DEVAM: 26. CAHİLİYE GÜNLERİ
حدثنا أبو
نعيم: حدثنا
سفيان، عن عبد
الملك، عن أبي
سلمة، عن أبي
هريرة رضي
الله عنه قال:
قال
النبي صلى
الله عليه
وسلم: (أصدق
كلمة قالها
الشاعر، كلمة
لبيد: ألا كل
شيء ما خلا
الله باطل،
وكاد أمية بن
أبي الصلت أن
يسلم).
[-3841-] Ebu Hureyre r.a. Nebi'in şöyle buyurduğunu
rivayet etti: "Bir şairin söylemiş olduğu en doğru söz, Lebid'in şu
sözüdür: Dikkat edin, Allah'ın dışında her bir şey batıldır. Umeyye b. es-Salt
da neredeyse Müslüman oluverecekti. "
Tekrar: 6147 ve 6489
Diğer tahric: Tirmizi edeb; Müslim, Şiir
حدثنا
إسماعيل:
حدثني أخي، عن
سليمان بن
بلال، عن يحيى
ابن سعيد، عن
عبد الرحمن بن
القاسم، عن
القاسم بن محمد
عن عائشة رضي
الله عنها
قالت: كان
لأبي بكر غلام
يخرج له
الخراج، وكان
أبو بكر يأكل
من خراجه،
فجاء يوما
بشيء فأكل منه
أبو بكر، فقال
له الغلام:
تدري ما هذا؟
فقال أبو بكر:
وما هو؟ قال:
كنت تكهنت
لإنسان في
الجاهلية،
وما أحسن
الكهانة، إلا
أني خدعته،
فلقيني فأعطاني
بذلك، فهذا
الذي أكلت
منه،
فأدخل أبو
بكر يده، فقاء
كل شيء في
بطنه.
[-3842-] Aişe r.anha dedi ki: "Ebu Bekir'in
kendisine haraç getiren (kazandıklarını getirip teslim eden) bir kölesi vardı.
O da onun gelirinden yerdi. Bir gün ona bir şeyler getirdi, Ebu Bekir de ondan
yedi. Köle ona, bunun ne olduğunu biliyor musun, dedi. Ebu Bekir, nedir diye
sordu. Kölesi, cahiliye döneminde bir kişiye kahinlik yapmış idim. Halbuki bu
işi doğru dürüst bilen birisi de değildim. Ancak ben onu aldattım. O da bu
işime karşılık bana (bunu) verdi. İşte senin o yediğin de ondandır, dedi. Bunun
üzerine Ebu Bekir elini (ağzına) soktu ve karnında ne varsa dışarı
çıkardı."
حدثنا مسدد:
حدثنا يحيى،
عن عبيد الله:
أخبرني نافع،
عن ابن عمر
رضي الله
عنهما قال: كان
أهل الجاهلية
يتبايعون
لحوم الجزور
إلى حبل
الحبلة. قال:
وحبل الحبلة
أن تنتج
الناقة ما في
بطنها، ثم
تحمل التي
نتجت، فنهاهم
النبي صلى
الله عليه
وسلم عن ذلك.
[-3843-] İbn Ömer r.a. dedi ki: "Cahiliye dönemi
insanları kesilmiş deve etini habelu'l-habeleye kadar vadeli olarak
satarlardı."
Dedi ki: "Habelu'l-habele dişi devenin, karnındaki yavruyu
doğurduktan sonra o doğan yavrunun bir daha hamile kalması demektir. Nebi
Sallallahu Aleyhi ve Sellem onlara bu işi yasakladı."
حدثنا أبو
النعمان:
حدثنا مهدي:
قال غيلان بن جرير: كنا
نأتي أنس بن
مالك،
فيحدثنا عن
الأنصار، وكان
يقول لي: فعل
قومك كذا وكذا
يوم كذا وكذا،
وفعل قومك كذا
وكذا يوم كذا
وكذا.
[-3844-] Ğaylan b. Cerir'den rivayete göre "Biz Enes
b. Malik'in yanına gider, o da bize Ensara dair hadisler anlatırdı. Bana, senin
kavmin de filan filan günü şunu şunu yaptı. Senin kavminde şu şu günü şunları
şunları yaptı, derdi."
AÇIKLAMA: "Cahiliye
günleri" yani Nebi (s.a.v.)'in doğumu ile bi'seti (Nebi olarak
gönderilmesi) arasında meydana gelen olaylar. Burada maksat budur. Çoğunlukla
Nebiliğin verilmesinden önceki dönem hakkında kullanılır. Yüce Allah'ın,
"Allah'a karşı cahiliye zannı gibi hakkın dışında bir zan
besliyorlardı." [Al-i İmran,1S4] buyruğu ile, "İlk cahiliyenin ki
gibi açılıp saçılarak salınıp yürümeyin." [Ahzab,33] buyrukları bu
kabildendir. Bu başlıktaki hadislerin çoğu da böyledir.
3834- "Bu" yani konuşmayı terk etmek "helal
değildir." el-İsmaili'nin de bir başka yoldan Ebu Bekir es-Sıddık'tan diye
nakledilen rivayete göre kadın ona şöyle demiştir: "Cahiliye döneminde
bizlerle senin kavmin arasında bir şer çıkmıştı. Bu sebeple Allah bizi bundan
esenliğe çıkartacak olursa hac yapana kadar hiçbir kimseylekonuşmamaya dair
yemin etmiştim. Bunun üzerine Ebu Bekir, şüphesiz İslam böyle bir şeyi yıkar,
diye cevap verdi."
Ebu Bekir r.a.'ın bu sözü, konuşmamak üzere yemin etmiş olan bir
kimsenin konuşmasının müstehap olduğuna ve bundan dolayı keffaret
yükümlülüğünün de bulunmadığına delil gösterilmiştir. Çünkü Ebu Bekir o kadına
keffarette bulunmasını söylememiştir. Bunun kıyas edildiği bir mesele de şudur:
Bir kimse konuşmamayı adayacak olursa onun bu adağı adak olmaz.
Çünkü Ebu Bekir böyle bir işin helal olmayacağını, böyle bir şeyin cahiliye
işlerinden olduğunu, İslamın bunu yıktığını açıkça ifade etmiş bulunmaktadır.
Ebu Bekir de böyle bir şeyi ancak bir tevkife (Nebiden aldığı bir habere) bağlı
olarak söyler. Dolayısıyla onun bu sözleri merfu' (hadis) hükmündedir.
"Bu salih iş üzere ne kadar kalacağız?" Kastettiği,
İslam dini ile onun kapsadığı adalet, söz birliği, mazluma yardım ve her bir
şeyin yerli yerince konulması halidir.
"Sizin imamlarınız (önderleriniz, yöneticileriniz)"
Çünkü insanlar kendilerini yönetenlerin dinleri üzeredirler. Bu sebeple kim
gerçek imamların gösterdiği yolun dışına çıkarsa kendisi de sapıtmış olur,
başkasını da saptırmış olur.
3835- "Onun bir hifşi vardı." Hifş küçük ve dar ev
demektir.
Bu olaya dair açıklamalar daha önce Namaz bahsinde Mescidler ile
ilgili başlıklarda açıklanmış bulunmaktadır.(439 numaralı hadiste) Bu olaya
dair hadisin bu başlıkta yer alması, da cahiliye döneminin hem fiili
uygulamalarında, hem de sözlerinde ne kadar kaba ve katı olduklarını ifade
etmesi cihetiyledir.
3837- "Cahiliye dönemi insanları cenaze dolayısıyla ayağa
kalkarlardı."
Bu hadisin zahirinden anlaşıldığına göre Aişe r.anha 'ya şariin
(Nebi efendimizin) cenaze için ayağa kalkılması emri ulaşmamıştır. Bu sebeple o
bu işin cahiliye döneminde yapılan işlerden olduğu ve İslamın da onlara
muhalefet ilkesini getirdiği kanaatinde olmuş bulunmaktadır. Cenazeler
bölümünde (1310 nolu hadiste) bu mesele ile ilgili ve bu hükmün nesh olup
olmadığına dair görüş ayrılıklarını ortaya koyan açıklamalar geçmiş
bulunmaktadır. Bunun nesh olduğu kabul edildiği takdirde acaba bu vücubun neshi
midir ve geriye müstehap olarak kalmış mıdır, kalmamış mıdır yoksa mutlak
olarak cevaz mı neshedilmiştir? Şafii alimlerinden bazıları sonuncusunu tercih
etmiş ve Şafi\lerin çoğunluğu bunun mekruh olduğu kanaatini benimsemiştir.
el-Mehamili ise bu konuda ittifak olduğunu dahi iddia etmiştir. Fakat
el-Mütevelli muhalefet ederek müstehaptır demiş, Nevevı de bunu tercih ederek
şunları söylemiştir: Bu Aişe'nin ashab-ı kiram ile ilgili onlardan farklı
olarak dile getirdiği hükümler arasındadır. Fakat bu hususta ashab-ı kiram'ın
görüşü daha bir tercihe şayandır.
3841-'''Şairin söylediği en doğru söz" ile kast edilen
şairin "Allah'ın dışındaki. .. " ifadesidir. Yani onun zati
sıfatlarının rahmeti, azabı ve benzeri fiili sıfatların dışındaki her şey
batıldır. Bundan dolayı (Allah Resulü) cenneti ve cehennemi sözkonusu etmiştir.
Yahut da beyitte "batıl oluş"tan kasıt yok oluştur, fani oluştur.
Bozukluk ve fesad değildir. Çünkü Allah'ın dışındaki her bir varlığın zatı
dolayısıyla fani olduğu aşikardır. Hatta cennet ve cehennem için bile bu
sözkonusudur. Fakat onlar Yüce Allah'ın onları baki kılması ile ve cennet ile
cehennem ehli hakkında devamlılığı yaratması suretiyle baki kalırlar.
"el-Hak" hakikat anlamı ile hakkında zevalin caiz
olmadığı, düşünülemediği şeydir. Nebi efendimizin, "Sen el-haksın, sözün
el-haktır, vaadin el-haktır" derken başlarına elif lam getirip, bunların
dışındakileri sözkonusu ederken elif, lam'ı getirmeyişindeki sır da muhtemelen
budur. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
3842- "Ona haraç verirdi." Yani kazandıklarını
getirip, teslim ederdi. Haraç efendinin kölesinin kazancından getirip teslim
etmek üzere tespit ettiği miktara denilir.
"Bana onun karşılığında bunu verdi." Yani benim onun
için kahinlik yapmam karşılığında bunu verdi. İbnu't-Tın der ki: Ebu Bekir'in
kendisini kusturması böyle bir şeyden büsbütün sakınmak, korunmak içindir.
Çünkü cahiliye döneminde yapılanların vebali kaldırılmıştır. Eğer böyle bir iş
İslam geldikten sonra olmuş olsaydı yediğinin mislini ya da kıymetini tazminat
olarak vermesi gerekirdi. Sa'dece kusması da yetmezdi. İbnu't-Tın şöyle
demiştir: Fakat görüldüğü kadarıyla Ebu Bekir r.a.'ın kendisini kusturmasının
sebebi, kahinin kehaneti karşılığında aldığı ücretin yenilmesini yasaklayan
hükmü sabit görmüş olmasındandır. Kahin ise şer'i bir delile dayanmaksızın
yakında meydana gelecek şeyleri haber veren kimsedir. Bu cahiliye döneminde,
özellikle de Nebi (s.a.v.)'in Nebiliğinden önce oldukça çoğalmıştı.
3843- (Numaralı hadis) İbn Ömer'in gebe kalmış dişi devenin
gebeliği ile ilgili hadisi rivayet ettiği olup buna dair yeterli açıklamalar
daha önce Alışverişler (Buyu') bölümünde geçmiş bulunmaktadır.(2143 numaralı
hadis) Burada zikredilmesinden maksat ise onların cahiliye döneminde bu şekilde
alışveriş yapıyor olmaları idi.