باب: رعي
الغنم على
قراريط.
2. KiRAT KARŞILIĞINDA KOYUN GÜTMEK
حدثنا
أحمد بن محمد
المكي: حدثنا
عمرو بن يحيى،
عن جده، عن
أبي هريرة رضي
الله عنه، عن النبي
صلى الله عليه
وسلم قال: (ما
بعث الله نبيا
إلا رعى
الغنم). فقال أصحابه:
وأنت؟ فقال:
(نعم، كنت
أرعاها على
قراريط لأهل
مكة).
[-2262-] Ebu Hureyre r.a.'in naklettiğine göre Resul-i Ekrem (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Allah'ın göndermiş olduğu bütün
Nebiler koyun gütmüştür." Sahabller, "Siz de mi?" diye sorunca,
Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem, "Evet, ben, bir miktar kirat
karşılığında Mekkelilerin (koyunlarını) güderdim" buyurmuştur.
AÇIKLAMA: Nebilerin, nübüvvet
verilmede önce çobanlık yapmalarındaki hikmet, çobanlık sayesinde, ileride
ümmetinin işlerini yürütme konusunda tecrübe kazanmalarını sağlamaktır. Diğer
yandan, hayvanlarla birlikte oldukları zaman, yumuşak huylu olma ve şefkatli
olma gibi özellikleri kazanmaktadırlar. Çünkü çoban, emri altındaki sürüye
karşı sabırlı olur, dağılanları otlakta toplar, bir meradan bir başkasına
götürür, onları, yırtıcı kuş ve hırsız gibi tehlikelere karşı korur, her
birinin değişik yaratılışta olduğunu, zayıf olmasına rağmen sürüden hep
ayrılmaya çalıştığını ve gözetilmeye olan ihtiyacını görür. Burada edindiği
sabrı ümmetine de gösterir, insanların da değişik yaratılışta olduğunu, akıl
seviyelerinin farklılık arzettiğini anlar. Bu sayede, kalbi kırık kimselerin
gönlünü alır, zayıfları ayağa kaldırır, onları görüp gözetir. Bu sayede
çobanlıkla belirli bir tecrübe elde etmeden görev üstlenmelerine göre,
zorluklar karşısında tahammülleri daha kolay olmaktadır.
Burada özellikle koyun'un zikredilmesi, diğer hayvanlara göre
daha zayıf olduğu içindir. Diğer yandan koyunlar, deve ve sığırlara göre daha
çok dağılır. Çünkü deve ve sığırları bir yere bağlamak mümkündür, oysa
koyunlarda genelde böyle bir uygulama yoktur. Koyunlar, her ne kadar çok çabuk
dağılsalar bile, diğer hayvanlardan daha çabuk emre itaat ederler.
Bilindiği gibi Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem Allah (c.c)
katında en güzel ahlak sahibi kimsedir. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem,
kendisinin de, koyun güttüğünü söylemesi, Rabbine karşı ne kadar büyük bir
tevazuya sahip olduğunu. onun verdiği nimetlere ve diğer Nebilere karşı büyük
minnet duyduğunu göstermektedir.
باب:
استئجار
المشركين عند
الضرورة، أو:
إذا لم يوجد
أهل الإسلام.
3. ZARURET HALİNDE VEYA MÜSLÜMAN BİR KİMSE BULUNMADlĞI ZAMAN
MÜŞRİKLERLE HİZMET AKDi (ICARE) YAPMAK
وعامل
النبي صلى
الله عليه
وسلم يهود
خيبر.
Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem Hayber yahudilerini
toprağı işlemek üzere görevlendirmiştir.
حدثنا
إبراهيم بن
موسى: أخبرنا
هشام، عن معمر،
عن الزهري، عن
عروة ابن
الزبير، عن
عائشة رضي
الله عنها:
واستأجر
النبي صلى
الله عليه
وسلم وأبو بكر
رجلا من بني الديل،
ثم من بني عبد
بن عدي، هاديا
خريتا - الخريت:
الماهر
بالهداية - قد
غمس يمين حلف
في آل العاص
بن وائل، وهو
على دين كفار
قريش، فأمناه
فدفعا إليه
راحلتيهما،
ووعداه غار
ثور بعد ثلاث
ليال،
فأتاهما
براحلتيهما
صبيحة ليال ثلاث،
فارتحلا،
وانطلق معهما
عامر بن فهيرة،
والدليل
الديلي،
فأخذبهم أسفل
مكة، وهو طريق
الساحل.
[-2263-] Aişe r.anha şöyle anlatır: Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem ve Ebu
Bekir r.a., Ben-i Dil kabilesinden, sonra da Beni Abd İbn Adıy'den yol rehberliği
konusunda uzman bir kimseyi ücretle tuttular. Bu kişi, el-As İbn Vail kabilesi
içinde, elini kan içine sokarak kablle yemini etmiş olup Kureyşlilerin dinine
mensup kafir bir kişi idi. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ve Ebu Bekir
ona güvendiler ve bineklerini ona verdiler. Üç gün sonra Sevr mağarasında
buluşmak üzere vaadleştiler. Üçüncü gecenin sonunda sabahleyin bineklerini
onlara getirdi. Hz. Nebi ve Ebu Bekir, Amir İbn Fuheyre ve rehberle birlikte
yola koyuldular. Rehber onları Mekke altlarına kadar, es-Sahil denilen yere
getirdi.
AÇIKLAMA: Buradaki 3. bab'ın
başlığı, Buhari'nin, savaş halindeki (harbl) veya zımmi olan müşrikleri
çalıştırmak üzere onlarla hizmet akdi yapmayı, ihtiyaç hali hariç, uygun
görmediğini hissettirmektedir. İhtiyaç hali, o konuda ehliyet sahibi bir
Müslümanın bulunmaması gibi durumlardır.
Abdürrezzak, İbn Cüreyc yoluyla İbn Şihab'ın şöyle dediğini
nakletmiştir: "Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem Hayber hurmaları ve
ekinleri için çalıştıracak işçi bulamamıştır. Bundan dolayı Hayber Yahudilerini
çağırıp işi onlara vermiştir.
Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in, Hayber Yahudilerini,
araziyi ekmeleri için tutması ve hicreti sırasında bir müşrik rehberle hizmet
sözleşmesi yapmasını delil olarak getirmek tartışmaya açık bir konudur. Çünkü
her iki hadisede de, Hz. Nebi'in, müşriklerle hizmet sözleşmesi yapmayı
yasaklamasıyla neyi amaçlamış olduğunu gösteren bir açıklama mevcut değildir.
Buhari, bu iki hadisi, Resulullah s.a.v.'in, "Biz müşrikten
yardım almaz ve ona dayanmayız" sözü kapsamında ele almıştır. Bu hadisi,
Müslim ve Sünen sahibi diğer hadisçiler nakletmiştir. Burada Buhari, başlıktaki
ifadeyi kullanarak söz konusu rivayetlerin arasını bulmayı istemiştir.
İbn Battal şöyle der: Fakihlerin çoğu müşrikler ile, hem zaruret
durumunda hem de diğer hallerde hizmet akdi yapmayı caiz görür. Çünkü bu durum
bütün kafir ve müşrikleri zillete düşüren bir durumdur. Yasaklanan sadece, bir
Müslüman'ın, müşrik ile hizmet akdi yapıp onun emrine girmesidir. Çünkü bu.
Müslümanı zillete düşüren bir durum olur.
Yukarıda zikredilen hadise göre, bir Müslüman, yol rehberliği
için, güvenmesi halinde, bir müşriği istihdam edebilir. Yine iki kişi, bir iş
için, bir kimse ile .hizmet akdi yapabilir
باب: إذا
استأجر أجيرا
ليعمل له بعد
ثلاثة أيام،
أو بعد شهر،
أو بعد سنة
جاز، وهما على
شرطهما الذي
اشترطاه إذا
جاء الأجل.
4. BiR İŞÇİ İLE, ÜÇ GÜN, BİR AY BİR SENE YADA SONRA ÇALIŞMASI
İÇİN İŞ AKDİ YAPILIRSA CAİZDİR BU DURUMDA TARAFLAR, ANLAŞTIKLARI SÜRE GELDİĞİ
ZAMAN KABUL ETTİKLERİ ŞART'A UYGUN
DAVRANMAK ZORUNDADIR
حدثنا
يحيى بن بكير:
حدثنا الليث،
عن عقيل، قال
ابن شهاب:
فأخبرني عروة
بن الزبير: أن
عائشة رضي
الله عنها،
زوج النبي صلى
الله عليه
وسلم، قالت: واستأجر
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم وأبو بكر
رجلا من بني
الديل، هاديا
خريتا، وهو
على دين كفار
قريش، فدفعا
إليه
راحلتيهما،
وواعداه غار
ثور بعد ثلاث
ليال،
فأتاهما براحلتيهما
صبح ثلاث.
[-2264-] Aişe r.anha şöyle demiştir: Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem ve
Ebu Bekir r.a., Ben-i Dili kabilesinden yol rehberliği konusunda uzman bir kimseyi
ücretle tuttular. Bu kişi, Kureyş dini üzere kafir biri idi. Resulullah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem ve Ebu Bekir bineklerini ona verdiler. Üç gece
sonra Sevr mağarasında buluşmak üzere vaadleştiler. Üçüncü gecenin sonunda
sabahleyin . bineklerini onlara getirdi.
باب:
الأجير في
الغزو.
5. SAVAŞTA ÜCRETLİ BİR KİMSE İSTİHDAM ETMEK
حدثنا
يعقوب بن
إبراهيم:
حدثنا
إسماعيل بن علية:
أخبرنا ابن
جريج قال:
أخبرني عطاء،
عن صفوان بن
يعلى، عن يعلى
بن أمية رضي
الله عنه قال: غزوت
مع النبي صلى
الله عليه
وسلم جيش العسرة،
فكان من أوثق
أعمالي في
نفسي، فكان لي
أجير، فقاتل
إنسانا، فعض
أحدهما إصبع
صاحبه،
فانتزع إصبعه
فأندر ثنيته
فسقطت،
فانطلق إلى
النبي صلى
الله عليه
وسلم فأهدر
ثنيته، وقال:
(أفيدع إصبعه
في فيك تقضمها
- قال: أحسبه
قال - كما يقضم
الفحل).
[-2265-] Ya'la İbn Ümeyye r.a. şöyle demiştir: Resulullah Sallallahu Aleyhi
ve Sellem ile birlikte Tebuk gazvesinde bulundum. Bu savaş, benim için en
sağlam amellerden biri olmuştur. O sırada benim bir hizmetçim (işçim) vardı. O,
birisi ile kavga etti. Biri diğerinin parmağını ısırdı. ısırılan kişi parmağını
çekti, bu sırada diğerinin dişi kırıldı ve düştü. Dişi kırılan kimse Resulullah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e gidip durumu arzetti. Nebi Sallallahu Aleyhi ve
Sellem ona diyet ödenmeyeceğine karar verdi ve "Adam elini senin ağzında
bıraksaydı da sen onu yeseydin öyle mi" buyurdu.
Ravi, "zannediyorum, Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem
"erkek devenin yediği gibi" ifadesini de kullanmıştı" demiştir.
قال
ابن جريج:
وحدثني عبد
الله بن أبي
مليكة، عن
جده، بمثل هذه
الصفة: أن
رجلا عض يد
رجل فأنذر
ثنيته، فأهدرها
أبو بكر رضي
الله عنه.
[-2266-] Abdullah İbn Ebi Müleyke de, dedesinden aynı şekilde bir olayı
şöyle nakletmiştir: Bir kimse diğerinin elini ısırmıştı. ısıranın dişi
kırılmıştı. Ebu Bekir r.a. bu dişten dolayı diyet ödenmeyeceğine hükmetmiştir.
AÇIKLAMA: İbn Battal şöyle
der: "Bir işçiyi, hizmette bulunması için istihdam etmekle, savaş
sırasındaki bir takım destek hizmet işlerinde kullanmak üzere ya da başka
amaçlarla istihdam etmek aynı hükümdedir." Burada, cihad her ne kadar
sevap kazanmak amacıyla yapılsa da, mücahide yardımcı olması ve bizzat
yapamadığı bir çok işte destek olması için ücretli işçi tutmanın da bu amaca
aykırı bir iş olmadığını göstermek amaçlanmış olabilir .
باب: من
استأجر أجيرا
فبين له الأجل
ولم يبين
العمل.
6. BİR İŞÇİ TUTUP, SÜREYİ BELİRLEYİP İŞİ BELİRLEMEMEK
لقوله: {إني
أريد أن أنكحك
إحدى ابنتي
هاتين - إلى
قوله - على ما
نقول وكيل}
/القصص: 27 - 28/.---- --يأجر
فلانا: يعطيه
أجرا، ومنه في
التعزية، أجرك
الله.
Allah (C.C.) şöyle buyurmuştur:
-(Şuayb'ın) iki kızından biri: "Babacığım! Onu ücretle (çoban) tut.
Çünkü ücretle istihdam edeceğin en iyi kimse, bu güçlü ve güvenilir
adamdır" dedi. -(Şuayb) Dedi ki:
"Bana sekiz yıl çalışmana karşılık şu iki kızımdan birini sana nikahlamak
istiyorum. Eğer on yıla tamamlarsan artık o kendinden; yoksa sana ağırlık
vermek istemem. İnşaallah beni iyi kimselerden bulacaksın." [Kasas, 26-27]
AÇIKLAMA: Buhari, işçinin,
süre belirleyip işi belirlemeden tutulmasının caiz olduğu görüşünü tercih edip
buna delil olarak yukarıdaki ayeti getirmiştir. Bununla birlikte. caiz olmama
ihtimali de bulunduğu için, "caizdir" de dememiştir. Ayetin, delil
olma yönü, kıssada, Hz. Musa'nın yapacağı işin beyan edilmemiş olmasıdır. Burada,
sadece Hz. Musa'nın, iki kızın babası için çalışmayı kabul ettiğinden
bahsedilmiştir. Bu ayetin delil olması, ancak geçmiş ümmetlerin şeriatının
(şer'u men kablena), bizim dinimizce de kabul edilmiş olma halinde geçerlidir.
Şafii yukarıdaki ayeti, icare (kiralama) akdinin meşruiyetine
delil getirerek "Allah (c.c), bir Nebiinin, bir kadını nikahlama
karşılığında belirli bir süre başkası için çalışmak üzere akit yaptığını
zikretmiştir" demiştir. Bir görüşe
göre, (Hz. Şuayb) onunla, çobanlık yapması için hizmet akdi yapmış olduğu
görülmektedir. Mühelleb şöyle der:
Ayette, yapılacak işin bilinmediğini gösteren bir şey yoktur. Çünkü ne
yapılacağını taraflar biliyordu. Bundan dolayı işi zikretmemişlerdir.
İbnü'l-Müneyyir şu eleştiriyi yapmıştır: Buhari burada, hizmet
akdinde yapılacak işin bilinmemesinin caiz olmayacağını belirtmek istememiştir.
Onun kastettiği şudur: Yapılacak işi lafzen söylemek şart değildir, çünkü
hüküm, lafızlara değil, maksatlara göre verilir.
باب: إذا
استأجر أجيرا
على أن يقيم
حائطا يريد أن
ينقض جاز.
7- YIKILMAK ÜZERE OLAN BiR DUVARı DOĞRULTMASI iÇiN iŞÇİ TUTMAK
حدثنا
إبراهيم بن
موسى: أخبرنا
هشام بن يوسف: أن
ابن جريج
أخبرهم قال:
أخبرني يعلى
بن مسلم،
وعمرو بن
دينار، عن
سعيد بن جبير،
يزيد أحدهما
على صاحبه،
وغيرهما قال:
قد سمعته
يحدثه عن سعيد
قال: قال لي
ابن عباس رضي
الله عنهما:
حدثني أبي بن
كعب قال: قال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم:
(فانطلقا، فوجدا
جدارا يريد أن
ينقض - قال
سعيد بيده هكذا
ورفع يديه -
فاستقام). قال
يعلى: حسبت أن
سعيدا قال:
(فمسحه بيده
فاستقام، قال:
لو شئت لاتخذت
عليه أجرا). قال
سعيد: (أجرا
نأكله).
[-2267-] Ubeyy İbn Ka'b, Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in şöyle
buyurduğunu nakletmiştir: "Yine gittiler. Nihayet bir köy halkına varınca
onlardan yemek istediler. Ancak onlar kendilerini misafir etmekten kaçındılar.
Derken orada yıkılmak üzere olan bir duvar buldular, tutup onu doğrulttu. Musa,
"İsteseydin bunun karşılığında mutlaka bir ücret alırdın" dedi.
"[Kehf, 77]
Said şöyle dedi: "Elleri ile şöyle kaldırdı ve duvar
düzeldi" demiştir.
Ya'la, "Said'in, "Eliyle duvarı meshetti, duvar hemen
doğruldu" dediğini zannediyorum" demiştir.
"İsteseydin bunun karşılığında mutlaka bir ücret
alırdın."[Kehf, 77] Said bu ayetin, "yiyeceğimizi sağlamak için bir
ücret" anlamında olduğunu söylemiştir.
AÇIKLAMA: Bu hadis tam olarak,
"tefsir" bölümünde, aynı senetle yer almaktadır. Geniş açıklama
inşaallah orada yapılacaktır. Bu hadisten, ancak, geçmiş kavimlerin
şeriatlerinin bizim için de geçerli olduğunu kabul edersek hüküm çıkartılabilir
ve bir delil olabilir. Çünkü "ücret alınmasını isteyen" Hz. Musa'dır.
Bu ifade, "Eğer yaptığın işten dolayı bir ücret almayı şart koşmuş
olsaydın bundan yararlanırdık" anlamına gelir.
İbnü'l-Müneyyir şöyle der: Buhari burada, icare akdinin (hizmet
sözleşmesi), süre belirlenerek yapılabileceği gibi, yapılacak iş belirlenerek
de yapılabileceğini göstermeyi amaçlamıştır.
باب:
الإجارة إلى
نصف النهار.
8. GÜN BAŞINDAN GÜN ORTASINA KADAR (YARIM GÜNLÜK) HİZMET AKDİ
حدثنا
سليمان بن
حرب: حدثنا
حماد، عن
أيوب، عن
نافع، عن ابن
عمر رضي الله
عنهما، عن النبي
صلى الله عليه
وسلم قال:
(مثلكم ومثل
أهل
الكتابين،
كمثل رجل
استأجر
أجراء، فقال:
من يعمل لي من
غدوة إلى نصف
النهار على
قيراط؟ فعملت
اليهود، ثم
قال: من يعمل
لي من نصف
النهار إلى
صلاة العصر
على قيراط؟
فعملت
النصارى، ثم
قال: من يعمل
لي من العصر
إلى أن تغيب
الشمس على
قيراطين؟
فأنتم هم،
فغضبت اليهود
والنصارى،
فقالوا:
مالنا، أكثر
عملا وأقل عطاء؟
قال: هل
نقصتكم من
حقكم؟ قالوا:
لا، قال: فذلك
فضلي أوتيه من
أشاء).
[-2268-] İbn Ömer r.a.'in naklettiğine göre Resulullah Sallallahu
Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: "Siz ile Ehl-i Kitap olan diğer iki
kavim (Yahudi ve Hıristiyanlar), "Bir çok işçi ile iş akdi yapan
kimse" örneğine benzemektedir: İş sahibi, "Sabahtan gün ortasına
kadar bir kirat karşılığında kim çalışır?" dedi.
Yahudiler bu kadar bir müddet çalıştı. İş sahibi, "Kim gün
ortasından ikindi namazına kadar bir kirat karşılığında çalışır?" dedi.
Hıristiyanlar bu kadar bir müddet çalıştı.
Daha sonra, "Kim ikindiden güneş batana kadar iki kirat karşılığında
çalışır?" dedi.
Bu şartlarda çalışanlar ise sizlersiniz.
Bu duruma Yahudi ve Hıristiyanlar kızarak, "Neden biz daha
çok çalışıp daha az ücret alıyoruz" diye sordular. Allah onlara: "Sizin hakkınızı eksik mi
verdim?" buyurdu. "Hayır" dediler. Bunun üzerine Allah (C.C.), "Bu benim
lütfumdur, dilediğime veririm" buyurdu.
AÇIKLAMA: Buhari, ücret ve
süre belirlenerek yapılan hizmet akdinin geçerliği olduğunu ispat etmek
istemiştir. Çünkü Şari'in verdiği örnek bu şekildedir. Eğer caiz olmasaydı,
Şari' bunu kabul etmezdi.
Buhari, günün bir kısmı üzerine, eğer süre tayin edilmiş ise,
yapılan iş akdinin caiz olduğunu ispatlamayı amaçlamış da olabilir. Sürenin
tayin edilmesi, "bilinenin" en kısası bir tam gündür" şeklindeki
zayıf bir iddiayı önlemek içindir.
Kirat, nasip anlamındadır. Aslında bir danik'in yarısına kirat
denir. Bir danik ise, 116 dirhemdir.
Kıssada sinirlenen ehli kitap, onların kafir olanlarıdır.
Rabbimizin, "Bu benim lütfumdur, dilediğime veririm"
buyruğu, ehl-i sünnetin, "sevabı, Allah (c.c) ihsan olarak
vermektedir" şeklindeki anlayışına bir delildir.
باب:
الإجارة إلى
صلاة العصر.
9. SÜRESİ İKİNDİ NAMAZI OLAN İŞ AKDİ
حدثنا
إسماعيل بن
أبي أويس قال:
حدثني مالك، عن
عبد الله بن
دينار، مولى
عبد الله بن
عمر، عن عبد
الله بن عمر
بن الخطاب رضي
الله عنهما:
أن
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم قال:
(إنما مثلكم
واليهود
والنصارى،
كرجل استعمل
عمالا، فقال:
من يعمل لي
إلى نصف
النهار على
قيراط قيراط،
فعملت اليهود
على قيراط
قيراط، ثم
عملت النصارى
على قيراط
قيراط، ثم
أنتم الذين
تعملون من صلاة
العصر إلى
مغارب الشمس
على قيراطين
قيراطين،
فغضبت اليهود
والنصارى،
وقالوا: نحن أكثر
عملا وأقل
عطاء؟ قال: هل
ظلمتكم من
حقكم شيئا؟
قالوا: لا،
فقال: فذلك
فضلي أوتيه من
أشاء).
[-2269-] İbn Ömer r.a.'in naklettiğine göre Resulullah Sallallahu Aleyhi ve
Sellem şöyle buyurmuştur: "Siz ile Ehli Kitap olan diğer iki kavim,
"Birçok işçi ile iş akdi yapan kimse" örneğine benzemektesiniz: İş
sahibi, "Kim birer kirat karşılığında yarım gün çalışır?" dedi.
Yahudiler ve Hıristiyanlar birer kirat karşılığında çalıştı.
Siz ise, ikindi'den güneş batana kadar iki kirat karşılığında
çalışanlarsınız. Bu duruma Yahudi ve Hıristiyanlar kızarak, "Neden biz
daha çok çalışıp daha az ücret alıyoruz" diye sordular. Allah onlara: "Sizin hakkınıza zulmettim
mi?" buyurdu. "Hayır" dediler.
Bunun üzerine Allah (C.C.), "Bu benim lütfumdur, dilediğime
veririm" buyurdu.
باب: إثم
من منع أجر
الأجير.
10. İŞÇİNİN ÜCRETİNİ VERMEYEN KİMSENİN KAZANACAĞI GÜNAH
حدثنا
يوسف بن محمد
قال: حدثني
يحيى بن سليم،
عن إسماعيل بن
أمية، عن سعيد
بن أبي سعيد،
عن أبي هريرة
رضي الله عنه،
عن
النبي صلى
الله عليه
وسلم قال: (قال
الله تعالى:
ثلاثة أنا
خصمهم يوم
القيامة: رجل
أعطى بي ثم
غدر، ورجل باع
حرا فأكل
ثمنه، ورجل
استأجر أجيرا
فاستوفى منه
ولم يعطه أجره).
[-2270-] Ebu Hureyre'nin rivayet ettiğine göre Nebiimiz Sallallahu Aleyhi
ve Sellem şöyle buyurmuştur: "Allah (C.C.) buyurdu ki: Şu üç kimsenin
kıyamet günü davacısı ben olacağım: (Birincisi) Benim adıma yemin edip de
aldatan (sözünü yerine getirmeyen); (ikincisi) hür bir kimseyi satıp parasını
yiyen; (üçüncüsü) bir işçi tutup ondan istifade edip de ücretini vermeyen
kimsedir."