MECMAU ZEVAİD |
MENKIBELER |
ANA SAYFA
Kur’an Hadis Sözlük Biyografi
Imran b. Husayn - Bera
b. Azib ve Zeyd b. Erkam - Umeyr b. SaId - Hakım b. Hizam
*********************
Imran b. Husayn
*********************
16029- Ebu Ubeyd
bildiriyor: İmran b. Husayn, Huzaa kabilesinin . Beni Gadire kolundandır."
*Taberani rivayet etti.
16030- Vakıdı dedi ki:
"İsmi, İmran b. Husayn b. Ubeyd b. Halef b. Ubeyd b. Abd Nehm b. Huzafe b.
Hameme b. Gadire b. Habeşiyye b. Ka'b b. Amr b. Huzaa'dır."
*Taberani rivayet etti.
16031- Taberani,
Ubeydullah b. Muhammed'in şöyle dediğini nakleder: İmran'ın künyesi Ebu
Nuceyd'dir. Kendisi ve babası, erken müslüman oldular. Resulullah'la
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) gazvelere katıldı.
Hz. Peygamber (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) vefat edene kadar kavminin arasında yaşadı ve her zaman
Medine'ye gidip geldi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) vefat edince
Basra'ya yerleşti. Ölene kadar orada kaldı. Zürriyeti sadece bir çocuğundan
devam etmiştir.
Halid b. Talik b.
Muhammed b. İmran b. Husayn, Basra'da kadılık görevi yaptı. (Babası) Husayn'ın
Müslüman olarak öldüğü söylenir. Müşrik olarak öldüğünü söyleyenler de vardır.
Sahih olan Müslüman olduğudur.
*Taberani rivayet etti.
16032- Hilal b. Yesaf
bildiriyor: Basra'ya gelip mescide girdim. Saçları ve sakalları ağarmış bir
ihtiyar bir direğe dayanmış etrafında bir grup halka oluşturmuş, onlara bir
şeyler anlatıyordu. Ben: "Bu kimdir?" diye sorunca: "İmran b.
Husayn" dediler.
*Taberani rivayet etti. Ravileri Sahih'in ravileridir.
16033- Muhammed b. Sirin
dedi ki: "Yanımıza, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
ashabından, İmran b. Husayn'dan daha üstünü gelmedi."
*Taberanı rivayet etti. Ravileri Sahih'in ravileridir.
16034- Süfyan dedi ki:
"Basra'ya İmran b. Husayn gibisi gelmedi."
*Taberanı rivayet etti. Ravileri Sahih'in ravileridir. Ancak
imam Ahmed, Süfyan es-Sevri'den dinlememiştir. Eğer o, ibn Uyeyne ise onu
dinlemiştir.
16035- Ebu'l-Esved ed-Dueli
bildiriyor: Basra'ya geldiğimde orada Ebu Nuceyd İmran b. Husayn vardı. Ömer b.
el-Hattab, onu halkı fıkıh konusunda bilgilendirmek için göndermişti."
*Taberanı rivayet etti. Ravileri Sahih'in ravileridir.
16036- Hakem b.
el-A'rac, İmran b. Husayn'ın şöyle dediğini nakleder: "Resulullah'a
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) biat için sağ elimi uzattığım zamandan beri,
onunla cinselorganıma dokunmadım."
*Taberanı rivayet etti. Ravilerden Ömer b. Sehl el-Mazinl'yi
ibn Hibban güvenilir bulmuş, "Kendisinden daha güvenilir olana aykırı
rivayette bulunmuş olabilir" demiştir. Ukayli ise zayıf olduğunu
söylemiştir. Diğer ravileri, Sahih'in ravileridir.
16037- İmran b.
Husayn'ın azatlısı Ata b. Ebi Meymune bildiriyor:
Cahiliye döneminde,
İmran b. Husayn'ın bir kardeşi öldürüldü. İmran b. Husayn, kardeşine karşılık
yetmiş kişiyi öldürdü.
*Taberanı rivayet etti. Güvenilir bir ravi olan ibrahım b.
Ata dı?ındaki ravileri Sahlh'in ravileridir.
16038- Harun b. Abdillah
el-Hammal dedi ki: "İmran b. Husayn, 52 yılında vefat etti."
*Taberanı rivayet etti.
*****************
Bera b. Azib ve Zeyd b.
Erkam
*****************
16039- Ebu İshak, Bera
b. Azib'in şöyle dediğini nakleder: "Resulullah'la (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) on beş gazveye katıldım.
16040- Ebu İshak, Zeyd
b. Erkam'ın şöyle dediğini bildiriyor: Resulullah'la (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) on küsur gazveye katıldım."
*Ebu Ya'la rivayet etti. Ravilerden Hudeyc b. Muaviye'yi Ebu
Hatim ve başkaları güvenilir bulmu? Nesa! ve bazıları ise zayıf olduğunu
söylemiştir. Diğer ravileri, Sahıh'in ravileridir.
****************
Umeyr b. SaId
****************
16041- Umeyr b. Sa'd
bildiriyor: Ömer b. el-Hattab, Umeyr b. Sa'd'ı Humus'a vali olarak gönderdi.
Umeyr orada bir yıl kaldı ve Medine'ye dönmedi. Ömer katibine: "Umeyr b.
Sa'd'a mektup yaz. Vallahi ben onun bize ihanet ettiğini sanıyorum" deyip
şu mektubu yazdırdı:
"Mektubum eline
geçtiğinde vakit kaybetmeksizin Medine'ye, yanıma gel. Gelirken müslümanların
ganimetlerinden toplayabildiğini de beraberinde getir!" Umeyr mektubu alır
almaz yol azığını bir dağarcığa koyup, su kırbası ve yemek kabı ve bir de
asasından ibaret eşyalarını da alarak Medine'ye doğru yola çıktı.
Humus'tan Medine'ye
kadar yürüyerek geldi. Yorgun bir şekilde Medine'ye ulaştığında rengi solmuş,
saçı-sakalı birbirine karışrruş, üstü başı toz içerisinde kalmıştı. Hz. Ömer'in
yanına girerek" Allah'ın selarru, rahmet ve bereketi üzerine olsun ey
Mü'minlerin emiri!" diye selam verdi. Ömer "Ey Umeyr! Durumun
nedir?" diye sordu. O da "Gördüğün gibi; vücudum sıhhatli, kanımsa
tertemizdir. Ayrıca dünyayı da boynuzlarından tutmuş arkamdan
sürüklemekteyim" cevabını verdi.
Ömer "Beraberinde
ne getirdin?" diye sordu. Umeyr de şunları söyledi: "Beraberimde
içine azığımı koyduğum bir dağarcığım ve bir su kabım vardır. Acıktığımda
dağarcığımdan yiyor, gerektiğinde de su kabını doldurarak guslediyor, ya da
başırru ve elbiselerimi yıkıyorum. Yanımda ayrıca içerisine abdest ve içecek
suyumu doldurduğum bir kırbayla, kendisine dayanarak yürüdüğüm bir asa vardır.
Karşıma çıkan düşmanlara karşı da kendimi bu asa ile savunuyorum. Allah'a yemin
ederim ki dünya malı olarak yanımda bunlardan başka bir şey yoktur."
Ömer ona "Peki sen
Humus'tan buraya kadar yaya rru geldin?" diye sordu. Umeyr "Evet!"
dedi. Ömer "Sana bineğini verebilecek kimse yok muydu?" dedi. O
"Kimse vermedi, ben de istemedim" cevabını verdi. Ömer "O,
yanlarından geldiğin Müslümanlar ne kötü insanlarmış!" dedi.
Umeyr ise ona şunları
söyledi: "Ey Ömer! Allah'tan kork! Allah sana gıybeti haram kılmamış
mıdır? Ben yanlarından ayrılırken sabah namazını kıldıklarını gördüm."
Ömer "Peki senden istediğimiz şeyler nerede? Ne yaptın?" diye sordu.
Umeyr "Ey Mü'minlerin emiri! Sen benden neyi soruyorsun?" deyince de
"Sübhanallah!" dedi. Bunun üzerine Umeyr sözlerini şöyle sürdürdü:
"Eğer seni üzmekten korkmasaydım haber verecektim. Beni gönderdiğinde
Humus'a vardım Oradaki salih, iyi insanları bir araya getirdim, sonra da
ganimetleri ve cizyeleri toplayıp getirmeleri için her birini bir yere
gönderdim. Getirdikleri malları da verilmesi gereken yerlere verdim. O zaman
elimde hiç bir şey kalmadı. Eğer senin için de bir şeyler kalacak olsaydı
mutlaka getirirdim."
Hz. Ömer "Sen şimdi
bize hiç bir şey getirmedin mi?" diye sordu. Umeyr "Hayır" dedi.
Ömer görevlilere "Umeyr'in görevini yenileyin'' dedi. Bunun üzerine Umeyr
şunları söyledi: "Hayır, artık bitti. Bundan böyle ne senden, ne de senden
sonra gelecek olan halifelerin hiç birinden herhangi bir görev kabul
etmeyeceğim. Allah'a yemin ederim ki o kadar uğraştığım halde yine de kendimi
onun zararlarından koruyamadım. İyi biliyorum ki bu gelecekte de böyle
olacaktır. Ben iş başında bulunduğum bu süre içerisinde bir keresinde bir
Hıristiyana ‘‘Allah seni rezil etsin!’‘ dedim. Ey Ömer! Bu felaketi benim
başıma sen getirdin! Yaşadığım günlerin en hayırsızı arkadaşlarımla birlikte
ölmeyerek senin devrinde yaşadığım günlerdir. "
Sonra da izin isteyerek
çıkıp evine gitti. Umeyr'in evi, Medine'den birkaç mil uzaktaydı. Onun
çıkışından sonra Ömer "Ben hala onun bize ihanet ettiğinden
kuşkulanıyorum" dedi ve oradakilerden Haris isminde birine yüz dinar
vererek şunları söyledi: "Gidip Umeyr'e misafir ol. Eğer kendisinde servet
sahibi olduğuna dair bir alamet görebilirsen gel bize haber ver. Aksi takdirde
bu yüz dinarı ona bağışla!"
Haris gitti; oraya
ulaştığında Umeyr'in bir duvar dibine oturup elbisesini temizlemekte olduğunu
gördü. Yaklaştı ve selam verdi. O da selamını alarak "Buyur in, misafirim
ol!" dedi. Sonra Haris'e: "Nereden geliyorsun?" diye sordu: O da
"Medine'den geliyorum" dedi. Umeyr bu kez "Mü'minlerin emiri
nasıldır?" diye sordu. Haris "Bildiğim kadarıyla iyidir"
cevabını verdi. Umeyr Müslümanları sordu, o yine "Onlar da iyiler"
dedi. Umeyr "Peki Mü'minlerin emiri hadleri (şeri cezaları) yerine
getirip, cezaları uyguluyor mu?" dedi. Haris şu cevabı verdi:
"Evet; hatta zina
eden kendi oğluna bile had vurdurdu ve o da bu yüzden öldü."
Bunun üzerine Umeyr
"Ya Rabbi! Sen Ömer'e yardım et! Ben onun seni çok sevdiğini
biliyorum" diye dua etti. Haris onun yanında üç gün misafir kaldı. Fakat
onlar günde ancak bir ekmeği bulabiliyorlardı. Bu yüzden aç kaldılar. Sonunda
dayanamayacak bir hale gelen Umeyr üçüncü günü misafirine ''Ey arkadaş! Sen
bizi aç bıraktın. Eğer bizimle bir işin varsa söyle; yoksa buyur git!'' dedi.
Bunun üzerine Haris yüz dinarı çıkararak Umeyr'e uzattı ve nBunu sana
Mü'minlerin emiri göndermiştir'' dedi. Umeyr de nHayırl benim bunlara ihtiyacım
yoktur. Sen onları yine Mü'minlerin emirine götür'' dedi. Hanımı ise ''Ey Umeyr!
Niçin almıyorsun? Varsa ihtiyacımıza harcarsın; yoksa da fakirfukaraya
dağıtırsınn dedi. Umeyr'in I'Bunları koyabileceğim bir kesem bile yokı alıp da
ne yapacağım?n demesi üzerine hanımı entarisinden bir parça kopararak ona
verdi. Paraları, hanımının eteğinden kopararak verdiği bez parçasına saran
Umeyr dışarı çıkarak bunları şehitlerin dul ve yetimlerine ve fakirlere
dağıttı. Sonra da evine döndü. ''Acaba bana da bir şeyler verir mi?'' diye
düşünmekte olan Haris'e de nMü'minlerin emirine benden selam söyle!'' diyerek
uğurladı.
Medine'ye döndüğünde
Ömer ona nNe gördün?n diye sorunca Haris ''Ey Mü'minlerin emiri! Onu çok
şiddetli bir fakirlik ve sıkıntı içerisinde gördüm!'' dedi. Ömer ''peki,
dinarları ne yaptı?'' diye sordu. Haris de ''Bilmiyorum!'' dedi. Bunun üzerine
Ömer, Umeyr'e "Mektubumu alır almaz hiç vakit kaybetmeksizin bana
gel" şeklinde bir mektup yazdı. Davetine icabet ettiğinde de ona ''Ey
Umeyr! O yüz dinarı ne yaptın?n diye sordu. Umeyr liNe yaptımsa yaptım? Bunu
niçin soruyorsun?n dedi. Ömer "Sana Allah adına yemin verdiriyorum, o yüz
dinarı ne yaptığını bana söyle'l dedi. Umeyr de ''Fakir fukaraya dağıtarak
kendime ahiret azığı yaptım'' cevabını verdi. Bu cevap üzerine Ömer "Allah
senden razı olsunn dedi ve ona bir yük yiyecek ile iki elbise verilmesini
emretti. Ancak Umeyr yiyeceği kabul etmeyerek dedi ki:
"Yiyecekler kalsını
çünkü ihtiyacım yoktur. Gelirken evde iki ölçek arpa vardı. Biz onu bitirinceye
kadar da Allah rızkımızı gönderecektir. Elbiselere gelince onları alabilirim;
çünkü elbisesi olmayan birini tanıyorum."
Bundan kısa bir süre
sonra Umeyr vefat etti. Ömer onun vefat ettiğini işittiğinde çok üzüldü ve ona
Allah'tan rahmet diledi. Onun için (Baki) Garkad mezarlığına giderlerken Ömer
yanındakilere "Her biriniz bir şeyler temenni etsin!'' dedi Bunun üzerine
birisi "Ey Mü'minlerin emiri! Ben çok malım olup da Allah rızası için şu
kadar köleyi azat etmek isterdim'' dedi. Bir başkası "Ey Mü'minlerin
emiri! Ben de çok servet sahibi olup bunu Allah yolunda infak etmeyi isterdim''
temennisinde bulundu. Bir diğeriyse şunları söyledi: "Güçlü kuvvetli
birisi olup zemzem kuyusundan su çekerek Allah'ın Beyt'ini ziyarete gelenlere
dağıtmayı çok isterdim.'' Ömer de: ''Ben de yanımda Umeyr b. Sa'd gibi
birisinin bulunup müslümanların işlerinde bana yardımcı olmasını isterdim"
dedi.
*Taberanı rivayet etti. Ravilerden Abdulmelik b. Harun b.
Antere metruktur.
****************
Hakım b. Hizam
****************
16042- Ya'kub b.
Abdirrahman el-Karl, babasından bildiriyor: HakIm b. Hizam, altmış yılını
müslüman olarak, altmış yılını da cahiliye üzere olmak üzere yüz yirmi sene
yaşadı. Eğer büyük yemin edecek olursa şöyle yemin ederdi: "Hakim'e, Bedir
günü savaşmayı nasib edene yemin olsun ki şöyle şöyle yapmam." Ve o şeyi
yapmazdı. Künyesi Ebu Halid idi.
*Taberanı rivayet etti. Ravileri sözü söyleyene kadar
güvenilirdir.
16043- Mus'ab b. Sabit
dedi ki: Vallahi! Bana şu haber ulaştı: Hakim b. Hizam'da, Arefe günü yüz köle,
yüz deve, yüz inek ve yüz keçi vardı. Hakim: "Bunların hepsi Allah rızası
içindir" dedi ve köleleri azad edip deve, inek ve keçileri de kurban
ettirdi.
*Taberanı müsrel olarak rivayet etti. Ravilerden tanımadığım
vardır.
16044- Hakim b. Hizam'dan
nakledildiğine göre kendisi, Muaviye'ye altmış bin (dirheme) bir ev sattı.
Halk: "Ey Hakim! Muaviye seni aldatmış" dedi. Hakim: "Vallahi
ben bu evi Cahiliye döneminde bir yudum içkiye salın almıştım. Şimdi bu parayı
Allah rızası için miskinlere ve kölelerle dağıtacağım. Hangimiz
aldatılmış?" dedi.
16045- Bir rivayette yüz
bin dirheme satlığı rivayet edilir.
*Taberani, biri hasen olan iki isnadla rivayet etti.
16046- Ebu Hazım
anlatıyor: Medine'de, Allah için Hakim b. Hizam'dan daha fazla infakta bulunan
bir kimse işitilmemiştir. Bir gün Medine'ye gelen iki göçebe Arap, kendilerine
Allah yolunda yardımda bulunacak birini sordular. Onlara Hakim b. Hizam'a
gitmeleri söylendi. Onlar da Hakim'in evini bularak yanına girdiler. O
ailesiyle birlikte oturuyordu. Onlara: "Ne istiyorsunuz?" diye sordu,
onlar da isteklerini söylediler. Hakim: "Yanınıza çıkana kadar
bekleyin" dedi. Hakim, kendisine Mısır'dan getirilen, dört dirhem
değerinde ince bir elbise giyiyordu. Elinde de asası, yolda hangi çöplüğün
yanından geçseler Hakim orada gördüğü ve Allah yolunda verdiği develerin
üzerine atılabilecek gibi olan deri ve kumaş parçalarını asasının ucuyla alıp
silkeliyor; sonra bunların yanında gelmekte olan iki hizmetçisine vererek
"Bunu alıp yanınızda muhafaza edin!" diyordu. Onun bu yaptıklarını
gören Bedevilerden biri diğerine "Hadi gidelim! Bundan bir hayır
geleceğini zannetmiyorum. Baksana çöplüklerden deri ve kumaş parçaları
toplamaktan başka bir şey yaptığı yok" dedi. Arkadaşı da "Yazıklar
olsun sana! Acele etme, bakalım ne olacak?" dedi. Böylece pazara kadar
gittiler. Hakim orada donanımıyla birlikte iki tane büyük ve besili deve satın
aldı. Hizmetçilerine de "O size verdiğim parçalarla bu develerin
çullarının yırtıklarını yamalayınız" dedi. Bu işler bittikten sonra
üzerlerine taşıyabildikleri kadar yiyecek, buğday ve yağ yükleterek bunları o
iki göçebe Arab'a verdi. Bunun üzerine adamlar birbirlerine" Allah'a yemin
ederiz ki bugüne kadar çöplüklerden deri ve kumaş parçaları toplayan bu kişiden
daha hayırlısını görmedik" dediler.
*Taberanı rivayet etti.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan: