EK SAYFA – 1155-2
باب: من
أمر بإنجاز
الوعد.
28. VERİLEN SÖZÜN YERİNE GETİRİLMESİNİN EMREDİLMESİ
وفعله الحسن.
وذكر إسماعيل:
{إنه كان صادق
الوعد} /مريم: 54/.
وقضى ابن
الأشوع
بالوعد، وذكر
ذلك عن سمرة
بن جندب. وقال
المسور ابن
مخرمة: سمعت
النبي صلى
الله عليه
وسلم، وذكر
صهرا له، قال:
(وعدني فوفى
لي).قال
أبو عبد الله:
ورأيت إسحاق
بن إبراهيم
يحتج بحديث
ابن أشوع.
Hasen (-i BasrI) bunu yapmıştır (yani sözün yerine getirilmesini
emretmiştir). Allah Teala "Kitapta İsmail'i de an. O, sözünde
dururdu" [Meryem. 54] buyurmuştur. İbnü'l-Eşva', sözün yerine
getirilmesine hükmetmiştir. Semura b. Cündeb'in de böyle yaptığı
nakledilmiştir. Misver b. Mahreme Hz. Nebi'in, bir yakını için "Bana söz
vermişti. Sözünü yerine getirdi" buyurduğunu nakletmiştir. Ebu Abdullah (Buhari) şöyle der: Ben İshak b.
İbrahim'in, İbn Eşva' hadisini bu konuda delil getirdiğini gördüm.
حدثنا
إبراهيم بن
حمزة: حدثنا
إبراهيم بن
سعد، عن صالح،
عن ابن شهاب،
عن عبيد الله
بن عبد الله:
أن عبد الله
بن عباس رضي
الله عنهما
أخبره قال: أخبرني
أبو سفيان: أن
هرقل قال له:
سألتك ماذا يأمركم؟
فزعمت: أنه
أمركم
بالصلاة،
والصدق، والعفاف،
والوفاء
بالعهد،
وأداء
الأمانة، قال:
وهذه صفة نبي.
[-2681-] Ubeydullah b. Abdullah, Abdullah b. Abbas'ın kendisine şöyle haber
verdiğini nakletmiştir: Bana Ebu Süfyan, Herakleios'un kendisine "Sana
onun neyi emrettiğini sordum. Sen namaz kılmayı, doğru sözlü olmayı, iffetli
olmayı, sözünde durmayı ve emaneti korumayı emreder, dedin. Bu Nebilere ait bir
niteliktir" dediğini haber verdi.
حدثنا
قتيبة بن
سعيد: حدثنا
إسماعيل بن
جعفر، عن أبي
سهيل نافع بن
مالك ابن أبي
عامر، عن
أبيه، عن أبي
هريرة رضي
الله عنه: أن
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم قال: (آية
المنافق ثلاث:
إذا حدث كذب،
وإذا اؤتمن
خان، وإذا وعد
أخلف).
[-2682-] Ebu Hureyre r.a.'den rivayet edilmiştir: Allah Resulü Sallallahu
Aleyhi ve Sellem "Münafığın emaresi üçtür: Söylediğinde yalan söyler,
kendisine güvenildiğinde güveni boşa çıkarır ve söz verdiğinde sözünü
tutmaz" buyurmuştur.
حدثنا
إبراهيم بن
موسى: أخبرنا
هشام، عن ابن
جريج قال:
أخبرني عمرو
بن دينار، عن
محمد بن علي،
عن جابر بن
عبد الله رضي
الله عنهم قال:
لما
مات النبي صلى
الله عليه
وسلم جاء أبا
بكر مال من
قبل العلاء بن
الحضرمي،
فقال أبو بكر: من
كان له على
النبي صلى
الله عليه
وسلم دين، أو
كانت له قبله
عدة، فليأتنا.
قال جابر:
وعدني رسول الله
صلى الله عليه
وسلم أن
يعطيني هكذا
وهكذا وهكذا،
فبسط يديه
ثلاث مرات،
قال جابر: فعد
في يدي
خمسمائة، ثم
خمسمائة، ثم
خمسمائة.
[-2683-] Cabir b. Abdullah r.a.'dan rivayet edilmiştir:
Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem vefat edince Ebu Bekir r.a.'e Ala
b. Hadram! tarafından bir mal geldi. Ebu Bekir, "Her kimin Hz. Nebi'de bir
alacağı var idiyse veya onun tarafından verilmiş bir sözü var idiyse yanımıza
gelsin" dedi.
Cabir şöyle devam ediyor: Ben "Allah Resulü Sallallahu Aleyhi
ve Sellem bana -ellerini üç kez açarak- şu kadar, şu kadar ve şu kadar vermeye
söz vermişti" dedim. Bunun üzerine Ebu Bekir benim elime beş yüz, sonra
beş yüz, sonra beş yüz saydı."
حدثنا
محمد بن عبد
الرحيم:
أخبرنا سعيد
بن سليمان:
حدثنا مروان
بن شجاع، عن
سالم الأفطس،
عن سعيد بن
جبير قال: سألني
يهودي من أهل
الحيرة: أي
الأجلين قضى
موسى؟ قلت: لا
أدري، حتى
أقدم على حبر
العرب فأسأله،
فقدمت فسألت
ابن عباس،
فقال: قضى
أكثرهما
وأطيبهما، إن
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم إذا قال
فعل.
[-2684-] Said b. Cübeyr r.a.'den rivayet edilmiştir: Hire Yahudilerinden
biri bana "Musa, iki süreden hangisine hükmetmişti?" diye sormuştu.
Ben "Bilmiyorum. Ama Arab'ın büyük alimine (İbn Abbas'a) gideyim de bir
sorayım" dedim. İbn Abbas'ın yanına varıp sordum. Şu cevabı verdi:
"O, daha uzun ve daha güzel olan süreye hükmetmiştir. Çünkü Allah Resulü
Sallallahu Aleyhi ve Sellem bir söz söylediğinde onu mutlaka yapardı."
AÇIKLAMA: Bu konunun şahitlik
konularıyla ilgisi şudur: Kişinin söz vermesi kendi aleyhine şahitlik etmesi
gibidir. Kirmani böyle söylemiştir.
Mühelleb ise şöyle der: Sözün yerine getirilmesi, bütün
alimlerce emredilmiş ve teşvik edilmiş olmakla birlikte farz değildir. Çünkü
alimler, kendisine bir mal verileceği sözü alan kişinin söz verilen bu mal ile
borçluları ile mudarebe (sermaye-emek ortaklığı) yapmasının caiz olmadığı
konusunda görüş birliği etmişlerdir.
Ancak bu konuda görüş birliği (icma) edildiğine dair nakil doğru
değildir.
Çünkü görüş ayrılığı meşhurdur. Fakat sözün bağlayıcılığı
görüşünü savunan az fakih vardır.
İbn Abdilber ve İbnü'I-Arabi şöyle demişlerdir: Evet, Ömer b.
Abdülaziz vaadin bağlayıcı olduğunu söylemiştir. Bazı Malikilerden, söz bir
sebeb e bağlandığında yerine getirilmesi gerekir, sebebe bağlı değilse
gerekmez, dedikleri nakledilmiştir. Örneğin bir kimse diğerine "Evlen,
sana şunu vereyim" dese, o da bu söze güvenerek evlense söz verenin sözünü
yerine getirmesi gerekir. Bazı alimler bu konudaki tartışmayı, bağışa teslim
almakla mı yoksa, teslim almadan önce mi sahip olunduğu tartışmasina
dayandırmışlardır.