-3- 4 - باب: قول
الله تعإلى:{إذ
تستغيثون
ربكم فاستجاب
لكم أني ممدكم
بألف من
الملائكة
مردفين. وما
جعله الله إلا
بشرى ولتطمئن
به قلوبكم وما
النصر إلا من
عند الله إن
الله عزيز
حكيم. إذ يغشيكم
النعاس أمنة
منه وينزل
عليكم من
السماء ماء
ليطهركم به
ويذهب عنكم
رجز الشيطان
وليربط على
قلوبكم ويثبت
به إلاقدام.
إذ يوحي ربك
إلى الملائكة
أني معكم
فثبتوا الذين
آمنوا سألقي
في قلوب الذين
كفروا الرعب
فاضربوا فوق
الأعناق
واضربوا كل
بنان. ذلك بأنهم
شاقوا الله
ورسوله ومن
يشاقق الله
ورسوله فإن
الله شديد
العقاب}.
/الأنفال: 9 - 13/.
4. O vakit siz
Rabbinizden yardım diliyordunuz. O da: "Ben işte ard arda bin melekle size
yardım ediyorum" diye duanızı kabul buyurmuştu. Bunu da Allah size sırf
bir müjde olsun ve bununla kalbleriniz yatışsın diye yapmıştı. Yoksa zafer
ancak Allah katındandır. Gerçekten Allah mutlak galiptir ve hikmet
sahibidir. O sırada size, yine katından
bir güven ve esenlik olmak üzere bir uyku sardırıyordu, sizi temizlemek,
şeytanın vesvesesini sizden gidermek, yüreklerinize kuvvet vermek ve
ayaklarınızı sağlam durdurmak için gökten üzerinize yağmur indiriyordu. İşte o
anda Rabbin meleklere şöyle vahyediyordu: Ben sizinle beraberim, müminlere
sebat verin. Kafirlerin yüreğine korku salacağım, hemen boyunlarının üstüne
vurun, parmaklarına, parmaklarına vurun" Çünkü onlar Allah'a ve Resulüne
karşı geldiler. Kim Allah'a ve Resulüne karşı gelirse, bilsin ki Allah'ın azabı
çok çetindir. [Enfal 9,10,11,12,13] AYETİ
حدثنا أبو
نعيم: حدثنا
إسرائيل: عن
مخارق، عن
طارق بن شهاب
قال: سمعت ابن
مسعود يقول:
شهدت
من المقداد
الأسود
مشهدا، لأن
أكون صاحبه
أحب إلي مما
عدل به، أتى
النبي صلى
الله عليه
وسلم وهو يدعو
على
المشركين،
فقال: لا نقول
كما قال قوم
موسى: اذهب
أنت وربك
فقاتلا، ولكنا
نقاتل عن
يمينك وعن
شمالك وبين يديك
وخلفك. فرأيت
النبي صلى
الله عليه
وسلم أشرق وجهه
وسره. يعني:
قوله.
[-3952-] Tarık b. Şihab'dan dedi ki: "İbn Mes'ud'u şöyle derken
dinledim: Ben el-Mikdad b. el-Esved'in bir konumuna şahit oldum ki o konumda
bulunmuş olmayı, ona denk görülen daha başka konumlara tercih ederim.
Müşriklere beddua ederek Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in yanına geldi. Ve
dedi ki:
Biz Musa'nın kavminin dedikleri gibi: "Sen ve Rabbin gidiniz
ve savaşınız" demeyiz. Aksine bizler senin sağında, solunda, önünde,
arkanda savaşırız. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in yüzünün aydınlandığını
ve onun --bu sözlerinin-- onu sevindirdiğini gördüm."
Tekrarı: 4609
حدثني محمد
بن عبد الله
بن حوشب:
حدثنا عبد الوهاب:
حدثنا خالد،
عن عكرمة، عن
ابن عباس قال: قال
النبي صلى
الله عليه
وسلم يوم بدر:
اللهم
أني أنشدك
عهدك ووعدك،
اللهم إن شئت
لم تعبد. فأخذ
أبو بكر بيده،
فقال حسبك،
فخرج وهو
يقول: {سيهزم
الجمع ويولون
الدبر}.
[-3953-] İkrime, İbn Abbas'tan rivayetle dedi ki: Nebi Sallallahu Aleyhi ve
Sellem Bedir günü şöyle buyurdu: "Allah'ım, ben bana olan ahdini ve vadini
gerçekleştirmeni diliyorum. Allah'ım dilersen sana ibadet olunmaz. Ebu Bekir
elinden tutarak, bu kadarı sana yeter, dedi. Dışarıya, "Pek yakında bu
topluluk bozguna uğrayacak ve arkalarını dönerek kaçacaklardır"[Kamer, 45]
diyerek çıktı."
AÇIKLAMA: "Ona denk
görülen" dünyevi hususlar arasında ağırlığı ile ona denk düşebilecek her
şey, demektir. Sevap olarak ona denk görülen şeyler diye açıklandığı gibi,
maksadın bundan daha genelolması da mümkündür. Bundan maksat, bu konumun ne
kadar büyük olduğunu ileri derecede ifade etmektir. Aynı zamanda eğer kendisi
böyle bir konumda bulunmak ile ne olursa olsun buna denk düşecek bir şeyi elde
etmek arasında muhayyer bırakılacak olsaydı, böyle bir konumda bulunmuş olmayı tercih
edecekti.
"İbn Abbas dedi ki: Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle
buyurdu:" Bu ashab-ı kiram'ın rivayet ettiği mürsellerdendir .. Çünkü İbn
Abbas orada bulunmamıştı. Muhtemelen bunu Ömer'den ya da Ebu Bekir 'den rivayet
etmiştir. Müslim'deki rivayete göre İbn Abbas dedi ki: Bana Ömer anlattı:
"Bedir günü olunca, Resulullah (s.a.v.) müşriklere baktı. Onların bin
kişi, ashabının ise üçyüz ondokuz kişi olduğunu gördü. Kıbleye yöneldi, sonra
ellerini uzattı. Ridası omuzlarından düşünceye kadar Rabbine niyaz edip
durdu."
Said b. Mansur dedi ki: "Bedir günü Resulullah Sallallahu
Aleyhi ve Sellem müşriklere ve onların sayıca çokluklarına bir de Müslümanlara
baktı ve onların sayıca az olduklarını gördü. İki rekat namaz kıldı. Ebu Bekir de
sağında ayakta durdu.
Resulullah (s.a.v.) namazda iken şöyle dua etti: Allah'ım beni
bırakma! Allah'ım benden yardımını esirgeme! Allah'ım beni eksik düşürme!
Allah'ım senden bana vadini gerçekleştirmeni niyaz ediyorum."
İbn İshak'da da Nebi efendimizin şöyle dua ettiği
belirtilmektedir: "Allah'ım, işte Kureyş! Büyüklenişiyle, böbürlenişiyle,
Resulünü yalanlayarak ve (hakka karşı) mücadele ederek geldi. Allah'ım, senden
bana vaat ettiğin yardımını diliyorum."
"Allah'ım senden ... diliyorum." Taberanı'de hasen bir
senetle İbn Mesud'un şöyle dediğini rivayet etmektedir: "Bizler Bedir günü
Muhammed'in Rabbine:
Allah'ım, ben senden bana olan vaadini gerçekleştirmeni niyaz
ediyorum, diye seslenişinden, daha ileri derecede kaybettiği bir şeyi yüksek
sesle arayan kimsenin seslenişini duymuş değiliz."
es-Süheyli der ki: Nebi (s.a.v.)'in bu kadar ileri derecede yüce
Allah'a yalvarıp yakarması ve kendini yormasının sebebi, meleklerin savaşmak
için oldukça gayret gösterdiklerini, Ensarın ölüm deryalarına daldıklarını
görmüş olmasından dolayıdır. Cihad da kimi zaman silah ile kimi zaman dua etmek
ile olur.
İmamın, ordunun arkasında olması da sünnetin bir gereğidir..
Çünkü imam onlarla birlikte savaşmayınca kendisi de rahat edemez. Bundan dolayı
(Nebi efendimiz) iki işten birisi ile meşgulolmuştur ki, bu da dua etmektir.
"Allah'ım, dilersen sana ibadet edilmez." Ömer
(r.a.)'ın rivayet ettiği hadiste şöyle denilmektedir: "Allah'ım,
Müslümanlardan şu küçük topluluğu helak edecek olursan yeryüzünde sana ibadet
edilmeyecektir."
Böyle demesinin sebebi, kendisinin nebilerin sonuncusu olduğunu
bilmesidir. Eğer o vakit kendisi ve beraberindekiler helak olsaydı, imana davet
edecek kimse de Nebi olarak gönderilmeyecekti. Müşrikler de Allah'tan başkasına
ibadet etmeye devam edeceklerdi. O halde anlam, yeryüzünde bu şeriata göre ona
ibadet edilmeyeceği şeklindedir.
"Ebu Bekir elinden tutarak, bu kadarı sana yeter,
dedi." Sözü geçen Müslim'deki rivayette şu fazlalık vardır: "Ebu
Bekir yanına geldi, ridasını alıp onu omuzlarının üzerine bıraktı. Daha sonra
arkasından ayrılmayarak dedi ki: Ey Allah'ın Nebisi, Rabbine bu kadar niyaz
edişin yeter. Şüphesiz o sana olan vaadini gerçekleştirecektir. Bunun üzerine
yüce Allah: "Hani siz Rabbinizden imdat istiyordunuz da o ... duanıza
karşılık vermişti." [Enfal,9] buyruğunu indirdi ve Allah melekler ile ona
yardım gönderdi."
el-Hattabi der ki: Kimsenin, o durumda Ebu Bekir'in güveninin,
Nebi (s.a.v.)'in Rabbine olan güveninden daha ileri derecede olduğunu sanması
caiz değildir. Aksine Nebi (s.a.v.)'i bu derece yalvarıp yakarmaya iten, onun
ashabına olan şefkati ve kalplerine metanetin gelmesini aşırı derecede istemesi
idi.. Çünkü Bedir onun da bulunduğu ilk savaştır. Bundan dolayı bu konumda
ruhlarının yatışması için dua ve niyaza ileri derecede yönelmiş oldu .. Çünkü
onlar Nebi (s.a.v.)'in yapacağı duanın kabulolunacağını biliyorlardı. Ebu Bekir
ona o sözlerini söyledikten sonra duasının kabul edildiğini bildi.. Çünkü Ebu
Bekir de kendi ruhunda bir güç ve bir itminan hissetmiş idi. Bundan dolayı
bunun akabinde: "O topluluk yenilgiye uğrayacaktır" diyerek çıktı.
5. BAB
حدثني
إبراهيم بن
موسى: أخبرنا
هشام: أن ابن جريج
أخبرهم قال:
أخبرني عبد
الكريم: أنه
سمع مقسما،
مولى عبد الله
بن الحارث،
يحدث عن ابن عباس:
أنه سمعه يقول:
{لا
يستوي
القاعدون من
المؤمنين}. عن
بدر،
والخارجون إلى
بدر.
[-3954-] İbn Abbas'tan rivayete göre o şöyle demiştir: "Yüce Allah'ın:
"mu'minlerden ... oturanlarla ... bir olmaz." [Nisa, 95] buyruğunda kastedilenler, Bedir'e çıkmayıp
oturanlarla, Bedir'e çıkanlardır. ''
Tekrarı: 4595