EK SAYFA – 1160-2
باب: ما
يجوز من
الشروط في
الإسلام
والأحكام والمبايعة.
1. İSLAM'A GİRERKEN, HÜKÜMLERDE VE BEY'AT'TA CAİZ OLAN ŞARTLAR
حدثنا
يحيى بن بكير:
حدثنا الليث،
عن عقيل، عن
ابن شهاب قال:
أخبرني عروة
بن الزبير: أنه
سمع مروان
والمسور بن
مخرمة رضي
الله عنهما:
يخبران عن
أصحاب رسول
الله صلى الله
عليه وسلم،
قال: لما كاتب
سهيل بن عمرو
يومئذ، كان فيما
اشترط سهيل بن
عمرو على
النبي صلى
الله عليه
وسلم: أنه لا
يأتيك منا
أحد، وإن كان
على دينك، إلا
رددته إلينا
وخليت بيننا
وبينه. فكره
المؤمنون ذلك
وامتعضوا
منه، وأبى
سهيل إلا ذلك،
فكاتبه النبي
صلى الله عليه
وسلم على ذلك،
فرد يومئذ أبا
جندل إلى أبيه
سهيل بن عمرو،
ولم يأته أحد
من الرجال إلا
رده في تلك
المدة وإن كان
مسلما، وجاء
المؤمنات
مهاجرات،
وكانت أم
كلثوم بنت
عقبة بن أبي
معيط ممن خرج
إلى رسول الله
يومئذ وهي
عاتق، فجاء
أهلها يسألون
النبي صلى
الله عليه
وسلم أن
يرجعها
إليهم، فلك
يرجعها
إليهم، لما
أنزل الله
فيهن: {إذا جاءكم
المؤمنات
مهاجرات
فامتحنوهن
الله أعلم بإيمانهن
- إلى قوله - ولا
هم يحلون لهن}.
قال
عروة:
فأخبرتني
عائشة: أن
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم كان
يمتحنهن بهذه
الآية: "يا أيها
الذين آمنوا
إذا جاءكم
المؤمنات
مهاجرات فامتحنوهن
- إلى - غفور
رحيم".
قال
عروة: قالت
عائشة فمن أقر
بهذا الشرط
منهن، قال لها
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم: (قد بايعتك).
كلاما يكلمها
به، والله ما
مست يده يد
امرأة قط في
المبايعة،
وما بايعهن
إلا بقوله.
[-2711 - 2712-] Allah Resu!ü'nün ashabından nakledilmiştir: Süheyl İbn Amr o gün
(Hudeybiye günü) anlaşma imzaladığında Allah Resulü Sallallahu Aleyhi ve
Sellem'e koştuğu şartlardan biri de şuydu: "Biz'den biri sana geldiğinde,
senin dininden olsa bile onu bize iade edeceksin ve onunla bizim aramıza
girmeyeceksin."
Mu'minler bu şarttan rahatsız oldular ve öfkelendiler. Ama Süheyl
bu şartta ısrarcı oldu.
Hz. Nebi o gün Ebu Cendel'i babası Süheyl İbn Amr'a iade etti ve
anlaşma süresince kendisine her kim geldiyse Müslüman olanlar da dahil hepsini
iade etti.
Sonra mu'min kadınlar hicret ederek Hz.Nebi'in yanına geldiler.
Ümmü Gülsüm bint-i Ukbe İbn Ebı Muayt da bu gelen kadınlar arasında
bulunuyordu. Henüz genç bir kızdı. Ailesi gelerek kızlarını kendilerine teslim
etmesini istediler. Ama Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem onu onlara teslim
etmedi. Çünkü Allah (c.c.): "Ey iman edenler! Mu'min kadınlar hicret
ederek size geldiği zaman, onları imtihan edin. Allah onların imanlarını daha
iyi bilir. Eğer siz de onların inanmış kadınlar olduklarını öğrenirseniz onları
kafirlere geri göndermeyin. Bunlar onlara helal değildir. Onlar da bunlara
helal olmazlar"[Mümtehine 10] ayetini indirmişti.
[-2713-] Urve şöyle anlatır: Aişe bana, Allah Resulü Sallallahu Aleyhi ve
Sellem'in kadınları şu ayete göre imtihan ettiğini bildirmişti: "Ey Nebi!
İnanmış kadınlar, Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmamak, hırsızlık yapmamak, zina
etmemek, çocuklarını öldürmemek, elleriyle ayakları arasında bir iftira uydurup
getirmemek, iyi işi işlemekte sana karşı gelmemek hususunda sana bey'at etmeye
geldikleri zaman, bey'atlarını kabul et ve onlar için Allah'tan bağışlanma
dile. Allah çok bağışlayandır, çok esirgeyendir" [Mümtehine 12]
Urve, Aişe'nin şöyle dediğini nakletmiştir: Bu şartları kabul
edenlere Allah Resulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem sadece sözle "Senden
bey'at aldım" diyordu. Allah'a yemin ederim ki, bey'at alırken O'nun eli
hiçbir kadının eline dokunmamıştı.
Tekrar: 2733, 4182, 4891, 5288, 7214
حدثنا
أبو نعيم:
حدثنا سفيان،
عن زياد بن
علاقة قال:
سمعت جريرا
رضي الله عنه
يقول: بايعت
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم، فاشترط علي:
(والنصح لكل
مسلم).
[-2714-] Ziyad İbn ilaka'dan nakledilmiştir: Cerir r.a.'in şöyle dediğini
işitmiştim: "Ben Allah Resulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e bey'at ettim.
Bana bütün Müslümanların iyiliğini istemeyi şart koşmuştu."
حدثنا
مسدد: حدثنا
يحيى، عن
إسماعيل قال:
حدثني قيس بن
أبي حازم، عن
جرير بن عبد
الله رضي الله
عنه قال: بايعت
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم على إقام
الصلاة،
وإيتاء
الزكاة،
والنصح لكل
مسلم.
[-2715-] Cerir İbn Abdullah r.a.'dan nakledilmiştir: Namaz kılmak, zekat
vermek ve bütün Müslümanların iyiliğini istemek üzere Allah Resulü'ne bey'at
ettim.
AÇIKLAMA: Şart, yokluğu başka
bir şeyin yokluğunu gerektiren şeydir. Bu konuda "şart" ile
kastedilen, geçerli olan şartlarla geçersiz olanların açıklanmasıdır.
باب: إذا
باع نخلا قد
أبرت.
2. AŞILANMIŞ BİR HURMALIK SATMAK
حدثنا
عبد الله بن
يوسف: أخبرنا
مالك، عن نافع،
عن عبد الله
ابن عمر رضي
الله عنهما: أن
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم قال: (من
باع نخلا قد
أبرت،
فثمرتها
للبائع إلا أن
يشترط المبتاع).
[-2716-] Abdullah İbn Ömer r.a.'den nakledilmiştir: Allah Resulü Sallallahu
Aleyhi ve Sellem "Her kim aşılanmış bir hurmalık satarsa ürünü satıcıya
aittir. Ancak müşteri sözleşmede şart koşarsa o başka." buyurdu.
Not: Bu hadis
"Alışveriş" bölümünde açıklanmıştır.
باب:
الشروط في
البيع.
3. ALIŞVERİşTE KOŞULAN ŞARTLAR
حدثنا
عبد الله بن
مسلمة: حدثنا
الليث، عن ابن
شهاب، عن
عروة: أن
عائشة رضي
الله عنها
أخبرته: أن
بريرة جاءت
عائشة
تستعينها في
كتابتها، ولم
تكن قضت من
كتابتها
شيئا، قالت
لها عائشة: ارجعي
إلى أهلك، فأن
أحبوا أن أقضي
عنك كتابتك ويكون
ولاؤك لي
فعلت، فذكرت
ذلك بريرة إلى
أهلها فأبوا،
وقالوا: إن
شاءت أن تحتسب
عليك فلتفعل،
ويكون لنا
ولاؤك، فذكرت
ذلك لرسول
الله صلى الله
عليه وسلم
فقال لها:
(ابتاعي
فأعتقي، فإنما
الولاء لمن
أعتق).
[-2717-] Urve, Hz. Aişe'nin kendisine şöyle dediğini nakletmiştir: Berire,
Aişe'ye gelerek (yaptığı) özgürlük anlaşması konusunda ondan yardım istemişti.
Henüz anlaşması için hiç taksit ödememişti. Aişe ona: "Sahiplerine dön.
Özgürlük bedelini senin adına ödememe ve vela hakkının bana ait olmasına razı
olurlarsa bunu yapayım" dedi. Berire, Hz.Aişe'nin sözünü sahiplerine
iletti. Onlar bunu kabul etmediler ve "Bunu hayrına yapmak istiyorsa
yapsın. Ama vela hakkın bize ait olacaktır" dediler. Aişe bunu Allah
Resulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e anlattı. O da: "Sen onu satın al ve
azad et. Vela hakkı azad edene aittir" buyurdu.
باب: إذا
اشترط البائع
ظهر الدابة
إلى مكان مسمى
جاز.
4. SATICI BELİRLİ BİR YERE KADAR SATTlĞI HAYVANIN SIRTINDA
KENDİSİ GİTMEYİ ŞART KOŞABİLİR
حدثنا
أبو نعيم:
حدثنا زكرياء
قال: سمعت
عامرا يقول:
حدثني جابر
رضي الله عنه: أنه
كان يسير على
جمل له قد
أعيا، فمر
النبي صلى
الله عليه
وسلم فضربه،
فدعا له فسار
بسير ليس يسير
مثله، ثم قال:
(بعينه بوقية).
قلت: لا، ثم قال:
(بعينه بوقية).
فبعته،
فاستثنيت
حملانه إلى
أهلي، فلما
قدمنا أتيته
بالجمل
ونقدني ثمنه،
ثم انصرفت،
فأرسل على
إثري قال: (ما
كانت لآخذ
جملك، فخذ
جملك، فهو
مالك).
قال
شعبة، عن
مغيرة، عن
عامر عن جابر:
أفقرني رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
ظهره إلى
المدينة.
وقال
إسحاق، عن
جرير، عن
مغيرة: فبعته
على أن لي
فقار ظهره حتى
أبلغ المدينة. وقال
عطاء وغيره:
(لك ظهره إلى
المدينة).
وقال
محمد بن
المنكدر، عن
جابر: شرط
ظهره إلى المدينة.وقال
زيد بن أسلم
عن جابر: (ولك
ظهره حتى ترجع).
وقال
أبو الزبير،
عن جابر:
(أفقرناك ظهره
إلى المدينة).
وقال
الأعمش، عن
سالم، عن
جابر: (يبلغ
عليه إلى أهلك).
وقال
عبيد الله ابن
إسحاق، عن وهب
عن جابر: اشتراه
النبي صلى
الله عليه
وسلم بوقية.وتابعه
زيد بن أسلم،
عن جابر. وقال
ابن جريج، عن
عطاء وغيره،
عن جابر:
(أخذته بأربعة
دنانير). وهذا
يكون وقية على
حساب
الدنانير
بعشرة دراهم،
ولم يبين
الثمن مغيرة،
عن الشعبي، عن
جابر. وابن
المنكدر وأبو
الزبير، عن
جابر.وقال
الأعمش، عن
سالم، عن
جابر: وقية
ذهب.وقال
أبو إسحاق، عن
سالم، عن
جابر: بمائتي
درهم.وقال
داود بن قيس،
عن عبيد الله
بن مقسم، عن جابر:
اشتراه بطريق
تبوك، أحسبه
قال: بأربع
أواق.وقال
أبو نضرة، عن
جابر: اشتراه
بعشرين
دينارا.وقول
الشعبي بوقية
أكثر
الاشتراط،
أكثر وأصح
عندي، قاله
أبو عبد الله.
[-2718-] Cabir r.a.'den nakledilmiştir: Cabir, devesinin
sırtında gidiyordu. Devesi iyice yorulmuştu. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem
ona rastladı ve eliyle vurdu. Deve (birden canlandı), öyle yürüyordu ki daha
önce hiç öyle yürümemişti. Sonra "Bunu bana bir ukkaya sat" buyurdu.
Ben de sattım ama eve kadar beni taşımasını şart koştum. Eve gelince deveyi ona
getirdim ve parasını verdi. Sonra yanından ayrıldım. Peşimden birini göndererek
"Ben deveni alacak değilim. Al deveni. Bu senin malındır" buyurdu.
Şu'be, Cabir'in "Allah Resulü Medine'ye kadar beni hayvanının
sırtında taşıdı" dediğini nakletmiştir.
İshak, Cabir'in "Medine'ye varıncaya kadar hayvanın sırtının
bana ait olması şartıyla sattım" dediğini nakletmiştir.
Ata, Hz. Nebi'in "(Bunu bana sat ama), Medine'ye kadar sırtı
sana aittir" (Medine'ye kadar binek olarak kullanabilirsin) buyurduğunu
nakletmiştir.
Muhammed İbn Münkedir, "Medine'ye kadar devenin sırtını şart
koştu" diye nakletmiştir.
Zeyd İbn Eslem, "Dönünceye kadar sırtı sana aittir" diye
nakletmiştir. Ebü'z-Zübeyr, "Medine'ye kadar sırtını sana veririz"
diye nakletmiştir. A'meş, "Üzerinde ailene kadar varırsın" diye
nakletmiştir.
Ebu Abdullah (Buhari), "Cabir'in şart koşmuş olduğu yolundaki
rivayetler daha çok ve bence daha sağlamdır" demiştir.
Hz. Nebi'in deveyi kaça satın aldığı konusunda da rivayetler
farklı farklıdır. Kimine göre bir okka (40 dirhem), kimine göre dört dinardır. Dört
dinar da dinarın on dirheme eşit olduğuna bakılırsa bir okka demektir. Bazı
raviler miktar belirtmemiştir. Bazı raviler "altın okka" demişlerdir.
Bazıları "iki yüz dirhem" demişlerdir. Davud İbn Kays Hz. Nebi'in bu
deveyi Tebük yolunda satın aldığını söylemiş ve "sanırım dört okkaya
almıştı" demiştir. Ebu Nadra "Yirmi dinara satın aldı" demiştir.
Ancak Şa'bi'nin "bir okkaya satın aldı" rivayet 'i en yaygın
rivayettir.
AÇIKLAMA: Buhari, konu
başlığını "satıcının şart koşması" diye belirlemiştir. Çünkü delili
kendine göre sağlamdır. Ancak bu, görüş ayrılığı bulunan konulardandır. Evde
oturmayı ve köleyi hizmetinde kullanmayı şart koşmak da buna benzer.
Fıkıh bilginlerinin çoğunluğu, bu durumda satışın geçersiz
olduğu görüşündedir. Çünkü bu şart, satım sözleşmesinin gereğine aykırıdır.
Evzai, İbn Şübrüme, Ahmed, İshak, Ebu Sevr ve bir grup fakih ise
"Satım sözleşmesi geçerlidir ve bu şart istisna gibi sayılır"
demişlerdir. Çünkü şart koşulan şeyin miktarı belli olunca "50 dirhem
hariç, 1000 dirheme" satmış gibi olur.
Malik, uzun süreli olan şartta değil ama, kısa süreli olanında
onlarla aynı görüşü paylaşmıştır. Ona göre kısa sürenin sınırının üç gün olduğu
söylenmiştir. Onların bu konudaki delili bu hadistir.
Buhari, sözünün sonunda da ifade ettiği gibi, bu hadiste
satıcının şart koşmuş olduğu rivayetini tercih etmiştir. Ancak bu, Berire
hakkındaki Aişe hadisine ters düşer. Çünkü o hadis, sözleşmenin gereğine aykırı
olan şartların geçersiz olduğunu ifade eder. Nitekim "Azat" bölümünün
sonunda genişçe açıklanmıştır.
-----------
Yukarıdaki rivayetlerin özetle ifade ettiği husus şudur:
Rivayetlerin bir kısmında şart koşan Cabir'in kendisidir. Yani bu şartla
satmayı kabul etmiştir. Bir kısmında ise şart koşan Hz. Nebidir. Yani Hz. Nebi,
devenin, Medine'ye varıncaya kadar Cabir'de kalması şartıyla satın almak
istemiştir. Kanımızca doğru olan, bu şartı Hz. Nebi'in koştuğudur. Çünkü Hz.
Nebi için hiçbir fedakarlıktan kaçınmayan sahabeden herhangi birinin O'na karşı
herhangi bir şart koşmuş olması mümkün gözükmemektedir. Onun en ufak işaretini
bile emir telakki eden sahabenin ona karşı şart koşmayı bir edepsizlik sayacağı
ve bundan kaçınacağı muhakkaktır.
Cabir'in rivayet ettiği sahih bir hadiste -ki bunu Sünen
müellifleri kitaplarına almışlardır ve isnadı sahihtir- istisnalı satış
yasaklanmıştır. Satım sözleşmesi ile şart koşmayı birleştirmenin yasaklandığına
dair nakledilen bilgi de vardır.
Buna şöyle cevap verilmiştir: Burada kastedilen, satım
sözleşmesinin maksadına ters düşen şartlardır. Bir evi, içinde oturmamak
şartıyla satmak, köleyi hizmetinde kullanmamak şartıyla satmak ve bir hayvanı
üzerine binmemek şartıyla satmak buna örnek verilebilir. Belirli bir süreyle
sınırlı, belirli bir şeyi şart koşmanın ise hiçbir sakıncası yoktur.
İstisnalı satış ın yasaklanmasına gelince, bunu yasaklayan
hadiste "ancak istisna edilen şey biliniyorsa o zaman durum değişir"
kaydı vardır. Buradan anlaşılıyor ki yasak bilinmeyen şeylerle ilgilidir.
Satım sözleşmesi ile şart koşmayı birleştirmeyi yasaklayan nakillere
gelince bu nakillerin isnadı sağlam değildir. Ayrıca bunlar yoruma
elverişlidir.
Kurtubi der ki: Hz. Nebi'in satın aldığı devenin fiyatı hakkında
öyle farklı ifadeler vardır ki bunları uzlaştırmanın hiçbir yolu yoktur.
Uzlaştırmaya çalışmak da anlamsız bir çabadır. Bu, sahih yoldan nakledilmemiş
ve sağlamca ezberlenmemiş olmaktan kaynaklanmıştır. Ayrıca bunun tespitinin
herhangi bir hükümle bağlantısı da yoktur. Bütün bu rivayetlerin özeti şudur
ki, Cabir deveyi Hz. Nebi'e aralarında konuştukları ve kimsenin de bilmediği
bir fiyattan satmış, ancak Hz. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem bunu fazlasıyla
ödemiştir. Bu miktarı net olarak bilmemek sakıncalı bir durum da değildir.
İsmaili şöyle demiştir: Ravilerin devenin fiyatının ne olduğu
konusunda ifadelerinin farklılığının bir zararı yoktur. Çünkü bu hadisin
naklinden gaye Hz. Nebi'in cömertliğini, tevazuunu, ashabına olan şefkatini,
duasının bereketini vb. hususları anlatmaktır.
Hadisten Çıkan Sonuçlar
1. Bu hadis, malını satışa sunan kişiyle pazarlık yapmanın caiz
olduğunu,
2. Sözleşme kesinleşmeden önce satışa konu olan malın fiyatında
indirim yapmanın caiz olduğunu,
3.Fiyatı önce müşterinin belirleyebileceğini,
4.Teslim almanın satım sözleşmesinde şart olmadığını,
5. Kendini temize çıkarmak ve övünmek için değil ama olayı
olduğu gibi anlatabilmek için kişinin yaptığı bir iyiliği anlatabileceğini
gösterir.
6. Yine bu hadis, devlet başkanının ve bir yolcu grubunun
büyüğünün arkadaşlarını soruşturması ve onların başına bir şey gelip
gelmediğini araştırması gerektiğini ve onlara gerek malla, gerek dua ile vb.
yollarla yardım etmesi gerektiğini,
7. Hz. Nebi'in mütevazı bir kişiliğe sahip olduğunu,
8. Hayvan, yürümeye mükellef olmamakla birlikte, yürümesi için
hayvana vurmanın caiz olduğunu gösterir. Ancak bu, hayvanın yorulma ve
yürüyecek durumda olmama dışında bir sebepten dolayı yürümediği düşünüldüğü
zaman olur.
9. Yine bu hadis, tabilerin başkana saygı göstermesi
gerektiğini,
10. Borcu ödemek için birinin vekil kılınabileceğini,
11. Parayı tartmanın müşterinin yükümlülüğü olduğunu,
12. Veresiye satış ın caiz olduğunu,
13. Bağışı teslim almadan önce geri çevirmenin caiz olduğunu
gösterir. Çünkü Cabir "Bu senin olsun" demiş ve Hz. Nebi "Hayır.
Sen bunu bana sat" buyurmuştur.
14. Yine bu hadis, hayvanları ve eşyaları mescidin avlusuna
sokmanın ve bereketi umulan şeyin saklanmasının caiz olduğunu gösterir. Çünkü
(Hz. Nebi Bilal'e "Cabir'e bir okka ver bir kı rat da fazla ver"
demişti de) Cabir "Artık bu fazlalık benden ayrılmaz" demişti.
15. Yine bu hadis müşterinin fiyatta artış yapabileceğini ve
parayı satıcının lehine ağırlaştırabileceğini gösterir. Ancak bu, mal sahibinin
(satıcının) rızası ile olur.
16. Yine bu hadis, Cabir'in değerli bir kişi olduğunu gösterir.
Çünkü deveye ihtiyacı olmasına rağmen kendi nasibini bırakmış ve Hz. Nebi'in
emrine uymuştur.
17. Yine bu hadis Hz. Nebi'in bir mucizesini gösterir. (Çünkü
deveye ufak bir dokunuşu ile o, daha önce hiç yürümediği kadar hızlı yürümeye
başlamıştır.)
18. Yine bu hadis, bir şeyi önceki sahibine ait kılmanın caiz
olduğunu gösterir. (Çünkü Nebi s.a.v. Cabir'e "Deveni al" buyurarak
deveyi ona ait kılmıştır.
Tamamlayıcı bir not: Cabir'in devesinin, Hz. Nebi'in bereketiyle
güzel bir sonu oldu. İbn Asakir'in Tarih u Medineti Dımaşk'ta şu bilgiye
rastladım:
Cabir Şöyle demiş: Deve Hz. Nebi, Ebu Bekir ve Ömer dönemlerinde
bende kaldı. Sonra güçten düştü. Onu alıp Ömer'in yanına geldim. Ömer devenin
hikayesini hatırladı ve "Ben bunu sadaka develeri içine koyayım da en iyi
otlaklarda otlasın" dedi. Deve ölünceye kadar orada kaldı.
باب:
الشروط في
المعاملة.
5. İŞ ORTAKLIĞINDA ŞART KOŞMAK
حدثنا
أبو اليمان:
أخبرنا شعيب:
حدثنا أبو الزناد،
عن الأعرج، عن
أبي هريرة رضي
الله عنه قال: قالت
الأنصار
للنبي صلى
الله عليه
وسلم: اقسم بيننا
وبين إخواننا
النخيل، قال:
(لا). فقال: (تكفوننا
المؤونة
ونشرككم في
الثمرة).
قالوا: سمعنا
وأطعنا.
[-2719-] Ebu Hureyre r.a.'den nakledilmiştir: Medineli Müslümanlar Nebi
Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e "Atları bizimle kardeşlerimiz arasında
paylaştırsan" dediler. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem: "Olmaz"
buyurdu. Bunun üzerine onlar muhacirler "Siz çalışmada bize yardım
edersiniz. Biz de üründe sizi ortak kılarız" dediler. Muhacirler onların
bu teklifini kabul ederek "İşittik ve itaat ettik" dediler.
حدثنا
موسى: حدثنا
جويرية بن
أسماء، عن
نافع، عن عبد
الله ابن عمر
رضي الله عنه
قال: أعطى
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم خيبر
اليهرد، أن
يعملوها
ويزرعوها،
ولهم شطر ما
يخرج منها.
[-2720-] Abdullah b. Ömer r.a.'den nakledilmiştir: Allah Resulü Sallallahu
Aleyhi ve Sellem Hayber'deki tarlaları, çalışarak ekip dikmeleri ve çıkan
ürünün yarısını almalarını şart koşarak Yahudilerin elinde bıraktı.