SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

FEDAİLU’S-SAHABE

<< 1542 >>

EK SAYFA – 1542-2

القسامة في الجاهلية).

27. CAHİLİYE DÖNEMİNDE KASSAME

 

حدثنا أبو معمر: حدثنا عبد الوارث: حدثنا قطن أبو الهيثم: حدثنا أبو يزيد المدني، عن عكرمة، عن ابن عباس رضي الله عنهما قال:

 إن أول قسامة كانت في الجاهلية لفينا بني هاشم، كان رجل من بني هاشم، استأجره رجل من قريش من فخذ أخرى، فانطلق معه في إبله، فمر رجل به من بني هاشم، قد انقطعت عروة جوالقه، فقال: أغثني بعقال أشد به عروة جوالقي، لا تنقر الإبل، فأعطاه عقالا فشد به عروة جوالقه، فلما نزلوا عقلت الإبل إلا بعيرا واحدا، فقال الذي استأجره: ما شأن هذا البعير

لم يعقل من بين الإبل؟ قال: ليس له عقال، قال: فأين عقاله؟ قال: فحذفه بعصا كان فيها أجله، فمر به رجل من أهل اليمن، فقال: أتشهد الموسم؟ قال: ما أشهد، وربما شهدته، قال: هل أنت مبلغ عني رسالة مرة من الدهر؟ قال: نعم، قال: فكنت إذا أنت شهدت الموسم فناد: يا آل قريش، فإذا أجابوك فناد: يا آل بني هاشم، فإن أجابوك، فسل عن أبي طالب فأخبره: أن فلانا قتلني في عقال، ومات المستأجر، فلما قدم الذي استأجره، أتاه أبو طالب، فقال: ما فعل صاحبنا؟ قال: مرض، فأحسنت القيام عليه، فوليت دفنه، قال: قد كان أهل ذاك منك، فمكث حينا، ثم إن الرجل الذي أوصى إليه أن يبلغ عنه وافى الموسم، فقال: يا آل قريش، قالوا: هذه قريش، قال: يا آل بني هاشم؟ قالوا: هذه بنو هاشم، قال: أين أبو طالب؟ قالوا: هذا أبو طالب، قال: أمرني فلان أن أبلغك رسالة، أن فلانا قتله في عقال. فأتاه أبو طالب فقال له: اختر منا إحدى ثلاث: إن شئت أن تؤدي مائة من الإبل فإنك قتلت صاحبنا، وإن شئت حلف خمسون من قومك أنك لم تقتله، فإن أبيت قتلناك به، فأتى قومه فقالوا: نحلف، فأتته امرأة من بني هاشم، كانت تحت رجل منهم، قد ولدت له، فقالت: يا أبا طالب، أحب أن تجيز ابني هذا برجل من الخمسين، ولا تصبر يمينه حيث تصبر الأيمان، ففعل، فأتاه رجل منهم فقال: يا أبا طالب أردت خمسين رجلا أن يحلفوا مكان مائة من الإبل، يصيب كل رجل بعيران، هذان بعيران، فاقبلهما عني ولا تصبر يميني حيث تصبر الأيمان، فقبلهما، وجاء ثمانية وأربعون فحلفوا، قال ابن عباس: فوالذي نفسي بيده، ما حال الحول، ومن الثمانية والأربعين عين تطرف.

 

[-3845-] İbn Abbas r.a. dedi ki: "Şüphesiz cahiliye dönemindeki ilk kasame şüphesiz bizim aramızda, yani Haşim oğulları arasında görülmüştür. Haşim oğullarından bir adamı, Kureyş'in bir başka boyundan, bir başkası ücretle tutmuştu. Onunla birlikte develeriyle beraber yola koyuldu. Ücretli tuttuğu o işçinin yanından, heybelerinin bağları kopmuş Haşimoğullarından bir başka adam geçti. Heybelerini bağlayabileceğim bir ip getirerek yardıma koş ki develer ürküp kaçmasın, dedi. Ona bir ip verdi, o da heybelerini onunla bağladı.

 

Bir yere inip konakladıklarında bir deve dışında bütyn develer kazığa bağlandı. Onu ücretle tutan kişi, bütün develer arasında şu kazığa bağlanmayan devenin durumu neden böyle, diye sordu. İşçi, onun yuları yok, dedi. Adam, yuları nerde diye sorunca, işçi, onu attı, diye cevap verdi. O (ücretle onu tutan kişi) da ecelinin gelmesine sebep teşkil eden bir sopa ile ona vurdu.

 

Yemenlilerden bir adam yanından geçti. Hac mevsiminde bulunacak mısın, diye sordu. Yemenli, her zaman bulunmam ama bulunduğum da olur, dedi. Adam, peki herhangi bir zamanda benden bir mesaj ulaştırabilir misin, diye sordu. Yemenli, olur dedi.

 

(İbn Abbas) dedi ki: Sen hac mevsiminde bulunduğun takdirde, ey Kureyşliler diye seslen. Sana cevap verdikleri vakit sen de, Ey Haşim oğulları hanedanı diye seslen. Sana karşılık verirlerse, Ebu Talib'i sor ve ona şunu haber ver: Filan kişi beni bir deve yuları dolayısıyla öldürdü. Daha sonra ücretle kiralanan kişi öldü.

 

Onu ücretle tutan kişi (Mekke'ye) gelince Ebu Talib onun yanına giderek, bizim arkadaşımız ne yaptı, diye sordu. O kişi, Sizin adamınız hastalandı, ben de ona güzel bir şekilde baktım. Sonra da kendim onu defnettim, dedi.

 

(Ebu Talib): Sana da böyle yapmak yakışırdı, dedi. Bir süre böylece geçti. Daha sonra kendisine bu vasiyeti kendi adına bildirmesini söylediği kişi hacca geldi.

 

Ey Kureyşliler, diye seslendi. Kureyşliler bizleriz, dediler. Ey Haşim oğulları dedi. Haşim oğulları bizleriz, dediler. Ebu Talib nerede diye sordu. İşte bu Ebu Talib'tir, dediler.

 

Ona dedi ki: Filan kişi bana sana şu haberi bildirmemi emretti, Filan kişi onu bir deve yuları dolayısıyla öldürdü. Ebu Talib o adamın yanına giderek ona, bizden şu üç şeyden birisini seçerek kabul et, dedi. Dilersen yüz deve ödersin. Çünkü bizim arkadaşımızı öldürdün. Dilersen senin kavminden elli kişi onu öldürmediğine dair yemin etsinler. Eğer bunları kabul etmeyecek olursan biz de adamımıza karşılık olarak seni öldürürüz.

 

O kişi kavminin yanına gitti, kavmi yemin ederiz dediler. Onun (Ebu Talib'in) yanına o kavimden bir adamın nikahı altında olup, ondan da çocuğu doğmuş bulunan Haşim oğullarından bir kadın gelerek, ey Ebu Talib dedi. Benim bu oğlumu yemin etmesini istediğin elli adamın dışında tutmanı ve kat'i olarak yemin edilen yerde onu yemin etmekle yükümlü tutmamanı diliyorum. Ebu TaIib onun istediğini yaptı.

 

Onlardan bir adam gelerek: Ey Ebu Talib, yüz deveye karşılık elli adamın yemin etmesini istedin. Buna göre her bir adama iki deve isabet eder. İşte sana iki deve. Benden bunları kabul et ve kesin olarak yeminlerin yapıldığı yerde yemin etmekten beni muaf tut, dedi. Ebu Talib bu iki deveyi de kabul etti. Diğer kırk sekiz kişi gelip yemin ettiler."

 

İbn Abbas dedi ki: "Nefsim elinde olan'a yemin ederim ki bir sene bu olayın üzerinden geçmeden o kırk sekiz kişiden gözünü kırpan tek kişi kalmamıştı."

 

 

حدثني عبيد بن إسماعيل: حدثنا أبو أسامة، عن هشام، عن أبيه، عن عائشة رضي الله عنها قالت:

 كان يوم بعاث يوما قدمه الله لرسوله صلى الله عليه وسلم، فقدم رسول الله صلى الله عليه وسلم وقد افترق ملؤهم، وقتلت سرواتهم وجرحوا، قدمه الله لرسوله صلى الله عليه وسلم في دخولهم في الإسلام.

 

[-3846-] Aişe r.anha dedi ki: "Buas günü Allah'ın, Resulünün lehine önceden olmasını takdir ettiği bir gündür. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem (Medine'ye) geldiğinde onların ileri gelenleri dağılmış bulunuyordu. Önder olanları ölmüş ve yaralanmış idiler. İşte bu, Allah'ın, Resulünün Sallallahu Aleyhi ve Sellem lehine onların İslama girmeleri için önceden meydana gelmesini takdir ettiği bir olaydır."

 

 

وقال ابن وهب: أخبرنا عمرو، عن بكير بن الأشج: أن كريبا مولى ابن عباس حدثه: أن ابن عباس رضي الله عنهما قال: ليس السعي ببطن الوادي بين الصفا والمروة سنة، إنما كان أهل الجاهلية يسعونها، ويقولون: لا نجيز البطحاء إلا شدا.

 

[-3847-] İbn Abbas r.a.'dan: "Safa ile Merve arasındaki vadinin iç tarafında sa'y etmek sünnet değildir. Cahiliye dönemi insanları burada sa'y ederler ve bizler Batha denilen yeri ancak hızlıca koşarak geçeriz, derlerdi"

 

 

حدثنا عبد الله بن محمد الجعفي: حدثنا سفيان: أخبرنا مطرف: سمعت أبا السفر يقول: سمعت ابن عباس رضي الله عنهما يقول: يا أيها الناس، اسمعوا مني ما أقول لكم، وأسمعوني ما تقولون، ولا تذهبوا فتقولوا: قال ابن عباس، قال ابن عباس، من طاف بالبيت، فليطف من وراء الحجر، ولا تقولوا الحطيم، فإن الرجل في الجاهلية كان يحلف، فيلقي سوطه أو نعله أو قوسه.

 

[-3848-] İbn Abbas r.a. dedi ki: "Ey insanlar! Söyleyeceklerime kulak veriniz. Sizler de ne diyecekseniz bana duyurunuz. (Böyle yapmadan) gidip de İbn Abbas şöyle dedi demeyiniz."

 

İbn Abbas dedi ki: "Kim Beyt'i tavaf ederse Hicr'in arkasından tavaf etsin. Ona el-Hatim demeyiniz. Çünkü cahiliye döneminde bir kimse yemin eder, sonra da (oraya) kamçısını, ayakkabısını ya da yayını atard!."

 

 

حدثنا نعيم بن حماد: حدثنا هشيم، عن حصين، عن عمرو بن ميمون قال: رأيت في الجاهلية قردة اجتمع قردة، قد زنت، فرجموها، فرجمتها معهم.

 

[-3849-] Amr b. Meymun dedi ki: "Cahiliye döneminde zina etmiş maymunlar etrafında toplanıp da zina edenleri recmeden maymunlar görmüştüm. Ben de onlarla birlikte o zina eden maymunları recm ettim."

 

 

حدثنا علي بن عبد الله: حدثنا سفيان، عن عبيد الله: أنه سمع ابن عباس رضي الله عنهما قال: خلال من خلال الجاهلية: الطعن في الأنساب، والنياحة، ونسي الثالثة، قال سفيان: ويقولون: إنها الاستسقاء بالأنواء.

 

[-3850-] İbn Abbas r.a. dedi ki: "Bazı•hasletler vardır ki, cahiliye dönemi hasletlerindendir: Neseblere dil uzatmak, ölüler için ağıt yakmak.

 

(Senetteki ravilerden Ubeydullah) üçüncüsünü unuttu. (Yine senetteki ravilerden) Süfyan dedi ki: Derler ki, o, yıldızların konakları vasıtası ile yağmur dilemektir."

 

 

AÇIKLAMA:     3845- "İlk kasame" ilk yemin demektir. Şer'i bir terim olarak, Öldürme ithamı esnasında o ithamı kabul veya nefyetmek amacıyla muayyen bir şekilde yemin etmektir. Bunun yemin edenlere yeminlerin taksim edilmesinden alınmış bir lafız olduğu da söylenmiştir.

 

İleride diyetler bölümünde (6899 numaralı hadiste) Yüce Allah'ın izniyle hükmü ile ilgili görüş ayrılığı açıklanacaktır.

 

"Haşim oğullarından bir adam." Bu, Amr b. Alkame b. el-Muttalib b. Abdi Menaftır. Sanki İbn Abbas bu rivayeti Haşim oğulları ile Muttalib oğulları arasındaki sevgi, kardeşlik ve yardımlaşma dolayısıyla mecazi olarak Haşim oğullarına nispet etmiş gibidir.

 

"Yanından" işçi tutulanın yanından"geçti."

 

"Heybelerinin bağı" heybe deriden ve' elbiseden yapılmış olan kaba denilir. Bağ denilen şey de iptir.

 

"Ecelinin gelmesine sebep olan" yani onun ölümü neticesini veren, "öldü" ifadesi daha sonraki ifadelerin deliliyle ölüm kertesine geldi, demektir. "Son nefeslerini vermeden önce Yemen halkından bir adam onun yanından geçti."

 

* * *

"Öldü" ifadesi ve ondan sonraki "Son nefeslerini vermeden önce" ifadesi Buhari'nin nüshalarında bulunmamaktadır. (Fethu'l-Bari baskısındaki dipnottan, VII, 193)

* * *

 

"Mevsimde" yani hac mevsiminde "bulunacak mısın?"

 

"Bir yular dolayısıyla beni öldürdü." Bir yuları bahane ederek beni öldürdü.

 

"Onun yanına Haşim oğullarından bir kadıngeldi." Bu kadın da öldürülenin kızkardeşi Alkame'nin kızı Zeyneb'tir.

 

"Yeminlerin kesin olarak yapıldığı yer" olan Rükün ile Makam arasıdır. "Nefsim elinde olana yemin ederim." İbnu't-Tın der ki: Görüldüğü kadarıyla bu olayı İbn Abbas'a doğru söylediklerinden kesin olarak emin olduğu bir topluluk haber vermiştir. Bu sebeple buna dair yemin edebilmiştir.

 

Derim ki: Şunu demek istiyor, bu Kasame (yemin) sırasında henüz doğmamıştı. Ona bunu haber verenin Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem olma ihtimali de vardır. Bu hadisin Sahih-i Buhari'nin kapsamına girmesi bakımından bu daha mümkün görünmektedir.

 

"Sene geçmeden" yani yemin ettikleri günden itibaren bir sene bitmeden. 3846- "Buas günü." Buna dair açıklamalar Ensarın Menkıbeleri başlığının girişinde (2777 nolu Hadis'te) ve tercih edilen görüşe göre nübuvvetin verilişinden önce olduğuna dair açıklamalar geçmiş bulunmaktadır.

 

3848- "Ey insanlar, size söyleyeceklerime kulak veriniz ve siz de sözünüzü bana işittiriniz." Yani sizin söylediğimi bellediğinizi bileyim diye sözümü bana tekrar ediniz. Sanki maksadını anlayamayıp, ondan söylediğinden farklı bir şey haber vereceklerinden çekinmiş gibidir. Bu sebeple şöyle demiş gibidir: Benden sağlam ve iyi bir şekilde bellemek üzere sözümü dinleyiniz ve iyice bellemeden İbn Abbas dedi, demeye kalkışmayınız.

 

3849- "Cahiliye döneminde ... maymunlar gördüm." el-İsmaili bu kıssayı bir başka yoldan İsa b. Hittan yoluyla Amr b. Meymun'dan nispeten daha uzun bir şekilde zikretmiş bulunmaktadır. Amr b. Meymun dedi ki: "Yemen'de yakınlarıma ait koyunlar ile birlikte idim. Yüksekçe bir tepede bulunuyordum. Bir maymun bir başka maymun ile birlikte geldi. Onun eli üzerine yattı. Ondan daha küçük bir maymun geldi, o dişi maymuna işaret etti. Dişi maymun elini ilk maymunun altından yavaşça çekti ve onun arkasından gitti. Gözümün önünde onunla ilişki kurdu. Daha sonra geri döndü, yavaşça elini birinci maymunun yanağı altına sokmaya başlayınca dehşetle uyanıverdi. Onu koklayınca bağırdı. Diğer maymu nlar gelip toplandı. Yine bağırmaya devam ederek eliyle o dişi maymunu işaret etmeye başladı. Maymunlar sağa sola gidip geldi. O benim tanıdığım maymunu getirdiler. Her ikisine bir çukur kazdılar ve iki maymunu da recm ettiler. Andolsun ben Adem oğullarından olmayanlar arasında recmi görmüş oldum."

 

İbnu't-Tin der ki: Belki de bunlar daha önce mesh olmuşların soyundan gelmiş ve bu hüküm de aralarında devam etmiş olabilir. Daha sonra da: Mesh olanların nesli devam etmez, demektedir.

 

Derim ki: Mutemet olan görüş budur. Çünkü Müslim'in Sahih'inde sabit olduğuna göre: "Mesh olanların nesli yoktur." Yine Müslim'de İbn Mes'ud tarafından merfu olarak rivayet edilmiş hadiste şöyle denilmektedir: "Allah, helak etmiş olduğu hiçbir kavmin neslini devam ettirmemiştir."

 

3850- "Cahiliye dönemi hasletlerinden: Neseplere dil uzatmak" yani bazı kimselerin diğer bazılarının nesebine bilgisizce dil uzatmaları.

 

Ölülere "ağıt yakmak."

 

"Derler ki: O yıldızların konaklamaları vasıtasıyla yağmur dilemektir." Yani onlar bu yıldızın doğuşu sebebiyle bize yağmur yağdırıldı, derler. İstiska bölümünde buna dair açıklamalar geçmiş bulunmaktadır.

 

 

SONRAKİ