باب: قوله: {يا
أهل الكتاب لا
تغلوا في
دينكم...}{... ولا
تقولوا على
الله إلا الحق
إنما المسيح
عيسى ابن مريم
رسول الله
وكلمته
ألقاها إلى
مريم روح منه
فآمنوا بالله
ورسله ولا
تقولوا ثلاثة
انتهوا خيرا
لكم إنما الله
إله واحد سبحانه
أن يكون له
ولد له ما في
السماوات وما في
الأرض وكفى
بالله وكيلا}
/النساء: 171/.
47. YÜCE ALLAH'IN: "EY KİTAP EHLİ DİNİNİzDE AŞIRI GİTMEYİN.
ALLAH'A KARŞI HAK OLANDAN BAŞKASıNı SÖYLEMEYİN. MERYEM OĞLU İSA MESİH YALNıZ
ALLAH'IN RESULÜ, MERYEM'E ULAŞTIRDIGI KELİMESİ VE KENDİNDEN BİR RUHTUR. ARTIK
ALLAH'A VE RESULLERİNE İMAN EDİN DE (ALLAH) ÜÇTÜR, DEMEYİN. KENDİ FAYDANIZ İçİN
BUNDAN VAZGEÇİN. ALLAH ANCAK BİR TEK İLAHTIR. ÇOCUĞU OLMAKTAN MÜNEZZEHTİR.
GÖKLERDE VE YERDE NE VARSA HEPsİ ONUNDUR. VEKİL OLARAK ALLAH YETER."
[Nisa, 171]
قال أبو عبيد:
{كلمته} كن
فكان. وقال
غيره: {وروح منه}
أحياه فجعله
روحا. {ولا
تقولوا ثلاثة}.
Ebu Ubeyd dedi ki: "Onun kelimesi" ol demesi ile
olmasıdır. Başkaları da "ondan bir ruhtur" ona hayat vererek onu ruh (sahibi)
kılmıştır, diye açıklamıştır.
"(Allah) üçtür demeyin."
حدثنا صدقة
بن الفضل:
حدثنا
الوليد، عن
الأوزاعي قال:
حدثني عمير بن
هانئ قال:
حدثني جنادة بن
أبي أمية، عن
عبادة رضي
الله عنه، عن
النبي صلى
الله عليه
وسلم قال: (من
شهد أن لا إله
إلا الله وحده
لا شريك له،
وأن محمدا
عبده ورسوله،
وأن عيسى عبد
الله ورسوله،
وكلمتة
ألقاها إلى
مريم وروح
منه، والجنة
حق، والنار
حق، أدخله
الله الجنة
على ما كان من
العمل).قال
الوليد: حدثني
ابن جابر، عن
عمير، عن جنادة،
وزاد: (من
أبواب الجنة
الثمانية
أيها شاء).
[-3435-] Ubade r.a.'dan rivayete göre Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem
şöyle buyurdu: "Kim Allah'tan başka hiçbir ilah olmadığına, onun tek
olduğuna, ortağının bulunmadığına, Muhammed'in onun kulu ve Resulü olduğuna,
İsa'nın Allah'ın kulu, Resulü, Meryem'e bıraktığı kelimesi ve kendinden bir ruh
olduğuna, cennetin hak, cehennemin de hak olduğuna şehadet ederse, Allah da onu
ameli ne olursa olsun cennete girdirir."
AÇIKLAMA: Kurtubi dedi ki: Bu
hadisten maksat, Hıristiyanların İsa ve annesi ile ilgili içine düştükleri
sapıklıklara dikkat çekmektir. Ayrıca bu hadisten Hıristiyanın, Müslüman olması
halinde ona nasıl bir telkinde bulunulacağı da anlaşılmaktadır.
Nevevi der ki: Bu büyük bir önem taşıyan bir hadistir. İtikadi
hususları ihtiva eden en kapsamlı hadislerden birisidir. Çünkü bu hadis,
inançlarının farklılıklarına, birbirlerinden uzak oluşlarına rağmen bütün küfür
milletlerinin küfürlerinden nasıl çıkabileceklerini bir arada ifade etmiş
bulunmaktadır.
Başkası da şöyle demektedir: İsa'nın sözkonusu edilmesi ile
Hıristiyanlara işaret edilmekte, onların Teslisi kabul etmekle birlikte iman
etmelerinin katıksız ir şirk olduğuna dikkat çekilmektedir. "Onun
kulu" buyruğu da bu şekildedir.
"Onun Resulü" ifadesi ile de onun Resuloluşunu inkar
eden, ona da, annesine de münezzeh oldukları iftiralarda bulunan Yahudilere
işaret edilmektedir. Hadis-i şerifteki: "Ve onun kadın kulunun
oğludur" ifadesi onun şerefinin yüceliğine dikkat çekmek içindir. (bu ifade buhari'nin değil Müslim'in
rivayetinde geçer)
Ona "ruh" adının verilmesi ve "kendinden"
olmakla onu nitelendirmesi de bu şekilde olup, yüce Allah'ın şu buyruğuna da
benzemektedir: "Göklerde ve yerde bulunanların tümünü kendinden size
Musahhar kılmıştır. "[Casiye, 13] Yani o, onun tarafından yaratılmış bir
varlıktır. Diğer ayetin anlamı da onun bütün bu şeyleri kendi tarafından
Musahhar kıldığı manasındadır. Yani o bütün bunları kudret ve hikmeti ile
yaratan, yoktan var eden, icat edendir.
"Onun kelimesidir" buyruğu da İsa aleyhisselam'ın Allah'ın
kullarına karşı bir delili olduğuna işarettir. Çünkü onu babasız Olarak
yaratmış, zamanı gelmeden önce onu konuşturmuş, onun elleri ile ölüleri
.diriltmiştir.
"Cunade'den şu fazlalığı eklemektedir" .. "
*********
Hadisin sonunda orjinal Buhari'de şu ibareler de yer almaktadır:
"el-Velid (hadisi Buharı'ye nakleden Sadaka'ya hadisi aktaran kişidir)
dedi ki: Bana İbn Cabir•de Umeyr'den, o Cunade'den diye anlattı ve şunları
ekledi: Cennetin sekiz kapısından hangisinden dilerse (cennete girecektir)."
Fethu'I-Bariyi ihtisar eden muhterem Ebu Suhayb, Buhari'de esasen mevcut olan
bu ibareyi hadisin sonunda zikretmemiş olmakla birlikte Fethu'l-Bari'den ona
dair açıklamaları naklettiği için, dipnotta bu fazlalığa işaret etmemiz gerekli
görülmüştür.
*********
"Ameli ne olursa olsun" ifadesi de ameli ister salih
olsun, ister bozuk olsun, demektir. Esasen tevhid ehli olanların cennete
girmeleri kaçınılmaz bir husustur. O bakımdan "ameli ne olursa olsun"
buyruğunun şu anlama gelme ihtimali vardır: Cennet ehli olan herkes, ameline
göre uygun derecelerde cennete girecektir.
Beydavi Allah Resulünün: "Ameli ne olursa olsun"
sözleri hakkında şunları söylemektedir: Bu, iki bakımdan Mutezile'ye karşı bir
delildir: Onların iddialarına göre asi kişi cehennemde ebediyyen kalacaktır.
Tevbe etmeyen kimsenin de cehenneme girmesi vaciptir. Ancak Allah Resulünün
"ameli ne olursa olsun" sözleri "Allah onu cennete
girdirir" sözünden haldir. O vakitte ise amel sözkonusu olmayacaktır.
Tevbe etmeden ölen kimse hakkında ise, bu durum ancak yüce Allah'ın
cezalandırmadan önce onu cennete koyması halinde düşünülebilir. Ancak şefaat
ile ilgili hadislerden anlaşıldığına göre bazı günahkarlar azap edildikten
sonra cehennemden çıkartılacaktır. Bu durumda bu umumi ifade bu hadislerle tahsis
edilir. Aksi takdirde bütün günahkarlar için (cehennemde azap edilmek) korkusu
nasıl sözkonusu ise onlar için (cennete girmek) umudu da sözkonusudur. İşte
ehl-i sünnetin: Onlar ilahi meşietin muhtemel tehlikesi altındadır, şeklindeki
sözlerinin anlamı da budur.