DEVAM: 5. Nebi'in Farz Kılmaksızın Gece İbadeti İle Nafile
Namaza Teşvik Etmesi
حدثنا
عبد الله بن
يوسف قال:
أخبرنا مالك،
عن ابن شهاب،
عن عروة، عن
عائشة رضي
الله عنها قالت: إن
كان رسول الله
صلى الله عليه
وسلم ليدع
العمل، وهو
يحب أن يعمل
به، خشية أن
يعمل به الناس
فيفرض عليهم،
وما سبح رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
سبحة الضحى
قط، وإني
لأسبحها.
[-1128-] Aişe (r.anha)'nın şöyle dediği nakledilmiştir: "Resûlullah Sallallahu
Aleyhi ve Sellem işlemekten zevk aldığı ve sevdiği bazı amelleri, insanlar da
kendisine uyup amel ettikleri için farz kılınabilir endişesiyle terk etmiştir.
Bu yüzden Resûl-i Ekrem Sallallahu Aleyhi ve Sellem hiçbir zaman kuşluk namazı
kılmamıştır. Fakat ben bu namazı kılarım."
حدثنا
عبد الله بن
يوسف قال:
أخبرنا مالك،
عن ابن شهاب،
عن عروة بن
الزبير، عن
عائشة أم المؤمنين
رضي الله عنها: أن
رسول صلى الله
عليه وسلم صلى
ذات ليلة في المسجد،
فصلى بصلاته
ناس، ثم صلى
من القابلة، فكثر
الناس، ثم
اجتمعوا من
الليلة
الثالثة أو
الرابعة، فلم
يخرج إليهم
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم، فلما
أصبح قال: (قد
رأيت الذي
صنعتم، ولم
يمنعني من
الخروج إليكم
إلا أنني خشيت
أن تفرض
عليكم). وذلك
في رمضان.
[-1129-] Mu'minlerin annesi Aişe (r.anha) anlatıyor: "Resûl-i Ekrem
Sallallahu Aleyhi ve Sellem bir gece mescid'de namaz kılmıştı. Bunu gören
sahâbîler de ona uyarak namaz kılmaya başladılar. Resulullah Sallallahu Aleyhi
ve Sellem sonraki gece de namaz kıldığında insanlar çoğaldı. Üçüncü veya
dördüncü gecede ise sayıları iyice arttı. Fakat Resûlullah Sallallahu Aleyhi ve
Sellem bundan sonra namaz kılmak üzere onların yanına çıkmadı. Sabah olduğunda
da şöyle buyurdu: 'Ben sizin yaptıklarınızı gördüm. Beni namaz kılmak üzere
yanınıza gelmek istemedim. Çünkü bu namaz'ın size farz kılınmasından korktum.'
Bu olay Ramazan ayında yaşanmıştı."
AÇIKLAMA: İmam Buhârî'nin kullandığı bu başlık Nebi
Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in ümmetini/ müminleri gece namazına teşvik
etmesini anlatır.
Îbnü'l-Müneyyir kullanılan bu başlıkla ilgili olarak şu
açıklamaları yapmıştır: "İmam Buhârî'nin kullandığı bu başlık iki hüküm
içermektedir:
1. Gece namazına teşvik
2. Gece namazının farz olmaması. Ümmü Seleme İle Hz. Ali'den nakledilen
rivayetler ilk hükme, Hz. Aişe hadisi ise ikinci hükme işaret eder."
Fakat bana göre nakledilen dört rivayet de gece ibadetinin farz
olmadığı hükmünü içermektedir. Ayrıca Resûlullah'ın (s.a.v.) sevdiği halde farz
kılınır endişesiyle bazı amelleri terk etmesi de nafile ibadete teşvik
anlamındadır. Çünkü Resûlullah (s.a.v.) herhangi bîr şeyi sevmişse aynı zamanda
o şeye teşvik de vardır; zira bir şeyi sevmek o şeye teşvik etmeyi gerektirir.
Burada veya benzeri olaylarda Resûlullah'ın (s.a.v.) farz kıhnabilir
endişesiyle sevdiği amelden vazgeçmesi tamamen farklı bir durumdur.
Ibn Battal Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in, "Haydi
namaz kılmıyor musunuz?!" şeklindeki sözü hakkında şu açıklamaları
yapmıştır: "Bu ifade gece namazının ne kadar faziletli bir amel olduğunu
gösterdiği gibi kişinin ailesini ve akrabasını gece namazı için
kaldırabileceğine de İşaret eder."
Taberî de gece ibadetinin faziletine vurgu yaparak şunları
söylemiştir: "Resûl-i Ekrem (s.a.v.) gece ibadetinin, geceleri namazla
İhya etmenin çok faziletli bir amel olduğunu bildiği için kızı ile damadını
namaz kılmaları için uyandırmıştır. Eğer böyle olmasaydı Cenâb-ı Hakk'ın
insanların dinlenmesi için yarattığı gece vaktinde onları asla rahatsız
etmezdi. Fakat Resûlullah (s.a.v.), "Ailene de namazı emret! [Tâhâ 132]
âyetine uymuş ve onların da gece ibadetinin, faziletinden istifade etmelerini
sağlamak İçin evlerine kadar gidip onları namaz için uykudan
kaldırmıştır."
Hz. Ali "Canlarımız Allah'ın elindedir" hükmünü
"Bütün insanları, (bedenen) öldüklerinde canlarını alan ve henüz ölmemiş
olanların da uyku halinde iken (ruhlarını alıp ölü gibi yapan) Allah'tır. O,
böylece ölümlerine hükmettiği canları alır, diğerlerini de kendisinin koyduğu
belirli bir vakte kadar salıverir [Zümer 42] âyetinden almıştır. Hakîm'in bu
olayı naklettiği rivayette Hz. Ali'nin şöyle dediği nakledilmiştir: "Ben
oturup gözlerimi ovuşturuyor ve şöyle diyordum: Vallahi sadece Allah'ın bize
farz kıldığı namazları kılacağım. Bizim canlarımız Allah'ın elindedir!"
Hz. Ali'nin bu sözü Allah'ın irade sıfatını ispat etmekte ve kulun yaptığı her
şeyin O'nun iradesiyle olduğuna işaret etmektedir.
Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in hiç cevap vermeden geri
dönmesi, aslında doğru olsa bile istenen şeye aykırı olan söz ve görüşlerden
yüz çevirilebileceğini gösterir.
İbnü't-Tîn, Resûlullah'ın (s.a.v.) Hz. Ali'nin cevabı karşısında
dizlerini dövmesiyle İlgili olarak şunları söylemiştir: "Resûl-i Ekrem'in
(s.a.v.) dizlerini dövmesi Hz. Ali'nin söz konusu âyeti bir delil gibi
zikretmesinden hoşlanmadığını gösterir."
Bu rivayet kişinin herhangi bir görüşme/tartışma sırasında
Kur'ân'dan delil getirebileceğini gösterir.
Hz. Ali'nin Resûlullah (s.a.v.) karşısında bile sözünü
esirgemeden konuşması ilmi yaymak ve asla gizlememek noktasında ne kadar titiz
davrandığını göstermektedir.
İbn Battal, Mühelleb'in şöyle dediğini nakletmiştir: "Bu
rivayetten anladığımız kadarıyla İmamın nafile ibadetler konusunda tebaasını
fazla sıkıştırmaması gerekir. Zira Resûlullah (s.a.v.) Hz. Ali'nin
"Canlarımız Allah'ın elindedir" diye verdiği cevap karşısında susmuş
ve hiçbir karşılık vermemiştir. Çünkü Hz. Ali'nin nafile namazı niçin kılmak
istemediğine dair verdiği cevap doğru. Şayet gece namazı farz olsaydı Resûl-i
Ekrem (s.a.v.) böyle bîr cevabı asla kabul etmezdi. Nebi Sallallahu Aleyhi ve
Sellem'in dizlerini dövmesi ve giderken âyetle karşılık vermesi ise damadı ile
kızını rahatsız ettiği düşüncesine kapıldığını ve onlan uyandırdığı için pişman
olduğunu gösterir." İbn Battal naklettiği bu görüşe katıldığını ifade
etmiştir. Fakat bize göre bu yorum çok net değildir, yukarıdaki açıklamalar
daha tutarlı ve kabul edilebilir görünmektedir.
İmam Nevevî de Resûlullah'ın (s.a.v.) dizlerini dövmesiyle
ilgili olarak şunları söylemiştir: "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem, Hz.
Ali'nin hazırcevaplığına ve İleri sürdüğü delili esas alarak kendisine
uymamasına şaşırmış ve bu yüzden dizlerini dövmüştür."
"Çünkü bu namazın size farz kılınmasından korktum" Bu
ifade Resûlullah'ın (s.a.v.) kalabalıktan ve mescitteki sıkışıklıktan dolayı
değil, ümmetine farz kılınacağı endişesiyle namazı kılmaktan vazgeçtiğini açık
bir şekilde göstermektedir.
Gece Namazının
Farz Kılınması Endişesi
Bu konuyla ilgili olarak farklı yorumlar yapılmıştır. İbn
Battâl'ın İşaret ettiği bu ihtimaller şunlardır:
1. Gece ibadeti ümmete değil Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e
farz kılınmıştır. İşte Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem sahâbîlerin
yanına çıkıp onlarla birlikte bu ibadete devam edecek olsaydı Cenâb-ı Hakk gece
namazının farz kılınması hükmü bakımından kendisiyle ümmetini aynı kategoriye
sokabilirdi. Zira şeriatta aslolan, ibadetler söz konusu olduğunda Resûl-i
Ekrem (s.a.v.) ile ümmetinin aynı hükme tabî olmasıdır. Burada Allah Teâlâ'nm
Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem İle ümmetini aynı hükme tabî kılma İhtimali
bulunduğu için bu sözü söylemiştir.
2. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem ümmetinin gece namazına
sürekli devam ettikleri için zamanla zayıf düşebileceklerini ve kendisine tabî
olmayı terk etmeleri durumunda günahkâr olacaklarını düşünerek bu endişesini
dile getirmiş olabilir.
3. Burada Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in gece namazının
farz olcağından endişe etmiş olma ihtimali de söz konusudur. Bu farz kılma ise
mücerred olarak gece namazının farz kılınması anlamında değil, gece namazın!
mescitte cemaatle kılmanın şart olması anlamındadır. Zeyd İbn Sabitin
naklettiği şu rivayet bu ihtimali desteklemektedir: "Çünkü ben gece
namazının size farz kılınmasından korktum. Farz kılınacak olsaydı bu sefer
namazı ikâme edemeyecektiniz namaza gelemeyecektiniz. Ey insanlar, (gece
namazlarını) evlerinizde kılın!" İşte Resülullah (s.a.v.) ümmetine olan
düşkünlüğü ve şefkati dolayısıyla gece namazını mescitte cemaatle kılmalarına
engel olmuş ve böyle bir şart ileri sürmemiştir. Ayrıca namazı evlerinde
kılmalarını tavsiye ederek hem gece ibadetine devam etmelerini sağlamış, hem de
farz kılınması endişesinden kurtulmuştur.
4. Gece namazının farz-ı ayn olmasından değil farz-ı kifâye
olmasından endişe etmiştir. Bu durumda beş vakit namaza ek bir farz namaz
ortaya çıkmış olmayacak ve bazı âlimlerin bayram namazları hakkında verdiği
hüküm gece ibadetine de verilmiş olacaktır.
5. Sadece Ramazan'daki gece ibadetinin farz kılınmasından endişe
etmiş olabilir. Zaten bu konu başlığı altında zikredilen rivayet de bu olayın Ramazan1-da
meydana geldiğini İfade etmektedir. Nitekim Süfyân İbn Hüseyn tarafından
nakledilen rivayette Resûlullah'ın (s.a.v.) sözü şöyle geçmektedir: "Size
bu aydaki gece ibadetinin farz kılınmasından korktum." Bu ihtimal ve yorum
konuyla ilgili sorunu da ortadan kaldırmaktadır. Çünkü Ramazan'daki gece ibadeti
senenin her gününde tekrar edilen bir ibadet değildir. Bu durumda gece namazı
beş vakit namaza eklenmiş yeni bir farz olmayacaktır.
Bana göre işaret edilen bu yorumlar içerisinde en güçlü olanı
üçüncü yorumdur. Allah Teâlâ doğrusunu en iyi bilendir.
Hadisten Çıkan
Sonuçlar
1. Gece ibadeti nafile bir ibadet olup menduptur. Özellikle de
Ramazan ayında cemaatle kılınması daha iyidir. Çünkü Nebi Sallallahu Aleyhi ve
Sellem'in vefatından sonra artık söz konusu namazın farz kılınma endişesi
kalmamıştır. Zaten bu endişe kalmadığı için Hz. Ömer Ramazan ayında teravih
namazının cemaatle kılınması uygulamasını başlatmış ve imam olarak da Übey İbn
Ka'b'ı görevlendirmiştir.
2. Allah'ın takdir ettiği bir husustan kurtulmak için başka bir
takdirine sığınmak mümkündür.
3. Herkesin itibar ettiği ve sözünü dinlediği ileri gelen
kimseler bazen alışkanlık haline getirdiklerinden daha farklı bir uygulamaya
gidebilirler. Bu durumda tâbîlerine farklı uygulamaya niçin geçtiklerini,
bunun hükmünü ve hikmetini açıklamalıdır.
4. Resûlullah (s.a.v.) dünyaya hiç değer vermez, dünyalığın az
bir miktarı ile yetinirdi. Ümmetine çok düşkün merhametli ve şefkatli idi.
5. Bir mefsedete yol açacağı düşünülüyorsa bazı maslahatları
terk etmek ve iki maslahattan daha önemli olanı tercih etmek gerekir.
6. İmamlığa niyet etmeyen bir kimseye uyularak arkasında namaz
kılınabilir. Ancak bu hüküm tartışmaya açıktır. Çünkü Nebi Sallallahu Aleyhi ve
Sellem'in imamlığa niyet etmediğiyle ilgili bir nakil yoktur; böyle bir durumu
da zan-na dayalı bir yorumla tespit etmek mümkün değildir.
7. Cemaatle nafile namaz
kılınırken ezan ve kamet terk edilebilir.