باب: متى
يدفع من جمع.
100- Müzdelife'den Mina'ya Gitme Vakti
حدثنا
حجاج بن
منهال: حدثنا
شعبة، عن أبي
إسحق: سمعت
عمرو بن ميمون
يقول: شهدت
عمر رضي الله
عنه صلى بجمع
الصبح، ثم وقف
فقال: إن
المشركين كانوا
لا يفيضون حتى
تطلع الشمس،
ويقولون: أشرق
ثبير، وأن
النبي صلى
الله عليه
وسلم خالفهم،
ثم أفاض قبل
أن تطلع الشمس.
[-1684-] Amr İbn Meymun şöyle anlatır: "Ömer'in, Müzdelife'de sabah
namazını kıldıktan sonra bir süre vakfe yapıp sonra da, "Müşrikler güneş
doğmadıkça Müzdelife'den ayrılmazlar ve "Ey Sebîr dağı! Aydınlan"
derlerdi. Resulullah bu konuda onlara muhalefet etti ve güneş doğmadan önce
Müzdelife'den ayrıldı" demiştir."
Tekrar; 3838
AÇIKLAMA: Konu başlığı,
Meş'ar-ı Haram'da vakfe yaptıktan sonra Müzdelife'den ne zaman ayrılması
konusunu ifade etmektedir.
"Aydınlan", işrak vaktine gir anlamında
kullanılmıştır. Sebîr, o bölgede bilinen bir dağın adıdır.
Müzdelife'de vakfe yapılan yerden havanın aydınlandığı vakitte
ayrılmak faziletlidir. Fecir doğmadan önce ayrılma konusundaki görüş
ayrılıklarına daha önce yer verilmişti.
Taberî, güneş doğuncaya kadar Müzdelife vakfesini yapmayan
kimsenin, vakfeyi kaçırmış olacağı konusunda icma bulunduğunu nakletmiştir.
İbnü'l-Münzir şöyle demiştir: "Şafiî ve alimler çoğunluğu
bu haberlerin zahirine göre hüküm vermişlerdir. Malik havanın aydınlanma
(isfar) vaktinden önce Müzdelife'den ayrılmak gerektiği görüşünde idi. Maliki
mezhebine mensup alimler bu görüşe delil olarak, Hz. Nebi'in, sabah namazını,
sabahın alaca karanlığında erkenden kılmadığını sadece güneş doğmadan önce
Müzdelife'den ayrılmak için böyle bir uygulama yaptığını göstermişlerdir.
Müzdelife'de uzak mesafede bulunan kimselerin güneşin doğuşu ile ayrılmaları
evladır.
باب: التلبية
والتكبير
غداة النحر،
حين يرمي
الجمرة،
والارتداف في
السير.
101- Bayram Sabahı Şeytan Taşlayıncaya Kadar Telbiye Ve Tekbir
Getirmek ve Bineğinin Arkasına - Terkisine Birini Almak
حدثنا
أبو عاصم
الضحاك بن
مخلد: أخبرنا
ابن جريج، عن
عطاء، عن ابن
عباس رضي الله
عنهما:
أن
النبي صلى
الله عليه
وسلم أردف
الفضل، فأخبر
الفضل: أنه لم
يزل يلبي حتى
رمى الجمرة.
[-1685-] İbn Abbas r.a. şöyle demiştir; Resulullah Sallallahu Aleyhi ve
Sellem Fadl'ı bineğinin arkasına aldı. Fadl da, Hz.Nebi'in, cemreye gelene
kadar telbiye getirdiğini haber verdi."
حدثنا
زهير بن حرب:
حدثنا وهب بن
جرير: حدثنا أبي،
عن يونس
الإيلي، عن
الزهري، عن
عبيد الله بن
عبد الله، عن
ابن عباس رضي
الله عنهما:
أن
أسامة ابن زيد
رضي الله
عنهما كان ردف
النبي صلى
الله عليه
وسلم، من عرفة
إلى
المزدلفة، ثم
أردف الفضل من
المزدلفة إلى
منى، قال:
فكلاهما قالا:
لم يزل النبي
صلى الله عليه
وسلم يلبي حتى
رمى جمرة العقبة.
[-1686 - 1687-] İbn Abbas r.a. şöyle anlatır: "Usame İbn Zeyd, Arafat'tan
Müzdelife'ye kadar Resulullah'ın bineğinin arkasında - terkisinde idi. Daha
sonra Hz. Nebi, Müzdelife'den Mina'ya kadar Fadl'ı bineğinin arkasına -
terkisine almıştır. Her ikisi de, "Resulullah, Akabe cemresine gelene
kadar telbiye getirdi" demiştir.
AÇIKLAMA: Bu hadise göre,
telbiye getirmek, kurban bayramının ilk günü cemreyi taşlamaya kadar
sürdürülür. Daha sonra hacı, ihram yasaklarından çıkmaya başlar.
İbnü'l-Münzir'in sahih bir senetle naklettiğine göre İbn Abbas,
"Telbiye hac-cın sembolüdür (şiar). Eğer hacı isen İhram yasaklarından
çıkmaya başlayana kadar telbiye getir. İhram yasaklarından çıkmak ise Akabe
cemresine taş atmakla başlar" demiştir.
Saîd İbn Mansûr'un naklettiğine göre İbn Abbas şöyle demiştir:
"Ömer'le birlikte onbir kez hac yaptım. O, cemreye taş atana kadar telbiye
getirirdi."
Şafiî, Ebu Hanife, Sevrî, Ahmed, İshak ve bu alimlere tabi
olanlar, telbiye-nin (cemreye taş attıktan sonra da) devam ettirilmesi
görüşündedir.
Bir grup alim ise, "ihramh kimse, Harem'e girince telbiyeyi
bırakır" demiştir. Bir grup, vakfe yerine (Arafat'a) gidince bırakır
görüşündedir. İbnü'I-Münzir ve Saîd İbn Mansûr'un sahih senetlerle naklettiğine
göre, Aişe, Sa'd ibn Ebû Vakkas ve Ali bu görüştedir. Malik de aynı görüşte
olmakla birlikte o, arefe günü güneşin tepe noktasından kaymaya başladığı
vakit ile takyîd etmiştir. Evzaî ve Leys de bu görüştedir. Hasen-i Basrî de bu
görüşte olmakla birlikte o, "Arefe günü sabah namazını kılınca
(bırakır)" demiştir.
Alimler, telbiyenin, cemreye ilk taşı atarken mi yoksa son taşı
attıktan sonra mı bırakılacağı konusunda ihtilaf etmiştir. Alimler çoğunluğu,
ilk taşı atarken bırakılması görüşündedir. Ahmed ve bazı Şafiîler ise son taşı
attıktan sonra birakılacağı görüşündedir. İbn Huzeyme'nin Fadl'dan naklettiği
şu söz bu grubun görüşüne delil niteliğindedir: "Arafat'tan Resûlullah ile
birlikte ayrıldım. Resû-lullah, akabe cemresinde taş atana kadar telbiye
getirmeye devam etti. Her taş atışında tekbir getiriyordu. Attığı son taşla
birlikte telbiye getirmeyi de bıraktı."
İbn Huzeyme, "Bu sahih bir hadis olup, bu konudaki diğer
rivayetleri açıklayıcı niteliktedir. "Akabe cemresine taş atıncaya
kadar" sözü ile taş atmayı tamamlamak kastedilmiştir" demiştir.
باب:
{فمن تمتع
بالعمرة إلى
الحج فما
استيسر من
الهدي فمن لم
يجد فصيام
ثلاثة أيام في
الحج وسبعة
إذا رجعتم تلك
عشرة كاملة
ذلك لمن لم يكن
أهله حاضري
المسجد
الحرام}
/البقرة: 196/.
102- Bab "Kim hac günlerine kadar umre ile faydalanmak
isterse kolayına gelen bir kurban kesmesi gerekir. Kurban kesmeyen kimse, hac
günlerinde üç, memleketine döndüğü zaman yedi olmak üzere oruç tutar ki hepsi tam
on gündür. Bu söylenenler, ailesi Mescid-i Haram civarında oturmayanlar
içindir."[Bakara, 196]
حدثنا
إسحق بن
منصور: أخبرنا
النضر: أخبرنا
شعبة: حدثنا
أبو جمرة قال:
سألت
ابن عباس رضي
الله عنهما عن
المتعة فأمرني
بها، وسألته
عن الهدي،
فقال: فيها
جزور أو بقرة
أو شاة أو شرك
في دم، وكأن
ناسا كرهوها، فنمت
فرأيت في
المنام كأن
إنسانا ينادي:
حج مبرور،
ومتعة
متقبلة،
فأتيت ابن
عباس رضي الله
عنهما
فحدثته، فقال:
الله أكبر،
سنة أبي القاسم
صلى الله عليه
وسلم. قال:
وقال آدم ووهب
ابن جرير
وغندر، عن
شعبة: عمرة
متقبلة، وحج
مبرور.
[-1688-] Ebu Cemre şöyle demiştir: İbn Abbas'a temettu' haccını sordum.
Bana onu yapmamı emretti. Hedy kurbanını sordum. Bana, "Deve (dişi veya
erkek), sığır, koyun kesmek veya (deve ya da sığırda) kurbana ortak olmak
gerekir" dedi. Bazıları temettu haccını hoş karşılamazlardı. Bir gün
uyudum ve rüyamda bir kişi bana, "Kabul olunmuş hac ve temettu haccı
(umre):" dedi. Daha sonra İbn Abbas'a rüyamı anlatınca "Allahu Ekber, Ebu'l-Kasım'ın sünneti
böyledir" dedi.
AÇIKLAMA: Urve'den gelen rivayette,
"Kabul olunmuş umre ve kabul olunmuş (mebrûr) hac" şeklindedir.
Ayette geçen, "Kim hac günlerine kadar umre ile faydalanmak
isterse" ifadesi güven içinde olma durumu ile ilgilidir. Çünkü aynı
ayette "Güven içinde olunca" ifadesi yer almaktadır, Bu ayet, alimler
çoğunluğunun, temettü haccınin sadece muhsar (hac yapması engellenmiş) olan
kimselere mahsus olmadığı yönündeki görüşü lehine bir delildir.
"(Deve ya da sığırda) kurbana ortak olmak gerekir":
Çünkü bunlardan biri, birçok kişi (en fazla yedi kişi) için kurban olabilir. Bu
hadis, Müslim'in Cabİr'den rivayet ettiği şu hadisle uygunluk göstermektedir:
"Hac niyeti ile Resûlullah ile birlikte yola çıkmıştık. Resûlullah, deve
ve sığırda, her biri için yedi kişi olacak şekilde kurban etmek üzere ortak
olmamızı emretti."
Şafiî ve alimler çoğunluğu da bu görüştedir. Onlara göre,
kurbanın, nafile veya vacip olması arasında; iştirak edenlerin tamamının ibadet
niyetinde olması ya da bir kısmının ibadet bir kısmının et elde etme niyetinde
olması arasında fark yoktur.