SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’L-MEZALİM

<< 1102 >>

باب: إذا كسر قصعة أو شيئا لغيره.

34. KİŞİ BAŞKASININ TENCERESİNİ VEYA BİR ŞEY'İNİ KIRDIĞINDA

 

حدثنا مسدد: حدثنا يحيى بن سعيد، عن حميد، عن أنس رضي الله عنه: أن النبي صلى الله عليه وسلم كان عند بعض نسائه، فأرسلت إحدى أمهات المؤمنين مع خادم بقصعة فيها طعام، فضربت بيدها فكسرت القصعة، فضمها وجعل فيها الطعام، وقال: (كلوا). وحبس الرسول والقصعة حتى فرغوا، فدفع القصعة الصحيحة وحبس المكسورة.وقال ابن أبي مريم: أخبرنا يحيى بن أيوب: حدثنا حميد: حدثنا أنس، عن النبي صلى الله عليه وسلم.

 

[-2481-] Enes r.a.'den nakledilmiştir: Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem hanımlarından birinin yanında bulunuyordu. mu'minlerin annelerinden biri, onun bulunduğu odaya içinde yemek olan bir tencere gönderdi. Hz. Nebi'in odasında bulunduğu hanımı, tencereye eliyle vurarak kırdı. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem hemen tencereyi birleştirdi, dökülen yemeği içine koydu ve: "yeyin" buyurdu. Yemeği bitirinceye kadar, yemek getiren kişiyi ve kırık tencereyi yanında bekletti. Sonra yemeği getiren kişiye sağlam bir tencere verdi ve kırılanı göndermedi.

 

Tekrar: 5225

 

AÇIKLAMA:      Tibi şöyle demiştir: Hadiste Hz. Aişe'nin adının belirtilmemesi ona olan saygıdan dolayıdır. Tencereyi kıran kişinin o olduğu açıktır. Çünkü Hz. Nebi'e Sallallahu Aleyhi ve Sellem gönderilen hediyeler hep onun odasında iken gönderilirdi.

 

 

Birinin Eşyasını Telef Eden Kişi Mislini mi Yoksa Değerini mi Öder?

 

İbn Battal hadisteki "Nebi s.a.v. sağlam bir tencere verdi" ifadesi hakkında şu değerlendirmeyi yapmıştır: Şafii ve Kufe fakihleri birinin eşyasını telef eden veya hayvanının ölümüne sebep olan kişinin telef ettiği şeyin bir benzerini ödeyeceği görüşlerine bunu delil getirmişlerdir. Onlar "Telef edilen şeyin misli bulunamadığı sürece değerini ödemeye hükmedilmez" demişlerdir.

İmam Malik ise her halükarda değerinin ödeneceği görüşünü benimsemiştir. Bu hadis Hz. Nebi'in ahlak güzelliğini, yumuşaklığını ve insafını gösterir.

 

İbnü'l-Arabi şöyle demiştir: Hz. Nebi s.a.v., tencereyi kıran eşini, yaptığı bu davranışından dolayı en ufak bir sözle dahi azarlamamıştır. Çünkü bu yemeği gönderen eşinin evinde bulunduğu eşini üzmek ve ona baskın çıkmak istediğini anlamıştır. Bu sebeple sadece tencereyi ödetmekle yetinmiştir.

 

 

باب: إذا هدم حائطا فليبن مثله.

35. KİŞİ BİRİNİN DUVARINI YIKTIĞINDA ONUN MİSLİNİ YENİDEN YAPSIN

 

حدثنا مسلم بن إبراهيم: حدثنا جرير بن حازم، عن محمد بن سيرين، عن أبي هريرة رضي الله عنه قال: قال رسول الله صلى الله عليه وسلم: (كان رجل من بين إسرائيل يقال له جريح يصلي، فجاءته أمه فدعته فأبى أن يجيبها، فقال: أجيبها أو أصلي؟ ثم أتته فقالت: اللهم لا تمته حتى تريه المومسات، وكان جريح في صومعته، فقالت امرأة: لأفتنن جريجا، فتعرضت له، فكلمته فأبى، فأتت راعيا فأمكنته من نفسها، فولدت غلاما، فقالت: هو من جريح، فأتوه وكسروا صومعته فأنزلوه وسبوه، فتوضأ وصلى، ثم أتى الغلام فقال: من أبوك يا غلام؟ قال: الراعي، قالوا: نبني صومعتك من ذهب، قال: لا، من طين.

 

[-2482-] Ebu Hureyre r.a.'den rivayet edildiğine göre Allah Resulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: "İsrail oğullarında Cüreyc adında bir adam vardı. Namaz kılarken annesi onu çağırdı. (Namazını bozup) ona cevap vermek istemeyerek "anneme cevap mı vereyim, yoksa namaz mı kılayım" dedi. Sonra annesi gelerek: "Allahım' Fahişelerin yüzünü göstermeden onun canını alma" diye beddua etti.

 

Bir ara Cüreyc manastırında ibadet ediyordu. Kadının biri "Cüreyc'in başına bir fitne açayım" dedi. Onun karşısına dikilip ona laf attı. Cüreyc hiç oralı olmadı. Bunun üzerine kadın bir çobanın yanına giderek onunla ilişkiye girdi. Bir erkek çocuğu doğurdu ve "Bu Cüreyc'in çocuğu" dedi. Bunun üzerine kavmi, gidip Cüreyc'in manastırını yıktılar, onu aşağı indirdiler ve kötü sözler söylediler. Bunun üzerine Cüreyc gidip abdest aldı, namaz kıldı, sonra gelip çocuğa "Küçük! Senin baban kim" diye sordu. Çocuk ''falanca çobandır" dedi. Bunun üzerine kavmi, "sana altından bir manastır yapalım" dediler. "Hayır, balçıktan yapın yeter" dedi.

 

 

AÇIKLAMA:     Birinin duvarını yıkan kişi, o duvarın bir benzerini yapmalıdır. Malikiler ve bazı fakihler ise "değerini ödemesi gerekir" demişlerdir.

 

Bu hadisten konu için gerekli olan bölüm "Sana altından bir manastır yapalım" dediler. O da "Hayır, balçıktan yapın" dedi" kısmıdır. Hadisin bundan önceki bölümünde ise "manastırını yıktılar" ifadesi yer almıştır.

 

Bu hadisin bu hüküm için delil getirilişinin açıklaması şudur: Bizden öncekilerin şeriatı, bizim de şeriatımızdır. Ancak bu, bizim şeriatımızda aksi yönde bir hüküm belirlenmediği zaman böyledir. Nitekim daha önceki konularda birkaç kez geçmiştir.

 

 

KİTABU’L-MEZALİM BİTTİ.

KİTABU’Ş-ŞİRKET BİR SONRAKİ SAYFADA

 

 

SONRAKİ SAYFA