باب: كيف
يقبض العبد
والمتاع.
18. KÖLE VE EŞYA NASIL TESLİM ALINIR?
وقال ابن عمر:
كنت على بكر
صعب، فاشتراه
النبي صلى
الله عليه
وسلم، وقال:
(هو لك يا عبد
الله).
İbn Ömer "Ben henüz serkeş (eğitilmemiş) küçük bir deve
üzerindeydim. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem onu satın alarak "Abdullah'
Bu senindir" buyurdu.
حدثنا
قتيبة بن
سعيد: حدثنا
الليث، عن ابن
مليكة، عن
المسور ابن
مخرمة رضي
الله عنهما
قال: قسم
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم أقبية،
ولم يعط مخرمة
منها شيئا،
فقال مخرمة:
يا بني انطلق
بنا إلى رسول
الله صلى الله
عليه وسلم، فانطلقت
معه، فقال:
ادخل فادعه
لي، قال:
فدعوته له
فخرج إليه
وعليه قباء
منها، فقال:
(خبأنا هذا لك).
قال: فنظر
إليه، فقال:
(رضي مخرمة).
[-2599-] Misver b. Mahreme r.a.'den rivayet edilmiştir: Allah Resulü
Sallallahu Aleyhi ve Sellem birkaç kaftan dağıtmıştı ama Mahreme'ye bir şey
vermemişti. Mahreme "Oğlum! Hadi Allah Resulü'nün yanına gidelim"
dedi. Birlikte gittik. "İçeri gir de, Hz. Nebi'e dışarı çıkmasını arz
et" dedi. Ben de Hz. Nebi'i babamın yanına çağırdım. Nebi Sallallahu
Aleyhi ve Sellem üzerinde bir kaftanla dışarı çıkarak: "Bunu senin için
sakladık" buyurdu. Mahreme kaftana baktı. Bunun üzerine Nebi Sallallahu
Aleyhi ve Sellem "Mahreme memnun oldu mu?" buyurdu.
Tekrar: 2657, 3127, 5800, 5862, 6132
AÇIKLAMA: İbn Battal şöyle
demiştir: Alimlere göre teslim almanın şekli şudur: Hibe eden hediyesini hibe
edilen kişiye teslim eder, o da alır.
Devamla "Ancak alimler hibe edilen kişinin hediyeyi teslim
almasının hibenin geçerlilik şartı olup olmadığı konusunda görüş ayrılığına
düşmüşlerdir" diyerek görüşleri nakletmiştir. Naklettiği bu görüşlerin
özeti şudur: Alimlerin çoğunluğuna göre, teslim alma gerçekleşmeden hibe tamam
olmaz.
باب: إذا
وهب هبة
فقبضها الآخر
ولم يقل قبلت.
19. BİR KİMSE BİR ŞEYİ HİBE ETSE VE HİBE ETTİĞİ KİŞİ "KABUL
ETTİM" DEMEDEN ALSA (HÜKÜM NE OLUR?)
حدثنا
محمد بن
محبوب: حدثنا
عبد الواحد:
حدثنا معمر،
عن الزهري، عن
حميد بن عبد
الرحمن، عن أبي
هريرة رضي
الله عنه قال: جاء
رجل إلى رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
فقال: هلكت،
فقال: (وما ذاك).
قال: وقعت
بأهلي في
رمضان، قال:
(تجد رقبة). قال:
لا، قال: (فهل
تستطيع أن
تصوم شهرين
متتابعين).
قال: لا، قال:
(فتستطيع أن
تطعم ستين
مسكينا). قال:
لا، قال: فجاء
رجل من
الأنصار
بعرق، والعرق
المكتل فيه
تمر، فقال: (اذهب
بهذا فتصدق
به). قال: على
أحوج منا يا
رسول الله،
والذي بعثك
بالحق ما بين
لابتيها أهل
بيت أحوج منا،
قال: (اذهب
فأطعمه أهلك).
[-2600-] Ebu Hureyre r.a.'den rivayet edilmiştir: Birisi Allah Resulü
Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e gelerek: "Ben mahvoldum" dedi.Nebi
Sallallahu Aleyhi ve Sellem: "Hayırdır! Nevardı?" buyurdu.
"Ramazan ayında eşimle cinsel ilişkiye girdim" dedi. Nebi (Sallallahu
aleyhi ve Sellem): "Azad edebileceğin bir kölen var mı?" diye sordu.
Adam "Hayır" dedi. "İki ay aralıksız oruç tutabilir misin?"
diye sordu. Adam "Hayır" dedi. "Peki altmışfakiri doyurabilir
misin?" diye sordu.
Adam "Hayır" dedi. Bu sırada ensardan biri bir sepet
hurma getirdi. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem "Bari bunu al götür birine
sadaka ver" buyurdu. Adam: "Bizden daha muhtaç birine mi, Ey Allah'ın
Resulü! Seni Hak Nebi olarak gönderene yemin ederim ki, şu Medine'de bizden
daha fakir bir aile yoktur" buyurdu. Bunun üzerine Hz. Nebi (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) "Bari bunu götür de ailene yedir" buyurdu.
AÇIKLAMA: Bir kimse birine
bir şeyi hibe etse, o da "kabul ettim" demeden alsa caiz olur. İbn
Battal bunun gerekli olmadığında ve hibeyi teslim almanın kabul etmek anlamına
geldiği konusunda alimlerin görüş birliği olduğunu nakletmiş, ancak Şafiilerin
görüşünü unutmuştur.
Çünkü Şafiiler, hediyede değil, ama hibe de kabul etmeyi şart
koşarlar. Ancak hibe üstü kapalı (zımnl) ise, mesela biri diğerine "köleni
benim adıma azat et" dese, o da azat etse bu köle hibe olarak o kişinin
mülkiyetine girer ve sonra az at olur. Burada kabul etme şartı aranmaz.
Maverdi ise İbn Battal'ın bu genel ifadesinin tam aksine şöyle
demiştir: Hasen-i Basri "Azat gibi, hibede de kabul etme şartı
aranmaz" demiştir. Ancak bu, Hasen-i Basri'nin alimlerin genelinin
görüşüne aykırı olan şaz görüşlerindendir. Buna rağmen Hasen-i Basrı'nin bu
sözüyle hediyeyi kastetmiş olması da mümkündür.
Sonra Maverdi konuyla ilgili yukarıda zikredilen Ebu Hureyre
hadisini nakletmektedir. Bu hadis Oruç Bölümü'nde ayrıntılı olarak
açıklanmıştı.
Hadisin burada zikredilmesinin sebebi şudur: Hz. Nebi (s.a.v.)
ona hurmayı vermiş, o da "kabul ettim" demeden almıştır. Sonra Hz.
Nebi (s.a.v.) "Bunu götür ve ailene yedir" buyurmuştur.
Kabul etmeyi şart koşanlar bu delile şöyle cevap verebilirler:
Bu, kişiye özel bir olaydır. Dolayısıyla genel hükümler için delilolamaz.
Ayrıca hadiste onun "kabul ettim" dediğine veya demediğine
değinilmemiştir.
İsmail! buna karşı çıkarak "Bu hadiste bunun hibe olduğuna
dair bir ifade yoktur. Sadakadan olması ihtimali vardır. Bu durumda Hz. Nebi
hibe etmiş değil, sadakadan ona bir pay vermiş olur."
Oruç Bölümü'nde bunun sadaka mallarından olduğu belirtilmişti.
Görüldüğü kadarıyla Buhari bu konuda sadaka ile hibe arasında fark olmadığı
görüşünü benimsemektedir.
باب: إذا
وهب دينا على
رجل.
20. ALACAĞINI BAĞIŞLAMAK
قال شعبة عن
الحكم: هو
جائز. ووهب
الحسن بن علي عليهما
السلام لرجل
دينه. وقال
النبي صلى الله
عليه وسلم: (من
كان له عليه
حق فليعطه أو
ليتحلله منه).
فقال جابر:
قتل أبي وعليه
دين، فسأل النبي
صلى الله عليه
وسلم غرماءه
أن يقبلوا ثمر
حائطي
ويحللوا أبي.
Şu'be, Hakem'den bunun caiz olduğunu nakletmiştir. Hz. Ali'nin
oğlu Hasan r.a. alacağını bağışlamıştı.
Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem "Her kimin ödeyeceği bir hak varsa
ya ödesin, ya da helallik istesin" buyurmuştur. Cabir "Babam borcu
varken öldürüldü. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem onun alacaklılarından
bahçemdeki ürünü almalarını veya babama haklarını helal etmelerini istedi"
demiştir.
حدثنا
عبدان: أخبرنا
عبد الله:
أخبرنا يونس.
قال الليث:
حدثني يونس،
عن ابن شهاب
قال: حدثني
ابن كعب بن
مالك: أن جابر
بن عبد الله
رضي الله
عنهما أخبره:
أن
أباه قتل يوم
أحد شهيدا،
فاشتد
الغرماء في حقوقهم،
فأتيت رسول
الله صلى الله
عليه وسلم فكلمته،
فسألهم أن
يقبلوا ثمر
حائطي ويحللوا
أبي فأبوا،
فلم يعطهم
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم حائطي
ولم يكسره
لهم، ولكن
قال: (سأغدو
عليك). فغدا
علينا حين
أصبح، فطاف في
النخل ودعا في
ثمره بالبركة،
فجددتها
فقضيتهم
حقوقهم، وبقي
لنا من ثمرها
بقية، ثم جئت
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم وهو جالس
فأخبرته
بذلك، فقال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم لعمر:
(اسمع - وهو
جالس - ياعمر).
فقال: ألا
يكون؟ قد
علمنا أنك
رسول الله،
والله إنك
لرسول الله.
[-2601-] Cabir b. Abdullah r.a.'dan rivayet edilmiştir: Babam Uhud
savaşında şehit edilmişti. Alacaklılar alacaklarını almak için kapıma
dayandılar. Bunun üzerine Allah Resulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e giderek
durumu arzettim. Hz. Nebi onlardan bahçemdeki ürünümü almalarını ve haklarını
helal etmelerini istedi. Ama alacaklarını almak konusunda direttiler. Bunun
üzerine Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onlara bir şey vermedi ve bahçemden
hiçbir ürünü kesmedi. Fakat bana: "Yarın senin yanına geleceğim
inşallah" buyurdu. Ertesi sabah evimize geldi. Hurmalıkta dolaştı ve
ürünün artması için dua buyurdu. Bunun üzerine ben ürünü topladım. Bu üründen
herkesin alacağını ödediğim gibi, bize de bir miktar ürün kaldı. Sonra Hz.
Nebi'in huzuruna gittim, oturuyordu. Durumu ona bildirdim. Bunun üzerine Allah
Resulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem Ömer'e "Ömer! Bunu duy!" buyurdu.
Ömer de: "Biz senin Allah'ın Resulü olduğunu zaten bilmiyor muyduk? Allah'a
yemin ederim ki sen Allah'ın Resulüsün" dedi.
AÇIKLAMA: Bir kişi alacağını
bağışlarsa bu bağış geçerli olur. Borçlu bunu teslim almasa ve onun adına biri
teslim almasa bile hüküm böyledir.
İbn Battal şöyle demiştir: Borçlu borcunun silinmesini kabul
ediyorsa, alacaklının onun borcunu silmesinin (ibra) geçerli olduğu konusunda
görüş birliği vardır. Ancak kişinin alacağını başka birine bağışlaması
konusunda görüş ayrılığı vardır. Hibede teslim almayı şart koşanlar bunu
geçerli kabul etmemişlerdir. Şart koşmayanlar ise geçerli kabul etmişlerdir.
Fakat İmam Malik kişinin alacağını hibe ettiği kişiye alacak
senedini teslim etmesini ve şahit tutmasını veya alacak senedi yoksa şahit
tutmasını ve bunu duyurmasını şart koşmuştur.
باب: هبة
الواحد للجماعة.
21. BİR KİŞİNİN BİR TOPLULUĞA BAĞIŞTA BULUNMASI
وقالت أسماء
للقاسم بن
محمد وابن أبي
عتيق: ورثت عن
أختي عائشة
بالغابة، وقد
أعطاني به معاوية
مائة ألف، فهو
لكما.
Esma, Kasım b. Muhammed'e ve İbn Ebı Atik'e şöyle demiştir:
"Kız kardeşim Aişe'nin ormanı bana miras kalmıştı. Muaviye bu ormana
karşılık bana yüz bin (dirhem veya dinar) verdi ve "Bu para sizindir"
(dedi)."
حدثنا
يحيى بن قزعة:
حدثنا مالك،
عن أبي حازم،
عن سهل بن سعد
رضي الله عنه: أن
النبي صلى
الله عليه
وسلم أتي
بشراب فشرب، وعن
يمينه غلام،
وعن يساره
الأشياخ،
فقال للغلام:
(إن أذنت لي أعطيت
هؤلاء). فقال:
ما كنت لأوثر
بنصيبي منك يا
رسول الله
أحدا، فتله في
يده).
[-2602-] Sehl b. Sa'd r.a.'dan rivayet edilmiştir: Nebi Sallallahu Aleyhi
ve Sellem'e bir içecek getirildi ve onu içti. Sağında bir delikanlı, solunda da
yaşlı başlı kimseler vardı. Delikanlıya: "Müsaade edersen önce yaşlılara
vereyim" buyurdu. Delikanlı "Ey Allah'ın Resulü! Ben senden gelecek
nasibimin kimseye gitmesini istemem" deyince Hz. Nebi içeceği çocuğun eline
verdi.
AÇIKLAMA: Bir kişinin bir
topluluğa bağışta bulunması, bağışlanan mal şayi' yani çok hisseli olsa bile
caiz olur.
İbn Battal şöyle demiştir: Buhari'nin bu hadisi zikretmekten amacı,
şayi' hisseli malı bağışlamanın caiz olduğunu açıklamaktır. Alimlerin genelinin
görüşü budur. Ancak Ebu Hanife bunu kabul etmez. (İbn Battal'ın ifadesi
böyledir.)
Ancak onun bu ifadesi eleştirilerek şöyle denilmiştir: Ebu
Hanife'nin görüşü kayıtsız olarak böyle değildir. Ebu Hanife şayi' hisseli
malların bağışlanması konusunda paylaştırılabilir olanlarla
paylaştırılamayanları birbirinden ayırmıştır. Bu konuda sözleşme zamanı değil,
bağışlanan malı teslim alma zamanı dikkate alınır.
Hz. Aişe vefat edince kız kardeşleri Esma ve Ümmü Gülsüm ile
erkek kardeşi Abdurrahman'ın oğulları ona mirasçı oldular. Erkek kardeşi
Muhammed'in oğulları ise mirasçı olmadılar. Çünkü Muhammed, Hz. Aişe ile
ana-baba bir kardeş değildi. Herhalde Esma, böyle yaparak Kasım'ın gönlünü hoş
tutmak istemiş ve bu sebeple Abdullah'ı da onunla birlikte mirasçı kılmıştır.
Çünkü Abdullah, babası hayatta olduğu için mirasçı değildi.
Buhari, Sehl b. Said hadisini "su içmeye sağdan
başlanacağı" konusunda da zikretmiştir. Bu hadis, Mezalim (Haksızlıklar)
bölümünde geçmişti. Bu konu Eşribe (İçecekler) bölümünde ayrıntılı olarak ele
alınacaktır.
İbn Battal şöyle demiştir: Hz. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem
gençten, sırasını yaşlılara bağışlamasını istemişti. Gencin sırası (su içme payı)
ayrılamayan şayi' hisseli bir paydı. Bu itibarla bu hadis, şayi' hisseli malı
bağışlamanın caiz olduğunu gösterir.
Allah daha iyi bilir.
باب:
الهبة
المقبوضة
وغير
المقبوضة،
والمقسومة
وغير
المقسومة.
22. TESLİM ALINAN VE ALINMAYAN; PAYLAŞTIRILABİLEN VE
PAYLAŞTIRILAMAY AN HİBE
وقد وهب
النبي صلى
الله عليه
وسلم وأصحابه
لهوازن ما
غنموا منهم
وهو غير مقسوم.
Hz. Nebi ve ashabı, elde ettikleri ganimeti, henüz
paylaştırılmadan Hevazin halkına. hibe etmişlerdi.
وقال
ثابت بن محمد:
حدثنا مسعر،
عن محارب، عن
جابر رضي الله
عنه: أتيت
النبي صلى
الله عليه
وسلم في
المسجد،
فقضاني
وزادني.
[-2603-] Cabir r.a.'den rivayet edilmiştir: Mescidde iken Hz. Nebi'in
yanına gelmiştim. Bana alacağımı fazlasıyla ödedi.
حدثنا
محمد بن بشار:
حدثنا غندر:
حدثنا شعبة، عن
محارب، سمعت
جابر بن عبد
الله رضي الله
عنهما يقول: بعت
من النبي صلى
الله عليه
وسلم بعيرا في
سفر، فلما
أتينا
المدينة قال:
(ائت المسجد
فصل ركعتين).
فوزن، قال
شعبة: أراه:
فوزن لي
فأرجح، فما
زال معي منها
شيئا حتى
أصابها أهل
الشأم يوم
الحرة.
[-2604-] Cabir r.a.'den rivayet edilmiştir: Bir yolculukta Hz. Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e bir deve satmıştım. Medine'ye vardığımızda Hz.
Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem bana "Mescide gir de iki rekat namaz
kıl" buyurdu ve o sırada tarttı.
Şu'be şöyle demiştir: "Benim için tarttı ve ağdırdı. O
dirhemler, Şam halkı Hane savaşında onları elde edinceye kadar bende
kaldı."
حدثنا
قتيبة، عن
مالك، عن أبي
حازم، عن سهل
بن سعد رضي
الله عنه: أن
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم أتي
بشراب، وعن
يمينه غلام،
وعن يساره
أشياخ، فقال للغلام:
(أتأذن لي أن
أعطي هؤلاء).
فقال الغلام: لا
والله، لا
أوثر بنصيبي
منك أحدا،
فتله في يده.
[-2605-] Sehl b. Sa'd'dan rivayet edilmiştir: Allah Resulü Sallallahu
Aleyhi ve Sellem'e bir içecek getirilmişti. Sağında bir genç, solunda birkaç
yaşlı oturuyordu. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem gence: "İçeceği önce
bunlara vermeme izin verir misin?" buyurdu. Genç "Vallahi, hayır.
Senden gelen nasibimi kimseyle değişmem" deyince Hz. Nebi içeceği çocuğun
eline verdi.
حدثنا
عبد الله بن
عثمان بن جبلة
قال: أخبرني
أبي، عن شعبة،
عن سلمة قال:
سمعت أبا
سلمة، عن أبي
هريرة رضي
الله عنه قال: كان
لرجل على رسول
الله صلى الله
عليه وسلم دين،
فهم به
أصحابه، فقال:
(دعوه، فإن
لصاحب الحق
مقالا). وقال:
(اشتروا له
سنا فأعطوه
إياه). فقالوا:
إنا لا نجد
سنا إلا سنا
هي أفضل من
سنه، قال:
(فاشتروها،
فأعطوها
إياه، فإن من
خيركم أحسنكم
قضاء).
[-2606-] Ebu Hureyre r.a.'den rivayet edilmiştir: Birinin Allah Resulü
Sallallahu Aleyhi ve Sellem'de bir (deve) alacağı vardı. (Gelip alacağını kaba
bir üslupla istedi). Bunun üzerine sahabe onu dövmeye yeltendi. Nebi Sallallahu
Aleyhi ve Sellem: "Onu bırakın. Alacaklının söz söyleme hakkı vardır.
(Alacağı ile yaşıt) bir deve satın alıp ona verin" buyurdu. Sahabe
"Ancak onun devesinden daha yaşlı (ve dolayısıyla değerli) deve bulabiliyoruz"
dediler. Hz. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Tamam onu satın alıp ona
verin. Çünkü sizin en hayırlınız borcunu fazlasıyla ve en güzel şekilde
ödeyeninizdir" buyurdu.
AÇIKLAMA: Teslim alınan
bağışın hükmü daha önce geçmişti. Teslim alınmayan bağıştan burada kastedilen,
gerçek teslim almadır. Gerçek yerini tutan (takdirl/varsayılan) teslim alma ise
kesinlikle şarttır. Bununla birlikte bazı alimler "Bağışta gerçek teslim
almanın bulunması şarttır, varsayılan teslim alma yeterli değildir. Alışverişte
ise hüküm böyle değildir" demişlerdir. Şafiilere ait görüşlerden biri de
budur.
Paylaştırılabilen bağışın hükmü açıktır. Bu konu başlığında asıl
kastedilen, paylaştırılması mümkün olmayan bağış olup, bu, şayi' hisseli malın
bağışlanmasıdır. Alimlerin geneli, kişinin şayi' hisseli bir malı
paylaştırılsın veya paylaştınlmasın, ortağına veya yabancı birine
bağışlamasının geçerli olduğu görüşündedir. Ebu Hanife'den ise paylaştırılması
mümkün olan bir malın şayi' hisseli olarak ne ortağa, ne de yabancı birine bağışlanmasının
caiz olmadığı görüşü nakledilmiştir.
باب: إذا
وهب جماعة
لقوم.
23. TOPLULUĞUN TOPLULUĞA BAĞIŞTA BULUNMASl
حدثنا
يحيى بن بكير:
حدثنا الليث،
عن عقيل، عن
ابن شهاب، عن
عروة: أن
مروان بن
الحكم والمسور
بن مخرمة
أخبراه: أن
النبي صلى
الله عليه
وسلم قال، حين
جاءه وفد
هوازن
مسلمين،
فسألوه أن يرد
إليهم
أموالهم
وسبيهم، فقال
لهم: (معي من ترون،
وأحب الحديث
إلي أصدقه،
فاختاروا
إحدى الطائفتين:
إما السبي
وإما المال،
وقد كنت استأنيت).
وكان النبي
صلى الله عليه
وسلم انتظرهم
بضع عشرة ليلة،
حين قفل من
الطائف، فلما
تبين لهم أن
النبي صلى
الله عليه
وسلم غير راد
إليهم إلا
إحدى
الطائفتين،
قالوا: فإنا
نختار سبينا،
فقام في
المسلمين،
فأثنى على
الله بما هو
أهله، ثم قال:
(أما بعد، فإن
إخوانكم هؤلاء
جاؤونا
تائبين، وإني
رأيت أن أرد
إليهم سبيهم،
فمن أحب منكم
أن يطيب ذلك
فليفعل، ومن
أحب أن يكون
على حظه حتى
نعطيه إياه من
أول ما يفئ
الله علينا
فليفعل). فقال
الناس: طيبنا
يا رسول الله
لهم، فقال
لهم: (إنا لا
ندري من أذن
منكم فيه ممن
لم يأذن،
فارجعوا حتى
يرفع إلينا
عرفاؤكم
أمركم). فرجع
الناس،
فكلمهم عرفاؤهم،
ثم رجعوا إلى
النبي صلى
الله عليه
وسلم فأخبروه:
أنهم طيبوا
وأذنوا. وهذا الذي
بلغنا من سبي
هوازن. هذا
آخر قول
الزهري، يعني:
فهذا الذي
بلغنا.
[-2607 - 2608-] Urve'den rivayet edilmiştir: Ona Mervan b. Hakem ve Misver b.
Mahreme haber vermişlerdir: Hevazin halkı Müslüman olup Hz. Nebi'e gelerek
mallarını ve esirlerini kendilerine geri vermesini isteyince Nebi Sallallahu
Aleyhi ve Sellem: "Benim yanımda gördüğünüz kimseler vardır. Ben sözün en
doğrusunu severim. Bu iki gruptan birini seçin: ya esirler, ya mallar. Ben
zaten sizi bekliyordum" buyurdu. -Hz. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem
Taif seferinden dönüşünde onları on gece kadar beklemişti.- Hevazinliler:
"Biz esirlerimizi seçiyoruz" dediler. Bunun üzerine Hz. Nebi
Sallallahu Aleyhi ve Sellem Müslümanların arasında doğrularak Allah'a layık
olduğu biçimde sena etti. Sonra şöyle buyurdu: "Kardeşleriniz tövbe edip
bize gelmişler. Ben esirlerini kendilerine geri vermeyi uygun görüyorum. Bunu
gönül hoşluğu ile yapacak olanlar yapsınlar. Her kim de payını almak isterse
ona Allah'ın bize ganimet olarak vereceği ilk mallardan hakkını verelim"
buyurdu.
Ashab: "Ey Allah'ın Resulü! Biz gönül hoşluğu ile teklifini
kabul ediyoruz" dediler. Bunun üzerine Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem:
"Biz içinizden kimlerin izin verdiğini, kimlerin vermediğini bilemeyiz.
Varın gidin de kararınızı bize sözcüleriniz bildirsin" buyurdu.
Sonra Hz. Nebi'in yanına geri geldiler ve gönül hoşluğu ile
esirlerin serbest bırakılmasına izin verdiklerini haber verdiler. Hevazin esirleri
hakkında bize ulaşan bilgi budur. Bu (yani Hevazin esirleri hakkında bize
ulaşan bilgi budur) sözü, Zührı'nin söylediği son sözdür.