EK SAYFA – 1587-2
باب: غزوة
الرجيع،
ورعل،
وذكوان، وبئر
معونة، وحديث
عضل والقارة
وعاصم بن ثابت
وخبيب وأصحابه.
28. ER-RECİ', RİlL ZEKVAN VE Bİ'Rİ MA'UNE GAZVESİ İLE UDAL,
KARE, ASIM B. SABİT, HUBEYB VE ARKADAŞLARI İLE İLGİLİ HADİS
قال ابن
إسحاق: حدثنا
عاصم بن عمر:
أنها بعد أحد.
İbn İshak dedi ki: Bize Asım b. Ömer'in anlattığına göre bu
gazve Uhud'dan sonradır.
حدثني
إبراهيم بن
موسى: أخبرنا
هشام بن يوسف،
عن معمر، عن
الزهري، عن
عمرو بن أبي
سفيان الثقفي،
عن أبي هريرة
رضي الله عنه
قال:
بعث
النبي صلى
الله عليه
وسلم سرية
عينا، وأمر
عليهم عاصم بن
ثابت، وهو جد
عاصم بن عمر
بن الخطاب،
فانطلقوا حتى
إذا كان بين
عسفان ومكة،
ذكروا لحي من
هذيل يقال
لهم: بنو
لحيان، فتبعوهم
بقريب من مائة
رام، فاقتصوا
آثارهم حتى أتوا
منزلا نزلوه،
فوجدوا فيه
نوى تمر
تزودوه من
المدينة،
فقالوا: هذا
تمر يثرب،
فتبعوا
آثارهم حتى
لحقوهم، فلما
انتهى عاصم
وأصحابه
لجؤوا إلى
فدفد، وجاء
القوم
فأحاطوا بهم،
فقالوا: لكم
العهد والميثاق
إن نزلتم
الينا أن لا
نقتل منكم
رجلا، فقال
عاصم: أما أنا
فلا أنزل في
ذمة كافر، اللهم
أخبر عنا
نبيك، فرموهم
حتى قتلوا
عاصما في سبعة
نفر بالنبل، وبقي
خبيب وزيد
ورجل آخر،
فأعطوهم
العهد والميثاق،
فلما أعطوهم
العهد
والميثاق
نزلوا إليهم،
فلما
استمكنوا
منهم حلوا
أوتار قسيهم فربطوهم
بها، فقال
الرجل الثالث
الذي معهما: هذا
أول الغدر،
فأبى أن يصحبهم
فجرروه
وعالجوه على
أن يصحبهم فلم
يفعل فقتلوه،
وانطلقوا بخبيب
وزيد حتى
باعوهما
بمكة، فاشترى
خبيبا بنو
الحارث بن
عامر بن نوفل،
وكان خبيب هو
قتل الحارث
يوم بدر، فمكث
عندهم أسيرا،
حتى إذا أجمعوا
قتله استعار
موسى من بعض
بنات الحارث
ليستحد بها
فأعارته، قالت:
فغفلت عن صبي
لي، فدرج إليه
حتى أتاه
فوضعه على
فخذه، فلما
رأيته فزعت
فزعة عرف ذاك
مني وفي يديه
الموسى، فقال:
أتخشين أن
أقتله؟ ما كنت
لأفعل ذلك أن
شاء الله،
وكانت تقول:
ما رأيت أسيرا
قط خيرا من
خبيب، لقد
رأيته يأكل من
قطف عنب وما
بمكة يومئذ
ثمرة، وإنه
لموثق في
الحديد، وما
كان إلا رزق
رزقه الله،
فخرجوا به من
الحرم
ليقتلوه،
فقال: دعوني
أصلي ركعتين،
ثم انصرف
إليهم فقال:
لولا أن تروا
أن ما بي جزع
من الموت
لزدت، فكان
أول من سن الركعتين
عند القتل هو،
ثم قال: اللهم
احصهم عددا،
ثم قال:
ولست أبالي
حين أقتل
مسلما - على أي
شق كإن الله
مصرعي
وذلك في ذات
الإله وإن يشأ
- يبارك على
أوصال شلو
ممزع
ثم قام إليه
عقبة بن
الحارث
فقتله، وبعث
قريش إلى عاصم
ليؤتوا بشيء
من جسده
يعرفونه،
وكان عاصم قتل
عظيما من
عظمائهم يوم
بدر، فبعث الله
عليه مثل
الظلة من
الدبر، فحمته
من رسلهم فلم
يقدروا منه
على شيء.
[-4086-] Ebu Hureyre r.a. dedi ki: "Nebi Sallallahu
Aleyhi ve Sellem gözcülük yapmak üzere bir seriyye gönderdi. Başlarına da Asım
b. Sabit'i -ki bu da Ömer b. el-Hattab'ın oğlu Asım'ın dedesidir- kumandan
tayin etti. Onlar da yola koyuldular. Usfan ile Mekke arasında bir yerde iken
Huzeyllilere mensup Lihyan oğulları diye anılan bir kola onlardan bahsedildi.
Bunlar da yaklaşık yüz okçu ile birlikte onların peşlerine düştüler, izlerini
takip ettiler.
Nihayet onların konakladıkları bir yere vardılar. Orada Medine'den
beraberlerinde azık olarak almış oldukları hurma çekirdeklerini buldular. Bu
Yesrib (Medine) hurması(nın çekirdiği)dir, dediler. Onların izlerini takip
ettiler ve sonunda onlara yetiştiler. Asım ve arkadaşlarına yaklaştıklarında
Fedfed denilen yere sığındılar. Onları takip edenler gelip, etraflarını
sardılar ve, eğer yanımıza inip gelecek olursanız sizden hiçbir kimseyi
öldürmeyeceğimize dair size söz ve teminat veriyoruz, dediler.
Asım: Ben bir kafirin himayesini kabul ederek yerimden inmem.
Allah'ım sen bizim durumumuzu Nebiine bildir, dedi. Onlarla aralarında Asım'ın
da bulunduğu yedi kişiye atılan oklarla öldürünceye kadar çarpıştılar.
Geriye Hubeyb, Zeyd ve bir başka kişi kaldı. Bunlara da söz ve
teminat verdiler. Söz ve teminat vermeleri üzerine yanlarına indiler. Onları
ellerine geçirince yaylarının kirişlerini çözerek kirişlerle onları bağladılar.
Bu ikisiyle birlikte olan o üçüncü şahıs: Bu sözde durmayışın başıdır diyerek,
onlarla birlikte gitmek istemedi. Kendileriyle beraber gelsin diye onu
sürükleyip uğraştılarsa da o bunu kabul etmeyince onu öldürdüler.
Hubeyb ile Zeyd'i alıp Mekke'ye götürüp orada sattılar. Hubeyb'i,
el-Haris b. Amir b. Nevfel oğulları satın aldı. Bedir günü el-Haris'i öldüren
kişi Hubeyb'in kendisi idi. Bu sebeple onların yanında bir süre esir kaldı.
Nihayet onu öldürmek üzere ittifak ettiklerinde o da etek traşı
olmak üzere el-Haris'in kızlarından birisinden bir ustura istedi. O da ona
verdi.
(el-Haris'in kızı) dedi ki: Ben fark etmeden küçük bir çocuğum
onun yanına suzülüverdi ve yanına varınca alıp onu uyluğu üzerine oturttu. Onu
görünce öyle bir korkuya kapıldım ki Hubeyb de benim korktuğumu anladı. Ustura
da elinde idi. Bu çocuğu öldüreceğimden mi korkuyorsun? Ben inşallah böyle bir
şey yapmayacağırTı dedi.
el-Haris'in kızı şöyle derdi: Ben hiçbir. zaman Hubeyb'den daha
hayırlı bir esir görmüş değilim. Andolsun onu bir üzüm salkımından üzüm yerken
gördüm. Halbuki o gün Mekke'de meyve namına bir şey yoktu. Üstelik o zincirler
de vurulmuştu. Şüphesiz ki o Allah'ın ona ihsan ettiği bir rızıktan başka bir
şey değildi.
Onu öldürmek üzere alıp Harem'in dışına çıktılar. Hubeyb: Bırakın
da iki rekat namaz kılayım dedi. Daha sonra yanlarına döndüğünde şunları
söyledi: Şayet benim ölümden korktuğumu zannetmeyecek olsaydınız daha da
kılacaktım.
Böylelikle Hubeyb öldürülme esnasında iki rekat namaz kılma
sünnetini başlatan ilk kişi oldu. Daha sonra: Allah'ım, onları sayılarıyla tek
tek biliyorsun. (Hepsini helak eyle), diye dua ettikten sonra şunları söyledi:
"Aldırmam Müslüman olarak öldürülsem Allah için hangi yanım
üzere yıkılsam
Dilerse mübarek kılar (elbet) uğrunda Rabbim Parçalanmış bir
vücudu, olsa da darmadağın"
Daha sonra Ukbe b. el-Haris kalkıp onu öldürdü. Kureyş onu
(öldürüldüğünü) tanımak amacıyla cesedinden bir parça getirsinler diye
bazılarını gönderdiler. Asım da Bedir günü onların büyüklerinden birisini
öldürmüştü. Yüce Allah bulutu andıran bir arı sürüsünü gönderdi ve Kureyşlilerin
elçi olarak gönderdikleri kimselere karşı onu korudular. Ondan hiçbir
şeyalamadılar."
حدثنا عبد
الله بن محمد:
حدثنا سفيان،
عن عمرو: سمع
جابر يقول: الذي
قتل خبيبا هو
أبو سروعة.
[-4087-] Amr'dan rivayete göre o Cabir'i şöyle derken
dinlemiştir:
"Hubeyb'i öldüren kişi Ebu Sirvaa'dır."
Fethu'l-Bari Açıklaması:
"er-Radı ... gazvesi" er-Radı, Huzeyl'liler yurdundan
bir yerin adıdır. Vaka ona yakın bir yerde cereyan ettığinden ona bu ad
verilmiştir.
"Bi'ri Maune" de Mekke ile Usfan arasında Huzeyl topraklarından
bir yerdir.
Bu vaka aynı zamanda Kurra seriyesi diye de bilinir. Sözü geçen
Ri'I ve Zekvan oğulları ile meydana gelmiştir.
"Onların yanında esir kaldı. Nihayet onu öldürmeyi
kararlaştırdılar." İbn Sa'd'ın rivayetinde şöyle denilmektedir: Her
ikisihi haram aylar çıkana kadar hapsettiler. Daha sonra onları Ten'im denilen
yere çıkartıp, ikisini de orada öldürdüler.
Bureyde b. Sufyan'ın rivayetinde: "Onu esir tuttukları
sürece ona kötü muamele ettiler. O da onlara: Şerefli olan insanlar esirlerine
böyle muamele etmez dedi. Bundan sonra ona güzel muamele etmeye başladılar. Onu
gözetmek üzere bir kadının yanında bıraktılar" demektedir.
İbn Sa'd da Nevfel oğullarının azadlısı olan Mevheb yoluyla
şöyle dediğini zikretmektedir: Hubeyb -ki onu yanında bırakmışlardı- bana: Ey
Mevheb, senden üç şey istiyorum. Bana tatlı su içir, putlar üzerinde onlar
adına kesilmiş olan yiyecekleri benden uzak tut, beni öldürmek istediklerinde
de bana bildir, dedi.
"Andolsun onun bir üzüm salkımından yediğini gördüm. O gün
Mekke'de meyve namına bir şey yoktu." İbn İshak'ın daha önce geçtiği üzere
İbn Ebi Necih'ten şöyle denilmektedir: "Evinde bir adamın başı gibi bir
üzüm salkımı vard!."
"Bu, ancak Allah'ın ona verdiği bir rlZıkt!." İbn
Sa'd'ın rivayetinde: "Allah'ın Hubeyb'e ihsan ettiği bir rızıktı"
denilmektedir.
İbn Battal der ki: Yüce Allah'ın bunu kafirlere karşı bir ayet
(belge, mucize) ve risaletinin doğruluğunu ispatlamak üzere nebisinin lehine
bir burhan (kesin delil) kılmış olması mümkündür. Günümüzde Müslümanlar
arasında böyle bir şeyin kendisine verilmiş olduğunu iddia eden kimselerin ise
bu sözlerinin açıklanacak bir tarafı yoktur .. Çünkü Müslümanlar dine girmiş,
nübuwete kesin olarak inanmış bulunuyorlar. Onların nezdinde böyle bir belgenin
(kerametin, mucizenin) izhar edilmesinin anlamı ne olabilir ki? Böyle bir
iddiayı kabul etmenin tek sakıncası cahil bir kimsenin kalkıp bu gibi
alametlerin nebi olmayan bir kimsenin elinde ortaya çıkması mümkün olduğuna
göre, bir Nebi böyle bir şey gösterirse onu nasıl tasdik edebiliriz? Çünkü Nebi
olmayanların da bu gibi şeyleri ortaya koydukları kabul edilmektedir,
şeklindeki bir itirazdan başkası sözkonusu olmasa dahi, böyle bir yolu kapatmak
için bu gibi işlerin gerçekleştiğini kabul etmemek gerekir, der ve nihayet
şunları söyler: Ancak bu tür işler harikulade türden olmayıp, herhangi bir
eşyanın mahiyetini değiştirmiyar ise kabul edilebilir. Mesela yüce Allah'ın bir
kulunun duasını derhal kabul etmesi ve buna benzer fazilet sahibinin faziletini
ve velinin kerametini ortaya koyan türden olması hali müstesnadır. Yüce
Allah'ın Asım'ı düşmanları onun saygınlığını çiğnemesinler diye korumuş olması
da bu kabildendir. İbn Batlal'ın sözleri
burada sona ermektedir.
Hülasa İbn Battal kerameti kabul edenlerle, etmeyenler arasında
orta bir yol izlemiş ve kabul ettiği kerametleri bazen bazı şahıslardan görülen
ve harikulade olmayan türden olanları kabul etmiştir. Kabul edilemeyecek
olanlar ise mesela eşyanın mahiyetini değiştiren türden gösterilen işlerdir.
Ehl-i sünnetin meşhur görüşü ise mutlak olarak kerametin varlığını kabul
etmektir .. Fakat Ebu'I-Kasım el-Kuşeyri gibi bazı muhakkikler bazı Nebilerin
meydan okumak üzere gösterdikleri halleri istisna ederek şunları söylemektedir:
Babasız bir evladı var etmek gibi bir dereceye de asla ulaşamazlar. .
Bu görüş bu husustaki görüşlerin en mutedil alanıdır. Anında
duanın kabul edilmesi, yemeğin ve suyun arttırılması, gözden uzak hallerin
mükaşefe ile bilinmesi, gelecekte olacak bazı şeyleri haber vermek ve benzeri
hususlar gerçekten çokça görülür. O kadar ki salih olduğu kabul edilen
kimselerin bu gibi şeyleri göstermeleri tabii bir hadise halini almıştır. O
halde şu an için olağan üstü hal el-Kuşeyri'nin söylediklerine münhasır kalmış
olur ve herhangi bir Nebiin göstermiş olduğu her bir mucizenin bir veli için
keramet olarak meydana gelmesi mümkündür, diye mutlak ifade kullananların
sözlerine kayıt getirmek de muayyen bir hal alır.
Bütün bunların ötesinde avamın kabul ettiği şu kanaat vardır:
Olağan üstü bir hadiseyi göstermek o işi yapanın yüce Allah'ın velilerinden
olduğunun delilidir. Oysa bu böyle bir şey söyleyenin bir yanlışlığı, bir
hatasıdır .. Çünkü olağan üstü bir hal bazen sihirbaz, kahin ve rahip gibi
batıl üzere olan bir kimse vasıtasıyla da gösterilebilir. O halde böyle bir
olağan üstü hali Allah'ın velisi oluşa delil gösteren kimselerin bu konuda
ayırtedici bir özelliği de ortaya koymaları gerekir. Bu hususta söylenenlerin
en uygunu ise böyle bir işi gösteren kimsenin halinin sınanmasıdır. Eğer bu
kimse şer'i emir ve yasaklara sımsıkı bağlı birisi ise bu onun veli oluşunun
bir alameti olur. Aksi takdirde olmaz. Tevfik Allah'tandır.
"Daha sonra Ukbe b. el-Haris kalktı ve onu öldürdü."
Ebu'l-Esved'in, Urve 'den diye naklettiği rivayette şöyle denilmektedir: "Kendisi
dar ağacında iken silahlarını vücuduna yerleştirdiklerinde ona seslenerek yemin
ettirdiler: Muhammed'in senin yerinde olmasını ister misin, diye sordular. O:
Vallahi'l-azim hayır, onun ayağına batacak bir diken karşılığında bile
kurtulmak istemem."
Kureyş Asım'ı tanımak üzere vücudundan bir şey getirsinler diye
birtakım kimseleri gönderdi. Asım Bedir günü onların büyüklerinden birisini
öldürmüştü." Muhtemelen sözü edilen büyük kişi Ukbe b. Ebi Muayt'tır.
Asım, Bedir'den dönmelerinde n sonra Nebi s.a.v.'in emriyle onu öldürmüştü.
"Bulut gibi bir an sürüsü" sözü edilen
"ed-deber"in eşek anı an olduğu söylendiği gibi erkek anlar olduğu da
söylenmiştir.
"Onu korudular" yani onlara karşı onu korudular.
"Ondan hiçbir şeyalmaya güç yetiremediler." Şube'nin
rivayetinde şöyle denilmektedir: "Etinden hiçbir şey koparamadılar."
İbn İshak'ın, Asım b. Ömer'den, onun Katade'den diye naklettiği
rivayetinde şöyle denilmektedir: "Asım b. Sabit Allah'a ebediyyen bir
müşriğe dokunmayacağına, bir müşriğin de kendisine dokunmayacağına dair söz
vermişti. Ömer bu haber kendisine ulaşınca şöyle derdi: Allah mu'min kulunu
hayatta iken koruduğu gibi vefatından sonra da korur."
Hadisten anlaşıldığına göre, esir alınan bir kimse kendisine
verilen emanı kabul etmeyebilir ve öldürülecek dahi olsa kendisine
erişilmesine, dokunulmasına izin vermeyebilir. Bu ise kafir bir kimsenin
hükmünün kendisi hakkında uygulanmasını kendi gururuna yedirmemesi dolayısıyla
yapılır. Elbetteki bu hüküm azimeti uygulamak istediği takdirde sözkonusudur.
Şayet ruhsat yönünü seçmek isterse onların emanını kabul edebilir. Hasan-ı
Basri der ki: Bunda bir sakınca olmaz. Süfyan es-Sevri ben bunu mekruh
görüyorum. demiştir.
Hadisten Çıkarılan Sonuçlar
1-Müşriklere verilen söze bağlı kalınır, onların çocuklarını
öldürmekten sakınılır, kendisini öldürmek isteyen kimselere karşı da yumuşak
davranılır.
2-Evliyanın kerameti kabul edilir. Müşriklere de genelleştirmek
suretiyle bed-
dua edilebilir.
3-Öldürülmeden önce namaz kılmak meşrudur
4-Öldürülme halinde şiir düzülüp söylenebilir
5-Hadisten Hubeyb'in güçlü bir yakıne sahip olduğu ve dininde
oldukça salebetli olduğu anlaşılmaktadır.
6-Yüce Allah,ezeli bilgisine uygun olarak Müslüman kulunu ona
daha çok sevap vermek üzere birtakım belalara maruz bırakabilir .. Çünkü yüce
Rabbimiz dileseydi, ona bunları yapamazlardı.
7 -Müslümanın duası kabul edilir, o hayatta iken de, ölümünden
sonra da ilahı ikrama mazhar olur. Buna benzer dikkatle düşünüldüğü takdirde
hadisten daha başka hususlar da anlaşılabilir.
Yüce Allah'ın bedenini müşriklerden korumaya dair duasını kabul
etmekle birlikte, onu öldürmelerine engelolmayışı, ona şehadeti nasip ederek
ikramda bulunmayı murad etmiş olmasından dolayıdır. Etinden bir parçanın
koparılmasını engellemek suretiyle onun himaye edilmesi de onun
kerametlerindendir.
8-Hadisten Kureyş müşriklerinin Harem bölgesine ve Haram aylara
büyük derecede saygı gösterdikleri de anlaşılmaktadır.
حدثنا أبو
معمر: حدثنا
عبد الوارث:
حدثنا عبد العزيز،
عن أنس رضي
الله عنه قال:
بعث
النبي صلى
الله عليه
وسلم سبعين
رجلا لحاجة،
يقال لهم
القراء، فعرض
لهم حيان من
بني سليم، رعل
وذكوان، عند
بئر يقال لها
بئر معونة، فقال
القوم: والله
ما إياكم
أردنا، إنما
نحن مجتازون
في حاجة النبي
صلى الله عليه
وسلم، فقتلوهم،
فدعا النبي
صلى الله عليه
وسلم شهرا
في صلاة
الغداة، وذلك
بدء القنوت،
وما كنا نقنت.
قال عبد
العزيز: وسأل
رجل أنسا عن
القنوت: أبعد
الركوع، أو
عند الفراغ من
القراءة؟ قال:
لا، بل عند
فراغ من
القراءة.
[-4088-] Enes r.a. dedi ki: "Nebi Sallallahu Aleyhi
ve Sellem kendilerine kurra denilen yetmiş kişiyi bir iş için gönderdi. Süleym
oğullarından olan Ri'L ve Zekvan adındaki iki boy Bi'r Maune diye anılan bir
kuyuya yakın bir yerde . karşılarına çıktılar. Kurra onlara: Allah'a yemin
ederiz, bizim kastımız sizin üzerinize gelmek değildir. Biz sadece Nebi
Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in bir işini görmek üzere buradan geçip gidiyoruz,
dediler .. Fakat onları öldürdüler.
Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem bir ay boyunca sabah namazında
onlara beddua etti. İşte kunut böyle başladı. Daha önce biz kunut yapmazdık."
Abdulaziz dedi ki: Bir adam Enes'e kunuta dair: Rüku'dan sonra mı
yapılır, yoksa kıraatin bitirilmesinden sonra mı, diye sordu. Enes:
Hayır, kıraatin bitirilmesinden sonra, diye cevap verdi.
حدثنا مسلم:
حدثنا هشام:
حدثنا قتادة،
عن أنس قال: قنت
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم شهرا بعد
الركوع،
يدعوا على
أحياء من
العرب.
[-4089-] Enes dedi ki: "Resulullah Sallallahu Aleyhi
ve Sellem bir ay boyunca rüku'dan sonra bazı Arap kabilelerine beddua ederek
kunut yapt!."
حدثني عبد
الأعلى بن
حماد: حدثنا يزيد
بن زريع:
حدثنا سعيد،
عن قتادة، عن
أنس بن مالك
رضي الله عنه:
أن
رعلا وذكوان
وعصية وبني
لحيان،
استمدوا رسول
الله صلى الله
عليه وسلم على
عدو، فأمدهم بسبعين
من الأنصار،
كنا نسميهم
القراء في زمانهم،
كانوا
يحتطبون
بالنهار
ويصلون بالليل،
حتى كانوا
ببئر معونة
قتلوهم
وغدروا بهم،
فبلغ النبي
صلى الله عليه
وسلم فقنت
شهرا يدعو في
الصبح على
أحياء من أحياء
العرب، على
رعل وذكوان
وعصية وبني
لحيان، قال
أنس: فقرأنا
فيهم قرآنا،
ثم إن ذلك رفع:
بلغوا عنا
قومنا أنا
لقينا ربنا
فرضي عنا وأرضانا.
[-4090-] Enes b. Malik r.a.'dan rivayete göre Ri'l,
Zekvan, Usayya ve Lihyan oğulları bir düşmanlarına karşı Resulullah Sallallahu
Aleyhi ve Sellem'den yardım istediler. O da bizim kendilerini döemıerinde Kurra
diye adlandırdığımız Ensardan yetmiş kişiyi onlara yardımcı olmak üzere gönderdi.
Bunlar gündüzün odun topluyorlar, geceleyin namaz kılıyorlardı. Nihayet Bi'ri
Maune'ye ulaştıklarında onları öldürdüler ve onlara gadrettiler.
Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e haberleri ulaşınca bir ay
boyunca sabah namazında Arap kabilelerinden bazı kabileler olan Ri'l'e,
Zekvan'a, Usayya'ya ve Lihyan oğullarına beddua ederek kunut yaptı.
Enes dedi ki: Biz onlar hakkında (indirilmiş) Kur'an('dan bir
bölüm dahi) okuduk. Daha sonra bu kaldırıldı. (O bölüm şöyleydi:) 'Bizim
adımıza kavmimize şunu tebliğ ediniz. Biz Rabbimize kavuştuk. O bizden razı
olduğu gibi bizi derazı etti. ",
وعن قتادة،
عن أنس رضي
الله عنه حدثه:
أن
نبي الله صلى
الله عليه
وسلم قنت شهرا
في صلاة الصبح
يدعو على
أحياء من
أحياء العرب،
على رعل
وذكوان وعصيه
وبين حيان.
زاد خليفة:
حدثنا يزيد بن
زريع: حدثنا
سعيد، عن
قتادة: حدثنا أنس:
أن أولئك
السبعين من
الأنصار
قتلوا ببئر معونة.
قرآنا: كتابا.
نحوه.
Katade'nin rivayetine göre Enes b. Malik de kendisine şunu
nakletmiştir:
"Allah'ın Nebii sabah namazında bir ay boyunca Arap
kabilelerinden olan Ri'l, Zekvan, Usayya ve Lihyan oğullarına beddua ederek
kunut yaptı."
(Ravilerden) halife şunu da eklemektedir: "Bize İbn Zurayı
anlattı, bize Said'in Katade'den naklettiğine göre Enes onlara şunu
anlatmıştır: "Ensardan olan bu yetmiş kişi Bi'ri Maune'de öldürüldüler ...
Kitap olarak Kur'an (okuduk} ... diye rivayeti ona yakın zikretmiştir."
حدثنا موسى
بن إسماعيل:
حدثنا همام،
عن إسحاق بن
عبد الله بن
أبي طلحة قال:
حدثني أنس:
أن
النبي صلى
الله عليه
وسلم بعث
خاله، أخا لأم
سليم، في
سبعين راكبا،
وكان رئيس
المشركين
عامر بن
الطفيل، خير
بين ثلاث
خصال، فقال:
يكون لك أهل
السهل ولي أهل
المدر، أو
أكون خليفتك،
أو أغزوك بأهل
غطفان بألف
وألف؟ فطعن
عامر في بيت
أم فلان،
فقال: غدة كغدة
البكر، في
امرأة من آل
فلان، ائتوني
بفرسي. فمات
على ظهر فرسه،
فانطلق حرام
أخو أم سليم،
هو ورجل أعرج،
ورجل من بني
فلان، قال:
كونا قريبا
حتى آتيهم فإن
آمنوني كنتم،
وإن قتلوني
أتيتم
أصحابكم،
فقال:
أتومنونني
أبلغ رسالة
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم، فجعل يحدثهم،
وأومؤوا إلى
رجل، فأتاه من
خلفه فطعنه، -
قال همام
أحسبه - حتى
أنفذه
بالرمح، قال:
الله أكبر،
فزت ورب
الكعبة، فلحق
الرجل، فقتلوا
كلهم غير
الأعرج، كان
في رأس الجبل،
فأنزل الله
علينا، ثم كان
من المنسوخ:
إنا قد لقينا
ربنا فرضي عنا
وأرضانا. فدعا
النبي صلى الله
عليه وسلم
ثلاثين
صباحا، على
رعل وذكوان وبني
لحيان وعصية،
الذين عصوا
الله ورسوله
صلى الله عليه
وسلم.
[-4091-] Enes'ten rivayete göre Nebi Sallallahu Aleyhi ve
Sellem --Ümmü Süleym'in bir kardeşi olan-- dayısını da yetmiş süvari ile
birlikte gönderdi. Müşriklerin başında Amir b. et-Tufeyl vardı. (Nebi
efendimizi) şu üç husustan birisini seçmekte serbest bırakarak dedi ki:
Çöı ahalisi senin olsun, şehir halkı da benim olsun yahut ben
senden sonraki halife olayım ya da bini böyle diğer bini böyle olan
Gatafanlılar ile üzerine gelip gazada bulunacağım.
Fakat Amir Ümmü Fulan'ın evinde bir tauna yakalanınca: Filan
oğullarına mensup bir kadının evinde bir devenin guddesi gibi bir gudde ile
musibete uğradım.
Haydi bana atımı getirin, dedi ve atının üzerinde öldü. Ümmü
Suleym'in kardeşi olan Haram -ki o da topa! birisi idi- ile filan oğullarından
bir adam
(Haram) dedi ki: Ben onların yanına gideceğim. Siz de yakında
durunuz. Eğer bana em an verirlerse siz de (yakınımda bulunmuş) olursunuz. Eğer
beni öldürürlerse siz de arkadaşlarınızın yanına gidersiniz.
(Haram) dedi ki: Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in
risaletini size tebliğ edeyim diye bana em an veriyor musunuz? Onlarla
konuşmaya koyuldu. Bir adama bir işaret verdiler. O da bunun üzerine arkasından
dolanarak ona (silahını) sapladı.
Hemmam: -Zannederim ön tarafından çıkıncaya kadar mızrağını
sapladı, dedi.- (Haram): Allahuekber Ka'be'nin Rabbine yemin ederim ki
kurtuldum, dedi. Bunun üzerine (Haram ile beraber bulunan) o adam (diğer
arkadaşlarına) yetişti. O sakat adam dışında hepsi öldürüldü. O da bir dağın
tepesinde bulunuyordu. Bunun üzerine yüce Allah üzerimize -ki sonra neshedilen
buyruklardan oldu- şunu indirdi:
"Şüphesiz biz Rabbimize kavuştuk. O bizden razı olduğu gibi
bizi de razı ettL"
Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem de otuz gün boyunca sabahleyin
Ri'l, Zekvan, Lihyan oğulları ve Allah'a ve Resulü Sallallahu Aleyhi ve
Sellem'e isyan eden Usayya'ya beddua etti."
حدثني حبان:
أخبرنا عبد
الله: أخبرنا
معمر قال:
حدثني ثمامة
ابن عبد الله
بن أنس: أنه
سمع أنس بن
مالك رضي الله
عنه يقول:
لما
طعن حرام بن
ملحان وكان
خاله، يوم بئر
معونة، قال
بالدم هكذا،
فنضحه على وجهه
ورأسه، ثم
قال: فزت ورب
الكعبة.
[-4092-] Enes b. Malik r.a. dedi ki: "Haram b.
Milhan --ki Enes'in dayısı idi- Bi'ri Maune gününde mızrak saplanarak
öldürülünce kanını şöyle yapıp yüzüne ve başına sürdükten sonra: Kabe'nin
Rabbine yemin ederim ki kurtuldum, dedi."
Fethu'l-Bari Açıklaması:
"Nebi sallalIahu aleyhi ve selIem bir iş için yetmiş kişi
gönderdi." Daha önce rivayet, Cihad bölümünde bir başka yoldan Said'den, o
Katade'den şu lafızia nakledilmişti: "Ri'l, Zekvan, Usayya ve Lihyan
oğulları Nebi salIalIahu aleyhi ve selIem'e geldiler, Müslüman olduklarını
söyleyerek kavimlerine karşı yardımcı istediler."
Onların bu şekilde yardımcı istemeleri düşmanla savaşmak için
olmayabilir.
Onların bu yardımcı isteyişleri muhtemelen yalnızca İslama davet
etmek için idi. İbn İshak buna açıklık getirerek şöyle demektedir: "Bana
babam, el-Muğire b. Abdurrahman'dan ve başkalarından naklen dedi ki:
Mulaibu'l-Esinne diye bilinen Ebu. Bera Amir b. Malik Resulullah Sallallahu
Aleyhi ve Sellem'in huzo.runa geldi. Allah Resulü ona Müslüman olmayı teklif
ettiği halde o Müslüman olmamakla birlikte pek uzak da durmayarak dedi ki: Ey
Muhammed, eğer sen Necidlilere ashabından bazılarını gönderecek olursan
onların• senin bu davetini kabul edeceklerini ümit ediyorum ve onları ben
himayeme alıyorum. Bunun üzerine Allah Resulü el-Münzir b. Amr'ı kırk kişi ile
gönderdi. el-Haris b. es-Simme, Haram b. Milhan, Rafi' b. Budeyl b. Verka, Urve
b. Esma, Amir b. Fuheyre bunlar arasında olup onların dışında Müslümanların
hayırlılarından başkaları da vardı.
"Karşılarına iki kabile çıktı." Yani Süleym
oğullarından bir topluluk çıktı. "Deve guddesi gibi bir gudde" Yani
bana böyle bir gudde isabet etti. Gudde denilen şey, deve hastalıklardan bir hastalıktı,
develerin taunu diye bilinir.
"Daha sonra nesh edilen buyruklardan oldu." Yani
tilaveti nesh oldu. Dolayısıyla bunların cünup tarafından okunması ve buna
benzer Kur'an için haram olan hükümler, tilaveti neshedilen bu buyruklar için
sözkonusu değildir.
"Ka'be'nin Rabbine yemin ederim" şehit olarak
"kurtuldum."
حدثنا عبيد
بن إسماعيل:
حدثنا أسامة،
عن هشام، عن
أبيه، عن
عائشة رضي
الله عنها
قالت:
استأذن
النبي صلى
الله عليه
وسلم أ بو بكر
في الخروج حين
اشتد عليه
الأذى فقال
له: (أقم). فقال:
يا رسول الله،
أتطمع أن يؤذن
لك، فكان رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
يقول: (إني
لأرجو ذلك).
قالت: فانتظره
أبو بكر،
فأتاه رسول
الله صلى الله
عليه وسلم ذات
يوم ظهرا،
فناداه فقال:
(أخرج من عندك).
فقال أبو بكر:
إنما هما
ابنتاي، فقال:
(أشعرت أنه قد
أذن لي في
الخروج). فقال:
يا رسول الله
الصحبة، فقال
النبي صلى
الله عليه
وسلم: (الصحبة)
قال: يا رسول
الله، عندي ناقتان،
قد كنت
أعددتهما
للخروج،
فأعطى النبي صلى
الله عليه
وسلم إحداهما
- وهي الجدعاء -
فركبا،
فانطلقا حتى
أتيا الغار -
وهو بثور -
فتواريا فيه،
فكان عامر بن
فهيرة غلاما
لعبد الله بن
الطفيل بن
سخبرة أخي
عائشة لأمها،
وكانت لأبي
بكر منحة،
فكان يروح بها
ويغدو عليهم
ويصبح، فيدلج
إليهما ثم
يسرح، فلا يفطن
به أحد من
الرعاء، فلما
خرج خرج معهما
يعقبانه حتى
قدما
المدينة،
فقتل عامر بن
فهيرة يوم بئر
معونة.
[-4093-] Aişe r.anha dedi ki: "Ebu Bekir ileri
derecede şiddete maruz kalınca Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den (hicret
etmek için) izin istedi. Allah Resulü ona:
Kal, gitme diye buyurdu. Ey Allah'ın Resulü sana da hicret için
izin verileceğini mi ümit ediyorsun, diye sordu.
Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem: Gerçek şu ki, ben bunu
ümit ediyorum; diye cevap verdi. Aişe r.anha dedi ki: Bunun üzerine Ebu Bekir
de onu beklemeye başladı.
Bir gün Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem öğle vakti yanına
gelip, onu çağırdı. Yanında kim varsa
dışarı çıkar, dedi. Ebu Bekir: Yanımdakiler benim iki kızımdır deyince, Allah
Resulü şöyle buyurdu:
Biliyor musun, bana çıkrnam için izin verildi.
Ebu Bekir: Ey Allah'ın Resulü, ben de beraber miyim, diye sordu.
Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem: Berabersin diye buyurdu.
Ebu Bekir: Ey Allah'ın Resulü, çıkmak için hazırlamış olduğum iki
tane dişi devem var, dedi.
Onlardan birisini -ki el-Ced'a diye bilinendir- Nebi Sallallahu
Aleyhi ve Sellem'e verdi. İkisi de develerine binip Sevr'deki mağaraya
varıncaya kadar yollarına devam ettiler. O mağarada saklandılar. Amir b.
Fuheyre, Aişe'nin anne bir kardeşi olan Abdullah b. et-Tufayl b. Sahbere'nin
kölesi idi. Ebu Bekir 'in de sağmal koyunları vardı. Amir akşama doğru onları
alır ve sabaha doğru yanlarına ulaşırdı. Gecenin son vakitlerinde yanlarına
ulaşıp, sabalileyin erkenden geri dönerdi. Bu sebeple de çobanlarda[l kimse onu
fark etmezdi.
(Nebi) yola çıkınca o da onlarla birlikte yola çıktı. Sırayla onu
terkilerine bindiriyorlardı. Nihayet Medine'ye geldiler. Amir b. Fuheyre, Bi'ri
Maune günü öldürüldü.
وعن أبي
أسامة قال:
قال هشام بن
عروة: فأخبرني
أبي قال:
لما
قتل الذين
ببئر معونة،
وأسر عمرو بن
أمية الضمري،
قال له عامر
ابن الطفيل:
من هذا فأشار
إلى قتيل،
فقال له عمرو
بن أمية: هذا
عامر بن فهيرة،
فقال: لقد
رأيته بعد ما
قتل رفع إلى
السماء، حتى
إني لأنظر إلى
السماء بينه
وبين الأرض،
ثم وضع، فأتى
النبي صلى
الله عليه
وسلم خبرهم
فنعاهم، فقال:
(إن أصحابكم
قد أصيبوا، وإنهم
قد سألوا
ربهم، فقالوا:
ربنا أخبر عنا
إخواننا بما
رضينا عنك
ورضيت عنا،
فأخبرهم
عنهم). وأصيب
يومئذ فيهم
عروة بن أسماء
بن الصلت فسمي
عروة به،
ومنذر بن عمر
سمي به منذرا.
Ebu Usame dedi ki: Hişam b. Urve dedi ki: Bana babam haber vererek
dedi ki: Bi'ri Maune'de şehit düşenler öldürülüp Amr b. Umeyye ed-Damri de esir
alınınca Amir b. et-Tufeyl ona: Bu kim diye sorup, öldürülmüş birisine işaret
etti. Amr b. Umeyye ona:
Bu Amir b. Fuheyre'dir dedi. (Amir b. et-Tufeyl) bunun üzerine
dedi ki: Andolsun ben bunun öldürüldükten sonra semaya doğru kaldırıldığını
gördüm. Öyle ki onun sema ile yer arasında duruşunu gördüm, sonra tekrar yere
bırakıldı.
Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e onların haberleri verildi. O da
onların şehit düştüklerini bildirerek dedi ki: Sizin arkadaşlarınız öldürüldü.
Onlar Rablerinden dilekte bulunarak şöyle dediler:
Rabbimiz, bizim yerimize kardeşlerimize sen, bizim senin
mükafatından hoşnut olduğumuzu, senin de bizden razı olduğunu haber ver.
Yüce Allah da onlara, onların bu haberlerini iletti. O gün
aralarında Esma b. es-Salt'ın oğlu Urve de şehit düşmüştü. Urve'ye onun adı
verilmiştir. Münzir b. Amr da (şehit düştü). Münzir'e de onun adı
verilmiştir."
حدثنا محمد:
أخبرنا عبد
الله: أخبرنا
سليمان التيمي،
عن أبي مجلز،
عن أنس رضي
الله عنه قال:
قنت
النبي صلى
الله عليه
وسلم بعد
الركوع شهرا،
يدعو على رعل
وذكوان ويقول:
(عصية عصت
الله ورسوله).
[-4094-] Enes r.a. dedi ki: "Nebi Sallallahu Aleyhi
ve Sellem bir ay boyunca rüku'dan sonra Ri'l ve Zekvan'a beddua ederek kunut
yaptı. Usayya'da Allah'a ve Resulüne isyan etti diyordu."
حدثنا يحيى
بن بكير:
حدثنا مالك،
عن إسحاق بن
عبد الله بن
أبي طلحة، عن
أنس بن مالك قال:
دعا
النبي صلى
الله عليه
وسلم على
الذين قتلوا -
يعني أصحابه -
ببئر معونة
ثلاثين
صباحا، حين
يدعو على رعل
ولحيان:
(وعصية عصت
الله ورسوله
صلى الله عليه
وسلم). قال أنس:
فأنزل الله
تعالى على
لنبيه صلى
الله عليه وسلم
في الذين
قتلوا - أصحاب
بئر معونة -
قرآنا قرأناه
حتى نسخ بعد:
بلغوا قومنا
فقد لقينا ربنا
فرضي عنا
ورضينا عنه.
[-4095-] Enes b. Malik dedi ki: "Nebi Sallallahu
Aleyhi ve Sellem Bi'ri Maune'de şehit düşenleri öldüren kimselere otuz gün
boyunca sabahleyin dua ettiğinde Ri'l'e, Lihyan'a ve Allah'a ve Resulüne isyan
eden Usayye'ye beddua etti."
Enes dedi ki: Bunun üzerine şam yüce Allah, Bi'ri Maune'de
öldürülen kimseler hakkında Nebiine daha sonra nesh olununcaya kadar okuyup
durduğumuz Kur'an{'dan şu buyrukları) indirdi:
"Bizim kavmimize tebliğ ediniz. Rabbimize kavuştuk. O bizden
razı oldu, biz de ondan razı olduk."
حدثنا موسى
بن إسماعيل:
حدثنا عبد
الواحد: حدثنا
عاصم الأحول
قال:
سألت
أنس بن مالك
رضي الله عنه
عن القنوات في
الصلاة؟ فقال:
نعم، فقلت:
كان قبل
الركوع أو
بعده؟ قال:
قبله، قلت:
فإن فلانا
أخبرني عنك
قلت إنك قلت
بعده، قال:
كذب، إنما قنت
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم بعد
الركوع شهرا:
إنه كان بعث
ناسا يقال لهم
القراء، وهم
سبعون رجلا،
إلى ناس من
المشركين،
وبينهم وبين
الرسول الله
صلى الله عليه
وسلم عهد
قبلهم، فظهر
هؤلاء الذين
كان بينهم
وبين رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
عهد، فقنت
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم بعد
الركوع شهرا
يدعو عليهم.
[-4096-] Asım el-Ahvel dedi ki: Enes b. Malik r.a.'e
namazda kunut yapmaya dair soru sordum, o: Evet (Nebi kunut yaptı), dedi. Ben:
rüku'dan önce mi idi yoksa sonra mı idi, diye sordum. O: Önce
dedi.
Ben: Filan kişinin senden naklen bana haber verdiğine göre sen
rüku'dan sonra demişsin, dedim. Enes:
Yalan söylüyor dedi.. Çünkü Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem
ancak rüku'dan sonra bir ay boyunca kunut yaptı.. Çünkü o el-Kurra denilen -ki
altmış kişi idiler- kimseleri müşriklerden bir topluluğa göndermişti.
Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile onlar arasında da bunlar hakkında
bir ahit yapılmıştı. Kendileri ile Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem
arasında ahit bulunan bu kimseler (ahitlerine uymayarak) onlara üstünlük
sağladılar. Bunun üzerine Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem bir ay boyunca
rüku'dan sonra kunut yapıp, onlara beddua etti."
Fethu'l-Bari Açıklaması:
"Aişe dedi ki: Ebu Bekir r.a. (hicret için) çıkmak
hususunda Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den izin istedi." Burada hicret
için çıkmak kastedilmiştir. Hadise dair yeterli açıklamalar uzun uzadıya daha
önce Hicret ile ilgili başlıklarda geçmiş bulunmaktadır. (Hadis 3905)