-3- 1 - باب:
{منيبين إليه
واتقوه
وأقيموا
الصلاة ولا تكونوا
من المشركين}
/الروم: 31/.
2. Hepiniz Ona Yönelerek,
Ona Karşı Gelmekten Sakının! Namazı Kılın! Müşriklerden Olmayın! [Rum 31.]
حدثنا
قتيبة بن سعيد
قال: حدثنا
عباد، هو ابن
عباد، عن أبي
جمرة، عن ابن
عباس قال: قدم
وفد عبد القيس
على رسول الله
صلى الله عليه
وسلم، فقالوا:
إنا من هذا
الحي من
ربيعة، ولسنا
نصل إليك إلا
في الشهر
الحرام،
فمرنا بشيء
نأخذه عنك،
وندعو إليه من
وراءنا، فقال:
(آمركم بأربع،
وأنهاكم عن
أربع: الإيمان
بالله). ثم
فسرها لهم:
(شهادة أن لا
إله إلا الله
وأني رسول
الله، وإقام
الصلاة،
وإيتاء
الزكاة، وأن
تؤدوا إلي خمس
ما غنمتم،
وأنهى عن
الدباء،
والحنتم، والمقبر،
والنقير).
[-523-] Ebu Cemre İbn Abbâs'tan şöyle nakletmiştir: "Abdulkaysoğullarının
heyeti, Allah Rasûlü'ne gelip: 'Biz Rabîa' kabilesinin bir koluyuz. Buraya
ancak haram aylarda gelebiliriz. O halde bize öyle şeyler emret ki, onlara
tutunalım ve buraya gelmeyen kabilemiz mensubu kimseleri buna davet edelim'
dediler. Bunun üzerine Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:
"Size şu dört şeyi emrediyorum:
a) Allah'a iman. (Allah Resulü bunu şöylece açtklamıştır:) Yani,
Allah'tan başka ilâh olmadığına ve benim Allah'ın elçisi olduğuma şehadet
etmek.
b) Namaz kılmak. c) Zekat vermek. d) Ganimet olarak elde ettiklerinizin beşte
birini bana vermek.
Şu dört şeyi de size yasaklıyorum: a) Dübâ: Su kabağı b) Hantem: Sırlı küp c) Mukayyar ziftli kap. d)
Nakîr: Hurma ağacı kütüğünden oyularak yapılan kap.
AÇIKLAMA: (O'na yönelerek)
dönmek anlamına gelen kökünden türetilmiştir. Namaz kılmayı bırakanları tekfir
edenler görüşlerini, mefhumunun gerektirdiği manaya bakarak bu âyet ile
delillendirmişlerdir. Ancak onlara şu şekilde itiraz edilmiştir: Bu âyet ile,
namaz kılmayı terk etmenin müşriklerin bir davranışı olduğu kasdedilmiştir.
Onlara benzemek ise yasaklanmıştır. Yoksa burada, namazı terk ettiği için şirk
ehline benzeyen kimselerin müşrik olduğu söylenmemişti.
Bu âyet-i kerîme, namazın fazileti hakkında varid olan en güçlü
delildir. Bu âyetin Abdulkays heyetini konu edinen hadis ile olan ilişkisi ise
şöyledir; "Bu âyette, şirkin nefyedilmesi, namaz kılmakla birlikte
zikredilmiştir. Hadiste İse, tevhidin kabulü, namaz kılmakla birlikte
anılmıştır."
Bu hadis üzerinde ayrıntılı olarak "Kitabu'l-ilim"
bölümünde durulmuştur.
باب: البيعة
على إقامة
الصلاة.
3. Namaz Kılmak Üzere Biat Etmek
حدثنا
محمد بن
المثنى قال:
حدثنا يحيى
قال: حدثنا
إسماعيل قال:
حدثنا قيس، عن
جرير بن عبد الله
قال:
بايعت
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم على غقام
الصلاة،
وإيتاء
الزكاة،
والنصح لكل مسلم.
[-524-] Cerîr bin Abdullah (r.a.)'ın şöyle dediği nakledilmiştir:
"Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e namazı kılmak, zekatı vermek ve her
müslümana nasihat etmek üzere biat ettim.
Tekrar: 57.
AÇIKLAMA: (Namaz Kılmak Üzere
Biat Etmek) Biattan maksat, İslâm dinini kabul ettiğine dair biat etmektir.
Hz. Peygamber tevhidi kabul ettikten sonra insanlara ilk olarak namazı şart
koşardı. Çünkü namaz, bedenî ibadetlerin başıdır. İkinci olarak ise, zekatı şart
koşardı. Çünkü zekat, mâlî ibadetlerin başıdır. Daha sonra ise, her topluma en
çok neye ihtiyacı varsa onu şart koşardı. Burada Cerîr'e nasihat şartını
getirmiştir. Çünkü o, kavminin lideri idi. Böylece Allah Resulü ona insanlara
nasihati emretmek suretiyle, kavmine İslâm'ı öğretmesi için yol gösterdi.
Abdulkays heyeti ganimetlerin beşte birini vermek üzere Hz. Peygamber'e biat
etti. Çünkü bu kabile, kendilerine komşu olan kafir Mudar kabilesi ile savaş
halinde idi.
Bu hadisin ayrıntılı biçimde şerhi, "Kitabu'l-imân"ın
sonlarında geçti.
باب: الصلاة
كفارة.
4. Keffâret Olarak Namaz Kılmak
حدثنا
مسدد قال:
حدثنا يحيى،
عن الأعمش
قال: حدثني
شقيق قال:
سمعت حذيفة
قال:
كنا
جلوسا عند عمر
رضي الله عنه،
فقال: أيكم يحفظ
قول رسول الله
صلى الله عليه
وسلم في الفتنة؟
قلت: أنا، كما
قاله. قال: إنك
عليه - أو
عليها -
لجريء، قلت:
فتنة الرجل في
أهله وماله
وولده وجاره،
تكفرها
الصلاة
والصوم
والصدقة والأمر
والنهي، قال:
ليس هذا أريد،
ولكن الفتنة
التي تموج كما
يموج البحر،
قال: ليس عليك
منها بأس يا
أمير
المؤمنين، إن
بينك وبينها
باب مغلقا،
قال: أيكسر أم
يفتح؟ قال:
يكسر، قال:
إذا لا يغلق
أبدا، قلنا:
أكان عمر يعلم
الباب؟ قال:
نعم، كما أن
دون الغد
الليلة، إني
حدثته بحديث
ليس
بالأغاليط.
فهبنا أن نسأل
حذيفة،
فأمرنا
مسروقا
فسأله، فقال:
الباب عمر.
[-525-] A'meş, Şakîk kanalıyla Huzeyfe'nin şöyle dediğini nakletmiştir:
"Ömer (r.a.)'in yanında oturuyorduk. Bize: 'Hanginiz Rasulullah Sallallahu
Aleyhi ve Sellem'in fitne hakkında söylediğini hafızasında tutuyor?' diye
sordu. 'Ben. Hem de nasıl buyurmuşsa öylece aklımda tutuyorum' diye atıldım. Bu
konuda çok cesursun' dedi.
Fitne hakkındaki Kişi'nin ailesi, malı, çocuğu ve komşusu hakkında
bulaşacağı fitneye (günaha) kıldığı namaz, tuttuğu oruç, verdiği zekat ve
yaptığı emri bi'l-ma'ruf nehy ani'l-münker keffâret olur.' Hadisini söyledim. Ömer
(r.a.): 'Bunu kasdetmemiştim. Denizin dalgalanması gibi kabaracak fitneyi kast
etmiştim' dedi. Ben de: 'O fitne, sana zarar vermeyecek. Seninle onun arasında
kapalı bir kapı var" diye cevap verdim. Ömer (r.a.),: 'O kapı açılacak mı,
yoksa kırılacak mı?' diye sordu. Ben de: 'Kırılacak' dedim. Bu defa: 'O zaman
bir daha asla kapanmayacak' dedi. Biz, 'Ömer kapıyı biliyor muydu?' diye
sorduk. Huzeyfe, 'Evet, tıpkı önceki gün, bu geceyi bildiği gibi biliyordu.
O'na söylediklerimde hiç yalan yoktu' diye cevap verdi.
Kapının kim olduğunu Huzeyfe'ye sormaktan çekindik. Bu yüzden
Mesrûk'a gidip sormasını emrettik. O da sordu. Huzeyfe şöyle cevap verdi: Kapı
Ömer'dir.
Tekrar: 1435, 1895, 3586, 7096.
AÇIKLAMA: (Fitne) Buna göre,
umumî mana ifade eden bir lafzı kullanıp özel bir mana kasdedilebilir. Çünkü
burada, Hz. Ömer'in bütün fitneleri değil de, belli bir fitneyi sorduğu
anlaşılmaktadır. Asıl itibariyle fitne, imtihan anlamına gelir. Daha sonraları
imtihanın ortaya çıkardığı bütün kötü durumlar için kullanılmaya başlanmıştır.
Bu çerçev de inkâra, uzak ihtimalli olan tevilde aşırıya gitmeye, ayıbın
ortaya çıkmasına, belaya, azaba, savaşa, iyi halden kötü hale gidişe, bir şeye
meyletmeye, bir şeyden hoşlanmaya fitne denir. Hem hayırlı hem de şerli şeylerde
olur. Nitekim Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır: "Biz sizi denemek için
hayırla da, şerle de imtihan ederiz.[Enbiyâ 35]
(Kapı Ömer'dir) Bu ifade, Huzeyfe'nin bundan önce söylediği sözü
ile çelişmez. Çünkü bu cümle, şu anlama gelir: Senin döneminle fitnenin
çıkacağı zaman arasında ömrün kadar süre vardır.
Bu hadisten çıkarılan diğer sonuçlar, "Nübüvvetin
alametleri" bahsinde anlatılacaktır.