MECMAU

ZEVAİD

TEFSİR

 

ANA SAYFA      Kur’an      Hadis      Sözlük      Biyografi

 

Ra'd Suresi 7 - 8-11 - 31 - 39

 

*******************************

Yüce Allah'ın "Sen Ancak Bir Uyarıcısın. Her Kavim için de Bir Yol Gösteren Vardır" Ayeti [Ra'd, 7]

*******************************

 

11090. Ali'nin bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Sen ancak bir uyarıcısın (münzil) ve her toplumun bir rehberi (hadl) vardır" ayeti ile ilgili olarak "Münzir ve hadi, Haşim oğullarından bir zattır" buyurmuştur.

 

*Bunu Abdullah b. Ahmed ve el-Mu'cemu's-sağır ve el-Mu'cemu'l-evsat'ta Taberani rivayet etmiş olup Müsned'in ravileri, güvenilir kimselerdir.

 

 

 

*******************************

Yüce Allah'ın "Her Dişinin Neye Gebe Kalacağını .... Allah Bilir" Ayeti

*******************************

 

11091. İbn Abbas'ın bildirdiğine göre Erbed b. Kays b. Cuzey b. Halid b. Cafer b. Kilab ve Amir b. Malik, Medine'ye Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanına geldiler. Oturur halde buldukları Allah Resulü'nün (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanına kadar vararak karşısına geçip oturdular. Derken Amir: "Ey Muhammed! Eğer Müslüman olursam bana ne vereceksin?" diye söze başladı. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ise:

"Müslümanların hakkı neyse senin hakkın da odur. Müslümanların sorumluluğu neyse senin sorumluluğun da odur" buyurdu.

Amir: "Eğer Müslüman olursam senden sonra yönetimi bana verir misin?" diye sordu. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yine: "Müslümanların hakkı neyse senin hakkın da odur, Müslümanların sorumluluğu neyse senin sorumluluğun da odur" buyurdu.

Amir yine: "Eğer Müslüman olursam senden sonra yönetimi bana verir misin?" deyince Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bu görev ne sana ne de kavmine verilecekUr. Fakat sana atların dizginlerini veririm" buyurdu.

Bunun üzerine Amir: Şu anda zaten Necd atlarının dizginleri benim elimdedir. Sen bana Bedevilerin yönetimini (veber) ver. Şehirlerin yönetimi (meder) ise sende kalsın" dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de: "Olmaz" buyurdu.

Erbed ve Amir (Resulullah'ın yanından) çıkınca Amir şöyle dedi:

"Erbed! Ben kendisini konuşmaya tutarak Muhammed'in yüzünü senden çeviririm. O esnada sen kılıçla boynunu vurursun. Sen onu öldürdüğünde, insanlar diyete razı olmaktan başka çare bulamazlar, savaş istemezler. Biz de kendilerine diyeti veririz."

Erbed: "Olur yaparım" dedi ve ikisi birlikte geri döndüler. Amir: "Ey Muhammed! Benimle gel, sana söyleyeceklerim var" dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de onunla birlikte kalktı ve duvar dibine çekilerek yalnız başlarına kaldılar. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onunla konuşmaya durunca Erbed kılıcını sıyırdı. Fakat elini kılıcın kabzasına koyduğu anda eli kılıcın kabzasında donakaldı. Bunun üzerine Erbed, Amir'e yavaşça vurdu. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) dönüp baktı ve Erbed'in yapmak istediğini anlayınca onlardan uzaklaştı. Amir ve Erbed Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanından çıkıp Harre'ye -Vakım oğulları karataşlığına- kadar vardılar ve orada mala verdiler.

Sa'd b. Muaz ile Useyd b. Hudayr de peşlerinden çıktı. Sa'd: "Ortaya çıkın ey Allah düşmanları!" diye seslendi. Amir: "Sa'd! O yanındaki kim?" diye sorunca; "Useyd b. Hudayr el-Ketaib" dedi. Sonra Amir ve Erbed yollarına devam ettiler. Rakam'a vardıklarında Allah, Erbed'in üzerine bir yıldırım gönderdi ve onu öldürdü. Amir ise yoluna devam etti. Hureym'e ulaştığında Allah ona da bir yara musallat etti ve her tarafını yara sardı. Selul oğullarından bir kadının evine geldiğinde gece olmuştu. Boğazındaki yaralara dokunuyor ve kendi kendine: "Selul oğullarından bir kadının evinde deve bezesi gibi bir beze, kadının evinde ölmek istiyor" diyordu. Sonra atına atlayıp sürdü ve dönüş yolunda atının sırtında öldü. İşte bu iki kişi hakkında Allah şu ayetleri indirdi: 

''Her dişinin neye gebe kalacağını, rahimlerin neyi eksik, neyi ziyade edeceğini Allah bilir. Onun katında her şey ölçü iledir. O, görüleni de görülmeyeni de bilir; çok büyüktür, yücedir. Sizden, sözü gizleyenle onu açığa vuran, geceleyin gizlenen le gündüzün yürüyen (onun ilminde) eşittir. Onun önünde ve arkasında Allah'ın emriyle onu koruyan takipçiler (melekler) vardır. Bir toplum kendilerindeki özellikleri değiştirinceye kadar Allah, onlarda bulunanı değiştirmez. Allah bir topluma kötülük diledi mi, artık onun için geri çevrilme diye bir şey yoktur. Onların Allah'tan başka yardımcıları da yoktur.''[Ra'd, 8-11]

 

İbn Abbas der ki: Ayette belirtildiği gibi Allah'ın emriyle tayin edilmiş takipçiler (melekler) Muhammed'i (Sallallahu aleyhi ve Sellem) korurlar.

 

Sonra Erbed ve onu öldüreni zikrederek şu ayetleri okudu: "O, size korku ve ümit içinde şimşeği gösteren ve (yağmur dolu) ağır bulutları meydana getirendir. Gök gürültüsü Allah'ı hamd ile tesbih eder. Melekler de O'nun heybetinden dolayı tesbih ederler. Onlar, Allah hakkında mücadele edip dururken O, yıldırımlar gönderip onlarla dilediğini çarpar. Ve O, azabı pek şiddetli olandır."[Ra'd, 12,13]

 

*Bunu Taberanı, el-Mu'cemu'l-evsat'ta ve benzer ifadelerle el-Mu'cemu'l-kebir'de rivayet etmiştir. Ancak el-Mu'cemu'l-kebır'de şu ifadelere yer vermiştir: Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanından çıkarken Amir: "Vallahi göreceksin, seni süvariler ve piyadelerle nasıl kuşatıyorum!" dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ise: "Allah bunu yapmana izin vermez" buyurdu.

Her iki rivayetin isnadında de zayıf biri olan Abdülazız b. imran'ın adı geçmiştir.

 

 

 

11092. Enes anlatıyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ashabından bir zatı, kendisini Yüce Allah'a davet etmesi için Cahiliye çağının ulularından birine gönderdi. Söz konusu kişi davete şu karşılığı verdi:

"Senin beni kendisine davet ettiğin Rabbin nedendir? Demirden mi? Bakırdan mı? Gümüşten mi? Yoksa altından mı?" Sahabi de hemen Hz. Peygamber'e (Sallallahu aleyhi ve Sellem) geri dönerek gördüğü muameleyi kendisine anlattı. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) aynı kişiyi ikinci kez ona gönderdi. Kişi aynı şeyleri söyledi. Sahabi de Hz. Peygamber'e (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gelerek durumu kendisine bildirdi. Ona üçüncü kez gönderdi. O kişi yine aynı şeyleri söyledi. Sahabi yine gelip durumu Peygamber'e (Sallallahu aleyhi ve Sellem) haber verince Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Yüce Allah, adamına bir yıldırım gönderip yaktı" buyurdu. Sonra şu ayet nazil oldu: "Onlar Allah hakkında mücadele edip dururken O, yıldırımlar gönderip onlarla dilediği kimseleri çarpar. O'nun cezalandırması pek şiddetlidir."[Ra'd, 13]

 

*Bunu Ebu Ya'la ve benzerini Bezzar rivayet etmiştir. Ancak Bezzar'ın ifadesi şöyledir: "Arapların firavunlarından birine gönderdi. Sahabi: "Ya Resulallah! O çok daha azgındır" dedi. Sonra üçüncü kez onun yanına gitti. Adam sözlerini tekrarladı. O konuşurken Allah, tam tepesine bir bulut gönderdi. Gök gürledi ve yıldırım düştü. Yıldırım adamın kafatasının yarısını alıp götürdü." Benzer ifadelerle aynı hadisi Taberanı de el-Mu'cemu'l-evsat'ta rivayet etmiş ve sadece "Gök gürledi, şimşek çaktı" ifadesini aktarmıştır.

Bezzar'ın ravileri, Deylem b. Gazvan hariç, Sahih'in ravileridir. Ancak Deylem de güvenilir biridir. Ebu Ya'la ve Taberanl'nin ravileri arasında ise zayıf biri olan Ali b. Ebi Sare yer almıştır.

 

 

 

*******************************

Yüce Allah'ın "Eğer Kur'an ile Dağlar Yürütülmüş ... Olsaydı" Ayeti [Ra'd, 31]

*******************************

 

11093. İbn Abbas, "Eğer Kur'an ile dağlar yürütülmüş veya yeryüzü parçalanmış yahut ölüler konuşturulmuş olsaydı (kafirler yine de inanmazlardı)"[Ra'd, 31] ayeti ile ilgili olarak şunları söylemiştir: Kafirle Hz. Peygamber'e (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Eğer dediğin doğruysa bize ölüler arasından ilk atalarımızı göster, onlarla konuşalım. Bizim için, şu etrafımızı çevreleyen dağları, Mekke dağlarını (önümüzden) kaldırıver" dediler. Bunun üzerine; "Eğer Kur'an ile dağlar yürütülmüş veya yeryüzü parçalanmış yahut ölüler konuşturulmuş olsaydı (kafirler yine de inanmazlardI)"[Ra'd, 31] ayeti nazil oldu.

 

*Bunu Taberanı, rivayet etmiş olup ravilerinden Kabus b. Ebi Zıbyan zayıf olmakla beraber güvenilir de kabul edilmiştir.

Ben derim ki: Şuara süresinde konuyla ilgili Zübeyr hadisi gelecektir.

 

 

 

*******************************

Yüce Allah'ın ''Allah Dilediğini Siler, Dilediğini Bırakır" Ayeti [Ra'd, 39]

*******************************

 

11094. İbn Ömer der ki: Ben, Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyururken işittim: "‘‘Allah dilediğini siler’‘ Fakat bedbahtlık ve saadet, hayat ve ölüm bunun dışındadır.''

 

*Bunu Taberani, el-Mu'cemu'l-evsat'ta rivayet etmiş olup ravilerinden Muhammed b. Cabir el-Yemamı zayıf olsa da bile bile yalan nakletmezdi.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

ibrahim Süresi 4 - 9 - 21 - 24 - 27 - 28