باب: من بنى
مسجدا.
65. Mescid / Cami Yaptıran Kimse
حدثنا
يحيى بن
سليمان: حدثني
ابن وهب:
أخبرني عمرو:
أن بكيرا
حدثه: أن عاصم
بن عمر بن
قتادة حدثه:
أنه سمع عبيد
الله
الخولاني:
أنه
سمع عثمان بن
عفان يقول،
عند قول الناس
فيه حين بنى
مسجد الرسول
صلى الله عليه
وسلم: إنكم
أكثرتم، وإني
سمعت النبي
صلى الله عليه
وسلم يقول: (من
بنى مسجدا -
قال بكير:
حسبت أنه قال -
يبتغي به وجه
الله، بنى
الله له مثله
في الجنة).
[-450-] Ömer İbn Katâde'den şöyle nakledilmiştir: "Ubeydullah
el-Havlânî, Mescid-i Nebevî'yi yeniden inşa ettiği zaman, İnsanların kendisi
hakkında ileri geri konuşmaya başladığı bir sırada Hz. Osman'ın şöyle dediğini
nakletmiştir: 'Hakkımda çok ileri gittiniz. Oysa ben, Nebi Sallallahu Aleyhi ve
Sellem'in şöyle buyurduğunu İşittim: Her kim bir mescid yaptırırsa (Ravilerden
Bukeyr kendisinden önceki raviyi kasdederek zannımca Allah rızasını gözeterek
kaydını da zikretmişti' demiştir.) Hak Teala da onun için cennette onun bir
benzerini inşa eder."
AÇIKLAMA: (Mescid/cami
Yaptıran Kimse) Bu başlık, mescid/cami yaptıran kimselerin faziletine
ilişkindir.
(insanlar kendisi hakkında ileri geri konuşmaya başladığı bîr
sırada) Bu olayın açıklaması İmam Müslim'in naklettiği şu rivayette mevcuttur:
"Hz. Osman Mescid-i Nebevi'yi yeniden inşa etmeyi düşününce, diğer
sahâbîler bunu yadırgadı ve mescidin eski halinde kalmasını istediler."
Sahabe mescidin, Allah Resûlü'nün (s.a.v.)’in dönemindeki haliyle kalmasını
arzuluyordu.
Beğavî "Şerhu's-sünne" adlı eserinde şöyle demiştir:
"Sahabe, Hz. Osman'a, mescidi genişleteceği için itiraz etmemiştir. Aksine
mescidi nakışlı taşlarla yeniden yapacağı için karşı çıkmışlardır."
(Hakkımda çok ileri gittiniz.) Bu ifadeyle, sahabenin Hz.
Osman'a itiraz ederken söyledikleri sözler kasdedilmiştir.
Not: Hz. Osman'ın
Mescid-i Nebevî'yi yeniden inşa etmesi, meşhur olan görüşe göre hicri 30'da
gerçekleşmiştir. Bir başka görüşe göre de, hilafetinin son senesinde meydana
gelmiştir.
(Her kim bir mescid/cami yaptırırsa) Bu ifadede mescid lafzı,
umum ifade etmesi için nekira olarak kullanılmıştır. Bu sayede hem büyük, hem
de küçük mescidleri/camileri kapsar. Nitekim bu hadis, Tirmizî'nin Enes İbn
Mâ-lik'ten naklettiği rivayette "küçük veya büyük bir mescid' şeklinde
geçmektedir. İbn Ebî Şeybe ise bu konuda zikredilen hadisi başka bir senetle
nakletmiştir. Söz konusu rivayette hadiste şu ilave mevcuttur: "bağırtlak
kuşunun yumurtlamak için yaptığı yuva kadar olsa bile" Alimlerin çoğu bu
ifadeyi, mübalağalı kabul etmiştir. Çünkü bağırtlak kuşunun yumurtasını
bırakıp üzerinde uyumak için yaptığı yuva, namaz kılacak kadar geniş olamaz. O
halde bu ifade, her kim ihtiyaç miktarı kadar mescide/camiye ilavede
bulunursa, yaptığı ilave miktarı kadar sevap kazanır. Ya da camiyi inşa edenlerin
alacağı sevaba ortak olur. Herkes yaptığı miktar kadar sevap kazanır. Bütün bu
yorumlar, mescid/cami ile akla ilk gelen mana, yani namaz için tahsis edilen
mekan kasdedildiği zaman geçerlidir. Eğer mescid ile secde yapılan yer, yani
namaz kılanın alnını koyduğu yer kasdediliyorsa bu anlatılan yorumlarda hiç
birine gerek kalmaz. Ancak yaptırmak ifadesi gerçekten bir bina inşa etmek
manasını akla getirmektedir.
(Allah'ın rızasını gözeterek) Yani ihlaslı bir şekilde
mescid/cami yaptırırsa.
Not: İbnu'İ-Cevzî şöyle
demiştir: "Her kim yaptırdığı camiye kendi adını verirse, ihlastan
uzaklaşır. Kim de ücret mukabili mescid/cami yaparsa, ihlastan yoksun olduğu
için bu hadiste belirtilen vaadden nasibini alamaz. Ancak genel olarak sevap
kazanabilir."
Sünen musannıfları ile İbn Huyezme ve Hâkim Ukbe İbn Amir'den
merfu’ olarak şu hadisi nakletmişlerdir: 'Allah Teâlâ bir ok ile üç kişiyi
cennete sokar: Sevabını Allah'tan umarak yapanı, onu atanı ve atmada yardımcı
olanı.' Bu hadiste geçen 'Sevabım Allah'tan umarak' ifadesi, yaptığı iş ile
mücahidlere yardımcı olmayı hedefleyen kimseleri içine alır. Bu ifade, hem gönüllü
çalışan, hem de ücret mukabili çalışan ok ustalarını kapsar. Ancak ihlas sadece
gönüllü kimselerde görülür.
Hadiste geçen sevap, yeryüzünün belli bir parçasını, üzerine bir
bina kurmadan etrafını duvarla çevirerek mescide/camiye tahsis eden kimse için
de geçerli midir? Ya da sahip olduğu binayı mescid/cami olarak vakfeden
kimseler bu sevaba nail olabilir mi? Eğer hadisin lafzını esas alırsak bu
sorulara olumsuz cevap veririz. Yok eğer hadisin manasını esas alırsak olumlu
cevap veririz. Bu görüş tercihe biraz daha yakındır. ^ (yaptı [yukarıda
"yaptırdı" şeklinde tercüme etmeyi tercih ettik) fiili, bilfiil
yapmanın gereklerini yerine getirmeye denir. Ancak hadisin manası mescid/cami
yaptırmayı emreden kimselerin de bu sevaba ortak olduğunu gösterir. Nitekim
Hz. Osman'ın da bu hadisi delil olarak kullanması bu yorum İle örtüşür. Çünkü
o, hadisi kendi talimatlarına delil olarak kullanmıştır. Malum olduğu üzere o,
bizzat mescidin inşasına soyunmamıştır.
Hak Teâlâ da onun için cennette onun bir benzerini inşa eder)
İnşa etmenin Allah'a nispet edilmesi, mecazîdir. Burada inşa etmenin öznesinin
zikredilmesi, Hak Teâlâ'yı tazim içindir. Ancak, dinleyenlerin gönüllerini
yumuşatmak veya söz konusu inşanın dünyada iken mescid/cami yapan kimseler
tarafından gerçekleştiği vehmine sed çekmek için zikredildiği de söylenmiştir.
Onun bir benzerini mahzuf bir masdarın sıfatıdır. Takdiri ise
şöyledir: kelimesinin İki türlü kullanımı vardır:
a) Mutlak olarak müfred sıyğasiyla kullanılır: Mesela şu âyet-i
kerîmede böyle bir kullanıma sahiptir
Bu yüzden dediler ki: Kavimleri bize kölelik edip bize taparken, bizim
gibi olan bu iki adama inanır mıyız?")
b) Müfret, tesniye ve cem' bakımından kendinden öncekine tabi
olur. Mesela şu âyette böyle bir kullanım söz konusudur: Sizin gibi
topluluklardır [En'am, 38]
Birinci kullanıma göre, mescid/cami yaptıranların alacakları
karşılık, çeşitli binalar olur. Böylece iyiliklerin on misli ile
karşılanacağından hareketle hadisteki kaydını problemli görenlere cevap
verilmiş olur. Çünkü burada, Allah Teâlâ'nın cami yaptıranı, onun benzeri on
bina ile ödüllendirme ihtimali vardır. Bu soruna, Allah Resûlü'nün bu hadisi "Kim
bir iyilik yaparsa ona on katı vardır [Mu'minun, 47] ayetinin nüzulünden Önce
söylediğini belirterek cevap vermek ise pek isabetli değildir. Aynı şekilde
bir ile takyidin, birden fazlaya delalet edebileceğini belirterek verilen cevap
da uygun değildir. İnsanın aklına ve gönlüne yatan cevaplardan biri de şudur:
Buradaki benzerlik kemiyet bakımındandır. Fazla sevap ise, keyfiyet
bakımındandır. Şöyle ki, nice bir ev vardır ki, on evden, hatta yüz evden daha
üstündür.
Burada benzerlikten maksat, söz konusu iyiliğin başka bir şeyden
değil de sadece bina cinsinden karşılığının verilmesidir. Bunu söylerken de
diğer hususlar dikkate alınmamıştır. Ancak burada, dünyanın darlığı ve cennetin
genişliğine bakınca iki dünya arasında kesinlikle fark olduğu ortaya çıkar.
Çünkü Buhârî'de geçtiği üzere bir karış cennet, dünya ve dünyadaki her şeyden
daha hayırlıdır. Ahmed İbn Hanbel de Vasile hadisinde şu ifadeleri
nakletmiştir: "Allah ona, cennette dünyadakinden daha hayırlı bir bina
dikti." Bu hadis de göstermektedir ki; benzerlik ile bütün yönlerden
birbirine denk olma kasdedilmemiştir. Bu konuda Nevevî de şöyle demiştir:
"Belki de burada şu kasdedilmiştir: Dünyada cami yaptırana cennette
verilecek binanın üstünlüğü, dünyada camilerin evlere olan üstünlüğü
gibidir."
(cennette) bu câr ve mecrûr, fiiline mutallıktır. Ya da «di-'den
hâldir. Bu hadiste, cami yaptıranların cennete gireceğine İşaret edilmiştir.
Çünkü, ona ödül olarak yapılacak bina, oturması içindir. Cennete girmeden de,
binasında oturması düşünülemez.