DEVAM: 4. AY VE GÜNEŞİN "BİR HESABA GÖRE HAREKET ETMEKLE
NİTELENMESİ
حدثنا
مسدد: حدثنا
عبد العزيز بن
المختار: حدثنا
عبد الله
الداناج قال:
حدثني أبو
سلمة بن عبد
الرحمن، عن
أبي هريرة رضي
الله عنه،
عن
النبي صلى
الله عليه وسلم
قال: (الشمس
والقمر
مكوران يوم
القيامة).
[-3200-] Ebu Hureyre r.a.'den nakledildiğine göre Nebi Sallallahu Aleyhi ve
Sellem şöyle buyurmuştur: "Güneş ve ay kıyamet gününde dürülüp
katlanacaktır."
حدثنا
يحيى بن
سليمان قال:
حدثني ابن وهب
قال: أخبرني عمرو:
أن عبد الرحمن
بن القاسم
حدثه، عن
أبيه، عن عبد
الله بن عمر
رضي الله
عنهما: أنه
كان يخبر عن
النبي صلى
الله عليه
وسلم قال: (إن
الشمس والقمر
لا يخسفان
لموت أحد ولا
لحياته،
ولكنهما
آيتان من آيات
الله، فإذا
رأيتموهما
فصلوا).
[-3201-] Abdullah İbn Ömer Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den haber
vererek onun şöyle buyurduğunu nakletmiştir: "Güneş ve ay hiç kimsenin ne
ölümü ne de hayatı dolayısıyla tutulur. Fakat bunlar Allah'ın birer ayetidir.
Siz güneşin ve ay'ın tutulduğunu görürseniz namaz kılın!"
حدثنا
إسماعيل بن
أبي أويس قال:
حدثني مالك،
عن زيد بن
أسلم، عن عطاء
بن يسار، عن
عبد الله بن عباس
رضي الله
عنهما قال: قال
النبي صلى
الله عليه
وسلم: (إن
الشمس والقمر
آيتان من آيات
الله لا
يخسفان لموت
أحد ولا
لحياته، فإذا
رأيتم ذلك
فاذكروا الله).
[-3202-] Abdullah İbn Abbas r.a.'dan nakledildiğine göre Resulullah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: "Güneş ve ay Allah'ın birer
ayetidir. Bunlar ne bir kimsenin ölümü ne de hayatı dolayısıyla tutulur. Eğer
güneş ve ay'ın tutulduğunu görürseniz Allah'ı zikredin!"
حدثنا
يحيى بن بكير:
حدثنا الليث،
عن عقيل، عن
ابن شهاب قال:
أخبرني عروة:
أن عائشة رضي
الله عنها
أخبرته: أن
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم يوم خسفت
الشمس، قام
فكبر وقرأ
قراءة طويلة،
ثم ركع ركوعا طويلا،
ثم رفع رأسه
فقال: (سمع
الله لمن
حمده). وقام
كما هو، فقرأ
قراءة طويلة،
وهي أدنى من
القراءة الأولى،
ثم ركع ركوعا
طويلا، وهي
أدنى من الركعة
الأولى، ثم
سجد سجودا
طويلا، ثم فعل
في الركعة
الآخرة مثل
ذلك، ثم سلم
وقد تجلت
الشمس، فخطب
الناس، فقال
في كسوف الشمس
والقمر:
(إنهما آيتان
من آيات الله،
لا يخسفان
لموت أحد ولا
لحياته، فإذا
رأيتموهما
فافزعوا إلى الصلاة).
[-3203-] Mu'minlerin annesi Aişe r.anha'nın şöyle dediği nakledilmiştir:
"Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem güneşin tutulduğu gün namaz kılmak
üzere kalktı ve tekbir getirip namaza başladı. Uzun bir kıraattan sonra rüku'ya
vardı ve uzun bir süre rüku.da bekledikten sonra سمع
الله لمن حمده semi' allahu limen hamideh deyip doğruldu. Kıyamda ilk kıraati
kadar olmasa da uzun bir süre Kur'an okudu. Sonra yeniden rüku'ya vardı.
Rüku'da yine uzun bir müddet bekledi; fakat bu rüku. birinci rüku. kadar uzun
değildi. Sonda secdeye gitti ve uzun bir secde yaptı. Son rekatı da tıpkı
birinci rekat gibi kıldı. Namazı bitirip selam verdiğinde güneş de açılmıştı.
Resul-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem namaz bittikten sonra
kalktı ve güneş ile ayın tutulması hakkında şöyle buyurdu: "Güneş ve ay
Allah'ın birer ayetidir. Bunlar ne bir kimsenin ölümü ne de hayatı yüzünden
tutulurlar. Eğer ay ve güneşin tutulduğunu görürseniz derhal namaz kılmaya
koşun!"
حدثني
محمد بن
المثنى: حدثنا
يحيى، عن
إسماعيل قال:
حدثني قيس، عن
أبي مسعود رضي
الله عنه، عن النبي
صلى الله عليه
وسلم قال:
(الشمس والقمر
لا ينكسفان
لموت أحد ولا
لحياته،
ولكنهما آيتان
من آيات الله،
فإذا
رأيتموهما
فصلوا).
[-3204-] Abdullah İbn Mes'ud'dan nakledildiğine göre Resulullah Sallallahu
Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: "Güneş ve ay ne bir kimsenin ölümü ne
de hayatı yüzünden tutulurlar. Bunlar Allah'ın birer ayetidir. Eğer ay ve
güneşin tutulduğunu görürseniz namaz kılın!"
AÇIKLAMA: واهية kelimesini göğün yarılıp çatlaması .... şeklinde tefsir eden
Ferra'dır. Taberı'nin naklettiğine göre Abdullah İbn Abbas bu kelimeyi
paramparça olup zayıf / güçsüz düşmüş ...... diye tefsir etmiştir.
İmam Buhari'nin burada Ebu Zer'den güneşin hareketi hakkında
naklettiği rivayetle ilgili ayrıntılı açıklama Yasin Süresinin Tefsiri
bölümünde yapılacaktır. Söz konusu rivayetin burada nakledilmesinin sebebi ise
güneşin gece ve gündüz devamlı hareket halinde (seyir) olduğunu açıklamaktır.
Bu rivayetin ilk bakışta anlaşılan açık anlamı, gök bilimcilerin güneş
hakkındaki bilgilerinden farklı bir sonuca götürmektedir. Çünkü gök bilimciler
güneşin yörüngesinde durduğunu, dolayısıyla hareket edenin ise yörünge (felek)
olduğunu söylemektedirler. Halbuki hadis, güneşin [Yasin 40 - Enbiya 33]
hareket ettiğini ifade etmektedir. "O gök cisimlerinden her biri, birer
yörüngede akar durur ... " ayet i de, ifade ettiği anlam bakımından buna
benzemektedir.
İbnü'l-Arabi güneşin secde etmesi hakkında şunları söylemiştir:
"Bazı kesimler güneşin secde etmesini kabul etmemişlerdir. Halbuki konuyla
ilgili rivayetler sahihtir ve güneşin secde etmesi pekala mümkündür. Bazıları
ise, güneşin secde etmesini, onun Allah'ın emrine tam anlamıyla ve devamlı
olarak boyun eğmesi şeklinde yorumlamışlardır. Fakat güneşin yörüngesinden
çıkıp secde ettikten sonra yeniden dönmesine bir engel yoktur."
İbnü’I-Arabi burada güneşin yörüngesinden çıkması ile onun
durmasını kasdediyorsa bu ifade anlaşılabilir. Aksi halde güneşin yörüngesinden
çıktığına / ayrıldığına dair herhangi bir delil yoktur. Bu hadiste güneşin
secde etmesi hakkında şu ihtimaller de söz konusu olabilir:
1. Güneşin hareketlerinden sorumlu olan meleğin secde etmesi
anlatılmıştır.
2. Fiili bir secde değil de o anda Allah'ın emrine tam bir boyun
eğiş ve bağlanış anlatılmak istenmiştir.
"Güneş ve ay kıyamet gününde dürülüp katlanacaktır"
hadisini Bezzar "". ateşe atılacaklardır" şeklindeki ek bir
bilgiyle nakletmiştir. Hasan-ı Basrı: "Peki güneş ve ayın günahı
neymiş?!" diye sorunca Ebu Seleme şunları söylemiştir: "Ben sana Hz.
Nebi'in (s.a.v.) sözünü naklediyorum, sen ise: "Peki günahları
neymiş?!" diye soruyorsun!"
Hattabi, güneş ve ayın ateşte olması hakkında şunları
söylemiştir: "Ayın ve güneşin ateşe atılması, ateşte cezalandırılmaları
anlamına gelmez. Burada anlatılmak istenen dünyada iken aya ve güneşe tapınan
kimselerin küçük düşürüleceğidir. Böylece onlar dünyada iken aya ve güneşe
tapınmalarının tamamen batıl olduğunu anlayacaklardır. Ay ve güneşin ateşten
yaratıldığı ve sonuçta yine asıllarına dönecekleri şeklinde bir yorum da
yapılmıştır."
İsmaili'nin konuyla ilgili değerlendirmesi ise şöyledir:
"Güneşin ve ayın ateşe atılmaları ifadesinden zorunlu olarak bunların
ateşte ceza görecekleri sonucu çıkarılamaz. Çünkü cehennemde melekler, taş ve
daha başka varlıklar da bulunmaktadır. Bunların orada bulundurulmasının sebebi
ise cehennemlikler için azap vasıtası olmalarıdır. Allah’ın dilemesiyle
cehennemde bulundurulan bu varlıklar ceza çekmeyeceklerdir."