باب: هل
يقرع في
القسمة
والاستهام
فيه.
6. PAYLAŞMADA KURA ÇEKİLİR Mİ?
حدثنا
أبو نعيم:
حدثنا زكرياء
قال: سمعت
عامرا يقول:
سمعت النعمان
بن بشير رضي
الله عنهما،
عن
النبي صلى
الله عليه
وسلم قال: (مثل
القائم على
حدود الله
والواقع
فيها، كمثل
قوم استهموا
على سفينة، فأصاب
بعضهم أعلاها
وبعضهم
أسفلها، فكان
الذين في
أسفلها إذا
استقوا من
الماء مروا
على من فوقهم،
فقالوا: لو
أنا خرقنا في
نصيبنا خرقا،
ولم نؤذ من
فوقنا، فإن
يتركوهم وما
أرادوا هلكوا
جميعا، وإن
أخذوا على
أيديهم نجوا
ونجوا جميعا).
[-2493-] Nu'man İbn Beşir r.a.'den r.a. rivayet edilmiştir: Nebi Sallallahu
Aleyhi ve Sellem:
"Allah'ın sınırlarını gözetenlerle çiğneyenler (yüzmekte
olan) bir geminin parçalarını kura ile aralarında pay eden ve kura'da bir
bölümüne geminin üst kısmı, diğer bölümüne de geminin alt kısmı düşen kişilere
benzerler. Geminin altındakiler su alacakları zaman yukarıdakilere
uğrarlar" buyurdu.
"Biz kendi payımıza düşen kısmı delsek ve yukarıdakilere
hiçbir sıkıntı vermesek olmaz mı?" diye sordular. Hz. Nebi
"Üsttekiler alttakilerin böyle yapmasına ses çıkarmazlarsa gemidekilerin
hepsi ölür. Onların ellerini tutar (ve böyle yapmalarına engel olurlarsa)
kendileri de, onlar da kurtulur" buyurdu.
Tekrar: 2686
Not: Bu hadis ile ilgili
hükümler Şahitlikler bölümünün sonunda 2686 nolu hadis te açıklanacak
inşaallah.
باب:
شركة اليتيم
وأهل الميراث.
7. YETİM'İN VE MİRASÇILARIN ORTAKLIĞI
حدثنا
عبد العزيز بن
عبد الله
العامري
الأويسي:
حدثنا
إبراهيم ابن
سعد، عن صالح،
عن ابن شهاب:
أخبرني عروة:
أنه سأل عائشة
رضي الله عنها.وقال
الليث: حدثني
يونس، عن ابن
شهاب قال: أخبرني
عروة بن
الزبير: أنه
سأل عائشة رضي
الله عنها، عن
قول الله تعالى:
{وإن خفتم - إلى -
ورباع}. فقالت:
يا ابن أختي،
هي اليتيمة
تكون في حجر
وليها،
تشاركه في
ماله، فيعجبه
مالها
وجمالها،
فيريد وليها
أن يتزوجها،
بغير أن يقسط
في صداقها،
فيعطيها مثل
ما يعطيها
غيره، فنهوا
أن ينكحوهن
إلا
أن يقسطوا
لهن، ويبلغوا
بهن أعلى
سنتهن من
الصداق،
وأمروا أن
ينحكوا ما طاب
لهم من النساء
سواهن.
قال
عروة: قالت
عائشة: ثم إن
الناس
استفتوا رسول
الله صلى الله
عليه وسلم بعد
هذه الآية،
فأنزل الله:
{ويستفتونك في
النساء - إلى
قوله -
وترغبون أن
تنكحوهن}.
والذي ذكر الله
أنه يتلى
عليكم في
الكتاب الآية
الأولى، التي
قال فيها: {وإن
خفتم أن لا
تقسطوا في
اليتامى
فانكحوا ما
طاب لم من
النساء}. قالت
عائشة: وقول
الله في الآية
الأخرى:
{وترغبون أن
تنكحوهن}.
يعني هي رغبة
أحدكم عن
يتيمته التي
تكون في حجره،
حين تكون
قليلة المال
والجمال،
فنهوا أن
ينكحوا ما
رغبوا في
مالها وجمالها
من يتامى
النساء إلا
بالقسط، من
أجل رغبتهم
عنهن.
[-2494-] Urve İbn Zübeyr r.a.'den rivayet edilmiştir:
Urve, Aişe r.anha'ya: "Eğer (kendileriyle evlendiğiniz takdirde)
yetimlerin haklarına riayet edememekten korkarsanız beğendiğiniz (veya size
helal olan) kadınlardan ikişer, üçer, dörder alın" [Nisa 3] ayetinin
hükmünü sordu.
O da şöyle cevap verdi: "Kız kardeşimin oğlu! Bu, velisinin
evinde bulunan ve malı onunla ortak olan yetim kızdır. Kızın malı ve güzelliği
velisini cezbeder ve mehrinde adaletsizlik ederek onunla evlenmek ister ve ona
diğer kadınlara verdiği mehir kadar verir.
İşte bu ayette kadınlara verilen mehrin en büyüğünü vermeden
onlarla evlenmeleri yasaklanmış ve onların dışında hoşlarına giden başka
kadınlarla evlenmeleri emredilmiştir.
Urve, Aişe'nin şöyle devam ettiğini nakletmiştir: Bu ayet indikten
sonra ashabın erkekleri gelerek Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den fetva
istediler. Bunun üzerine "Senden kadınlar hakkında fetva istiyorlar. De
ki: onlara ait hükmü size Allah açıklıyor: Kitap'ta, kendileri için yazılmışı
(mirası) vermeyip nikahlamak istediğiniz yetim kadınlar, çaresiz çocuklar ve
yetimlere karşı adil olmanız hakkında size okunan ayetler (Allah'ın hükmünü
apaçık ortaya koymaktadır)" [Nisa 127] ayeti indirildi. Allah'ın size
okunacağını bildirdiği ayet, "Eğer (kendileriyle evlendiğiniz taktirde)
yetimlerin haklarına riayet edememekten korkarsanız beğendiğiniz (veya size
helalolan) kadınlardan ikişer, üçer, dörder alın" [Nisa 3] ayetidir.
Aişe yukarıdaki ayette geçen "nikahlamak istediğiniz yetim
kadınlar" ifadesi ile ilgili şu açıklamayı yapmıştır: Bu, evinizde
(korumanız altında) olan yetim kızdan, malı ve güzelliği az iken yüz çevirip
evlenmek istememenizdir. Malı az olan ve güzelolmayan yetim kızlarla evlenmek
istemediklerinden dolayı, ayette, insanların yetim kızların malını elde etmek
arzusuyla onlara mehirlerini adilane vermeden evlenmeleri yasaklanmıştır.
Tekrar: 2763, 4573, 4574, 4600, 5064, 5092, 5098, 5128, 5131,
5140, 6965
AÇIKLAMA: İbn Battal şöyle
der: Alimler, yetime bir yararı olmadığı sürece yetimin malına ortak olmanın
caiz olmadığı konusunda görüş birliği etmişlerdir. Bu hadis 4573. hadiste açıklanacak inşaallah.
باب:
الشركة في
الأرضين
وغيرها.
8. TARLA VB. ORTAKllĞI ..
حدثنا
عبد الله بن
محمد: حدثنا
هشام: أخبرنا
معمر، عن
الزهري، عن
أبي سلمة، عن
جابر بن عبد الله
رضي الله
عنهما قال: إنما
جعل النبي صلى
الله عليه
وسلم الشفعة
في كل ما لم
يقسم، فإذا
وقعت الحدود،
وصرفت الطرق،
فلا شفعة.
[-2495-] Cabir İbn Abdullah r.a.'den rivayet edilmiştir: Allah Resulü
Sallallahu Aleyhi ve Sellem pay edilmemiş olan her şeyde şuf'a hakkı koymuştur.
Sınırlar belirlenip yollar ayrıldıktan sonra ise şuf'a yoktur.
AÇIKLAMA: Buhari tarla
ortaklığı konusunda Cabir hadisini zikretmiştir. Bu hadis Şura bölümünde
açıklanmıştır.(bkz.
2257. hadis) Buhari bu hadise bu konuda yer vererek evin ve arsanın
payedilmesinin caiz olduğuna işaret etmiştir.
Alimlerin geneli, arsa ister küçük, ister büyük olsun bunun caiz
olduğu görüşünü benimsemişlerdir. Ancak bazı alimler payedilmesi durumunda işe
yaramayacak kadar küçülecek olan arsayı bu hükmün dışında tutmuşlardır. Onlara göre
bu arsanın payedilmesi caiz olmaz.
باب: إذا
اقتسم
الشركاء
الدور أو
غيرها، فليس لهم
رجوع ولا شفعة.
9. ORTAKLAR EVLERİ VE DİĞER ARSALARI PAY ETTİKLERİNDE ARTIK GERİ
DÖNEMEZLER VE ŞUF'A HAKLARI OLMAZ
حدثنا
مسدد: حدثنا
عبد الواحد:
حدثنا معمر،
عن الزهري، عن
أبي سلمة، عن
جابر بن عبد
الله رضي الله
عنهما قال: قضى
النبي صلى
الله عليه
وسلم بالشفعة
في كل ما لم
يقسم، فإذا
وقعت الحدود،
وصرفت الطرق،
فلا شفعة.
[-2496-] Cabir r.a.'in "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem, pay
edilmemiş olan bütün gayri menkullerde şuf'aya hükmetti. Sınırlar
belirlendikten ve yollar ayrıldıktan sonra ise şuf'a yoktur" dediği
nakledilmiştir.
AÇIKLAMA: Buhari, bu konuda
yukarıda geçen Cabir hadisine yer vermiştir. İbnü'l-Müneyyir şöyle der: Hadiste
sadece şuf'a hakkının olmayacağı hususu yer aldığı halde Buhari konu başlığında
payetmenin bağlayıcı olduğunu gösteren bir ifade kullanmıştır. Çünkü şuf'a
hakkının olmaması ortağın geri dönememesini gerektirir. Zira ortağın geri dönme
hakkı olsa pay edilmiş arsa (veya ev) tekrar şayi hisseliye dönüşecek ve
dolayısıyla şuf'a hakkı da geri dönecektir.
باب:
الاشتراك في
الذهب
والفضة، وما
يكون فيه الصرف.
10. ALTIN GÜMÜŞ VE BOZULABİLEN DİĞER MALLARDA ORTAKLIK
حدثنا
عمرو بن علي:
حدثنا أبو
عاصم، عن
عثمان، يعني
ابن الأسود، قال:
أخبرني
سليمان بن أبي
مسلم قال:
سألت
أبا المنهال
عن الصرف يدا
بيد، فقال:
اشتريت أنا
وشريك لي شيئا
يدا بيد
ونسيئة،
فجاءنا
البراء بن
عازب
فسألناه،
فقال: فعلت
أنا وشريكي
زيد بن أرقم،
وسألنا النبي
صلى الله عليه
وسلم عن ذلك
فقال: (ما كان
يدا بيد
فخذوه، وما
كان نسيئة
فذروه).
[-2497 - 2498-] Süleyman İbn Ebu Müslim'den rivayet edilmiştir: Ebu'I-Minhal'e
peşin bozdurmanın (sarf) hükmünü sordum. Şöyle dedi: "Bir ortağımla
birlikte bir kısmı peşin ve bir kısmı veresiye mal almıştık. Bera İbn Azib r.a.
geldi. Ona bunun hükmünü sorduk. Dedi ki: "Ben ve ortağı m Zeyd İbn Erkam
da böyle yapmıştık. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e bunun hükmünü sorduk.
"Peşin olanı alınız; veresiye olandan vazgeçiniz" buyurdu."
AÇIKLAMA: İbn Battal şöyle
der: Alimlerin görüş birliğiyle geçerli ortaklık, ortaklardan her birinin
diğerinin koyduğu malın mislini / aynı miktarını koyması ve bunların
birbirinden ayrılamayacak derecede karıştırılması, sonra da bu malı ikisi
birlikte alıp satmalarıdır. Ancak birbirlerini kendi yerlerine geçirirlerse
(vekil tayin ederlerse) tek başlarına da işlem yapabilirler.
Altın ve gümüş ortaklığının da caiz olduğu konusunda görüş
birliği etmişlerdir.
Fakat ortaklık için bir taraf altın, diğer taraf gümüş
verdiğinde bu ortaklığın geçerliliği hususunda görüş ayrılığına düşmüşlerdir.
Şafii, meşhur rivayete göre İmam Malik ve Sevrı dışındaki Kufe fakihleri bunu
caiz görmemişlerdir.
Şafii, ortaklık konusu olan altın ve gümüşün kaliteli ve
kalitesiz olmak gibi, nitelik (ayar) açısından da farklı olamayacağını
söylemiştir.
Buhari'nin başlığı genel koyması Sevrıinin görüşüne yakın
olduğunu göstermektedir.
Başka madenlerle karıştırılmış olan dirhemler ve henüz
toprağından ayrıştırılmamış olan altın gibi, bozulabilen mallarda ortaklık konusunda
alimler görüş ayrılığına düşmüştür. Alimlerin geneli, misll olan (standart
olan) bütün mallarda ortaklığın caiz olduğu görüşündedir. Şafii mezhebindeki
güçlü görüş de budur.
Hz. Nebi'in "Peşin olanı alınız, veresiye olandan
vazgeçiniz" buyruğu, akdi ikiye bölmenin caiz olduğu görüşüne delil
getirilmiştir. Buna göre akdin geçerli olan kısmı sahih; geçersiz olan kısmı
ise batıl olur.
Ancak bu görüş kabul edilemez. Çünkü hadiste iki ayrı akde de
işaret edilmiş olabilir. Medine'ye Hicret bölümünde Ebu.'l-Minhal'den rivayet
edilecek olan şu hadis bu ihtimali güçlendirmektedir: "Ortağım, çarşıda,
birkaç dirhemi karşılığını hac zamanında almak üzere satmıştı. .. Hz. Nebi
Sallallahu Aleyhi ve Sellem Medine'ye geldiğinde biz bu tür alış verişler hala
yapıyorduk. Hz. Nebi bunu görünce, "Peşin Olanda bir sakınca yoktur. Ve
res iye olanı ise yapmanız uygun değil" buyurdu.
Buna göre Hz. Nebi'in "Peşin olanı alın" buyruğunun
anlamı "Satım meclisinde bedellerin alınıp verildiği akit geçerlidir, onu
devam ettirin. Bedellerin alınıp verilmediği (karşılıklı teslimin
gerçekleşmediği) akitler ise geçersizdir, onu bırakın" olur. Bu ifadeden,
peşin ve veresiyenin tek akitte olması gerekmez. Doğru olanı Allah daha iyi
bilir.
باب:
مشاركة الذمي
والمشركين في
المزارعة.
11. ZiMMET VATANDAŞLARI VE MÜŞRİKLERLE MÜZAREA ORTAKLIĞI
حدثنا
موسى بن
إسماعيل:
حدثنا جويرية
بن أسماء، عن
نافع، عن عبد
الله رضي الله
عنه قال:
أعطى
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم خيبر
اليهود، أن
يعملوها
ويزرعوها،
ولهم شطر ما
يخرج منها.
[-2499-] Abdullah r.a.'den rivayet edilmiştir: Allah Resulü Sallallahu
Aleyhi ve Sellem, işletip ekmeleri ve çıkan ürünün yarısı kendilerinin olması
şartıyla Hayber'i Yahudilerin elinde bıraktı.
AÇIKLAMA: Buhari, bu konuda
İbn Ömer'in rivayet ettiği ve işletmeleri şartıyla Hayber'in Yahudilere
bırakılması ile ilgili hadise kısaca yer vermiştir. Bu hadis Müzaraa (ekme
ortaklığı) bölümünde geçmişti.
Bu hadisin ifadesi zimmet vatandaşları hakkında açıktır. Buhari,
müşrikleri de onların kapsamında görmüştür. Çünkü müşrik, eman alınca zimmet
vatandaşı statüsüne geçer.
Musannif bu başlığı koyarak bu konuda, Sevri, Leys, İshak ve
Ahmed gibi, zimmet vatandaşları ve müşriklerle ortaklık yapmayı caiz görmeyen
fakihlerden ayrı düşündüğüne de işaret etmiştir.
İmam Malik de Müslümanın gözetiminde çalışması durumu dışında
bunun caiz olmadığı görüşündedir.
Caiz görmeyenlerin delili şudur: Müşrikle ortaklık durumunda
Müslümanın malına, faiz, şarap ve domuz parası karışması sakıncaları vardır.
Alimlerin geneli ise Hz. Nebi'in Hayber Yahudileri ile ortaklık
yaptığını ileri sürmüşlerdir. Onlarla müzaraa ortaklığı yapmak caiz olduğuna
göre diğer ortaklıklar da caiz olur. Ayrıca onların mallarında bu gibi sakıncalar
bulunmasına rağmen onlardan cizye alınması meşru kılınmıştır.
باب:
قسمة الغنم
والعدل فيها.
12. KOYUNLARI ADİL OLARAK PAYLAŞTIRMAK
حدثنا
قتيبة بن
سعيد: حدثنا
الليث، عن
يزيد بن أبي
حبيب، عن أبي
الخير، عن
عقبة بن عامر
رضي الله عنه:
أن
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم أعطاه
غنما يقسمها
على صحابته
ضحايا، فبقي
عتود، فذكره
لرسول الله صلى
الله عليه
وسلم فقال: (ضح
به أنت).
[-2500-] Ukbe İbn Amir r.a.'den rivayet edilmiştir: Allah Resulü Sallallahu
Aleyhi ve Sellem sahabesine kurbanlık olarak payetmesi için ona bir koyun
sürüsü verdi. Geriye sadece bir yaşına girmiş bir keçi kaldı. Bunu Allah
Resulü'ne hatırlattı. O da Sallallahu Aleyhi ve Sellem: "Onu da sen kurban
et" buyurdu.