع
قال: حدثني
أبي، وكان من
أصحاب
الشجرة، قال:
كنا
نصلي مع النبي
صلى الله عليه
وسلم الجمعة ثم
ننصرف، وليس
للحيطان ظل
نستظل فيه.
[-4168-] İyas b. Seleme b. el-Ekva dedi ki: Babam -ki
ağacın altında bey'at eden ashabtan idi- bana anlattı, dedi ki:
"Biz Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile birlikte Cuma
namazını kıldıktan sonra ayrılırdık da (o sırada) duvarların, altlarına
sığınacağımız gölgeleri de olmazdı."
حدثنا قتيبة بن
سعيد: حدثنا
حاتم، عن يزيد
بن أبي عبيد
الله قال: قلت
لسلمة بن
الأكوع: على
أي شيء بايعتم
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم يوم
الحديبية؟ قال:
على الموت.
[-4169-] Yezid b. Ebi Ubeyd dedi ki: "Ben Seleme b. el-Ekva'a:
Hudeybiye günü Resuluilah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e ne üzerine bey'at
ettiniz diye sordum, o: Ölüm üzerine dedL"
حدثني أحمد
بن إشكاب:
حدثنا محمد بن
فضيل، عن العلاء
بن المسيب، عن
أبيه قال:
لقيت
البراء بن
عازب رضي الله
عنهما، فقلت:
طوبى لك، صحبت
النبي صلى
الله عليه
وسلم وبايعته
تحت الشجرة،
فقال: يا ابن
أخي، إنك لا
تدري ما
أحدثنا بعده.
[-4170-] Ala b. el-Müseyyeb, babasından rivayetle dedi
ki: "el-Bera' b. A'zib r.a. ile karşılaştım. Ne mutlu sana, dedim. Nebi
Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile sohbetin oldu ve ağacın altında onunla
bey'atleştin.
Dedi ki: Kardeşimin oğlu, sen bizim ondan sonra neler yaptığımızı
bilmezsin." .
حدثنا إسحاق:
حدثنا يحيى بن
صالح قال:
حدثنا معاوية،
هو ابن سلام،
عن يحيى، عن
أبي قلابة: أن
ثابت بن
الضحاك أخبره:
أنه بايع
النبي صلى الله
عليه وسلم تحت
الشجرة.
[-4171-] Ebu Kılabe'den rivayete göre "Sabit b. ed-Dahhak, kendisine
Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e ağacın altında bey'at ettiğini haber
vermiştir."
Fethu'l-Bari Açıklaması:
"Sonra dağılırdık da duvarların, altlarına sığınacağım iz
gölgeleri olmazdL" Bu hadis Cuma namazı zevalden .önce dahi kılınsa yerini
bulur diyenler tarafından delil gösterilmiştir. Çünkü güneşin zevale ermesinden
sonra gölgeler de ortaya çıkar.
Ancak buna şöyle cevap verilmiştir: Buradaki olumsuz ifade
mutlak olarak gölgenin bulunmadığı ile alakalı değil, altında gölgelenilecek
gölgenin var olmadığını ifade etmekten ibarettir. Altında barınılacak kadar bir
gölge, yaz ve kış mevsimlerine göre değişebilen bir sürenin zevalden sonra
geçmesi ile mümkündür. Bu meseleye dair geniş açıklamalar ve bu husustaki görüş
ayrılıkları Cuma namazı bölümünde nakledilmiş bulunmaktadır.
"Ne mutlu sana! Nebi sallallilhu aleyhi ve sellem'in
sohbetinde bulundun." Tabiı olan zat Resulullah sallallilhu aleyhi ve
sellem'in sohbetinde bulunmaya imrendiğini ifade etmektedir. Elbetteki bu husus
imrenilecek özelliklerdendir. Fakat sahabe cevabında tevazu yolunu seçmiştir.
"Tuba (tercümede: ne mutlu)" esasında cennetteki bir
ağacın adıdır. Buna dair açıklamalar Bed'u'l-halk bölümünde cennetin
nitelikleri sözkonusu edilirken geçmiş bulunmaktadır. Bu kelimemutlak olarak
kullanıldığı takdirde hayır, cennet ya da temenni edilen en ileri şey
kastedilebilir. Bu lafzın "yaşantınız tayyib olsun" anlamındaki
"tab e ayşuküm"deki "et-tayyib"den geldiği de söylenmiştir.
"Ondan sonra neler yaptığımızı bilmezsin." O bu
sözleriyle meydana gelen savaş ve diğer hususlara işaret etmektedir. Bunların
gailesinden korktuğunu ifade etmiştir. Bu da onun kemal derecesindeki
faziletinden dolayı söylediği bir sözdür.
حدثني أحمد
بن إسحاق:
حدثنا عثمان
بن عمر:
أخبرنا شعبة،
عن قتادة، عن
أنس بن مالك
رضي الله عنه:
{إنا
فتحنا لك فتحا
مبينا}. قال:
الحديبية،
قال أصحابه:
هنيئا مريئا،
فما لنا؟
فأنزل الله: {ليدخل
المؤمنين
والمؤمنات
جنات تجري من
تحتها
الأنهار}. قال:
شعبة: فقدمت
الوفة، فحدثت
بهذا كله عن
قتادة، ثم
رجعت فذكرت له
فقال: أما: {إنا
فتحنا لك}. فعن
أنس، وأما
هنيئا مرئيا،
فعن عكرمة.
[-4172-] Enes b. Malik r.a.'dan rivayete göre:
"Şüphesiz biz sana apaçık bir fetih nasib ettik."[Feth,
1] buyruğu hakkında şöyle dediği rivayet edilmiştir:
"Bu fetih" Hudeybiye'dir. Bunun üzerine Nebi'in ashabı:
Bu fetih sana mübarek olsun. Peki, bizim için ne var, dediler. Bu sefer yüce
Allah:
"Mu'min erkeklerle, mu'min kadınları altlarında nehirler akan
cennetlere ... soksun diye."[Feth,5] buyruğunu indirdi."
Şu'be dedi ki: Ben kufe'ye gittim ve bütün bunları Katade'den diye
rivayet ettim. Sonra geri dönüp, ona bunları söyleyince bu sefer:
"Gerçekten biz sana apaçık bir fetih nasib ettik"e dair
açıklamayı Enes'ten diye rivayet ettim ama "bu fetih sana mübarek olsun"
sözlerini İkrime'den diye (rivayet ettim) dedi.
Bu Hadis 4384 numara ile gelecektir.
حدثنا عبد
الله بن محمد:
حدثنا أبو
عامر: حدثنا
إسرائيل، عن
مجزأة بن زاهر
الأسلمي، عن
أبيه، وكان
ممن شهد
الشجرة، قال:
اني
لأوقد تحت
القدر بلحوم
الحمر، إذ
نادى منادي
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم: إن رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
ينهاكم عن
لحوم الحمر.
[-4173-] Meczee b. Zahir el-Eslemi babasından rivayetle
-ki ağaç (altındaki bey'atte) hazır bulunanlardan idi- dedi ki:
"Ben eşek etlerinin bulunduğu tencerenin altını yakmakta iken
Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in münadisi şöyle seslendi:
Şüphesiz Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem sizlere eşek
etlerini yasaklamaktadır."
وعن مجزأة،
عن رجل منهم،
من أصحاب
الشجرة، اسمه
أهبان بن أوس،
وكان اشتكى
ركبته، فكان
إذا سجد جعل
تحت ركبته
وسادة.
[-4174-] Meczee, kendilerinden (Eslemli) olan ve Nebi
ashabından olup Uhban b. Evs adındaki bir adamdan rivayet ettiğine göre (Uhban)
dizinden rahatsızlanmıştı. Secdeye vardığı vakit dizinin altına bir yastık
koyardı.