41. İSRA HADİSİ VE YÜCE ALLAH'IN: "KULUNU GECELEYİN
MESCİD-İ HARAM'DAN ÇEVRESİNİ MÜBAREK KILDIĞIMIZ, MESCİD-İ AKSA'YA GÖTÜREN
MÜNEZZEHTİR." [İsra, 1] AYETİ
حدثنا يحيى
بن بكير:
حدثنا الليث،
عن عقيل، عن
ابن شهاب:
حدثني أبو
سلمة بن عبد
الرحمن: سمعت
جابر بن عبد
الله رضي الله
عنهما:
أنه
سمع رسول الله
صلى الله عليه
وسلم يقول: (لما
كذبني قريش،
قمت في الحجر،
فجلا الله لي
بيت المقدس،
فطفقت أخبرهم
عن آياته وأنا
أنظر إليه).
[-3886-] Cabir b. Abdullah r.a.'dan rivayete göre o Resulullah Sallallahu
Aleyhi ve Sellem'i şöyle buyururken dinlemiştir: "Kureyş beni yalanlayınca
ben de Hicr'de ayakta durdum. Allah bana Beytu'l-Makdis'i ayan beyan gösterdi.
Ben de ona bakarak onun alametlerini onlara bildirmeye başladım."
Tekrar: 4710
AÇIKLAMA: "İsra hadisi
ve Yüce Allah'ın: "Kulunu geceleyin yürüten ... in Şanı münezzehtir"
buyruğu ileride "esra" lafzı ile ilgili açıklamalar Subhan (İsra)
suresinin tefsirinde Yüce Allah'ın izniyle gelecektir. (4790 nolu hadis)
İbn Dihye der ki: Buhari İsra gecesinin Mi'rac gecesinden farklı
olduğu kanaatine meyyaldir. Çünkü o bunların her birisini ayrı bir başlıkta ele
almıştır.
Derim ki: Bunda ona göre bunların farklı olduğunu gösterecek bir
delil yoktur. Aksine onun Namaz bölümünün baş tarafındaki sözleri her iki
gecenin bir olduğu hususunda çok açıktır. Çünkü o: "İsra gecesinde namaz
nasıl farz kılındı" diyebir başlık açmıştır. Namaz ise Mi'rac gecesinde
farz kılınmıştır. O halde bu durum Buhari'ye göre bu iki gecenin bir olduğunun
açık delilidir. Bunların her birisini ayrı bir başlıkta alış sebebine gelince,
bu gecelerin her birinin -birlikte gerçekleşmiş olsalar dahi- bağımsız bir
kıssa ihtiva etmesidir. Bu hususta varid olmuş haberlere göre de selef farklı
kanaatlere sahiptir. Onlardan kimilerine göre İsra ile Mi'rac aynı gecede Nebi
uyanıkken ve Nebilikten sonra ruh ve ceset ile birlikte gerçekleşmiştir.
Muhaddislerin, fukahanın ve kelamcıların cumhuru bu görüşü
benimsemiştir. Sahih haberlerin zahirleri de hep bu kanaat etrafında dönüp
dolaşmaktadır. Bunu kabul edip, başka bir kanaate yönelmeye de gerek yoktur.
Çünkü aklın bunu imkansız göreceği bir tarafı yoktur ki, ayrıca tevile ihtiyacı
bulunsun.
"Subhan"ın asıl anlamı tenzih içindir. Hayret ve
şaşkınlık konumunda da kullanılır. Birincisine göre anlamı, Yüce Allah'
Resulünün yalancı olmasından münezzehtir. İkincisine göre de Yüce Allah
Resulüne ihsan ettiği nimetlerinden ötürü kulları hayrete düşmüştür. Emir
anlamına gelme ihtimali de vardır. Kulunu yürüteni tesbih ediniz, demek olur.
"Esra" ge'celeyin yürümek demek olan
"es-sery"den gelmektedir.
Beni yalanladıklarında" Ahmed ve Bezzar tarafından hasen
bir senedle rivayet edilmiş, İbn Abbas yoluyla gelen hadiste şöyle
denilmektedir: Resulullah (-sav-) buyurdu ki: Geceleyin İsra'ya götürüldüğüm ve
sabahı Mekke'de ettiğim sırada yanımdan Allah'ın düşmanı Ebu Cehil geçti ve bir
şeyoldu mu, dedi. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: Bu gece
ben Beytu'l-Makdis'e götürüldüm. Ebu Cehil: Sonra da sabahı aramızda ettin öyle
mi?
Allah Resulü: Evet diye buyurdu. Ebu Cehil sordu: Peki kavmini
çağıracak olursam onlara bunları anlatır mısın? Allah Resulü: Evet deyince, Ebu
Cehil: Ey Kab b. Luey oğulları dedi. Bütün meclisler dağılarak onların yanına
geldiler. Ebu Cehil: Hadi bana anlattıklarını kavmine de anlat, dedi. O da
onlara anlattı. Kimi alkışlıyor, kimi hayret ederek elini başının üstüne
koyuyordu. Peki, bize mescidi anlatabilir misin, dediler ve hadisin geri kalan
bölümlerini zikretti.
Bu rivayetin dışındaki diğer rivayetlerde İsra gecesi gördüğü
şeylere dair açıklamalar da yer almaktadır. Bunlardan birisi de Nesai'de yer
alanYezid b. Ebi Malik'in Enes'ten şöyle dediğine dair rivayetidir:
"Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: Bana eşekten
yüksek, katırdan alçak bir binek getirildi." Bu hadiste şu ifadeler de yer
almaktadır: "Beraberimde Cibril olduğu halde (o hayvana) bindim ve yola koyuldum.
İn ve namaz kıl dedi, ben de indim. Nerede namaz kıldığını biliyor musun, diye
sordu. Sen Taybe denilen yerde namaz kıldın ve hicret edilecek yer burasıdır
dedi."
Yine bu rivayette dönüşü esnasında yolda Kureyş'e ait bir
kervana rastladığı, onlara selam verdiği, birilerinin: Bu Muhammed'in sesidir
dediği de zikredilmektedir: Bu hadiste ayrıca onun Kureyşe bunu haber verdiği
ve kervanlarının filan gün geleceğini bildirdiği de zikredilmektedir: Kervan
öğle vakti ve önlerinde niteliklerini belirttiği deve bulunduğu halde geldi.
Yezid b. Ebi Malik'in rivayetinde şu fazlalıklarda yer
almaktadır: "Sonra Beytu'l-Makdis'e girdim. Benim için bütün nebiler
biraraya geldi. Cibril beni öne geçirdi ve onlara imamlık yaptım."
Abdurrahman b. Haşim b. Utbe'nin, Enes'ten naklettiği ve
Beyhaki'nin Delailu'n-Nubuvve'de zikrettiği rivayette belirtildiğine göre; o
yolun dışına çıkmış ve kendisini davet eden bir şeyin yanından geçmiş, Cibril
ona yürü demiştir. Yine buradaki rivayete göre oldukça yaşlı bir kadının
yanından geçmiş,\bu nedir diy sormuş, Cibril yürü demiştir. Bir topluluğun
yanından geçmiş, onlar ona selam vermişler. Cibril ona: Onların selamını al,
demiştir. Hadisin sonunda da ona şunları söylemektedir: Seni çağıran kişi
İblis'tir. O yaşlı kadın dünyadır, selam veren kimseler İbrahim, Musa ve
İsa'dır ..
Taberani ve el-Bezzar tarafından rivayet edilen Ebu Hureyre'nin
zikrettiği hadiste de şöyle denilmektedir: "Ekin eken ve biçen bir
topluluğun yanından geçti. Ekinlerini biçtikçe eski haline dönüyordu. Cibril,
bunlar mücahitlerdir dedi.
Başları kayalarla yarılan bir topluluğun yanından da geçti.
Başları yaralandıkça eski haline dönüveriyordu. Bunlar da başları ağırlaşarak
namaza kalkmayanlardır, dedi.
Avret yerleri üzerinde yamalar bulunan ve davarlar gibi etrafta
yayılan bir topluluğun yanından geçti. Bunlar ise zekatı eda etmeyen
kimselerdir, dedi.
Çiğ ve kokuşmuş et yiyip buna karşılık pişmiş ve pek hoş eti
bırakan bir topluluğun yanından geçti. Bunlar zinakarlardır, dedi.
Bir demet ot topladığı halde onu taşıyamayıp, sonra onlara
başkalarını da ekleyen bir adamın yanından geçti. Bu da yanındaki emaneti
eksiksiz olarak geri vermediği halde başka emanet isteyen kimsedir, dedi.
Dilleri ve dudakları (makaslarla) kesilen bir topluluğun
yanından geçti. Bunlar kesildikçe eski hallerine geri dönüyordu. Bunlar fitne
hatipleridir, dedi.
Küçük bir delikten çıkan büyükçe bİr öküzün yanından geçti. Geri
dönmek istiyor fakat buna gücü yetmiyordu. Bu bir söz söyleyip sonra
söylediğine pişman olan, söylediği sözü geri almak istediği halde buna gücü
yetmeyen kimsedir, dedi"
"Yüce Allah bana Beytu'l-Makdis'i ayan beyan
gösterdi." Denildiğine göre bunun anlamı şudur: Benimle onun arasındaki
perdeleri açtı ve nihayet ben de onu gördüm.
Şeyh Ebu Muhammed b. Ebi Hamza der ki: Göklere yükselmekten
(Mi'racdan) önce Beytu'l-Makdis'e İsra'daki hikmet, hakkı söndürmek isteyen
kimselere karşı hakkı açıkça ortaya koymak isteğidir. Çünkü Mekke'den semaya
yükselip, mi'raca çıkmış olsaydı düşmanlara karşı gerekli beyan ve açıklamaya
imkanı olmazdı. O kendisinin geceleyin Beytu'l-Makdis'e götürüldüğünü
söyleyince ondan Beytu'l-Makdis ile ilgili daha önce _kendilerinin görmüş
oldukları bir takım tanım ve cüz'i bazı hususlara dair sorular sordular. Ayrıca
onun bundan önce bu sordukları şeyleri görmemiş olduğunu da biliyorlardı.
Kendisi onlara sorduklarını haber verince böylelikle bir gece içerisinde,
geceleyin Beytu'l-Makdis'e gittiğine dair söylediklerinde doğruluğunun muhakkak
olduğu ortaya çıkmış oldu. Bu hususta onun verdiği haber doğru olduğuna göre,
sözünü ettiği diğer hususlarda da onu tasdik etmek gerekir. Böylelikle bu,
mu'minin imanını daha da arttırdı, inkarcı ve inatçının bedbahtlığının daha da
artmasına sebep oldu. (Özetle)