SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’T TEYEMMÜM

<< 225 >>

باب: المتيمم هل ينفخ فيهما.

4. Teyemmüm Alan Eline Üfler mi?

 

حدثنا آدم قال: حدثنا شعبة: حدثنا الحكم، عن ذر، عن سعيد بن عبد الرحمن بن أبزى، عن أبيه قال:

 جاء رجل إلى عمر بن الخطاب فقال: إني أجنبت فلم أصب الماء، فقال عمار بن ياسر لعمر بن الخطاب: أما تذمر أنا كنا في سفر أنا وأنت، فأا أنت فلم تصل، وأما أنا فتمعكت فصليت، فذكرت ذلك للنبي صلى الله عليه وسلم، فقال النبي صلى الله عليه وسلم: (إنما كان يكفيك هكذا). فضرب النبي صلى الله عليه وسلم بكفيه الأرض، ونفخ فيهما، ثم مسح بهما وجهه وكفيه.

 

[-338-] Saîd İbn Abdirrahman İbn Ebzâ babasının şöyle dediğini nakletmiştir: "Adamın biri Ömer (r.a.)'e gelip 'Ben cünüp oldum, ama su bulamıyorum1 dedi. Bunun üzerine Ammâr İbn Yâsir Ömer (r.a.)'e şöyle dedi: Hatırlar mısın, bir defasında seninle birlikte bir seferdeydik. Sen namaz kılmamıştın. Ben ise, toprak üstünde yuvarlanarak debelenip namaz kılmıştım. Sonra bu olayı Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e anlatmıştım. O da 'Şöyle yapman yeterliydi’ buyurmuştu ve ellerini yere vurduktan sonra onlara üflemişti. Daha sonra ise elinin iç kısmıyla yüzünü ve tüm elini meshetmişti.

 

Tekrar: 339, 340, 341, 342, 343, 345, 346, 347.

 

 

AÇIKLAMA:     (Teyemmüm Alan Eline Üfler mi?) İmam Buhârî'nin bâb başlığını soru cüm­lesi şeklinde koyması, bu konuda farklı ihtimallerin bulunduğuna dikkat çekmek istemesinden ileri gelir. Nitekim o, âdeti gereği ihtimalli konularda bu şekilde hareket eder. Nebi s.a.v.'in eline üflemesi, birkaç nedene dayana­bilir. Mesela eline bulaşan bir şeyin mübarek yüzüne temas etmesinden çekin­diği için üflemiş olabilir. Ya da, eline çok miktarda toprak bulaşmıştır, yüzünün toz-toprak içinde kalmaması için üflemiştir. Yahut teşrî' ile ilgili bir meseleyi açık­lamak için üflemiş olabilir. Nitekim toprak olmadan da teyemmüm yapıla­bileceği görüşünde olanlar bu hadise tutunmuştur. Onlara göre teyemmümde şart olan vurmaktır. Nebi s.a.v.'in üflemesi, bütün bu anlatılan manalara gelme ihtimalini taşıdığı için İmam Buhari, araştırmacıların bu konunun geniş olduğunu bilmesi için soru cümlesi şeklinde bab başlığı koymayı tercih etmiştir.

 

(debelenip) Öyle görünüyor ki Ammâr, bu konuda kıyas yapmıştır. Şöyle ki, abdest yerine geçen teyemmümün abdest şeklinde alındığına bakarak, boy ab-destinin yerini alacak teyemmümün de gusül gibi olması gerektiğini düşünmüş­tür.

 

(sana yeterdi) Bu lafız, teyemmümün farzlarının, bu hadiste açıklanan hu­suslar olduğunu gösterir. Eğer emir sigasıyla bu hususlara bir ilave olmuşsa, bu durumda nesih gerçekleşmiş demektir. Dolayısıyla yeni hükmün kabulü gerekir. Ancak fiil yoluyla bir ilave söz konusu olmuşsa, bu durumda yenilikler, teyem­mümün daha mükemmel yapılmasına yönelik olarak değerlendirilir. Delil bakı­mından ortaya çıkan en güçlü tablo budur.

 

(onlara üflemişti) Bu rivayette üflemenin hafif olduğuna bir işaret vardır. Nebi s.a.v.'in ellerine üflemesinden bir takım sonuçlar çıkarılmıştır. Bunları şu şekilde sıralamak mümkündür;

 

1- Teyemmüm alırken az toprak kullanmak müstehaptır.

2- Teyemmümde organlar tekrar meshedilmez. Çünkü tekrarda toprağın az kullanımı söz konusu değildir.

3- Abdest alırken başını meshetmek yerine yıkayan kimse farzı yerine getir­miş demektir. Çünkü Ammar, teyemmüm almak için toprakta yuvarlanarak debelenmiş, bu fiili teyemmümün yerine geçmiştir. Ayrıca buradan hareketle teyemmüm alırken yere ikiden fazla vurmanın caiz olduğu sonucuna varılır.

 

4-  Cünüplükten dolayı teyemmüm alınınca, organları sırayla meshetmek gerekmez.

 

Bu Hadisten Çıkarılan Sonuçlar

 

1- Sahabe Nebi s.a.v. döneminde ictihad etmiştir.

2- Bütün gayretini sarfettikten sonra hata etse bile müctehid kınanamaz.

3- İçtihadına göre amel edenlerin, içtihadı hatalı çıkınca önceki amelini tek­rar yapmasına gerek yoktur.

4- Nebi s.a.v.'in Hz. Ömer'e namazını kaza etmesini emretmemesi, su ve teyemmüm yapabileceği temiz toprak bulamayan kimsenin namaz kılmayacağı ve sonra namazını kaza etmeyeceğini savunanlar için bir delil teşkil eder.

 

باب: التيمم للوجه والكفين.

5. Yüz Ve Elin Teyemmüm Edilmesi

 

حدثنا حجاج قال: أخبرنا شعبة: أخبرني الحكم، عن ذر، عن سعيد بن عبد الرحمن بن أبزى، عن أبيه: قال عمار بهذا، وضرب شعبة بيديه الأرض، ثم أدناهما من فيه، ثم مسح وجهه وكفيه.وقال النصر: أخبرنا شعبة، عن الحكم قال: سمعت ذرا يقول: عن ابن عبد الرحمن بن أبزى. قال الحكم: وقد سمعته من ابن عبد الرحمن، عن أبيه قال: قال عمار.

 

[-339-] Saîd İbn Abdirrahman İbn Ebzâ babasından şunları nakletmiştir: Ammâr böyle dedi." (Ravilerden Haccâc dedi ki:) Şu'be ellerini yere koydu, sonra onları ağzına yaklaştırdı. Sonra yüzünü ve ellerini meshetti."

 

 

(333) - حدثنا سليمان بن حرب قال: حدثنا شعبة، عن الحكم، عن ذر، عن ابن عبد الرحمن بن أبزى، عن أبيه:

 أنه شهد عمر، وقال له عمار: كنا في سرية فأجنبنا. وقال تفل فيها.

 

[-340-] (Said) İbn Abdirrahman İbn Ebzâ'dan gelen rivayete göre babası, Hz. Ömer'in yanında bulunduğu bir sırada Ammar ona "biz bir seriyyedeyken cünup olduk" dedi. Sonra "avuçlarına tüh tüh! diyerek üfledi."

 

 

AÇIKLAMA:     (Yüz ve Elin Teyemmüm Edilmesi)  Yani el ve yüzü meshetmek teyemmümün farzıdır. Bundan dolayı İmam Buhari, bu konuda farklı yorumlar olmasına rağmen delili güçlü olduğu için kesin bir dille bunu ifade etmiştir. Nasıl teyemmüm alınacağı konusunda Ebu Cüheym ve Ammâr hadisi dışında sahih bir rivayet yoktur. Bunların dışında kalan rivayetler, ya zayıftır, ya da, merfû' mu yoksa mevkuf mu olduğu ihtilaflı­dır. Ancak tercih edilen görüşe göre merfû' değillerdir.

 

Ebu Cüheym hadisinde eller mücmel olarak geçmiştir. Ammar hadi­sinde ise, Sahihayn'daki rivayetlerde iki avuç, sünenlerde dirseklere kadar olan kısmının meshedildiği şeklinde varid olmuştur. Bir rivayette kol kemiği­nin yarısına kadar, bir başka rivayette ise koltuk altlarına kadar meshedildiği nakledilmiştir.

 

Dirseklere kadar ve dirseğin yarısına kadar meshedildiğini gösteren rivayet­ler eleştirilmiştir. Koltuk altına kadar meshedildiğine dair rivayet için imam Şafiî ve diğerleri şunu söylemiştir: "Eğer gerçekten bu Nebi s.a.v.'in emri ile yapılmışsa, kendisinden önce yapılmış bütün teyemmüm şekillerini nesheder. Yok eğer, onun emri olmadan gerçekleşmişse, emrettiği husustan başka delil olmaz."

 

Nebi s.a.v.'in   vefatından sonra Ammâr'ın teyemmümün avuç ile yüzün meshedİlmesiyle alınacağına dair fetva vermesi, Sahihayn'dö yer alan ve sadece avuç ile yüzün meshedileceğini gösteren rivayeti destekleyen hususlardan biridir. Çünkü bir hadisten neyin kasdedildiğini en iyi, o hadisi rivayet eden bilir. Özellikle de ravi, müctehid bir sahâbî ise daha iyi bilir.

 

 

حدثما محمد بن كثير: أخبرنا شعبة، عن الحكم، عن ذر، عن ابن عبد الرحمن بن أبزى، عن عبد الرحمن قال:

 قال عمار لعمر: تمعكت، فأتيت النبي صلى الله عليه وسلم فقال: (يكفيك الوجه والكفين).

 

[-341-] Abdurrahman İbn Ebzâ'nın oğlu Abdurrahman'dan şöyle nakledilmiştir: "Ammâr Hz. Ömer'e şöyle dedi: Debelendim, sonra Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e gittim ve O, şöyle buyurdu: "Yüzünü ve avuçlarını meshetmen, elbette senin için yeterlidir."

 

 

AÇIKLAMA:     (Yüzünü ve avuçlarını meshetmen, elbette senin için yeterlidir) Bu lafızdan, daha önce geçtiği gibi, sadece avuçların meshedilmesinin farz olduğu anlaşılır. Ahmed İbn Hanbel, İshâk, İbn Cerîr, İbn Münzir ve İbn Huzeyme bu görüşü benimsemiştir. İbn Cehm ve daha başkaları İmam Malik'in de bu görüşte oldu­ğunu nakletmiştir. Hattâbî de, hadisçilerin bu görüşü kabul ettiklerini aktarmıştır.

 

İmam Nevevî "Müslim Şerhi'nde yukarıdaki hadisin böyle yorumlanmasına şu şekilde cevap vermiştir: "Hadisteki gaye, öğrenmek maksadıyla ellerin top­rağa nasıl vurulacağını göstermektir, teyemmümün nasıl tam olarak alınacağını değil." Ancak olayın akışının, teyemmümün nasıl tam olarak alındığını öğretmek olduğuna delalet ettiği belirtilerek ona itiraz edilmiştir. Zira, "Elbette senin için yeterlidir" ifadesinden bu, anlaşılmaktadır.

 

Abdest alırken ellerin vedirseklere kadar kolların yıkanmasını, meshin dir­seklere kadar yapılmasına delil olarak getirenlere şu şekilde cevap verilir: Bu­rada, nassa karşı bir kıyas yapılmıştır. Bu da, geçersizdir. Ayrıca teyemmüm alırken dirseklere kadar meshİ şart koşmayanlar başka bir kıyasla buna karşı çıkmışlardır. Şöyle ki, eller, hırsızlık âyetinde mutlak olarak zikredilmiştir. Kimse burada dirseklere kadar elin kesilmesi gerektiğini söylememiştir. O halde burada da, bu hadis bulunduğu için mutlak ifadeyi değiştirmeye gerek yoktur.

 

 

حدثنا مسلم: حدثنا شعبة، عن الحكم، عن ذر، عن ابن عبد الرحمن، عن عبد الرحمن قال:

 شهدت عمر، فقال له عمار: وساق الحديث.

 

[-342-] İbn Abdirrahman babasından "Hz. Ömer'in yanında idim. Ammâr ona dedi ki: ..." şeklinde nakledip sonra da hadisi zikretmiştir.

 

 

حدثنا محمد بن بشار قال: حدثنا غندر: حدثنا شعبة، عن الحكم، عن ذر، عن ابن عبد الرحمن بن أبزى، عن أبيه قال:

 قال عمار: فضرب النبي صلى الله عليه وسلم بيده الأرض، فمسح وجهه وكفيه.

 

[-343-] İbn Abdirrahman İbn Ebzâ babasından şöyle nakletmiştir: "Ammâr şöyle anlattı: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) elini yere vurdu, sonra yüzünü ve avuçlarını meshetti."

 

 

SONRAKİ