SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’Z-ZEKAT

<< 703 >>

باب: إذا تصدق على ابنه وهو لا يشعر.

15.Farkında Olmadan Oğul'a Sadaka Verilirse

 

حدثنا محمد بن يوسف: حدثنا إسرائيل: حدثنا أبو الجويرية: أن معن بن يزيد رضي الله عنه حدثه قال: بايعت رسول الله صلى الله عليه وسلم أنا وأبي وجدي، وخطب علي فأنكحني، وخاصمت إليه: كان أبي يزيد أخرج دنانير يتصدق بها، فوضعها عند رجل في المسجد، فجئت فأخذتها، فأتيته بها، فقال: والله ما إياك أردت، فخاصمته إلى رسول الله صلى الله عليه وسلم، فقال: (لك ما نويت يا يزيد، ولك ما أخذت يا معن).

 

[-1422-] Ebu'l-Cüveyriye'den nakledildiğine göre Ma'n İbn Yezîd şöyle anlatır: Ben, babam ve dedem Resûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e  bey'at etmiştik. Beni O Sallallahu Aleyhi ve Sellem nişanladı ve nikahımı kıydı. Birgün Efendimiz'e bir dava arzettim. Babam (Yezîd), kendisi için tasadduk etsin diye mesciddeki bir adam'a bir miktar dinar verdi. Gittim, dağıtılan dinarlardan ben de aldım babamın yanına geldim. Babam, "Vallahi, ben onları senin için bırakmadım" dedi.

 

Ben de bu olayı Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e dava ettim. Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem, "Ey Yezid! Sana niyetinin karşılığı (olarak sevap) vardır. Ey Ma'n! Aldığın da sana aittir" buyurdu.

 

 

AÇIKLAMA:     Konu başlığı ile ilgili olarak, Zeyn İbnü'l-Müneyyir şöyle demiştir: Burada, kısa olsun diye "farkında olmadan oğula sadaka verilirse" denilerek bırakılmıştır. Başlığın uzun hali, "farkında olmadan oğula sadaka verilirse bu caizdir" şeklindedir. Çünkü farkında olmadığı için oğlu, o sadaka açısından tıpkı üçüncü bir şahıs gibi olmuştur.

 

Hadisin, konu başlığı ile ilgisi şudur: Bu olayda, Yezid kendisi adına sadaka vermesi için dinarı bir kimseye vermiş, bundan dolayı her hangi bir kısıtlama (hacr) ile de karşılaşmamıştır. Oysa sadakanın, oğlunun eline geçmesine sebep olan da kendisidir.

 

"Nişanladı ve nikahımı kıydı" İfadesi, "Benim İçin evlilik teklifinde bulundu ve olumlu yanıt alındı" anlamındadır.

 

"Bir adama bir miktar dinar verdi" : Kendisi için tasadduk etmek üzere dinar bırakılan kimsenin ismini bulamadım. Burada kullanılan sözün tam hali şöyle olmalıdır: Dinarları bıraktı ve ona, ihtiyaç sahiplerine tasadduk etmesi için genel bir izin verdi.

 

Gittim, dağıtılan dinarlardan ben de aldım" ifadesi, zorla değil, o adamın izni ile aldım şeklinde anlaşılmalıdır.

 

Vallahi ben onları senin için bırakmadım" ifadesi şu şekilde anlaşılabilir: Eğer sana vermek isteseydim, hiç bir kimseyi vekil tayin etmeksizin doğrudan verirdim."

 

Muhtemeldir ki baba, o sırada kendi çocuğuna verilen sadakadan dolayı cevap alınamayacağını düşünüyordu. Ya da üçüncü şahıslara verilen sadakanın daha faziletli olduğu kanaatini taşıyordu.

 

Sana niyetinin karşılığı vardır" : Yani sen ihtiyaç sahiplerine tasaddukta bulunmaya niyet ettin. Oğlun da ihtiyaç sahibi idi. Dolayısıyla, her ne kadar sadakayı vekile teslim ederken oğlunun alacağı hiç aklına gelmemiş olsa bile, senin sadakan yerini buldu.

 

Ey Ma'n! Aldığın da sana aittir." Çünkü sen onu ihtiyacın olduğu için aldın. Olay, nafaka yükümlülüğü bulunsa bile, bütün usul ve fürûya sadaka 'verilebileceğine delil olarak kullanılmıştır. Oysa bu olay böyle bir hükme delil olamaz. Çünkü burada muhtemeldir ki Ma'n babası Yezİd'den bağımsız bir şekilde yaşıyordu ve babası onun nafakasını karşılamakla yükümlü değildi. Kocaya zekat verme" konusunda bununla ilgili tartışmalara geniş bir şekilde yer verilecektir.

 

 

Hadisten Çıkan Sonuçlar

 

1. Bu hadise göre, "Allah vergisi" özelliklerden dolayı kişinin kıvanç duyması ve nimeti anmak maksadıyla bunlardan bahsetmesi caizdir.

 

2. Baba ile oğul arasında davalaşmak caizdir. Sırf dava açmak babaya isyanla değerlendirilmez.

 

3. özellikle de nafile olan sadakaları vermek üzere, başka bir şahsa vekalet vermek, bir tür verilen sadakayı gizli tutma anlamı taşıdığı İçin caizdir.

 

4. Sadaka veren kişi, niyeti sebebiyle sevap kazanır. Sadakayı alan taraf buna ehil olsun olmasın durum böyledir.

 

5. Hibenin aksine, baba, oğluna verdiği sadakadan rücû etme hakkına sahip değildir.

 

 

SONRAKİ