MECMAU ZEVAİD |
TEFSİR |
ANA SAYFA
Kur’an Hadis Sözlük Biyografi
İfk Hadisesi
İleride Hz. Aişe'nin
menkıbeleri bölümünde İfk hadisesi ile ilgili hadisin değişik varyantları
gelecektir,
11196. İbn Abbas, İfk
hadisesi ile ilgili ayetleri şöyle tefsir etmiştir: "(Peygamber'in eşine)
o ağır iftirayı atanlar, içinizden bir güruhtur" [Nur, 11] yani,
müminlerin annesi Aişe'ye iftira atanlar sizden dört kişidirler. "Bunu
kendiniz için şer sanmayın, o sizin için hayırlı olmuştur." Yani, bu olay
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) adına hayırlı sonuçlar doğurmuştur.
Müminlerin annelerinin efendisinin masumluğu ortaya çıkmıştır. Ayrıca bu, Ebu
Bekir, Aişe'nin annesi ve Safvan b. Muattıl için de hayırlı olmuştur. "O
kimselerden her birine kazandığı günah karşılığı ceza vardır; içlerinden
elebaşılık yapana ise -kastedilen o iftirayı yayan Abdullah b. Ubey b.
Selul'dür- büyük azap vardır." Yani, dünyada iken Allah Resulü (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) tarafından seksen sopa cezası almıştır. Ahirette ise varacağı
yer cehennemdir. "Onu işittiğiniz zaman, erkek ve kadın müminlerin,
kendilikleri hakkında hüsnü zan besleyip de: ‘‘Bu apaçık bir iftiradır’‘
demeleri gerekmez miydi?" Çünkü bazı müminler bu konuda Allah Resulü
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) kendileriyle istişare ettiğinde hepsi (Aişe
hakkında) hayır konuştular. Dediler ki: "Ey Allah'ın Resulü, bu yalandır,
iftiradır." "Kadın müminler" den maksat da, Peygamber'in
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) eşi Zeyneb ile Aişe'nin azatlısı Berire ve Peygamber'in
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) diğer eşleridir. Zira bunlar "Bu, büyük bir
yalandır" demişlerdi. Sonra Yüce Allah şöyle buyurdu: "Bunun için
dört şahit getirmeleri gerekmez miydi?" Kaldı ki getirselerdi bile hem
kendileri, hem de şahiHeri yalancı damgası yerlerdi. "Madem şahit
getiremediler, öyleyse onlar Allah katında yalancıların ta kendisidirler."
Burada yalanın bizatihi kendisi kastedilmektedir. "Allah'ın dünya ve
ahirette size lütuf ve merhameti olmasaydı" yani Allah size lütufta
bulunup sizin kusurunuzu örtmeseydi "o iftirayı yaymanızdan ötürü büyük
bir azaba (yani sonsuz bir azaba) uğrardınız." "Onu dilinize
dolamıştınız. Hiç bilmediğiniz (fakat Allah'ın aksinin doğru olduğunu bildiği)
hususları ağzınıza alıyordunuz. Onu önemsiz bir şey sanıyordunuz. Oysa ki bu,
Allah katında büyük (bir suç)tur." Yani, müminlerin annelerinin efendisi
ve Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) eşine iftira atmanız, aşla
işlemediği bir günah ve kalbinde hissetmediği bir duygu sebebiyle bühtan
etmeniz büyük suçtur. Çünkü tam tersine o (Aişe) yaratılış bakımından son
derece pak ve her türlü çirkeflikten uzaktır. "O'nu işittiğinizde: ‘‘Bu
şekilde konuşmamız bize yakışmaz. Haşa, bu büyük bir iftiradır’‘ demeniz
gerekmez miydi?" Ayetin aslında geçen "bühtan" kelimesi, iftira
anlamına gelmektedir. Aynen Yüce Allah'ın Meryem ile ilgili ayetinde geçen:
"büyük bir bühtan / iftira"[Nisa, 156] ifadesi sözü gibi. "Eğer
inanmış insanlarsanız, (yani, Allah ve Resulü'nü tasdik etmişseniz) Allah size
bir daha buna benzer bir şey yapmamanızı tavsiye eder." Bu sözün muhatabı,
Mıstah b. Usase, Hamne binti Cahş ve Hassan b. Sabit'tir. "Allah size
ayetleri açıkça bildirir" yani Aişe ve onun masumiyeti ile ilgili
indirdiği ayetleri. "Allah bifendir" Bu bulaştığınız iftira dolayısıyla
içinizde hissettiğiniz pişmanlık duygusunu bilir. "HakimIdiril Namuslu
kadına iftira suçu için seksen sopa cezasına hükmetmiştir. "Müminler (yani
inananlardan namuslu erkek ve kadınlar) arasında (bundan böyle) hayasızlığın
yayılmasını arzu edenlere, dünya ve ahirette can yakıcı azap vardır."
Yani, dünyada sopa cezası, ahirette ise cehennem azabı vardır. "Allah
bilir, siz ise bifmezsiniz." Yani, bulaştığı suçun ne kadar çirkef ve ona
verilecek cezanın ne kadar ağır olduğunu bilemezsiniz. Yine siz bu yaptığınıza
Allah'ın ne kadar gazap ettiğini bilemezsiniz. "Eğer Allah'ın size lütuf
ve merhameti bulunmasaydı" Yani Allah'ın size olan lutuf ve merhameti
olmasaydı. Hitab, Mistah, Hamne ve Hassan'adır. "Allah çok şefkatli ve
merhametli olmasaydı (haliniz nice olurdu)" Yani Allah size karşı son
derece şefkatli ve merhametli ki sizler pişmanlık duydunuz ve hakka döndünüz.
"Ey inananlar!" Yani Allah'ın birliğini kabul edenler. "Şeytanın
adımlarını takip etmeyin" Yani ayak sürçmelerini. "Kim şeytanın
adımlarını takip ederse, (bilsin ki) o, hayasızlığı ve kötülüğü emreder."
Hayasızhktan maksat, Allah'a isyan, kötülükten maksat ise Allah'ın çirkin
gördüğü her şeydir. "Eğer Allah'ın size olan lütuf ve merhameti
olmasaydı" Yani, Allah'ın size lutfetmesi ve sizi esirgemesi olmasaydı.
"Sizden hiçbiri asla temize çıkamazdı." Yani, tövbe etmeden önce.
"Fakat Allah dilediğini temize çıkarır." Şunu murat etmiştir: Ben
sizin tövbenizi kabul etmeyi diledim. "Allah işitir ve bilir." Yani,
söylediklerinizi işitir, kalplerinizde olan pişmanlık ve tövbeyi bilir.
"Içinizdeki faziletli ve varlıklı kimseler" Maksat Ebu Bekir'dir.
"Yakınlarına, yoksullara ve Allah yolunda hicret edenlere (mallarından)
vermeyeceklerine dair yemin etmesinler" Yani Ebu Bekir, Mistah'a artık
harcama yapmayacağına dair yemin etmesin. "Affetsinler,
bağışlasınlar." Ey Ebu Bekir! Sana fazilet, servet ve marifetullah
bilgisini verdim. Öyleyse ey Ebu Bekir, sen de Mistah'a merhamet et. çünkü o
hem yakınındır, hem de hicret etmiş bir yoksuldur. Ayrıca Bedir savaşında öyle
kahramanlıklar göstermişti ki bu yüzden ben kendisinden razı olmuşumdur. Ey Ebu
Bekir! "Allah'ın sizi bağışlamasını istemez misiniz?" Öyleyse sen de
Mistah'ı bağışla. "Allah bağışlayandır, esirgeyendir." Şunu murat
etmiştir: Ben hata edeni bağışlar, dostlarımı esirgerim. "Iffetii, (ve
kötülüklerden) habersiz, mümin kadınlara zina isnat edenler dünya ve ahirette
lanetlenmişlerdir." Yani Allah'ın birliğini ve onun resullerini tasdik
edenler. Nitekım Hassan b. Sabit (daha sonra) müminlerin annesi Aişe hakkında
şu beyitleri söylemişti: İf/etli, akıllı, hakkında hiçbir itham yoktur.
Aç kalır da her şeyden
habersiz kadınların ellerini yemez (yani gıybetlerini yapmaz).
Bunu duyunca Aişe:
"Fakat Hassan, sen öyle değilsin" demiştir. "Dünya ve ahirette
lanetlenmişlerdir ve onlar için büyük bir azap vardır." Yani onları
imandan çıkarmıştır. Bu, Allah'ın Ahzab suresinde münafıklar için söylediği şu
sözüne benzemektedir: "Hepsi de lanetlenmişlerdir. Her nerede ele
geçiriliderse yakalanıp muhakkak öldürülürler."[Ahzab, 61]
"Içlerinden elebaşılık
yapana ise" Yani iftira ve onu yayma suçunun büyüğünü işleyene ki bununla
melun Abdullah b. Ubey b. Selul kastedilmektedir. "Yapmış olduklarına
dilleri, elleri ve ayaklarının şahitlik edecekleri gün onlar için büyük bir
azap vardır." Yani o gün Allah onların dillerini mühürler ve organları
konuşarak sahipleri aleyhine şahitlik ederler. Çünkü derler ki: Haydin Allah'a
ortak koşmadığımıza dair yemin edelim. Allah da onların dillerini mühürler ve
yaptıklarına organları şahitlik eder. Ondan sonra dilleri de aleyhlerine
şahitlik eder. Yani, Allah yaptıklarına karşılık onları hak ettikleri cezayla
cezalandırır. Dostlarını nasıl sevapla mükafatlandıracaksa onları da azapla
cezalandırır. Nitekim Fatiha suresinde şöyle buyurur: "Din gününün sahibi"[Fatiha].
Yani, karşılıkların verildiği günün hakimi. Kıyamet günü "onlar Allah'ın
apaçık hakikat olduğunu bileceklerdir" Çünkü Abdullah b. Ubey, ceza
gününden kuşku duyardı. Kendisi münafıkların başı idi. Nitekim Allah "O
gün Allah onlara hak ettikleri karşılıkları / cezaiarı eksiksiz
verecektir" buyurmuştur. İbn Selul kıyamet günü "Allah'ın apaçık
hakikat olduğunu bilir." Yani, kuşkusu kalmaz, yakin (kesin iman) sahibi
olur. Ama o gün yakin fayda vermez.
"Kötü kadınlar,
kötü erkeklere, kötü erkekler de kötü kadınlara yakışırlar." Bununla
Abdullah b. Ubey b. Selul gibi Yüce Allah'ın varlığından kuşku duyan, alemlerin
kadınlarının efendisi gibi bir kadına zina iftirası atan erkekler
kastedilmektedir. "Iyi kadınlar, iyi erkeklere (yakışırlar)" Maksat
Aişe'dir. Yüce Allah onu Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) için temiz
eylemiştir. Onu Cebrail daha o annesinin rahminde şekillenmeden ipek bir örtü
içerisinde alıp Allah Resulü'ne (Sallallahu aleyhi ve Sellem) getirerek:
"Bu, Ebu Bekir'in kızı Aişe'dir ve o Hatice binti Huveylid'in yerine senin
dünyada da cennette de eşin olacaktır" demiştir. Hatice'nin ölümü suasında
gelen bu haberle Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) çok sevinmiş ve
gözü aydın olmuştur. "Iyi erkekler de iyi kadınlara yakışırlar."
Maksat Allah Resulü'dür. (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Allah onu kendisi için
iyi kılmıştır. Onu, Ademoğlunun efendisi yapmıştır. İyi kadınlarla Aişe
kastedilmiştir. "Bunlar, onların söylediklerinden uzaktırlar." Yani,
Allah Aişe'yi Abdullah b. Ubey b. Selül'ün iftirasından kurtarmıştır.
"Işte bunlar için mağfiret ve cömertçe verilmiş rızık vardır." Yani,
cennet rızkı ve büyük bir sevap vardır.
*Bunu Taberanl, tek ve munkatı bir isnadla rivayet etmiştir. Her
parçada aynı senedi tekrar etmenin yararı yoktur. Senette ismi geçen Musa b.
Abdirrahman esSan'anı de zayıftır.
Hadisin bazı parçaları
Mücahid, Katade, Said b. Cübeyr ve Hişam b. Urve gibi şahıslardan nakledilmiş
olup isnadlarında zayıflık vardır.
11197. Said b. Cübeyr
der ki: "....... "suçun büyüğünü işleyen elebaşı" demektir.
"ı+-" "Yani, zina isnadında bulunanlardan" demektir.
Kastedilen, münafıkların başı İbn Ubey'dir. Nitekim "Ne Aişe ondan, ne de
o Aişe'den uzak durdu" diyen kişi de yine odur. "Onun için büyük bir
azap vardır."
Bu ayette ibret vardır:
Müslümanların arasında bir suç işlendiğinde o suçun işlenmesine fiilen ya da
sözle yardım eden, onu ima eden veya ondan hoşlanan ya da razı olan herkes
katkısı miktarınca suça ortak sayılır. Diğer yandan Müslümanlar arasında bir
suç işlendiğinde ona tanık olduğu halde ondan nefret eden kimse ise orada hiç
bulunmayan kimse gibi muamele görür. Orada bulunmadığı halde o suça rıza
gösteren de ona katılan gibidir.
*Bunu Taberanı, rivayet etmiş olup ravilerinden ibn Lehia
zayıftır. Bununla beraber hadisi hasen derecesinde değerlendirilebilir. Diğer
ravileri ise Sahih'in ravileridir.
11198. Hişam b. Urve der
ki: "Suçun büyüğünü işleyenler", Abdullah b. Ubey b. SelilL, Mistah
b. Usase, Hassan ve Hamne binti Cahş'tır. İşi organize eden elebaşı ise
Abdullah b. Ubey b. Selul'dü.
*Bunu Taberani', Hişam ve Mücahid'den iki ayrı isnadla
rivayet etmiş olup isnadlarin ikisi de zayıftır.
11199. Katade "Onu
işittiğiniz zaman ... " ayetini şöyle izah etmiştir:
Onu yalanlayıp "Bu
apaçık bir yalandır" demeniz gerekmez miydi? Hayatım üzerine yemin ederim
ki bunu işittiğinde kardeşin aleyhine kötü bir yalan söylemen, senin için o
sözü yaymandan, ifşa etmenden ve onu doğrulamandan daha hayırlı ve daha sağlıklıdır.
*Bunu Taberani', rivayet etmiş olup senedi ceyyiddir.
11200. Said b. Cübeyr
der ki: "Onu işittiğiniz zaman ... " yani, Aişe ile Safvan'a yapılan
zina suçlamasını işittiğinizde, onu yalanlamanız gerekmez miydi! "Erkek ve
kadın müminlerin ... " Çünkü bu iftirayı yayanlar arasında Zeyneb binti
Cahş da vardı. "Kendileri hakkında hüsnü zan besleyip de" Öyle bir
şey görmediklerinden ötürü birbirlerine karşı hüsnü zan besleselerdi ya!
"‘‘Bu apaçık bir iftiradır’‘ demeleri gerekmez miydi?" "Yapılan
zina suçlaması, apaçık bir yalandır" demeleri gerekmez miydi?
*Bunu Taberanı, rivayet etmiş olup ravilerinden ibn Lehia
zayıftır.
11201. İbn Cüreyc der
ki: "Onu işittiğiniz zaman erkek ve kadın müminlerin kendileri hakkında
hüsnü zan besleyip ... " Yani, birbirlerine "Onun sözüne kulak
verme" demeleri gerekmez miydi?
*Bunu Taberanı, rivayet etmiş olup senedi ceyyiddir.
11202. Ebu Sahr'dan
nakledilmiştir: "Bunun için dört şahit
getirmeleri gerekmez
miydi? Madem şahit getiremediler, öyleyse onlar Allah katında yalancıların ta
kendisidirler." Maksat Müslüman'a zina isnadında bulunan herkestir.
" ... sonra dört
şahit getiremeyenlere gelince ... " Bu kimse, kaziftir (zina iftirasında
bulunmuştur) ve kendisine iftira haddi (şer'i cezası) uygulanmalıdır .
*Bunu Taberani, rivayet etmiş olup ravilerinden Rişdeyn b.
Sa'd zayıftır.
11203. Katade der ki:
"Allah'ın (dünya ve ahirette) size lütuf ve merhameti olmasaydı, o
iftirayı yaymanızdan ötürü büyük bir azaba uğrardınız"[Nur, 14] ayeti,
Aişe ile haklarında "Az kalsın Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
ashabı helak olacaklardı" denilenlerin durumu ile ilgilidir.
*Senedi ceyyiddir.
11204. Said b. Cübeyr
der ki: "Onu dilinize dolamıştınız" Yani, Aişe'nin durumunu dillerine
dolamışlar, bazısı: "Ben falan kimsenin şöyle şöyle dediğini işittim"
demişti. Yine "Ben falandan duydum, ben filandan duydum" diyerek
söylentiyi birbirlerinden naklediyorlardı. "Hiç bilmediğiniz hususları ...
" Yani yaptığınız iftiranın gerçek olduğunu bilmiyordunuz. "ağzınıza
alıyordunuz" Yani dilinize doluyordunuz. Kastedilenler, iftira atanlardır.
"Onu önemsiz bir şey sanıyordunuz" Yani zina isnadının basit bir
günah olduğunu sanıyordunuz. "Oysa ki bu, Allah katında büyük (bir
suç)tur." Yani, yalan konuşmak.
*Bunu Taberani. rivayet etmiş olup ravilerinden ibn Lehia
zayıftır.
Aynı hadisi Taberanı,
Mücahid'den de kısa metinle nakletmiş olup ravileri. güvenilir kimselerdir.
11205. Said b. Cübeyr
der ki: "O'nu işittiğinizde" Yani zina isnadını, "Bu şekilde
(konuşmamız) bize yakışmaz" Yani zina suçlaması hakkında konuşmak bize
yakışmaz. çünkü olayı gözümüzle görmedik. "Haşa, bu büyük bir
iftiradır" demeniz gerekmez miydi?" Yani, Sa'd b. Muaz elEnsari'nin
dediği gibi deseydiniz ya! çünkü Sa'd, Aişe'nin hakkında o sözü yayan kişinin
söylediğini duyunca: "Haşa, bu büyük bir iftiradır'' demeniz gerekmez
miydi?" demişti. Ayette geçen '......' kelimesi Arap dilinde"
gerçekte olmayan bir şeyi söylemek" anlamına gelir.
*Bunu Taberanl. rivayet etmiş olup ravilerinden ibn Lehia
zayıftır.
11206. Said b. Cübeyr
der ki: "Allah size bir daha buna benzer bir şey yapmamanızı tavsiye
eder." Yani zina suçlaması.
11207. Yine Said b.
Cübeyr der ki: ''Müminler arasında (yani, Safvan ile Aişe arasında)
hayasızlığın yayılmasını (yani, zinanın zuhur edip yayılmasını) arzu edenlere
(yani Aişe'ye zina suçlamasında bulunanlara), dünya ve ahirette can yakıcı
(yani acı verici) azap vardır.'' Abdullah b. Ubey b. Selul'ün dünyadaki cezası
sapa, ahiretteki cezası ise cehennem azabı idi. ''Allah bilir, siz ise
bilmezsiniz.''
*Hadisin benzeri ceyyid bir isnadla Katade'den de rivayet
edilmiştir. Bir kısmı ise Mücahid'den iki ayrı isnadla rivayet edilmiş olup
isnadlardan birinin ravileri. güvenilir kimselerdir.
Bunu Taberani, rivayet
etmiş olup ravileri, güvenilir kimselerdir.
11208. Mücahid der ki:
''Allah size bir daha buna benzer bir şey yapmamanızı tavsiye eder.'' Yani sizi
böyle bir şeyden meneder.
11209. Said b. Cübeyr
der ki: "Ey inananlar! Şeytanın adımlarını takip etmeyin" Yani
şeytanın süslemelerine kanmayın. "Kim şeytanın adımlarını takip ederse,
(yani süslemelerine kanarsa) (bilsin ki) o, hayasızlığı (yani günah
davranışları) ve münkeri (yani, Aişe hakkında söylenenler gibi hakikati
bilinmeyen sözleri) emreder." Hayasızlıktan maksat, Allah'a isyan,
kötülükten maksat ise Allah'ın çirkin gördüğü her şeydir. "Eğer Allah'ın
size olan lütuf ve merhameti (yani nimeti) olmasaydı, sizden hiçbiri asla
temize çıkamazdı." Yani, sizden kimse bir daha asla düzelmezdi / ıslah
olmazdı. "Fakat Allah dilediğini temize çıkarır." Yani, dilediğini
düzeltir / ıslah eder.
*Bunu Taberani. rivayet etmiş olup ravilerinden ibn lehia
zayıftır.
11210. Mücahid
"Içinizdeki faziletli ve varlıklı kimseler, .... (mallarından)
vermeyeceklerine dair yemin etmesinler" ayetini şöyle açıklamıştır: Bu
(iftira) olay(ı) üzerine Hz. Ebu Bekir himayesindeki bir yetime yardımcı
olmayacağına dair yemin etmişti. Abdülmelik der ki:
Maksat, iftirayı yayan
Mistah b. Usase b. Abbad b. Muttalib'dir. "Allah'ın sizi bağışlamasını
istemez misiniz?" ayeti nazil olunca, Ebu Bekir:
"Elbette isteriz.
Ben, Allah'ın beni bağışlamasını da, yetimlere yapabileceğimin en iyisini
yapmayı da isterim" dedi.
*Bunu Taberani, rivayet etmiş olup ravileri, güvenilir
kimselerdir.
Hadis, başka zayıf bir
kanalla da Mücahid'den rivayet edilmiştir. Ceyyid bir isnadla benzeri bir
rivayet de Katade'den nakledilmiştir. Yine benzer bir rivayet Said b.
Cübeyr'den nakledilmiştir. Ancak bu rivayette şu ilave yer almıştir: Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) Ebu Bekir'e. "Allah'ın sizi bağışlamasını
istemez misiniz?" buyurdu. Ebu Bekir: "Elbette isterim ya
Resulullah" dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Öyleyse
affet, bağışla" buyurdu. O da: "Affettim, bağışladım. Bu günden sonra
ondan hiçbir iyiliği esirgemem" dedi.
Bunu Taberanı, rivayet
etmiş olup ravilerinden ibn Lehia zayıftır.
11211. Husayf der ki:
Said b. Cübeyr'e: "Hangisi daha ağır suçtur: zina mı? Yoksa kazf (zina
isnadında bulunmak) mı?''' diye sordum. "Zina" dedi. Ben: Fakat Allah
"Iftetli, (kötülüklerden) habersiz, mümin kadınlara zina isnat edenler
.... "[Nur, 23] buyuruyor, deyince: "Bu, Aişe'nin durumuna mahsus olarak
nazil olmuştur" dedi.
*Bunu Taberanı, rivayet etmiş olup ravilerinden Yahya
el-Himmanı zayıftır.
11212. Dahhak b. Müzahim
der ki: Şu ayet, özellikle Hz.
Peygamber'in (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) hanımları hakkında nazil olmuştur:
"Iftetli,
(kötülüklerden) habersiz, mümin kadınlara zina isnat edenler. ... "[Nur,
23]
*Bunu Taberanı, zayıf biri olan hocası Abdullah b. Muhammed
b. Said b. Ebi Meryem'den rivayet etmiştir.
11213. İbn Abbas, Nur
süresini okuyup tefsir etti. "Iffetii, (ve kötülüklerden) habersiz, mümin
kadınlara zina isnat edenler dünya ve ahirette lanetlenmişlerdir ve onlar için
büyük bir azap vardır" ayetine geldiğinde şöyle söyledi: Bu ayet, Hz. Aişe
ve Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) eşleri ile ilgilidir; zira Allah
bu suçu işleyene tövbe kapısını kapamıştır. Fakat Peygamber'in (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) eşleri dışında mümin bir kadına zina isnadında bulunan
kimseye ise tövbe kapısını açık tutmuştur.
İbn Abbas sonra şöyle
devam etti: "Iffetli kadınlara zina isnat edip de, sonra dört şahit getiremeyenlere
seksen değnek vurun ve ebediyen onların şahitliğini kabul etmeyin. Onlar
tamamen günahkardırlar. Ancak bundan sonra tövbe edip durumlarını düzeltenler
müstesnadır. Allah çok bağışlayıcı ve son derece merhametlidir"[Nur, 4,5].
Bu ayetle Allah mümin bir kadına zina isnadında bulunan kişiye tövbe kapısını
açık tutarken Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) eşlerinden birine zina
isnadında bulunan kimseye tövbe kapısını kapamıştır. Sonra şu ayeti okudu:
"Dünya ve ahirette lanetlenmişlerdir."
Cemaatten bazıları,
ayetleri güzel tefsir etmesinden dolayı kalkıp İbn Abbas'ın alnından öpmek
istedi.
*Hadisi Taberanı birkaç isnadla rivayet etmiştir. Bu senette
ismi zikredilmeyen bir ravi vardır. Diğer ravileri ise güvenilir kimselerdir.
Diğerlerine göre bu, en ideal senettir.
11214. Said b. Cübeyr
der ki: "..... (İffetli, yani namuslarını koruyan ... kadınlara zina isnat
edenler) ..... (yani kötülüklerden habersiz olan; kastedilen Aişe'dir), ....
(yani sadık kadınlara); "dünya ve ahirette lanetlenmişlerdir" yani
dünyada seksen sopa yemişlerdir. Ayrıca Abdullah b. Ubey b. Selul, münafık
olduğundan ahirette cehennemde azap görür. "Onlar için büyük bir azap
vardır." Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Hassan b. Sabit, Abdullah
b. Ubey, Mistah ve Hamne binti Cahş'tan her birine Aişe'ye zina isnadında
bulunduklarından ötürü seksen sopa vurdurdu. Sonra münafıkların başı Abdullah
b. Ubey dışındakiler tövbe ettiler. Abdullah ise münafık olarak öldü.
*Bunu Taberanı, rivayet etmiş olup ravilerinden ibn Lehia
zayıftır. Diğer ravileri ise Sahıh'in ravileridir.
11215. Muaviye b. Hayde
der ki: Ben, Allah Resülü'nün (Sallallahu aleyhi ve Sellem) eliyle dizini
sıvazlayarak "O gün Allah onlara hak ettikleri karşılıkları / cezaları
eksiksiz verecektir ve Allah'ın apaçık hakikat olduğunu bilecekler"[Nur,
25] diye okuduğunu gördüm.
*Bunu Taberani, rivayet etmiş olup ravilerinden Avn b.
Zekvan'ı ibn Hibban güvenilir kabul ederek "Bazen hata edip muhalefet
eder" demiştir. Diğer ravileri ise güvenilir kimselerdir.
11216. Katade, "O
gün Allah onlara hak ettikleri karşılıkları / cezaları eksiksiz
verecektir" ayeti hakkında der ki: Hakikat ehli hakikatlerine göre, batıl
ehli de batıllarına göre karşılık göreceklerdir. "Allah'ın apaçık hak
olduğunu bilir."Yani apaçık gerçek olduğunu bilirler.
*Bunu Taberani, ceyyid bir isnadla rivayet etmiştir.
11217. Said b. Cübeyr
der ki: "O gün (yani, ahirette) Allah onlara hak ettikleri karşılıkları /
cezaları eksiksiz verecektir." Yani hesaplarını adil biçimde görecek,
onlara haksızlık etmeyecektir. "Allah'ın apaçık hakikat olduğunu
bilir." Yani apaçık adilolduğunu anlarlar.
*Bunu Taberani, rivayet etmiş olup ravilerinden ibn Lehia
zayıftır)
11218. Yine Said b.
Cübeyr'den nakledilmiştir: "Kötü sözler kötü insanlara (yakışır)"
yani, Aişe'ye zina isnadında bulunmak gibi çirkin sözler, ona zina İftirasında
bulunan kötü erkek ve kadınlara yakışır. "Kötü insanlara da -yani kötü
kadın ve erkeklere dekötü sözler yakışır." Yani (iftira vs.) çirkin sözler
yakışır. çünkü onlara çirkin sözler layıktır. "Iyi sözler" yani güzel
sözler "iyi insanlara (yakışır)" Yani, erkek ve kadın müminler
hakkında hüsnü zan besleyen iyi erkek ve kadınlara yakışır. "Iyi insanlar
da" yani iyi erkek ve kadınlar da, "iyi sözlere layıktırlar"
Yani güzel sözlere layıktırlar. Çünkü onlara ancak güzel söz (hüsnü zan)
yakışır.
11219. Abdurrahman b.
Zeyd b. Eslem, Yüce Allah'ın "Kötü kadınlar, kötü erkeklere, kötü erkekler
de kötü kadınlara yakışırlar. Aynı şekilde iyi kadınlar, iyi erkeklere, iyi
erkekler de iyi kadınlara yakışırlar" ayeti hakkında şunları söylemiştir:
Ayet, münafığın zina isnadı ve iftirasında bulunduğu Aişe hakkında nazil
olmuştur. Fakat Allah onu isnat edilen suçtan temize çıkarmıştır. Kötü erkek
(habis), Abdullah b. Ubey'di. O kötü kadına, kötü kadın da ona daha çok
yakışırdı. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ise iyi erkekti. Ona iyi
kadın, ki bu Aişe idi, Aişe'ye de iyi erkek daha çok yakışırdı.
*Bunu Taberani, rivayet etmiş olup ravileri, Abdurrahman b.
Zeyd b. Eslem'e kadar güvenilirdir.
11220. Mücahid: "
....."[Nur, 26] ayetini şöyle izah etmiştir: "Çirkin sözler kötü
insanlara, kötü insanlar da çirkin sözlere yakışırlar. Güzel sözler, iyi
insanlara, iyi insanlar da güzel sözlere yakışırlar."
*Bunu Taberani. iki ayrı isnadla rivayet etmiş olup bu
senedin ravileri, güvenilir kimselerdir.
11221. Diğer bir
rivayette şu ilave geçmiştir: "Güzel söz müminlere, kötü söz de kafirlere
yakışır."
11222. İbn Abbas,
"....."[Nur, 26] ayetini şöyle izah etmiştir: Çirkin sözler kötü
erkeklere, kötü erkekler de çirkin sözlere yakışırlar. "....." Güzel
sözler, iyi erkeklere yakışır. Ayet, Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
eşine zina iftirasında bulunan kimseler hakkında nazil olmuştur. Ayet,
"kötü işler kötü insanlara, iyi işler ise iyi insanlara yakışır" diye
de açıklanmıştır.
*Bunu Taberani, birkaç kanalla rivayet etmiş olup isnadlardan
her birinde kendisiyle ihticac edilmeyen zayıf ravi vardır.
Ayrıca Taberani rivayeti
iki ayrı isnadla Said b. Cübeyr'e dayandırarak da nakletmiş olup isnadlardan
birinin ravileri, Sahih'in ravileridir.
Rivayetin bir benzeri
Dahhak b. Müzahim'den de rivayet edilmiştir. Fakat ravilerinden Abdullah b.
Muhammed b. Said b. Ebi Meryem zayıftır.
11223. Katade ayette
geçen "......." ifadesini söz ve fille yorduğu gibi
"......" ifadesini de söz ve fiil'e yormuştur.
*Bunu Taberani, rivayet etmiş olup senedi ceyyiddir.
11224. Hakem b. Uteybe anlatıyor:
İnsanlar Aişe olayını dillerine dolayınca Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) Aişe'ye birini göndererek çağırttı. Aişe anlatıyor: Ateşli hastalığım
olmadığı halde titreyerek geldim. Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Ey Aişe! Bu insanlar neler söylüyor?" dedi. Aişe: "Hayır. Seni
hakikatle gönderene yemin ederim ki onların söyledikleri hiçbir şey konusunda
sana mazeret beyan etmeyeceğim. (İnanıyorum ki) benim asıl masum oluşumun
ispatı gökten inecektir" dedi. Sonra Allah onun hakkında Nur suresindeki
on beş ayeti indirdi.
Hakem, ilgili ayetleri
okuyarak ".... ayetine kadar geldi. Bu ayeti şöyle açıkladı: "Kötü
kadınlar, kötü erkeklere, kötü erkekler de kötü kadınlara yakışırlar. Aynı
şekilde iyi kadınlar, iyi erkeklere, iyi erkekler de iyi kadınlara
yakışırlar."
*Bunu Taberani, mürselolarak rivayet etmiştir. Eğer tam adı
zikredilmeyen Süleyman, Süleyman b. Abdirrahman ed-Dimaşki ise ki onun olduğu
anlaşılmaktadır, senedin ravileri, Sahih'in ravileridir.
11225. Said b. Cübeyr der
ki: "Bunlar, -yani iyi erkekler- onların söylediklerinden
uzaktırlar." Yani, Aişe'ye zina iftirasında bulunanların söylediklerinden
uzaktırlar. Onlar çirkin sözlerden uzaktırlar. "Işte bunlar için mağfiret
-yani günahları bağışlanır- ve cömertçe verilmiş rızık (.....) vardır."
Yani, cennette kendileri için güzel bir rızk vardır. Aişe'nin masumluğuna dair
ayet inince, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onu kucakladı. Zira o,
O'nun (Sallallahu aleyhi ve Sellem) cennetteki eşlerindendir.
*Bunu Taberani, rivayet etmiş olup ravilerinden ibn lehia
zayıftır. Diğer ravileri ise güvenilir kimselerdir.
11226. Mücahid,
"Bunlar, onların söylediklerinden uzaktırlar"[Nur, 26] ayetini şöyle
tefsir etmiştir: İyi olan kişi, söyleyeceği her türlü çirkin sözden uzaktır.
çünkü onu Allah bağışlar. Kötü olan kimse de söylediği her türlü iyi sözden
uzaktır. Çünkü Allah o sözü kendisine iade eder, kabul etmez .
*Bunu Taberani, rivayet etmiş olup ravileri, güvenilir
kimselerdir.
11227. Mücahid,
"Bunlar, onların söylediklerinden uzaktırlar"[Nur, 26] ayetini şöyle
tefsir etmiştir: Kafirin söylediği her güzel söz müminlere yazılır. Müminin
söylediği her çirkin söz de kafirlere yazılır. Böylece her biri kendisine layık
olmayan sözden arındırılır .
*Bunu Taberani, rivayet etmiş olup ravileri, güvenilir
kimselerdir. Hadisin başka zayıf bir senedi daha vardır.
11228. Katade der ki:
"Bunlar, onların söyledikleri (söz ve fiiller)den uzaktırlar. Işte bunlar
için mağfiret ve cömertçe verilmiş rızık vardır.''[Nur, 26] Yani günahları
bağışlanır. Cömertçe verilen rızık ise cennettir.
*Bunu Taberanl, rivayet etmiş olup ravileri, güvenilir
kimseferdir.
11229. Abdurrahman b.
Zeyd b. Eblem der ki: "Bunlar, onların söylediklerinden uzaktırlar." İşte
tam burada Aişe'nin masum olduğu ortaya çıkmıştır. "Işte bunlar için
mağfiret ve cömertçe verilmiş rızık vardır."
*Bunu Taberanl, rivayet etmiş olup ravileri, Abdurrahman b.
Zeyd b. Eslem'e kadar güvenilirdir.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan:
Nur Suresi 31 - 33
- 35 - 37 - 53 - 61 - ...