SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’L-MEĞAZİ

<< 1585 >>

باب: قتل حمزة بن عبد المطلب رضي الله عنه.

23. HAMZA B. ABDULMUITALİB R.A.'IN ÖLDÜRÜLMESİ

 

حدثني أبو جعفر محمد بن عبد الله: حدثنا حجين بن المثنى: حدثنا عبد العزيز بن عبد الله بن أبي سلمة، عن عبد الله من الفضل، عن سليمان بن يسار، عن جعفر بن عمرو بن أمية الضمري قال:

 خرجت مع عبيد الله بن عدي بن الخيار، فلما قدمنا حمص، قال لي عبيد الله بن عدي: هل لك في وحشي، نسأله عن قتله حمزة؟ قلت: نعم، وكان وحشي يسكن حمص، فسألنا عنه، فقيل لنا: هو ذاك في ظل قصره، كأنه حميت، قال: فجئنا حتى وقفنا عليه يسيرا، فسلمنا فرد السلام، قال: عبيد الله معتجر بعمامته، ما يرى وحشي إلا عينيه ورجليه. فقال عبيد الله: يا وحشي أتعرفني؟ قال: فنظر إليه ثم قال: لا والله، إلا أني أعلم أن عدي بن الخيار تزوج امرأة يقال لها أم قتال بنت أبي العيص، فولدت له غلاما بمكة، فكنت أسترضع له، فحملت ذلك الغلام مع أمه فناولتها إياه، فلكـأني نظرت إلى قدميك، قال: فكشف عبيد الله عن وجهه ثم قال: ألا تخبرنا بقتل حمزة؟ قال: نعم، إن حمزة قتل طعيمة بن عدي بن الخيار ببدر، فقال لي مولاي جبير بن مطعم: إن قتلت حمزة بعمي فأنت حر، قال: فلما أن خرج الناس عام عينين، وعينين جبل بحيال أحد، بينه وبينه واد، خرجت مع الناس إلى القتال، فلما أن اصطفوا للقتال، خرج سباع فقال: هل من مبارز، قال: فخرج إليه حمزة بن عبد المطلب، فقال: يا سباع، با ابن أم أنمار مقطعة البظور، أتحاد الله ورسوله صلى الله عليه وسلم؟ قال: ثم أشد عليه، فكان كأمس الذاهب، قال وكمنت لحمزة تحت صخرة، فلما دنا مني رميته بحربتي، فأضعها في ثنته حتى خرجت من بين وركيه، قال: فكان ذاك العهد به، فلما رجع الناس رجعت معهم، فأقمت بمكة حتى فشا فيها الإسلام، ثم خرجت إلى الطائف، فأرسلوا إلى رسول الله صلى الله عليه وسلم رسولا، فقيل لي: إنه لا يهيج الرسل، قال: فخرجت معهم حتى قدمت على رسول الله صلى الله عليه وسلم، فلما رآني قال: (آنت وحشي). قلت: نعم، قال: (أنت قتلت حمزة). قلت: قد كان من الأمر ما بلغك، قال: (فهل تستطيع أن تغيب وجهك عني). قال: فخرجت، فلما قبض رسول الله صلى الله عليه وسلم فخرج مسيلمة الكذاب، قلت لأخرجن إلى مسيلمة، لعلي أقتله فأكافئ به حمزة، قال: فخرجت مع الناس، فكان من أمره ما كان، قال: فإذا رجل قائم في ثلمة جدار، كأنه جمل أورق، ثائر الرأس، قال: فرميته بحربتي، فأضعها بين ثدييه حتى خرجت من بين كتفيه، قال: ووثب إليه رجل من الأنصار فضربه بالسيف على هامته.

قال: قال عبد الله بن الفضل: فأخبرني سليمان بن يسار: أنه سمع عبد الله ابن عمر يقول: فقالت جارية على ظهر بيت، وا أمير المؤمنين، قتله العبد الأسود.

 

[-4072-] Amr b. Umeyye ed-Oamri dedi ki: "Ben Ubeydullah b. Adiy b. el-Hiyar ile birlikte (yola) çıktım. Hıms'a geldiğimizde Ubeydullah b. Adiy bana:

 

Ne dersin Vahşi'nin yanına gidip ona Hamza'yı nasıl öldürdüğünü soralım mı, dedi. Ben: Peki, dedim.

 

Vahşi, Hıms'da kalıyordu. Biz de onun nerede olduğunu sorduk, bize:

 

İşte orada, evinin gölgesinde bir tulum gibi duruyor, denildi.

 

(Amr) dedi ki: Biz de ona doğru gittik ve onun yakınında durduk. Selam verdik, selamı aldı. (Amr) dedi ki: Ubeydullah da sarığına sarılmış Vahşi onun sadece gözlerini ve ayaklarını görebiliyordu.

 

Ubeydullah: Beni tanıyor musun, diye sordu.

 

(Amr) dedi ki: Ona baktıktan sonra: Allah'a yemin ederim ki hayır deyip şöyle devam etti: Ancak şunu biliyorum Adiy b. el-Hiyar Ebu lys kızı Ümmü Kıtal adında birisi ile evlendiğini ve bu kadından onun Mekke'de bir erkek evlat doğurduğunu biliyorum. Ben de ona süt anne bulmaya çalışıyordum. İşte bu çocuğu annesiyle birlikte taşıyıp götürüp babasına verdik. Sanki ben senin ayaklarına (bakarken onun ayaklarını) görür gibiyim.

 

(Amr) dedi ki: Ubeydullah yüzünü açtı, sonra: Hamza'yı nasıl öldürdüğünü bize anlatır mısın, dedi. Vahşi: Olur dedi. Hamza Bedir'de Tuayme b. Adiy b. el-Hiyar'ı öldürmüştü. Bunun üzerine efendim olan Cubeyr b. Mut'im bana:

 

Şayet amcama karşılık Hamza'yı öldürürsen sen de hür olacaksın, dedi. (Vahşi) dedi ki: Herkes' Ayneyn -ki Ayneyn Uhud karşısında bir dağ olup, onunla Uhud arasında bir vadi vardır- senesi sefere çıkınca, ben de savaşa katılmak üzere onlarla birlikte çıktım. Savaşmak üzere saf tuttuklarında Siba' ileri atılarak: Benimle teke tek kim çarpışır dedi.

 

(Vahşi) dedi ki: Karşısına Hamza b. Abdulmuttalib çıktı. Ey Siba', ey kadınların bızırlarını kesen (kadın sünnetçisi) Ümmü Enmar'ın oğlu, sen Allah'a ve onun Resulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem'E muhalefet mi ediyorsun, dedi.

 

(Vahşi) dedi ki: Sonra üzerine bir hamle yaptı. Herif, geçip gitmiş dün gibi oluverdi (Yokolup gitti). (Vahşi devamla) dedi ki: Ben de bir kayanın altında Hamza'ya tuzak kurup, saklandım. Bana yaklaşınca ona harbemi attım, mızrağımı Hamza'nın kasığına yerleştirdim, mızrak Hamza'nın iki uyluğu arasından (öbür tarafa) çıkmıştı.

 

(Vahşi) dedi ki: İşte bu mızrak, Hamza'yı olduğu yere çökertti.

 

Herkes geri dönünce ben de onlarla birlikte geri döndüm. İslam Mekke'de yayılıncaya kadar ben de Mekke'de kaldım. Sonra Taife çıkıp gittim. Taifliler Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e elçiler gönderdiler. Bana:

 

O kendisine elçi olarak gidenleri rahatsız etmez, denildi. Ben de Taif heyetiyle beraber çıkıp gittim. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in huzuruna vardım, beni görünce:

 

Sen Vahşi değil misin, diye sordu. Ben: Evet dedim. Sen Hamza'yı öldürdün öyle mi, diye sordu. Ben: iş sana ulaşan haberde olduğu gibi oldu, dedim.

 

Allah Resulü: Bana yüzünü hiç göstermeyebilir misin, diye sordu. (Vahşi) dedi ki: Ben de çıkıp gittim. Resulullah s.a.v. vefat ettikten sonra Müseylimetu'l-Kezzab ortaya çıktı, kendi kendime dedim ki: Andolsun Müseylime'nin üzerine ben de gideceğim. Belki onu öldürür, böylelikle Hamza'yı öldürmekle yaptığım kötülüğün karşılığı bir iyilik yapmış olurum ..

 

(Vahşi) dedi ki: Ben de ona karşı savaşa gidenlerle birlikte çıktım ve onun ile ilgili olarak olanlar oldu. (Vahşi) dedi ki: Bir de ne göreyim, yıkık bir duvarın bir kenarında bir kişinin durduğunu gördüm. Sanki esmer bir deveyi andırıyordu. Saçı başı dağınıktı.

 

(Vahşi) dedi ki: Hemen harbemi ona attım. Harbemi iki memesi arasına yerleştirdim ve harbem arkadan iki kürek kemiği arasından çıktı. (Vahşi) dedi ki: Ensardan bir adam ileri atıldı ve onun tepesine kılıçla bir darbe indirdi."

 

(Abdu'I-Aziz b. Abdullah b: Seleme) dedi ki: Abdullah b. el-fadl dedi ki:

 

Bana Süleyman b. Yesar'ın haber verdiğine göre o Abdullah b. Ömer'i şöyle derken dinlemiştir:

 

"Bir evin damında bulunan bir kız şöyle seslendi: Ey mu'minlerin emiri, haberin olsun, onu o siyah i köle öldürdü."

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

"Vahşi" -ki b. Harb'dir-"nin yanına gidelim mi?" Cubeyr b. Mut'im'in azatlısı Habeş'li Vahşi'dir.

 

"Sanki o" büyük bir "tulum gibi idi." Bu isim (hamit), çoğunlukla içi dolu tulum hakkında kullanılır. İbn Aiz'in zikrettiği bir rivayette: "Onu oldukça şişman, gözleri kızarmış bir kişi bulduk" şeklindedir.

 

"Bürünmüş" yani sarığını çenesi altından geçirmeden başının üzerine sarmış demektir.

 

"Ona sütanne arıyordum." İbn İshak rivayetinde şu fazlalık va;dır: "Allah'a yemin ederim, Zi Tava denilen yerde seni emziren Sa'd oğullarından olan (süt) annene teslim ettiğimden beri seni görmüş değilim. Ben seni ona uzattığım sırada o, devesi üzerinde bulunuyordu. Seni elimden aldığında kendisine doğru kaldırırken ayağının parıltısını görmüştüm. İşte şimdi sen benim başucumda durunca o ayakları tanıdım."

 

Bu ifadeler bu başlıktaki hadiste geçen: "Sanki senin ayaklarını görmüş gibiyim" sözlerine açıklık getirmektedir. Yani onun ayaklarını daha önce taşıyıp götürdüğü çocuğun ayaklarına benzetmiş oldu. Gerçekten o çocuğun o olduğu ortaya çıktı. Her iki görmesi arasında ise yaklaşık elli yıllık bir süre geçmişti. Bu ise aşırı bir zekaya ve kıyafet ilmine dair eksiksiz bir bilgiye sahip olduğunu göstermektedir.

 

"Herkes" yani Kureyş ye beraberinde bulunanlar "Ayneyn yılı" yani Uhud senesi "çıkınca ... "

 

Vahşi'nin "Ayneyn Uhud karşısında bir dağdır" yani Uhud cihetinde bir dağdır sözüne gelince, Vahşi'nin o yılı o dağa nispet ederek zikredip, Uhud'a nispet etmeyişinin sebebi, Kureyşlilerin Ayneyn dağı yakmında karargah kurmuş olmalarıdır.

 

"Ben de herkesle birlikte savaşa çıktım." Tayalisı rivayetinde şöyle demektedir: "Uhud günü harbemi yanıma alarak çıktım. Ben Habeşlilerden bir kişiyim. Onların harbe oyunlarını bilen birisi idim. (Vahşi) dedi ki: Ben onlarla birlikte ne birisini öldürmek, ne de savaşmak amacıyla çıktım. Benim tek meselem Hamza idi."

 

İbn İshak'ta da: "Vahşi, Habeşlilerin usulü ile harbe atan birisi idi. Hedefe isabet ettirmemesi çok nadirdi" denilmektedir.

 

"Bızırları kesen" (ibaresini açıklayıcı olmak üzere) İbn İshak: Annesi Mekke'de kadınları sünnet ederdi, demektedir. Araplar bu tabiri yermek amacıyla kullanırlar.

 

"Karşı çıkan, düşmanlık eden" onlara karşı duran, inat eden.

 

"Geçip giden dün gibi" ifadesi, onu öldürmüş olmasından kinayedir yani onu mahvetti, yok etti.

 

"Bana onun elçilere dokunmadığı söylendi." Yani elçiler onun tarafından rahatsız edilmezdL Tayalisı rivayetinde şöyle denilmektedir: "Şam'a kaçmak istemiştim. Bir adam bana: Ne oluyor sana, Allah'a yemin olsun bir kimse hak şehadeti getirmiş olarak Muhammed'e giderse mutlaka onu serbest bırakır, dedi. Bunun üzerine ben de yola koyuldum. Ben onun başı ucunda hak şehadetini -ayakta durup getirinceye kadar beni fark etmedi." İbn İshak'ta da: "Aniden benim başı ucunda durduğumu gördü" denilmektedir.

 

"(Allah Resı1lü): Hamza'yı sen mi öldürdün, diye buyurdu. Ben: Durum sana ulaştığı gibi oldu, dedim."

 

Yunus b. Bukeyr de İbn İshak'ın el-Megazl'sinde şöyle denildiği belirtilmektedir: "Resı1lullah sallalli,hu aleyhi ve sellem'e: Bu Vahşi'dir, denildi. Allah Resı1lü: Onu bırakınız .. Çünkü bir tek adamın bile Müslüman olması, bin tane katirin öldürülmesinden daha çok sevdiğim bir şeydir, diye buyurdu."

 

"Bana yüzünü hiç göstermeyebilir misin?" Tayalisı'nin rivayetinde şöyle denmektedir: "Yüzünü bana gösterme, seni görmeyeyim, diye buyurdu."

 

'(Vahşi) dedi ki: "Ben de ... çıktım." Taberani'de şöyle denilmektedir: "(Allah Resı1lü): Ey Vahşi, çık git, daha önce Allah yolundan başkalarını alıkoydu ğu n gibi şimdi de Allah yolunda savaş, diye buyurdu."

 

"Andolsun Müseylime'nin üzerine gideceğim dedim." Tayalisi'deki rivayette:

"Müseylime'nin durumu ortaya çıkınca ben de onun üzerine giden askerlerle birlikte yola koyuldum ve harbemi yanıma aldım." denilmektedir.

 

"Hamza'ya karşılık onu öldürebirim." Yani onu öldürerek Hamza'yı öldürmeye denkbir iş yapayım. Daha sonra şu sözleriyle bunu açıklamaktadır: "Böylece ben hem insanların en hayırlı olanını, hem de en şerli olanını öldürmüş oldum."

 

Vahşi'nin: "Müseylime'nin durumu ile ilgili olanlar oldu" ifadesi ile kastedilen ona karşı yapılan savaştır.

 

Müseylime ile Müslümanlar arasındaki bu vakada, ashab-ı kiram'dan çok kimse şehit düşmüştür. Daha sonra ileride yüce Allah'ın izniyle Fiten bölÜmünde açıklanacağı üzere Müseylime'nin öldürülmesi ile Müslümanlar zaferi kazanmış oldular.

 

"Esmer bir deve" yani rengi kül gibi. Savaşın tozlarından dolayı bu rengi almıştı.

Hadisten Çıkan Diğer Sonuçlar

 

Vahşi'nin rivayet ettiği bu hadiste Vahşi'nin sahip olduğu ileri derecede zeka ile alakah olarak belirtilenler ile Hamza'nın pek çok menkıbesi dışında bir takım sonuçlar da çıkarılmaktadır:

 

1- Kişi yakını olan birisine yahut da arkadaşına herhangi bir eziyette bulunmuş olan bir kimseyi görmekten hoşlanmayabilir .. Fakat bu, bu iki kişinin birbirleri ile yasaklanmış şekliyle dargın durmalarını gerektirmez.

 

2- İslam, Müslüman olmadan önce yapılan günahları siler, süpürür. 3-Savaşta tedbirli olmak gerektiği gibi, kimsenin savaşta kimseyi küçümsememesi gerekir .. Çünkü o gün Hamza r.a.'ın Vahşi'yi görmüş olduğu muhakkaktır .. Fakat onu küçümsediği için ona karşı kendisini korumaya gerek duymamıştır .. Fakat nihayetinde tam karşısından Vahşi ona harbesini saplamıştır.

 

İbn İshak da şunları söylemektedir: "Bana Muhammed b. Cafer b. Zubeyr anlatarak dedi ki: Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem çıktı, (yaralılar arasında) Hamza'yı aradı. Onun vadinin iç tarafında burnunun, kulaklarının kesilmiş olduğunu gördü. Bunun üzerine şöyle buyurdu: "Eğer -Abdulmuttalib'in kızı- Safiye üzülmeyecek ve bu benden sonra uygulanan bir sünnet olmayacak olsaydı, onu yırtıcı hayvanların karınıarından ve kuşların kursaklarından haşredilsin diye öylece bırakırdım."

 

İbn Hişam ek olarak şunları da söylemektedir: "Ve Allah Resulü şöyle buyurdu: Ebediyyen senin gibi bir musibet ile karşılaşmayacağım. Bunun üzerine Cibril inip: Hamza semada Allah'ın arslanı ve Resulünün arslanı diye yazılıdır, dedi."