EK SAYFA – 1037-2
باب: إذا
وكل المسلم
حربيا في دار
الحرب، أو في
دار الإسلام
جاز.
2. MÜSLÜMAN'IN HARBiYi (SAVAŞ HALİNDEKİ ĞAYRİ MÜSLİM)
DARU'L-HARB VEYA DARU'L-İSLAMDA VEKİL TAYİN ETMESİ CAİZDİR
حدثنا
عبد العزيز بن
عبد الله قال:
حدثني يوسف بن
الماجشون، عن
صالح بن
إبراهيم بن
عبد الرحمن بن
عوف، عن أبيه،
عن جده عبد
الرحمن بن عوف
رضي الله عنه
قال: كاتبت
أمية بن خلف
كتابا، بأن
يحفظني في
صاغيتي بمكة،
وأحفظه في
صاغيته
بالمدينة،
فلما ذكرت
الرحمن، قال:
لا أعرف
الرحمن،
كاتبني باسمك
الذي كان في
الجاهلية،
فكاتبته: عبد
عمرو، فلما
كان في يوم
بدر، خرجت إلى
جبل لأحرزه حين
نام الناس،
فأبصره بلال،
فخرج حتى وقف
على مجلس من
الأنصار،
فقال: أمية بن
خلف، لا نجوت إن
نجا أمية،
فخرج معه فريق
من الأنصار في
آثارنا، فلما
خشيت أن
يلحقونا،
خلفت لهم ابنه
لأشغلهم
فقتلوه، ثم
أبوا حتى
يتبعونا، وكان
رجلا ثقيلا،
فلما
أدركونا، قلت
له: ابرك فبرك،
فألقيت عليه
نفسي لأمنعه،
فتخللوه بالسيوف
من تحتي حتى
قتلوه، وأصاب
أحدهم رجلي بسيفه،
وكان عبد
الرحمن بن عوف
يرينا ذلك
الأثر في ظهر
قدمه.
[-2301-] Abdurrahman İbn Avf r.a. şöyle anlatır: Ümeyye İbn Halef'e benim
malını Mekke'de koruması ve benim de onun Medine'de malını korumam için
mektuplaştım. Mektubumda, "Abdurrahman" ismimi kullanınca, bana,
"Ben Rahman'ı tanımıyorum, bana cahiliyye dönemindeki ismini yaz"
diye cevap yazdı. Ben de "Abdü Amr" şeklinde yazdım. Bedir savaşında,
insanlar uyurken, onu korumak amacıyla dağa çıktım. Fakat Ümeyye'yi Bilal
görmüştü. Bunun üzerine hemen o da çıkıp, bir grup ensarlı Müslüman'a doğru,
"Ümeyye İbn Halefi Ümeyye kurtulursa ben kurtulamam!" diye bağırdı.
Onunla birlikte bir grup ensarlı da peşimize düştü. Bize yetişeceklerinden
korkunca, hemen Ümeyye'nin oğlunu onun yerine çektim, fakat onlara engel
olamadım, onu öldürdüler. Biz oradan uzaklaşmak isterken peşimizi bırakmayıp
bizi takip ettiler. Ümeyye ağır (şişman) bir adamdı. Bize yetiştiklerinde
(Ümeyye'ye) çök dedim, o da çöktü. Onu korumak için kendimi siper ettim. Fakat
altımdan kılıçlarını uzatıp onu öldürdüler. İçlerinden birinin kılıcı ayağıma
isabet etti.
Ravi, "Abdurrahman, ayağının arkasındaki bu izi bize
gösterirdi" demiştir.
Tekrar: 3971
AÇIKLAMA: Başlıktaki ifade,
"harbi'nin, Müslüman ülkesinde eman sahibi olması halinde" diye şarta
bağlanmıştır.
Hadisin konu başlığı ile ilgisi şudur: Müslüman ülkede (daru'l-İslam'da)
Müslüman bir kimse olarak bulunan Abdurrahman, daru'l-harpte bulunan Ümeyye'ye
birtakım işlerini görmesi için yetki vermiştir. Görünen o ki, Resulullah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem bu olaya muttali olduğu halde karşı çıkmamıştır.
İbn Battal şöyle der: Müslüman bir kimsenin, eman sahibi bir
harbiyi; em an sahibi harbi bir kimsenin de bir Müslümanı vekil tayin etmesinin
caiz olduğu konusunda görüş ayrılığı bulunmamaktadır.
باب:
الوكالة في
الصرف
والميزان.
3. SARF AKDİ VE TARTILAN ŞEYLERDE VEKALET
وقد وكل
عمر وابن عمر
في الصرف.
Hz. Ömer ve oğlu Abdullah sarf konusunda başkalarına vekalet
vermişlerdi.
حدثنا
عبد الله بن
يوسف: أخبرنا
مالك، عن عبد المجيد
بن سهيل بن
عبد الرحمن بن
عوف، عن سعيد
بن المسيب، عن
أبي سعيد
الخدري وأبي
هريرة رضي
الله عنهما: أن
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم استعمل
رجلا على
خيبر، فجاءهم
بتمر جنيب،
فقال: (أكل تمر
خيبر هكذا).
فقال: إنا
لنأخذ الصاع
من هذا بالصاعين،
والصاعين
بالثلاثة.
فقال: (لا
تفعل، بع الجمع
بالدراهم، ثم
ابتع
بالدراهم
جنيبا). وقال
في الميزان
مثل ذلك.
[-2302 - 2303-] Ebu Said el-Hudri ve Ebu Hureyre r.a. şöyle nakletmiştir: Nebi
Sallallahu Aleyhi ve Sellem bir sahabiyi Hayber vergilerini toplamak için
görevlendirmişti. Görevli kimse, Hayber'den, cenib adı verilen iyi cins
hurmalar getirdi. Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem ona, "Hayber'in
bütün hurmaları böyle midir?" diye sordu. Adam, "Vallahi, hayır, Ey
Allah'ın Resulül Bunu, diğer hurmalardan iki sa' verip bir sa', üç sa' verip
iki sa' almak suretiyle elde ettik" diye cevap verdi. Bunun üzerine Hz.
Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem, "Böyle yapma Önce elindeki hurmaları
dirhem karşılığında sat. Daha sonra da (bu dirhemlerle) cenfb denilen hurmaları
satın al" buyurdu. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, tartılan şeyler
hakkında da buna benzer şeyler söylemiştir.
AÇIKLAMA: İbnü'l-Münzir şöyle
der: "Alimler sarf akdinde vekaletin caiz olduğu konusunda icma etmiştir.
Örneğin bir kimse A şahsını, dirhemi konu alan bir sarf akdi yapması için; B
şahsını da dinarı konu alan bir sarf akdi yapması için vekil tayin etse daha
sonra söz konusu iki vekil karşı karşıya gelse ve şartlarına uygun bir şekilde
sarf yapsalar böyle bir işlem caiz olur."
Hadisin, konu başlığı ile ilgisi şöyledir: Resulullah (s.a.v.)
ölçme ve tartma işini, bir başkasına devretmiştir ki bu bir bakıma vekil kılma
anlamına gelir. Sarf da bu kapsamda değerlendirilir.
İbn Battal şöyle der: "Yiyecek maddelerinin satımı, tıpkı
sarf gibi, peşin ve eşit olarak yapılır. Bu hadisin, vekaletle ilgisi, Hz. Nebi
(s.a.v.)’in, Hayberdeki görevliye, "Hepsini dirhem karşılığında sat"
sözüdür. Efendimiz (s.a.v.), sünnete uygun olmayan bir satım yaptığı için
ribalı olan söz konusu satımı yasaklamış, sünnete uygun olan şekilde satım
yapmasına izin vermiştir.