باب:
الحياء من
الإيمان.
16. HAYA ÎMAN’DANDIR
حدثناعبد
الله بن يوسف
قال: أخبرنا
مالك عن أنس،
عن ابن شهاب،
عن سالم بن
عبد الله، عن
أبيه، أن رسول
الله صلى الله
عليه وسلم مر
على رجل من
الأنصار، وهو
يعظ أخاه في
الحياء، فقال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم : (دعه فإن
الحياء من
الإيمان).
[-24-] Salim b. Abdullah'ın babası (yani İbn-i Ömer den) rivayet ettiğine
göre Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Ensardan bir kişinin yanından geçiyordu.
O sırada bu kişi kardeşine utangaçlığı (hayası) sebebiyle öğüt veriyordu. Bunun
üzerine Hz. Peygamber ona şöyle buyurdu: Onu bırak! Çünkü haya (utanmak)
imandandır.
Tekrar: 6118
Diğer Tahric: Bu hadis
Müslim İman; Tirmizi İman da da geçer. (Yani onu ikisi de tahric ettiler.)
AÇIKLAMA: Bu hadiste sözü
edilen kişi çok utangaçtı. Bu İse haklarını almasına engel oluyordu. Kardeşi bu
yüzden onu kınıyordu. Bunun üzerine Hz. Peygamber ona "onu bırak"
yani onu bu yüce huyu üzerine terk et buyurdu. Sonra da hükme rağbet ettirmek
için hayanın imandan olduğunu söyledi. Haya İnsanın kendi hakkını almasını bile
engellediğine göre bu, söz konusu hakkın ecrini elde etmesine sebep olur.
Özellikle de hakkın tahsil edilmediği kişi bu mala muhtaçsa, bu hakkı istememe
İmandan gelen bir hayadan kaynaklanmaktadır.
ibn Kuteybe şöyle demiştir: Hadisin anlamı şudur: Haya, tıpkı
İman gibi kişinin günah işlemesini engeller. Bir şeye yerini alan şeyin adının
verilmesi gibi, hayaya da iman denmiştir. Özetle söylemek gerekirse hayanın
imandan olması sözü mecazdır. Hadisten anlaşıldığına göre kardeşini haya
etmekten sakındıran kişi, hayanın imanın tamamlayıcı unsurlarından olduğunu
bilmiyordu. Hadisteki pekiştirme de bu sebeple söz konusu olmuştur.
Rağıb (el-İsfahanî) şöyle demiştir: Haya, nefsin çirkin olan
şeyden çekilmesidir. Bu, insanın arzu ettiği her şeye saldırmaktan uzak durarak
hayvanlar gibi olmamasını sağlayan özelliklerinden biridir. Haya korkaklık ve
iffetin bir araya gelmesinden oluşmuştur. Bu sebeple haya eden kişi fâsık
olmaz. Cesur kişinin haya sahibi olması ise nadirdir. Bazı çocuklarda olduğu
gibi, haya mutlak anlamda bir şeyden çekinmekten kaynaklanabilir.
Rağıb dışındaki âlimlerden biri de şöyle demiştir: Haya, haram kılınmış
bir fiil hakkında olursa farzdır. Mekruh bir şey hakkında olursa menduptur.
Mubah bir şey hakkında olursa örfe bağlıdır. "Haya ancak hayır
getirir" sözünden kasdedilen de budur.
Selef âlimlerinden birinin de şöyle dediği rivayet edilmiştir:
"Günahların zillet sebebi olduğunu gördüm. Bu sebeple mürüvvet gereği
bunları terk ettim, böylece bu terk dinî bir amel oldu."
Haya Allah'ın nimetleri tarafından kuşatılmış olan akıl sahibi
kişinin, bu nimetleri O'na isyan yolunda kullanmamasıdır. Seleften biri de
şöyle demiştir: "Senin üzerindeki kudretinin miktarınca Allah'tan kork,
sana olan yakınlığı miktarınca O'ndan haya et."