باب:
من الكبائر أن
لا يستتر من
بوله.
55. Kişinin İdrarından Sakınmaması Büyük Günahlardandır
حدثنا
عثمان قال:
حدثنا جرير،
عن منصور، عن
مجاهد، عن ابن
عباس قال:
مر
النبي صلى
الله عليه
وسلم بحائط من
حيطان
المدينة، أو
مكة، فسمع صوت
إنسانين يعذبان
في قبورهما،
فقال النبي
صلى الله عليه
وسلم: (يعذبان
وما يعذبان في
كبير). ثم قال:
(بلى، كان
أحدهما لا
يستتر من
بوله، وكان
الآخر يمشي
بالنميمة). ثم
دعا بجريدة،
فكسرها
كسرتين، فوضع
على كل قبر
منهما كسرة،
فقيل له: يا
رسول الله، لم
فعلت هذا؟
قال: (لعله أن
يخفف عنهما ما
لم تيبسا. أو:
إلى أن ييبسا).
[-216-] İbn Abbas r.a. şöyle demiştir: Nebi (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) Medine'deki (veya Mekke'deki) bahçelerden birine uğradı.
Kabirlerinde azap gören iki insanın sesini duydu. Bunun üzerine şöyle buyurdu:
"ikisi azap görüyorlar. (Kendilerince) büyük bir günah sebebiyle azap
görmüyorlar. Oysa ki bu büyük bir günahtır. Birisi idrarından sakınmazdı.
Diğeri ise insanlar arasında laf getirip götürürdü (koğuculuk yapardı)".
Sonra bir dal istedi. Dalı ikiye ayırarak her birinin kabrinin
başına bir parçasını koydu.
Ona: "Ey Allah'ın Resulü bunu niçin yaptın" diye
soruldu. şöyle buyurdu: "Umulur ki bu dallar kurumadıkça onların azabı
hafifletilir".
Tekrar: 218, 1361, 1378, 6052, 6055.
Diğer tahric: Tirmizi Tahare; Nesâî, Tahara, Cenaiz
AÇIKLAMA: Hadiste belirtilen
günahlar, kabirdekilerin veya muhatapların inancına göre büyük günah olmadığı
halde Allah katında büyük günahlardandı. Nitekim Yüce Allah Kur'an'da
"Bunu basit bir şey olarak zannediyordunuz. Oysa ki bu Allah katında büyük
(bir günah) idi [Nur 15] buyurmuştur.
Diğer bir görüşe göre bu iki günah, kaçınılmasında büyük zorluk
bulunmayan günahlardır. Beğavî ve İbn Dakiki’l-İyd ve bir grup ilim adamı bu
görüşü tercih etmişlerdir. Bir başka görüşe göre bu günahlar kendi başlarına
büyük günah olmadıkları halde, sürekli yapılması halinde büyük günaha dönüşür.
Hadisin ifade tarzı da bunu göstermektedir. Çünkü Hz. Peygamber her iki
kişinin de bu günahları tekrarladığını ve sürekli devam ettiğini gösterir
şekilde ifade kullanmıştır.
Hadisteki İfade tarzı, idrarın kabir azabına nisbetle bir
özelliğinin bulunduğunu göstermektedir. Buradaki "idrardan
sakınmazdı" ibaresi İbn Asâkİr'e göre "İstibra yapmazdı"
demektir. İbn Huzeyme'nin Ebû Hureyre'den merfu olarak rivayet ettiği ve sahih
gördüğü şu hadis de buna işaret etmektedir: "Kabir azabının çoğu
idrardandır", yani idrardan sakınmamaktan dolayıdır.
İbn Dakîku'l-İyd şöyle demiştir: Nemime (koğuculuk) insanların
sözlerini başkalarına taşımaktır. Hadiste, zarar vermek amacıyla yapılan
koğuculuk kas-dedilmiştir. Ancak bir iyiliği yapmak veya kötülüğü def etmek
amacıyla laf taşımak dinde yapılması İstenen bir davranıştır.
Nevevî şöyle demiştir: Koğuculuk, zarar vermek amacıyla kişinin
sözünü başkalarına nakletmektir. Bu kabahatlerin en büyüklerindendir. Bu konuda
geniş açıklama Hadler bölümünün başında gelecektir.
Kabirlerin
Üzerine Bitki Dikmek
Denildiğine göre Hz. Peygamber'in o söz konusu kabirler üzerine
dikmek için özellikle hurma dalı istemesinin sebebi, bunun uzun süre
kurumamasıdır.
el-Mâzirî şöyle demiştir: Dalın yaş kalacağı sürece onlara azabın
hafifletileceği vahiy ile Hz. Peygamber'e
bildirilmiş olabilir.
Hattâbî şöyle demiştir: Bu söz, Hz. Peygamber'in dal yaş kaldığı
sürece onların azabının hafifletilmesi için dua etmesi anlamına gelir, hurma
dalında bir özellik bulunduğu değil. Yine yaş dalda, kuruda olmayan bir özellik
bulunduğu anlamına da gelmez. "Yaş dal, yaş kaldığı sürece Allah'ı tesbih
ettiğinden bu tesbihin bereketiyle azap hafifler" denilmişse de bu durum
ağaç vb. gibi yaş olan bütün bitkiler için söz konusudur. Ayrıca azap, zikir,
Kur'an okumak gibi kendisinde bereket bulunan fiillerle haydi haydi hafifler.
Tîbî şöyle demiştir: Bu dal parçaları yaş olduğu sürece azabın
hafifletilmesi, cehennem zebanilerinin sayısı gibi bizim için bilinmeyen bir
durum olabilir.
Hattabî vb. âlimler bu hadise dayanarak kabirlerin içine yaş hurma
dalı vb. şeyler koymayı yadırgamışlardır.
Tartuşi ise şöyle demiştir: Çünkü bu durum yalnızca Hz.
Peygamber'in elinin bereketi ile olabilir.
Kadı iyaz şöyle demiştir: Çünkü Hz. Peygamber bu dalları kabre
dikmesinin gayptan bir emirle olduğunu bunlara azap ediliyor" sözü ile
belirtmiştir.
Kanaatimce bizim bir kabirde yatan kişinin azap görüp görmediğini
bilmememiz, azap görüyor diye kabul ederek bunu hafifletecek yollara
başvurmamıza engel olmaz. Nitekim ölen kimsenin bağışlanıp bağışlanmayacağını
bilmememiz, onun bağışlanması için dua etmemize engel değildir. Hadiste, Hz.
Peygamber'in bu hurma dallarını kendi mübarek elleri ile kabirlere diktiğinden
açık olarak bahse dilme mektedir. Bunu yapması için başkasına emretmiş
olabilir, ileride Cenaze bölümünde geleceği üzere sahabî Büreyde İbnü'l-Hasîb
bu hadise uyarak kabrine iki hurma dalı konulmasını vasiyet etmiştir. [1361
nolu hadis.] O uyulmaya başkalarından daha layıktır.
Önemli Bilgi
Kabirde yatanların ismi bilinmemektedir. Bunu, onların durumlarını
örtmek maksadıyla hadisi rivayet edenlerin kasten belirtmedikleri
anlaşılmaktadır. Bu güzel bir davranıştır. Kınamayı gerektiren bir durumu söz
konusu olan kişinin ismini araştırmada aşırı gitmek uygun değildir.
Kurtubî'nin et-Tezkire isimli eserinde bazı kimselerden nakledip
zayıf gördüğü rivayete göre bunlardan biri Sa'd İbn Muaz'dır. Bu, batıl ve
uyduruk bir Çiörüş olup, ancak bunun uydurulmuş bir laf olduğunu ifade etmek
için söylenebilir.
Ibnü'l-Attar Şerhu'l-Vmde isimli eserde bunların kesin olarak
Müslüman olduğunu belirterek şöyle demiştir: "Bunların kâfir olduğu
söylenemez. Çünkü kâfir olsalardı, azaplarının hafifletilmesi için dua edilmez,
bunun olması ümit edilmezdi. Şayet bu Hz. Peygamber'e özel bir durum olsaydı o
bunu açıklardı. Nitekim Ebû Talip ile ilgili özel durumu açıklamıştır".
Kanaatimize göre bunun cevabı son olarak ifade edilen görüştür.
Hadisten Çıkan
Bazı Sonuçlar
-Kabir azabı vardır ve bu hadis onu göstermektedir.
-İdrardan sakınma konusunda uyarı vardır. Beden ve elbisedeki
diğer necasetler de idrar gibidir.
-Necaseti gidermeyi sadece namaz kılmak için kalkıldığı vakitle
sınırlayanların görüşlerinin aksine, necasetin her halükârda giderilmesi
gerekir.