SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’L-MEĞAZİ

<< 1588 >>

EK SAYFA – 1588-2

DEVAM: 29. AHZAB GAZVESİ DİYE DE BİLİNEN HENDEK GAZVESİ

 

حدثني عثمان بن أبي شيبة: حدثنا عبده، عن هشام، عن أبيه، عن عائشة رضي الله عنها:

 {إذا جاؤوكم من فوقكم ومن أسفل منكم وإذ زاغت الأبصار وبلغت القلوب الحناجر}. قالت كان ذلك يوم الخندق.

 

[-4103-] Aişe r.anha: "Hani onlar size hem üstünüzden, hem alt tarafınızdan gelmişlerdi. O vakit gözler yerinden kaymış, yürekler de gırtlaklara varmıştı. "[Ahzab, 10] buyruğu hakkında: O Hendek günü idi, demiştir.

 

 

3878 - حدثنا مسلم بن إبراهيم: حدثنا شعبة، عن أبي إسحاق، عن البراء رضي الله عنه قال:

 كان النبي صلى الله عليه وسلم ينقل التراب يوم الخندق، حتى أغمر بطنه، أو اغبر بطنه، يقول:

(والله لو لا الله ما اهتدينا - ولا تصدقنا ولا صلينا فأنزلن سكينة علينا - وثبت الأقدام إن لاقينا

إن الألى قد بغوا علينا - اذا أرادوا فتنة أبينا)

ورفع بها صوته: (أبينا أبينا).

 

[-4104-] Bera r.a. dedi ki: "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem Hendek günü toprak taşıyordu. O kadar ki toprak karnını örtmüştü --ya da karnı tozlanmıştı-- ve şöyle diyordu:

 

"Andolsun Allah'a, Allah olmasaydı hidayet bulmazdık Sadaka vermezdik, namaz kılmazdık Üzerimize bir sükunet indir.

 

(Düşmanla) karşılaştığımızda sebat ver ayaklarımıza O berikiler bize haksızlık ettiler

Bir fitne istediklerinde biz kabul etmedik."

 

Bu son lafz,! (kabul etmedik anlamındaki ebeyna lafzım) iki defa tekrarlayarak sesini yükselterek söyledi.    .

 

 

حدثنا مسدد: حدثنا يحيى بن سعيد، عن شعبة قال: حدنثي الحكم، عن مجاهد، عن ابن عباس رضي الله عنهما، عن النبي صلى الله عليه وسلم قال:

 (نصرت بالصبا، وأهلكت عاد بالدبور).

 

[-4105-] İbn Abbas r.a. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in şöyle buyurduğunu söyledi:

 

"Saba rüzgarı ile bana yardım olundu, Ad kavmi ise (batıdan esen) Debur rüzgarı ile helak edildi."

 

 

3880 - حدثني أحمد بن عثمان: حدثنا شريح بن مسلمة قال: حدثني إبراهيم بن يوسف قال: حدثني أبي، عن أبي إسحاق قال: سمعت البراء بن عازب يحدث، قال:

 لما كإن يوم الأحزاب، وخندق رسول الله صلى الله عليه وسلم، رأيته ينقل من تراب الخندق، حتى وارى عني الغبار جلدة بطنه، وكان كثير الشعر، فسمعته يرتجز بكلمات ابن رواحة، وهو ينقل من التراب يقول:

(اللهم لولا أنت ما اهتدينا - ولا تصدقنا ولا صلينا فأنزلن سكينة علينا - وثبت الأقدام إن لاقينا

إن الألى قد بغوا علينا - وإن أرادوا فتنة أبينا).

قال: ثم يمد صوته بآخرها.

 

[-4106-] Ebu İshak dedi ki: Bera'yı hadis naklederken şöyle dediğini dinledim:

 

"Ahzab ve Hendek gününde Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'i hendekten çıkan toprağı taşırken gördüm. O kadar ki toprak karnının derisini örttüğünden ötürü onu göremez oldum -ki (karnının) kılları çoktu- onun toprak taşırken İbn Revaha'nın recez veznindeki sözlerini söylediğini duydum:

 

"Allah'ım sen olmasaydın eğer hidayet bulmazdık Sadaka vermez, namaz kılmazdık

Artık bir sükunet indir üzerimize (Düşmanla) karşılaştığımızda sebat ver ayaklarımıza Şüphesiz onlar bize haksızlık ettiler Bir fitne(ye düşürmek) istediklerinde kabul etmedik."

 

Bera dedi ki: "Daha sonra da son kelimeyi söylerken sesini uzatıyordu."

 

 

حدثني عبدة بن عبد الله: حدثنا عبد الصمد، عن عبد الرحمن، هو ابن عبد الله بن دينار، عن أبيه: أن ابن عمر رضي الله عنهما قال:

 أول يوم شهدته يوم الخندق.

 

[-4107-] İbn Ömer r.a. dedi ki: "Benim hazır bulunduğum ilk gün (savaş) Hendek günüdür."

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

İbn İshak el-Meğazı'sinde onların (Ahzabın) nerelerde karargah kurduklarını açıklayarak şunları söylemektedir: Kureyşliler onlara katılan Ehabiş ve onlara tabi olan Kinane oğulları ile Tihamelilerden oluşan onbin kişilik orduları ile sellerin toplandığı yerde konakladı. Uyeyne, Gatafanlılar ve onlarla birlikte bulunan diğer Necidliler ile birlikte Uhud'un yakınındaki Bab Numan'da karargah kurdu.

 

Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem ile Müslümanlar üç bin kişi olarak çıktılar ve sırtlarını Sevr dağına verdiler. Hendek de onunla Ahzab arasında idi. Kadınları ve çocukları ise Medine surlarına yerleştirdi.

 

(İbn İshak) dedi ki: Huyey b. Ahtab, Kurayza oğullarının yanına gitti. Onlarla -bir sonraki başlıkta açıklanacağı üzere- konuşup durdu ve nihayet ahitlerini bozdular. Müslümanlar onların ahitlerini bozdukları haberini alınca sıkıntıları daha da artmış oldu. Nebi sallallahu aleyhi ve sellem Uyeyne b. Hısn ile beraberinde bulunanlara dönmeleri karşılığında Medine mahsullerinin üçte birini vermek istedi ise de Sa'd b. Muaz ile Sa'd b. Ubade'böyle yapmasına engeloldular ve şöyle dediler: Bizler de onlar da şirk üzere olduğumuz zamanlarda bile bizden böyle bir şey ümit edememişlerdi. Aziz ve celil olan Allah bize İslamı lutfettikten ve . seninle bizleri aziz kıldıktan sonra böyle bir işi nasıl yapabilir, onlara mallarımızı nasıl verebiliriz? Bizim böyle bir şeye ihtiyacımız yoktur, onlara kılıçtan başka bir şey de veremeyiz.

 

Müslümanlar üzerindeki muhasara daha da arttı. Nihayet Muattib b. Kuşeyr ile Evs b. Kayzı ve diğer münafıklar münafıklıklarını ortaya koyan sözleri söylediler. Şanı yüce Allah da: "O zaman münafıklar ve kalplerinde hastalık bulunanlar: 'Allah ve ResQlü bize bir aldatıştan başka bir şey vaat etmemiştir' diyorlardı. "[Ahzab, 12] ve devamındaki ayetleri indirdi.

 

(İbn İshak) dedi ki: Onlara üst taraflarından gelenler Kurayza oğulları, alt taraflarından gelenler ise Kureyşliler ile Gatafanlılar idi. İbn İshak rivayetinde diyor ki: Aralarında karşılıklı ok atışı dışında savaş meydana gelmedi.. Fakat Amr b. Abdi Vüd el-Amiri beraberindeki birkaç kişi ile birlikte hendeğin dar bir yerinden atları ile geçmek istediler ve nihayet çorak bir yere geldiklerinde Ali, Amr ile mübareze yaptı (teke tek çarpıştı) ve onu öldürdü. Ayrıca Mahzum oğullarından Nevfel b. Abdullah b. el-Muğire de mübarezeye çıktı, Zubeyr onunla mübareze etti ve onu öldürdü. Onu Ali'nin öldürdüğü de söylenir.

 

Geri kalan atlılar ise gerisin geri dönüp kaçtılar.

 

"Bana saba rüzgarı ile yardım edildi." Saha rüzgarı doğudan esen bir rüzgardır. ed-debur ise batıdan esen bir rüzgardır. Ahmed, Ebu Said'in şöyle dediğini rivayet etmektedir: "Hendek günü: Ey Allah'ın Resulü, söyleyeceğin bir söz var mı? Kalpler gırtlaklara kadar gelip dayanmış bulunuyor, dedik. Allah Resulü şöyle buyurdu: Evet, Allah'ım sen avretlerimizi (düşmana karşı gediklerimizi) setret (onlara gösterme). Korktuğumuz şeylere karşı bize güvenlik ver. (Ebu Said) dedi ki: "Bunun üzerine yüce Allah düşmanlarımızın suratlarına rüzgarı çarptı ve yüce Allah rüzgar ile onları bozguna uğrattı."

 

 

حدثني إبراهيم بن موسى: أخبرنا هشام، عن معمر، عن الزهري، عن سالم، عن ابن عمر. قال: وأخبرني ابن طاوس، عن عكرمة ابن خالد، عن ابن عمر قال: دخلت على حفصة ونسواتها تنطف، قلت: قد كان من أمر الناس ما ترين، فلم يجعل لي من الأمر شيء. فقالت: الحق فإنهم ينتظرونك، وأخشى أن يكون في احتباسك عنهم فرقة. فلم تدعه حتى ذهب، فلما تفرق الناس خطب معاوية، قال: من كان يريد أن يتكلم في هذا الأمر فليطلع لنا قرنه، فلنحن أحق به منه ومن أبيه. قال حبيب بن مسلمة: فهلا أجبته؟ قال عبد الله: فحللت حبوتي، وهممت أن أقول: أحق بهذا الأمر منك من قاتلك وأباك على الاسلام، فخشيت أن أقول كلمة تفرق بين الجمع، وتسفك الدم، ويحمل عني غير ذلك، فذكرت ما أعد الله في الجنان. قال حبيب: حفظت وعصمت.

قال محمود، عن عبد الرزاق: ونوساتها.

 

[-4108-] İbn Ömer'den dedi ki: "(Kızkardeşim) Hafsa'nın yanına girdim. Zülüflerinden su damlıyordu. Ben, insanların hali gördüğün gibi cereyan etti. Bu işten bana hiçbir şey verilmedi, dedim. O:

 

Hadi yetiş .. Çünkü onlar seni beklemektedirIer. Senin onların yanına gitmekte gecikmenin bir tefrikaya sebep olacağından korkuyorum, dedi. (Hafsa öyle diyerek) gidinceye kadar onun peşini bırakmadı. İnsanlar dağılınca Muaviye bir hutbe vererek dedi ki:

 

Bu iş hakkında konuşmak isteyen bize kamlını (boynuzunu yani kendisini) göstersin. Şüphesiz biz bu işe ondan da, onun babasından da daha bir hak sahibiyiz.

 

Habib b. Mesleme: Peki niçin ona cevap vermedin, dedi, Abdullah: Ben boynuma bağladığım elbiseyi çözdüm ve şunları söylemek istedim:

 

Bu işe senden daha layık olan kimse İslam için seninle ve babanla savaşan kimselerdir.. Fakat topluluğu tefrikaya düşürecek, kanların dökülmesine sebep olacak birşey söylemekten ve maksadın dışında sözlerin benim adıma nakledileceğinden korktum. Allah'ın cennetlerde neler hazırladıklarını hatırladım, dedi.

 

Habib dedi ki: "Korundun ve yanlışlıktan muhafaza edildin." Mahmud, Abdurrezzak'tan: "(Zülüfleri anlamındaki kelimeyi 'nesevatiha' değil de): Nevsatiha" diye nakletmiştir.

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

"Nesevatihe (zülüfleri)" el-Hattabızülüfleri demektir. Onlardan su damladığını söylemesi az önce gusletmiş olduğu izlenimini vermektedir.

 

"İnsanların başından gördüğün işler geçmiş bulunuyor. Bu işten bana bir şey verilmedi." Bu sözlerle kastettiği Ali ile Muaviye arasında Sıffin'de meydana gelen savaşlar ve bu hususta anlaşmazlığa düştükleri vakit aralarında hakem tayin etmek üzere söz birliğine varmalarını kastetmektedir. Harameyn bölgesinde ve başka yerlerde bulunan diğer sahabelerle mektuplaştılar ve konuyu görüşmek üzere bir araya gelip toplanmak üzere sözleştiler. İbn Ömer de yanlarına gitmek ya da gitmemek hususunda kızkardeşine (ablası) danıştı. O da onun bulunmaması dolayısıyla fitnenin devamı ile sonuçlanacak bir ayrılığın ortaya çıkması korkusuyla onlara gidip yetişmesini söyledi.

 

"İnsanlar" iki hakemin anlaşmazlıklarından sonra "ayrılıp dağılınca ... " Sözü geçen iki hakemden birisi Ebu Musa el-Eş'ari idi. Ali r.a. tarafından hakem gösterilmişti. Diğeri ise Amr b. el-As idi, o da Muaviye tarafından gösterilmişti. Abdurrezzaklın Mamer'den rivayetinde bu hadiste: "İki hakem ayrılınca" ifadesi geçmektedir. Bu da maksadın ne olduğunu açıklamakta ve olayın Sıffinlde cereyan etmiş olduğunu tespit etmektedir. Mutemet olan görüş de Abdurrezzak'ın rivayetinde açıkladığı şekildedir. Daha sonra Habib b. Ebi Sabit'in, İbn Ömer'den rivayetinde şunları söylediğini naklettiğini gördüm: "MuaviyeInin

 

Devrrıetu'l-Cendel'de toplandığı gün Hafsa dedi ki: Allah'ın Muhammed ümmeti arasında sulhü gerçekleştireceği bir barıştan senin geri kalman senin için güzel değildir. Üstelik sen Resulullah sallallahu aleyhi ve sellemlin kayını ve Ömer b. el-Hattab'ın oğlusun."

 

(İbn Ömer) dedi ki: "O gün Ali oldukça büyük bir deve üzerinde gelerek dedi ki: Kim bu işi istiyor yahut umut ediyor ya da ona boynunu uzatıyor (onu arzuluyar)?" Hadisi Taberani rivayet etmiştir.

 

"Bu hususta" yani halifelik hakkında "konuşmak ister."

 

"Bize karnıını göstersin." İbnu't-Tin der ki: Bununla bir başka haberde geçtiği üzere bid'atini kastetme ihtimali vardır. "Her bir karn ortaya çıktıkça" her bir karn görüldükçe demektir. Anlamın şöyle olma ihtimali de vardır: "Bize yüzünü göstersin." Yani bize kendisini göstersin, saklamasın. Yine Habib b. Ebi Sabit'in rivayetine göre ibn Ömer'in şöyle dediği zikredilmektedir: "O günden önce nefsim bana dünyevi bir şey telkin etmemişti. Ona şunu söylemek istedim: Bu işe islama giresiniz diye seninle ve babanla çarpışan kişi ümit etmektedir .. Fakat cenneti hatırladım, ondan bu sebeple yüz çevirdim."

 

işte buradan bu olayın niçin Hendek gazvesinden sözedilirken kaydedilmiş olduğunun münasebeti ortaya çıkmaktadır .. Çünkü Ebu. Süfyan o gün Ahzabın kumandanı idi.

 

"Seninle ve babanlq islam için çarpışan" Uhud ve Hendek günlerini kastetmektedir. Bu maksatla çarpışanlar arasında Ali ve muhacirlerden bu gazaya katılanların hepsi girer. Abdullah b. Ömer de bunlardan birisidir.

 

Halifelik hususunda Muaviye'nin görüşü ise güç, görüş ve bilgi bakımından üstün olan kimsenin islama erken girme, dindarlık ve ibadet hususlarında daha üstün olanın önüne geçirilmesi şeklinde idi. Bundan dolayı Muaviye bu işe kendisinin daha çok hak ettiğini söylemiştir.

 

ibn Ömer'in görüşü ise bunun aksine idi. Ona göre faziletçe daha geride olan kimseye ancak fitneden korkulması halinde bey'at edilir. Bundan dolayı bu olaydan sonra Muaviye'ye, daha sonra da oğlu Yezid'e bey'at etmiş, oğullarına ileride Fiten bölümünde geleceği üzerine bey'atini nakzetmelerini yasaklamış, bundan sonra da Abdulmelik b. Mervan'a beyTat etmiştir.

 

"Allah'ın cennetlerde hazırladıklarını" sabredenlere ve ahireti dünyaya tercih edenlere hazırladıklarını "hatırladım."