SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

FEDAİLU’S-SAHABE

<< 1503 >>

باب: ذكر أصهار النبي صلى الله عليه وسلم، منهم أبو العاص ابن الربيع رضي الله عنه.

16- NEBi (SALLALLAHU ALEYHİ VE SELLEM)'İN SIHRİ AKRABALARI -Kİ EBU'L-AS BİN RABi' ONLARDANDIR-

 

حدثنا أبو اليمان: أخبرنا شعيب، عن الزهري قال: حدثني علي ابن حسين: أن المسور بن مخرمة قال: إن عليا خطب بنت أبي جهل، فسمعت بذلك فاطمة، فأتت رسول الله صلى الله عليه وسلم فقالت: يزعم قومك أنك لا تغضب لبناتك، وهذا علي ناكح بنت أبي جهل. فقام رسول الله صلى الله عليه وسلم، فسمعته حين تشهد يقول: (أما بعد، أنكحت أبا العاص بن الربيع، فحدثني وصدقني، وإن فاطمة بضعة مني، وإني اكره أن يسوءها، والله لا تجتمع بنت رسول الله صلى الله عليه وسلم وبنت عدو الله عند رجل واحد). فترك علي الخطبة.وزاد محمد بن عمرو بن حلحلة، عن ابن شهاب، عن علي بن الحسين، عن مسور: سمعت النبي صلى الله عليه وسلم وذكر صهرا له من بني عبد شمس، فأثنى عليه في مصاهرته إياه فأحسن، قال: (حدثني فصدقني، ووعدني فوفى لي).

 

[-3729-] Misver b. Mahreme dedi ki: Ali, Ebu Cehil'in kızına talip oldu. Fatıma bunu işitti. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in yanına giderek dedi ki: Senin kavmin, kızların için kızıp öfkelenmediğini ileri sürüyorlar. İşte Ali, Ebu Cehil'in kızıyla evlenecek.

 

Bunun üzerine Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ayağa kalktı. Teşehhüd getirdikten sonra onun şöyle dediğini dinledim: Ben Ebu'I-As b. er-Rabi'e kızımı nikahladım. O bana ne söylediyse sözünde durdu, doğru söyledi. Şüphesiz ki Fatıma da benim bir parçamdır ve şüphesiz onun hoşuna gitmeyen bir şeyden ben de hoşlanmam. Allah'a yemin ederim, Resulullah'ın kızı ile Allah'ın düşmanının kızı aynı adamın yanında (nikahla) bir araya gelmeyeceklerdir. Bunun üzerine Ali ona talip olmaktan vazgeçti."

 

Misver'den (şöyle dediği rivayet edilmiştir): "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in Abd-i Şems oğullarından bir damadını sözkonusu ettiğini, bu akrabalığı hususunda ondan övgüyle bahsedip, güzel bir şekilde onu yad ettiğini, sonra da şunları eklediğini dinledim: O, konuştuğunda bana doğruyu söyledi, söz verdiğinde sözünde durdu."

 

 

AÇIKLAMA:     "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in sıhrı akrabaları." Onun kızlarıyla evlenenler, demektir. Sıhr, kadın ve erkeğin bütün akrabaları hakkında kullanılmakla birlikte, sadece kadının akrabaları hakkında kullanılır diyenler de vardır.

 

"Bunlardan birisi Ebu'l-As b. er-Rabi'dir." Annesi Hatice'nin kızkardeşi Huveylid'in kızı Hale idi. Buna göre Ebu'I-As, Hatice'nin kızkardeşinin oğludur.

 

Nevevi der ki: Sıhr, eşlerin akrabaları hakkında kullanılır. Musahare (sıhrı akrabalık) ise birbirine uzak iki kişi arasındaki yakınlıktır. Buhari de buna göre hareket etmiştir. Ebu'I-As b. er-Rabi' aslında Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in hanımlarının yakınları, akrabaları arasında değildir. O ancak Hatice'nin kızkardeşinin oğludur. Burada kastedilen de onunla bu akrabalığı değildir. Aksine onun kızıyla evlenmiş olmasıdır. Ebu'l-As, Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in kızı Zeyneb ile bi'setten (ona Nebiliğin verilmesinden) önce evlenmiştir. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in kızlarının en büyükleridir. Ebu'I-As, Bedir'de müşriklerle beraber esir düşmüştü. Zeyneb fidyesini gönderip, esirlikten kurtarınca Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem ona kızını kendisine göndermesini şart koşmuştu. O da ona verdiği bu sözde durmuştu. İşte hadisin sonlarındaki: "Ve bana söz verdi ve sözünde durdu" ifadesinin anlamı budur.

 

Daha sonra Ebu'l-As bir defa daha esir düşmüş, Zeyneb onu himaye edince Müslüman olmuştu. Bunun üzerine Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem Zeyneb'i tekrar onun nikahına vermişti.

 

NebiSallallahu Aleyhi ve Sellem'in deha önce Namaz bahsinde geçtiği üzere, namaz kılarken taşıdığı Umame (adındaki torunu) ondan doğmuştur. Aynı şekilde Ali adında bir oğlu da dünyaya gelmiştir. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem döneminde ergenlik çağına yaklaşmıştı. Denildiğine göre Nebi (s.a.v.)'in vefatından önce ölmüştür. Ebu'ı-As ise 12 yılında vefat etmiştir.

 

Musannıf (Buhari) "onlardandır" sözleri ile Osman ve Ali gibi Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in kızları ile evlenmiş olup (burada) sözkonusu etmediği kimselere işaret etmiştir. Bunların her birisine dair tercüme (biyografi) geçmiş bulunmaktadır. Bu üçü dışında da kimse Nebi (s.a.v.)'in kızlarıyla evlenmiş değildir. Bundan tek istisna Ebu Leheb'in oğludur. O, Osman'dan önce Rukayye ile evlenmiş, fakat onunla gerdeğe girmemişti. Çünkü babası ona Rukayye'den ayrılmasını emredince o da onu boşamıştı, daha sonra da Osman r.a. onunla evlendi.

 

"Ali, Ebu Cehil'in kızına talip oldu." Bunun adı ileride geleceği üzere Cuveyriye idi, el-Avra olduğu da söylenmiştir, Cemile diyenler de vardır. Ali bu hususta genelolarak evlenmenin caiz olduğu esasına göre hareket etmişti. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem buna karşı çıkınca o da ona talip olmaktan vazgeçti. Denildiğine göre onunla Attab b. Esid evlendi. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in hutbe irad etmesi ise, belirtilen hükmün insanlar arasında yaygınlık kazanması ve onu ya vacip olarak ya da evleviyetle (öncelikli olarak) uygulamaları içindir. İleride bununla ile ilgili geniş açıklamalar, yüce Allah'ın izniyle Nikah bölümünde gelecektir.

 

"Konuştuğunda bana doğruyu söyledi." Muhtemelen o kendisine Zeyneb üzerine bir başkasıyla evlenmemesini şart koşmuş olabilir. Ali'nin durumu da böyle idi. Eğer durum böyle değil idiyse o takdirde Ali'nin bu şartı unutmuş olduğu şeklinde yorumlanır. Ebu Cehil'in kızına talip olmaya kalkışmasının sebebi de budur. Yahut da böyle bir şart sözkonusu olmamıştır. Çünkü bu şarttan açıkça sözetmiş değildir. Bununla birlikte onun bu kadarına da riayet etmesi gerekirdi. İşte Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in sitemde bulunmasının sebebi budur. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem de bir kimsenin ayıplanacağı hususu yüzüne karşı çok nadir zikrederdi. Ali'ye açıktan açığa sitem etmesi de muhtemelen Fatıma aleyhisselam'ın razı olmasını ileri derecede istemiş olmasından dolayıdır.

 

Bu olay Mekke fethinden sonra olmuştu ve Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in kızlarından hayatta kalan ondan başkası da yoktu. Annesinden sonra kızkardeşlerini kaybetmiş idi. Dolayısıyla onun ayrıca kıskanmasına sebep teşkil edecek bir durum, onun üzüntüsünü daha da arttıracaktı.

 

 

SONRAKİ