باب: تعجيل
الإفطار.
45- İftar Vakti Girer Girmez Orucu Açmak
حدثنا
عبد الله بن
يوسف: أخبرنا
مالك، عن أبي حازم،
عن سهل بن سعد: أن رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
قال: (لا يزال الناس
بخير ما عجلوا
الفطر).
[-1957-] Sehl Ibn Sa'd'dan nakledildiğine göre Nebi Sallallahu Aleyhi ve
Sellem şöyle buyurmuştur; İftar vakti girer girmez oruçlarını açtıkları sürece
insanlar hayır üzerindedir."
حدثنا
أحمد بن يونس:
حدثنا أبو
بكر، عن
سليمان، عن
ابن أبي أوفى
رضي الله عنه
قال: كنت
مع النبي صلى
الله عليه
وسلم في سفر،
فصام حتى
أمسى، قال
لرجل: (انزل
فاجدع لنا).
قال: لو انتظرت
حتى تمسي،
قال: (انزل
فاجدع لي، إذا
رأيت الليل قد
أقبل ها هنا،
فقد أفطر
الصائم).
[-1958-] Abdullah İbn Ebu Evfa'nın şöyle dediği nakledilmiştir: "Bir
yolculukta Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile birlikte idim. Resul-i Ekrem
Sallallahu Aleyhi ve Sellem akşam vaktine kadar orucunu tuttu. Sonra birisine:
'İnip bize suyla karıştırarak biraz sevîk hazırlar mısın?' dedi. Adam: 'Ey
Allah'ın Resulü, akşam olmasını bekleseydiniz!' diye karşılık verdi. Nebi
Sallallahu Aleyhi ve Sellem tekrar: İnip bize suyla karıştırarak biraz sevik
hazırlar mısın?' dedi ve ekledi: 'Gece karanlığının bu taraftan bastırdığını
görürsen artık oruçlunun İftar etme vakti gelmiştir' buyurdu."
AÇIKLAMA: İbn Abdilberr,
iftar vakti girer girmez oruç açmak ve sahur vaktini sonuna kadar geciktirmek
hakkındaki hadisler sahih ve mütevatir rivayetlerdir, demiştir.
Abdürrezzak'ın sahih bir senedle naklettiğine göre Amr İbn Meymun
şöyle de-miştir: "Resulullah'ın (s.a.v) ashabı iftar konusunda en aceleci,
sahur konusunda ise en yavaş insanlardı."
"... İnsanlar hayır üzerindedir"
ifadesi Ebu Hureyre rivayetinde "... din baskın (ve üstün) bir
konumdadır' şeklinde geçmektedir. Zaten dinin baskın ve üstün bir konumda
oluşu hayır üzerinde olmayı zorunlu olarak gerektirir.
Ahmed İbn Hanbel'in Ebu Zer'den naklettiği rivayette "İftar
vakti girer girmez oruçlarını açtıkları sürece..." ifadesine ek olarak
"ve sahuru geciktirdikleri sürece..." ifadesi vardır.
[sürece diye çevirisini yaptığımız] .... edatı zarftır ve hadise
şu anlamı katmıştır: "Sünnete tam anlamıyla uyup, sünnetin belirlediği
sınırları aşmadıkları ve kendi akıllarına / kafalarına göre hareket edip bu
kuralları değiştirmedikleri sürece hayır üzerindedirler."
Ebu Davud, İbn Huzeyme ve diğer bazı hadisçilerin Ebu
Hureyre'den naklettikleri rivayette ek olarak: "Çünkü Yahudiler ve
Hıristiyanlar iftarı geciktirirler" ifadesi yer almaktadır. Ehl-i kitap oruç
tuttukları zaman iftarı yıldızlar çıkana kadar geciktirirlerdi. İbn Hibban ve
Hakim ise bu hadisi yine Sehl'den şu ifadelerle nakletmişlerdir: "İftar
etmek için yıldızların çıkmasını beklemedikleri sürece ümmetim sünnetime göre
hareket ediyor demektir." Bu rivayetlerde orucu bir an önce açmanın niçin
hayırlı olduğu açıklanmış, bu hükmün gerekçesi belirtilmistir. Mühelleb konu
hakkında şu değerlendirmeyi yapmıştır: "Bu hükmün hikmeti, gündüz tutulan
oruca geceden herhangi bir miktarda süre eklememektir. Çünkü bu durum oruçlunun
daha rahat etmesine ve ibadetlerini daha dinç bir şekilde yapmasına imkan
sağlar." Fakat burada alimlerin şu ortak görüşlerine işaret etmek gerekir:
"Orucu bir an önce açma hükmü, güneşin battığına dair kesin bilginin elde
edilmesinden sonrasıyla ilgilidir. Bu bilgi ise görme veya iki adil kimsenin
tanıklığı ile sağlanır." Bununla birlikte tercih edilen görüşe göre adil
olan bir kimsenin güneşin battığına dair tanıklığı da yeterlidir.
İbn Dakîki'l-Iyd şöyle demiştir: "Bu hadis, iftarı
yıldızların ortaya çıkmasına kadar geciktiren Şiilerin uygulamasının yanlış
olduğunu göstermektedir. Belki de güneş battıktan sonra hiç beklemeden iftarı
yapmanın hayırlı oluşunun sebebi de budur. Çünkü İftarı geciktiren kimseler
sünnete aykırı bir tutum sergilemiş olurlar."
İmam Şafii el-Ümm adlı eserinde, iftarı bir an önce yapmanın
müstehab olduğunu ve kasıtlı olarak geciktirilmedikçe mekruh olmayacağını
söyledikten sonra iftarı geciktirmeden hemen yapmanın daha faziletli olduğuna
değinmiştir. Onun bu açıklamasını esas aldığımızda iftarı geciktirmenin, mutlak
olarak mekruh olmadığı sonucu çıkar. Gerçekten de herhangi bir şeyin müstehab
olması, bunun tersinin/zıddınm mutlak olarak mekruh olmasını gerektirmez.