MECMAU

ZEVAİD

MEĞAZİ VE SİYER

 

ANA SAYFA      Kur’an      Hadis      Sözlük      Biyografi

 

Bedir Savaşı

 

9942. Abdullah b. Mes'ud bildiriyor: Bedir savaşında üç kişiye bir deve düşüyordu (yani nöbetleşe biniyorduk). Ebu Lübabe ve Ali b. Ebi Talib, Resulullah'la (Sallallahu aleyhi ve Sellem) beraber nöbetleşe bir deveye biniyorlardı. Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yürüme sırası gelince:

"Biz senin yerine yürürüz" dediler. Allah'ın Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem):

"Siz benden daha güçlü değilsiniz, ben de sizden daha fazla sevaptan müstağni değilim (benim de ecre ihtiyacım vardır)" buyurdu.

 

*Hadisi Ahmed ve "Bin, biz senin yerine yürürüz" ibaresiyle Bezzar rivayet etmiştir.

Senedinde Asım b. Behdele bulunmaktadır ki; bu ravinin hadisi hasendir. Ahmed'in diğer ravileri, Sahih'in ravileridir.

 

 

 

9943. İbn Abbas'ın bildirdiğine göre Bedir savaşı sırasında Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ordusunda yüz deve ve iki at bulunuyordu. Atlardan birine Mikdad b. el-Esved biniyor, diğerine sırasıyla Mus'ab b. Umeyr ile Sehl b. Huneyf biniyorlardı. (İbn Abbas)

 

 

 

dedi ki: "Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ashabı, yolda nöbetleşe develere biniyorlardI. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile Hamza'nın ahitlisi Mirsed b. Ebi Mirsed el-Ğanevi nöbetleşe bir deveye biniyorlardı."

 

*Hadisi Taberanı el-Mu'cemu'l-Kebir ve el-Mu'cemu'l-Evsat'ta rivayet etmiştir.

Senedinde zayıf sayılan Ebu Şeybe ibrahım b. Osman bulunmaktadır.

 

 

 

9944. Amir b. Sa'd, babası Sa'd'dan nakletmiştir: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Umeyr b. Ebi Vakkas'abakıp Bedir savaşına katılması konusunda onun yaşını küçük gördü, fakat sonra gitmesine müsaade etti. Sa'd ekledi: "(Savaş sırasında) kılıcının kendisine hıyanet ettiği (yanlışlıkla kılıcıyla yaralandığı) söyleniyordu." Abdullah (b. Cafer): "(Vmeyr) Bedir savaşında öldürüldü" dedi.

 

*Hadisi Bezzar rivayet etmiş olup ravileri, güvenilir ravilerdir.

 

 

 

9945. İbrahim b. Ubeyd b. Rifaa b. Rafi b. Malik b. Aclan el-Ensarl, babasından, dedesinin şöyle dediğini nakletmiştir: Bedir savaşı sırasında Resulullah'ı (Sallallahu aleyhi ve Sellem) (bir ara aramızda görmeyince) aradık, birbirlerine seslenerek: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) aranızda mı?" diye sordular. Sonra Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Ali b. Ebi Talib'le beraber geldiğini görünce de: "Ya Resulallah! Seni kaybettik" dediler. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ebu'l-Hasan'ın karnı ağrıdı, onunla beraber kaldım (onun için geç kaldık)" buyurdu.

 

*Hadisi Taberanı rivayet etmiş olup senedinde Ebu Ma'şer Necih bulunmaktadır ki; bu ravi zayıf sayılmış olup hadisi yazılır.

 

 

 

9946. Atike binti Abdilmuttalib bildiriyor: Rüyamda devesine binmiş biri Ebu Kubeys dağına çıkıp: "Ey vefasız cemaat! Üç güne kadar, muharebe mahalline, vurulup düşeceğiniz yerlere yetişiniz!" diyerek üç kere bağırdı. Sonra Ebu Kubeys dağından bir taş alıp Mirkan'a (Rükn'e) atınca taş parçalandı, Bemı Zühre'nin evleri dışında Kureyş'in evlerinden içine taş parçası girmeyen ev kalmadı. Abbas: "Bu rüyayı gizleyip kimseye anlatma" dedi. Abbas gidip Velid b. Utbe b. Rabia'yla karşılaştı ve bu rüyayı kendisine anlattı. VelId de babasına anlattı, böylece haber yayıldı. Abbas anlatıyor: Kabe'yi tavaf etmeye başladım, Ebu Cehil de Kureyş'ten bir toplulukla beraber Atike'nin rüyasını konuşuyorlardı. Ebu Cehil beni görünce: "Ey Ebu'l-Fadl! Tavafını bitirdiğin zaman yanımıza gel" dedi. Tavafımı bitirince yanlarına gidip oturdum. Ebu Cehil: "Siz, erkeklerinizin peygamberliklerine kanaat etmediniz de, kadınlarınız da mı peygamberliğe kalkıştı? Güya Atike, birinin "Üç güne kadar, vurulup düşeceğiniz yerlere yetişiniz!" dediğini rüyasında gördüğünü söylüyormuş! Bu üç gün içinde, sizi bekleyeceğiz. Eğer söylemiş olduğu söz doğru ise, elbette bir şey zuhur edecektir. Ama üç gün geçip bir şeyolmazsa sizin hakkınızda; Araplar arasında sizden daha yalancı kimse bulunmadığına dair bir vesika yazarız" dedi. Abbas: "Allah'a yemin olsun ki, ona bir şey diyemedim, sadece Atike'nin öyle bir rüyayı görmüş olduğunu inkar ettim" dedi. Abbas:

"Akşam olunca Abdülmuttalib'in kızlarından biri yanıma gelip: "Bu fasıktan razı mısınız? Erkeklerinize saldırıyor (eziyet ediyor), sonra kadınlarınıza saldırıyor (eziyet ediyor), sen de onu işittiğin halde bir şey demiyorsun, Allah'a yemin olsun ki Hamza olsaydı, Ebu Cehil bu sözleri söyleyemezdi" dedi. Ona: "Vallahi, öyle yaptım. Benim için bundan daha ağır bir şeyolmamıştır. Allah'a yemin olsun ki, o sözünü tekrarlayacak olursa ona saldıracağım ve sizin hesabınıza onun hakkından geleceğim" dedim.

 

Atike'nin rüyasının üçüncü günü sabaha çıkınca, kaçırdığım fırsatı elde etmek arzusu ile çok kızgın ve hiddetli bir halde Mescid-i Haram'a girdim. Onu görünce, vallahi, ona doğru yürüdüm. Evvelce söylediklerinden bazılarını tekrarlayıp kendisine saldıracaktım. Ebu Cehil zayıf yapılı, asık suratlı, acı dilli ve sert bakışlı bir adamdı.

 

Mescid(-i Haram)'ın kapısına doğru sendeleyerek (süratle) çıkageldi. Kendi kendime: "Nesi var? Allah ona lanet etsin! Benim kendisine hakaret edeceğimden korktu da, benden uzaklaşıyorlı dedim. Meğer benim işitmediğimi işitmiş, Damdam b. Zür'a b. Amr el-Gifari'nin vadinin içinde seslenişini duymuştu. Damdam, devesinin burnunu kesmiş! Semerini tersine çevirmiş! Gömleğinin önünü, arkasını yırtmış! Mekke vadisinin ortasında, deve üzerinde, av azının çıktığı kadar bağırıyor: "Ey Kureyş topluluğu! Muhammed ve ashabı, ticaret kervanınızın, Ebu Süfyan'ın yanındaki mallarınızın önüne gerildiler! Ona erişebileceğinizi sanmıyorum! İmdat! İmdat!" diyerek haykırıyordu. Başa gelen iş, beni de, onu da birbirimizle uğraşmaktan alıkoydu."

 

*Hadisi Taberanı rivayet etmiş olup senedinde Abdülazız b. imran bulunmaktadır ki; bu ravi metruktur.

 

 

 

9947. Ebu'l-Esved'in bildirdiğine göre Urve anlatıyor: Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) halası Atike binti Abdilmuttalib (Mekke'de) kardeşi Abbas'la beraberdi, Bedir savaşından önce kendisini korkutan bir rüya gördü. Korkuya kapılıp uykusu kaçınca aynı gecede kardeşi Abbas'a haber gönderip: "Bir rüya gördüm ki; bu rüyadan dolayı (tabir ettiğime göre) kavminin helak olabileceğinden korktum" dedi. Abbas: "Ne gördün?" diye sorunca: "Bu rüyayı kimseye anlatmayacağına dair bana söz verinceye dek (gördüğüm rüyayı) sana anlatmam. Çünkü müşrikler bu rüyayı işitirlerse bize eziyet edip işitmek istemediğimiz laBarı bize söylerler" dedi. Bunun üzerine Abbas kendisine söz verdi. Atike şöyle anlattı:

Rüyamda devesine binen bir kişinin gelip Mekke'nin en yüksek yerinden yüksek sesle: "Ey vefasız topluluk! İki veya üç güne kadar, muharebe mahalline, vurulup düşeceğiniz yerlere ulaşını!" diye seslendi. Sonra bineğinin üzerinde Mescid(-i HaramYa girip içinde üç defa seslendi. Halk tedirgin bir şekilde korkup erkek, kadın ve çocuklar onun etrafında toplandı. Sonra onu Kabe'nin üzerinde gördüm, bineğinin üzerinden Mekke'de iki dağ arasında kalan herkese sesini duyuruncaya kadar üç defa: "Ey vefasız topluluk! İki veya üç gün içinde, muharebe mahalline, vurulup düşeceğiniz yerlere yetişin!" diye seslendi. Sonra büyük bir taşı yerinden söküp Mekke ahalisinin üzerine fırlattı. Taş uğultu çıkararak gelip dağın dibine ulaşınca parçalandı. Bu taşın parçalarından içine bir parça girmeyen tek bir ev kalmadı. Bu nedenle kavmine bir kötülük dokunmasından korktum.

Abbas bu rüyadan korktu ve Atike'nin yanından çıktı. Gecenin sonunda Velid b. Utbe b. Rabia ile karşılaştı -ki bu adam Abbas'ın yakın dostuydu- Atike'nin rüyasını kendisine anlattı ve kimseye anlatmamasını tembih etti. Velid rüyayı babasına anlattı, (babası) Utbe de kardeşi Şeybe'ye anlattı. Rüyanın haberi yayılıp Ebu Cehil b. Hişam'a dek ulaştı, böylece rüyadan haberi olmayan kalmadı. Sabah olup Abbas Kabe'yi tavaf etmeye gidince orada Ebu Cehil, Utbe b. Rabia, Şeybe b. Rabia, Umeyye b. Halef, Zem'a b. el-Esved ve Ebu'l-Bahteri'yi buldu; bir toplulukla sohbet ediyorlardı. Abbas'ın Kabe'yi tavaf ettiğini görünce Ebu Cehil: "Ey Ebu'l-Fadl! Tavafını bitirince yanımıza gel" dedi. Abbas tavafını bitirince yanlarına gelip oturdu. Ebu Cehil: "Nedir bu Atike'nin görmüş olduğu rüya?" diye sorunca: "Bir şey görmedi" dedi. Ebu Cehil:

 

"Bilakis (öyle bir şey var), ey Haşim oğulları! Erkeklerinizin yalan söylemesi size yetmiyor mu ki, kadınlarınızın yalanını bize anlatmaya başladınız? Sizinle, birbiriyle yarışan iki yarış atı gibiydik, bir müddet önce kahramanlıkta bizi geçtiniz. Size yetiştiğimiz anda: "Bizden peygamber var" dediniz. Sadece: "Bizden kadın peyganiber var" demediğiniz kaldı. Kureyş kabilesinde sizin bu erkek ve kadınınızdan (Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile Atike'den) daha yalancı birini barındıran bir ev halkı yoktur" dedi.

Müşrikler o gün aşırı bir şekilde Abbas'a sözle eziyet ettiler. Ebu Cehil: "Atike devesine binen bir kişinin: ‘‘Üç güne kadar, muharebe mahalline, vurulup düşeceğiniz yerlere yetişiniz!’‘ dediğini ileri sürdü. Üç gece geçince Kureyş kabilesi yalan söylediğinizi anlayacak ve böylece Araplar arasında en yalancı erkek ve kadına sahip bir aile olduğunuza dair vesika yazıp Kabe'ye asacağız. Ey Kusayy oğulları! Kabe'nin örtü hizmetini, Nedve'yi (danışma meclisini idare etmeyi), hacılara zemzem dağıtma ve halka yemek yedirme işini üstlendiniz. (Bunların hepsi yetmiyormuşçasına) sizden bir peygamber geldiğini ileri sürdünüz" diyerek o gün Abbas'a çok eziyet ettiler.

 

Abbas, Ebu Cehil'e: "Bekle ey korkudan kıçı ıslık çalan! Bize eziyet etmekten vazgeçmeyecek misin? Yalancılık sende ve senin ailendedir" dedi. Orada bulunanlar: "Ey Ebu'l-Fadl! Sen cahil ve bunak değilsin!" dediler. Ayrıca sırrını ifşa ettiğinden dolayı Abbas, Atike'den çok eziyet gördü.

Atike'nin rüyasını gördüğü gecenin üzerinden üç gece geçince, üçüncü gecenin akşamında Ebu Süfyan'ın gönderdiği kişi olan Damdam b. Amr el-Gifari devesinin üzerinde gelip: "Ey Galib topluluğu! Savaşa hazırlanın, Muhammed ve ashabı Ebu Süfyan'ın kervanının önünü kesmek üzere yola çıktılar, ticaret kervanınıza sahip çıkın!'' dedi. Bunun üzerine Kureyş kabilesi çok şiddetli bir şekilde korkup Atike'nin görmüş olduğu rüyadan endişe etmeye başladılar. Hazırlıksız ve zorluk içerisinde bulunmalarına rağmen savaşa çıktılar.

 

*Hadisi Taberanı mürselolarak rivayet etmiş olup senedinde ibn Lehia bulunmaktadır ki; bu ravi zayıf olmakla beraber hadisi hasen sayılmıştır.

 

 

 

9948. Mus'ab b. Abdullah ve Kureyş kabilesinden birilerinin bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Bedir savaşında Kureyş kabilesini mağlup edince Atike binti Abdilmuttalib, görmüş olduğu rüyanın doğruluğu ve (başlangıçta) Kureyş'in onu yalanlamasıyla ilgili şöyle demiştir: Rüyam gerçek değil miymiş? Kavimden hezimete uğrayıp kaçarak gelen topluluk onun doğruluğunu ispat etmektedir Savaşı gören, gözleriyle görmüş olduğu keskin kılıçların hakikatınin haberini size getirdi Yalan söylemediğim halde "yalan söyledin" dediniz. Bizim doğru sözümüzü ancak yalancı olanlar yalanlar.

 

Kendilerinden sadece Hakım, ölüm kokusuyla kaçtı, ancak kendisine yollar (dünya) dar geldi Kavmin bağrışması kalplerinin azmini yok etti, onlar (kaçmakta) rüzgar gibi oldu, akılları da gitti Yağmur taşıyan bulutlardan su aktığı gibi keskin kılıçlarla kanlarınızı akıttınız Birbirleriyle karşılaştıkları gün amcaoğulları Muhammed'i nasıl gördü? Savaşta tecrübe vardır Korkağın şaşkın kalacağı ve gündüz vakti yıldızları göreceği vuruşlarla (boyunlarını) vurmadı mı? Babam adına andolsun ki, savaş anında Muhammed Süratli atların da yardımıyla kuvvet bulduğu zaman Hani ateş gibi olan kılıçlarım su niyetine Sert rüzgarların serinlettiği gibi And içtim. Bir daha bunu yaparsanız eğer Aslan pençesi gibi vuruşlarıyla kökünüzü kazıyacaktır Öyle vuruşlar ki, şimşeklerinin parıltısı güneşin ıŞığı gibidir.

Bir yandan ışık saçarken, diğer yandan delip geçen aleve benzer.

 

*Hadisi Taberanı rivayet etmiş olup senedinde ibn Lehia bulunmaktadır ki; bu ravi zayıf olsa da hadisi hasen sayılmıştır. Diğer ravileri, güvenilir kimselerdir.

 

 

 

9949. Amr b. Meymun'un bildirdiğine göre Abdullah (b. Mes'ud) anlatıyor: Cahiliye döneminde Utbe b. Rabia, Sa'd b. Muaz'ın dostuydu. Utbe, Medine'ye gittiği zaman Sa'd b. Muaz'ın yanında misafir olurdu, aynı şekilde Sa'd, Mekke'ye geldiği zaman Utbe'nin yanında misafir olurdu. Utbe onu "Yesrib'li kardeşim" diye adlandırırdı. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Medine'ye hicret edince, her zamanki gibi Sa'd b. Muaz, Mekke'ye gelip Utbe'nin yanında misafir oldu ve: "Ben Kabe'yi tavaf etmek istiyorum" dedi. Utbe kendisine: "Kureyş'in ileri gelenleri Mescid(-i Haram)'dan çıkıncaya veya Mescid'in etrafından dağılıncaya kadar bekle" dedi. Nitekim biraz bekledikten sonra Sa'd'a: "Benimle gel" deyip Mescid'e doğru gittiler. Oraya vardıklarında Ebu Cehil, Sa'd'la karşılaşıp: "Ey Sa'd! Muhammed'i barındırdığınız halde Kabe'yi güvenli bir şekilde mi tavaf edeceksin?" dedi. Sa'd ona: "Eğer Kabe'yi tavaf etmeme mani olursan, ben de falan yere gideceğin zaman yolunu keserim veya gitmene mani olurum" diyerek Ebu Cehil'in ticaret için gideceği yeri söyledi ve (birbirlerine bağırarak) sesleri yükselmeye başladı. Utbe, Sa'd'a: " Ebu'l-Hakem'e karşı sesini mi yükseltiyorsun?" deyince Sa'd: "Sen mi bunları söylüyorsun? Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) seni öldüreceğini söylediğini işittim" cevabını verdi. Bunun üzerine Utbe elini Sa'd'ın elinden çekip: "Muhammed yalan söylemez" dedi. Sonra Sa'd, Kabe'yi tavaf edip gitti. Utbe ise eşinin yanına gidip:

"Yesrib'li kardeşimin ne dediğini duydun mu?" deyince eşi: "Ne dedi?" diye sordu. Utbe: " Muhammed'in beni öldüreceğini ileri sürdü, Muhammed ise yalan söylemez" dedi. Fazla zaman geçmeden Bedir savaşı oldu. Ravi: "Bu arada Ebu Cehil insanları savaşa teşvik etmeye başladı" deyip hadisin devammı anlattı.

 

*Derim ki: Abdullah b. Mes'ud'un Sahih'te; Sa'd'ın Umeyye b. Halef'in yanında misafir olduğuna dair bir hadisi bulunmaktadır. Bu hadiste ise Utbe b. Rabia'nın yanında misafir olduğu zikredilmektedir, (hakikatı) Yüce Allah daha iyi bilir.

Hadisi Bezzar rivayet etmiş olup ravileri, Sahih'in ravileridir.

 

 

 

9950. Ebil Eyyub el-Ensciri anlatıyor: Biz Medine'deyken Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Ebu Süfyan'ın kervanının yaklaştığını haber aldım. Bu kervanı karşılamaya çıkmamızı ister misiniz? Belki Allah onu bize ganimet olarak verir." Biz de: "Evet" dedik. Hep birlikte sefere çıktık. Bir veya iki gün yol aldıktan sonra bize: "Kureyş'le savaşmaya ne dersiniz? Çünkü onlar sizinle savaşmak üzere yola çıkmışlar" buyurdu. Biz de: "Hayır, Vallahi bizim düşmanla savaşacak gücümüz yoktur, biz sadece kervam istemiştik" dedik. Sonra tekrar: "Kureyş'le savaşmaya ne dersiniz?" buyurdu. Biz de yine aynı şeyleri söyledik. Bunun üzerine Mikdad b. Amr: "Bu durumda Musa'nın kavminin Musa'ya dediği gibi: ‘‘Sen ve Rabbin gidin savaşın, biz burada oturuyoruz’‘ demeyiz, ya Resulallah!" dedi. Bunun üzerine biz Ensar topluluğu, büyük bir servetimiz olacağına Mikdad b. Amr'ın dediklerini söylemiş olmayı arzulamıştık. Sonra Yüce Allah, Hz. Peygamber'e şu ayetleri indirdi: ''(Onların bu hali,) müminlerden bir grup kesinlikle istemediği halde, Rabbinin seni evinden hak uğruna çıkardığı (zamanki halleri) gibidir. Hak ortaya çıktıktan sonra sanki gözleri göre göre ölüme sürükleniyorlarmış gibi (cihad hususunda) seninle tartışıyorlardı.''(Enfal 5-6) Sonra Yüce Allah şu ayeti indirdi: "Hani Rabbin meleklere: ‘‘Muhakkak ben sizinle beraberim; haydi iman edenlere destek olun. Ben kafirlerin yüreğine korku salacağım; vurun boyunlarına! Vurun onların bütün parmaklarına!’‘ diye vahyediyordu.''(Enfal 12) Yine Yüce Allah şu ayeti indirdi: ''Hatırlayın ki, Allah size, iki taifeden (kervan veya Kureyş ordusundan) birinin sizin olduğunu vaadediyordu; siz de güçsüz olanın (kervanın) sizin olmasını istiyordunuz. Oysa Allah, sözleriyle hakkı gerçekleştirmek ve (Kureyş ordusunu yok ederek) kafirlerin ardını kesmek istiyordu.''(Enfal 7) Ayette geçen güçlü topluluk Kureyş ordusu, güçlü olmayan ise kervandır. İki taifeden birini -Kureyş ordusu veya kervanı- bize vaadedince rahatlayıp memnun olduk.

 

Sonra Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Kureyş'i gözetleyip haber getirmek için bir adam gönderdi. Adam (dönünce): "Bir karaltı gördüm ne olduğunu anlayamadım" dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bu karaltı onlardır, gelin kaç kişi olduğumuzu sayalım" buyurdu, biz de saydık; üç yüz on üç kişiydik, sayımızı Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bildirdik, sayımıza sevinip Allah'a hamdetti ve: "Bu sayı Talut'un ashabının sayısı kadardır" buyurdu. Sonra toplanıp müşriklere karşı saf oluşturduk, bu arada safın önünde aniden bir kargaşa oldu. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Benimle olun benimle" buyurdu. Sonra Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Allahım! Bana vaadettiğin şeyi gerçekleştirmeni diliyorum (Bana ve ashabıma yardım etmeni diliyorum)" buyurdu. Abdullah b. Revaha: "Ya Resulallah! Ben bir görüş beyan etmek istiyorum Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) istişare edenlerin en faziletlisi dir- Yüce Allah, kendisinden vaadini gerçekleştirmesini talep etmenden daha yücedir" dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Vaadini gerçekleştirmesi için Allah'a dua edeceğim, şüphesiz ki Yüce Allah vaadinden dönmez" buyurdu ve yerden bir avuç toprak alıp müşriklerin yüzlerine serpince müşrikler hezimete uğradılar. Bunun üzerine Yüce Allah şu ayeti indirdi: "Onlara doğru toprak atarken, sen atmadın, fakat Allah attı." (Enfal, 17) Bundan sonra müşrikleri öldürüp esir aldık. Ömer: "Ya Resulallah! Ben müşrikleri esir almanı uygun bulmuyorum (esir aldığın şahısların öldürülmesini istiyorum), çünkü biz, Allah'a davet eden ve insanları (Allah rızası için) bir araya getirmeye çalışan insanlarız" dedi. Ensar olarak biz: "Ömer, bize olan hasedinden dolayı bunları söylüyor" dedik. Bu arada Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) uykuya daldı, sonra uyanıp: "Ömer'i bana çağırın" buyurdu. Ömer gelince, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Yüce Allah bana şu ayeti indirdi: "Hiç bir peygambere, yeryüzünde kesin bir zafer kazanıncaya kadar esir alması yakışmaz. Siz dünyanın geçici yararını istiyorsunuz. Oysa Allah (size) ahireti istemektedir. Allah, üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.'' (Enfal 67)

 

*Hadisi Taberanı rivayet etmiş olup senedi hasendir.

 

 

 

9951. Mmız b. Rifaa, babasından bildiriyor: Ben ve kardeşim Hallad nöbetleşe zayıf bir deve üzerinde Resulullah'la (Sallallahu aleyhi ve Sellem) beraber Bedir savaşına katıldık. Revha'nın arkasında Berid denilen yere ulaşınca devemiz çöktü. Bunun üzerine: "Allahıml Eğer (devemizin üzerinde) bizi Medine'ye kadar ulaştırırsan bu deveyi senin rızan için keseceğiz" diye nezrettik. Biz o durumdayken Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bize rastladı ve: "Neyiniz var?" diye sordu, biz de devemizin çöktüğünü (bizi taşıyamaz hale geldiğini) haber verdik. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bineğinin üzerinden inip abdest aldı, sonra (abdest suyuna ağzından) suya tükürdü, sonra devenin ağzını açmamızı emretti. Devenin ağzını açtık, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) o sudan devenin ağzına, başına, hörgücüne, sırtına ve kuyruğuna döktü. Sonra: "Allahım! (Bu devenin) Rafi' ve Halld'ı taşımasını sağla!" diye dua etti. Sonra Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) binip gitti, biz de binip yolumuza devam ettik. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bize yetişti, biz ise (herkesten önce) erken yola çıktık, Resülullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bizi görünce güldü. Bedir mevkiine yakın bir yere yetiştiğimiz zaman deve bir daha oturdu, biz de: "Allah'a hamdolsun" dedik ve deveyi kesip etini tasadduk ettik.

 

*Hadisin tamamını Bezzar, bir bölümünü de Taberanı rivayet etmiştir. Senedinde metruk bir ravi olan Abdülazız b. imran bulunmaktadır.

 

 

 

9952. Utbe b. Abd es-Sülemi'nin bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ashabına: "Kalkın ve savaşın" deyince sahabe: "Olur (emrine amadeyiz) ya Resulallah! Biz İsrailoğullarının Musa'ya: ‘‘Ey Musa! Sen ve Rabbin gidin savaşın; biz burada oturacağız’‘ dedikleri gibi demeyiz; ‘‘Git sen ve Rabbin savaşın! Biz de sizinle beraber savaşırız’‘ deriz" dediler.

 

*Hadisi Ahmed rivayet etmiş olup ravileri, güvenilir kimselerdir.

 

 

 

9953. Hz. Ali anlatıyor: Hicret edip Medine'ye geldiğimiz zaman, oranın meyvelerinden alıp yemeye başlayınca -alışkın olmadığımız için- içimizi bulandırdı ve bitkin düştük. O sırada Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Bedir hakkında haber topluyordu. Müşriklerin yola çıktığı haberi bize ulaşınca Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) -kuyularından birinin adı olan- Bedir'e doğru hareket etti. Biz oraya müşriklerden önce vardık. Orada birisi Kureyşli, diğeri Ukbe b. Ebi Muayt'ın kölesi olan iki kişi bulduk. Kureyşli olan kaçıp kurtuldu. Ukbe'nin kölesini yakalayıp ona: "Gelen ordu kaç kişi?" diye sorguladık. O: "Vallahi onların sayıları çok, güçleri pek çetin" dedi. O böyle söyleyince Müslümanlar onu dövmeye başladı. Bu şekilde onu Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanına getirdik. Ona: "Topluluk kaç kişiler?" diye sordu. O da: "Vallahi onların sayıları çok, güçleri pek fazla" karşılığını verdi. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onların sayısını öğrenebilmek için uğraştıysa da bu herif söylememekte direndi. Sonra Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ona:

 

"Onlar günde kaç deve kesiyodar?" diye sordu. "On deve" deyince Allah'ın Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Öyleyse onlar bin kişi, zira her deve yüz kişiye yeter" buyurdu. Sonra gece olunca, üzerimize hafif bir yağmur çisentisi yağdı. Biz ağaçların altına ve kalkanların altına girip korunduk. O gece Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Rabbine dua ederek: "Ya Rabbi! Eğer şu inanan topluluğu bu gün burada helak edersen -sana ibadet eden kalmayacağı için- artık tapmılmayacaksın" diyordu. Sabah olunca Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Haydin namaza!" diye nida etti. İnsanlar ağaçların ve kalkanların altından çıkıp geldiler. Allah'ın Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bize sabah namazını kıldırıp, savaşa teşvik etti. Sonra da:

 

"Kureyş ordusu işte şu dağın yanındaki kızıl tepeciklerin yanında" buyurdu. Kureyş ordusu bize yaklaşınca biz de onların karşısında saf bağladık. Bir de baktık ki, onlardan birisi bir kızıl deve üzerinde geliyor. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bana: "Ey Ali! Hamza'ya seslen bu kırmızı devenin sahibi kimmiş bir baksın, onlar ne diyor bir anlasın" buyurdu. Hamza müşriklere en yakın konumda olanımızdı. Sonra Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):

"Eğer şu karşımızdaki toplulukta hay rı söyleyecek tek kişi varsa o da bu kızıl devenin sahibi olsa gerektir" buyurdu. Hamza bakıp geldi ve: "Ya Resulallah! O Utbe b. Rabia imiş. Yanındakileri savaştan menediyor ve: ‘‘Ey kavmim! Ben karşımızdakileri ölümü isteyerek gelmiş bir topluluk olarak görüyorum, onlara sağlam bir şekilde ulaşamayacağınızı sanıyorum. Ey kavmim! Bu gün bu işi benim başıma bağlayın, benim üzerime yıkın ve ‘‘Utbe korktu’‘ deyin. Gerçi siz benim korkak olmadığımı pekala bilirsiniz" dedi. Ebu Cehil bunu işitince: "Bunu sen mi söylüyorsun? Vallahi bu sözü senden başka biri söyleseydi ona: ‘‘(Babanınkini) dişle’‘ derdim, senin ciğerine ve içine korku dolmuş" dedi. Bunun üzerine Utbe de ona: "Sen bunları bana mı söylüyorsun bire korkudan kıçı ıslık çalan herif! Bu gün kimin daha korkak olduğunu az sonra göreceğiz" dedi. Utbe, kardeşi Şeybe ve oğlu Velid, Cahiliye taassubu ile meydana atılıp: "Bizimle düello yapmaya kim çıkacak?" dedi. Ensar'dan gençler karşılarına dikiliverdiler. Bunları gören Utbe:

"Biz bunları istemedik ki, biz ancak bizimle amcaoğullarımız sayılan Abdülmuttalib oğullarıyla çarpışmak isteriz" dedi. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Kalk ey Ali, kalk ey Hamza, kalk ey Ubeyde b. el-Haris" buyurdu. Allah, Rabia'nın bu iki oğlu, Utbe ve Şeybe ile Utbe'nin oğlu Velid'in canını orada alıverdi. Ubeyde b. el-Haris de yaralandı. O gün onların yetmişini öldürüp yetmişini de esir aldık. Ensar'dan küçücük boylu bir adam, Abbas'ı esir alıp getirmişti. Abbas:

 

"Vallahi beni şu ufak herif esir almadı. Alnı açık (saçlarının ön kısmı dökülmüş) güzel yüzlü bir adam beni esir aldı, alaca bir at üzerine binmişti. Ama şimdi onu göremiyorum" dedi. Ensari ise: "Ya Resulallah! Onu ben esir aldım" deyince Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ona: "Sus sesini çıkarma! Allah seni kerim bir melek ile desteklemiş" buyurdu. Biz, Abdülmuttalib oğullarından Abbas, Akil ve Nevfel b. el-Haris'i de esir almıştık.

 

*Derim ki: Hadisin bir bölümünü Ebu Davud rivayet etmiştir.

Hadisi Ahmed ve Bezzar rivayet etmiştir. Ahmed'in güvenilir bir ravi olan Harise b.

Mudarrib dışındaki ravileri, Sahlh'in ravileridir.

 

 

 

9954. İbn Abbas anlatıyor: Müslümanlar Bedir mevkiine yerleşip müşrikler de geldiği zaman Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), kırmızı bir deve üzerine binen Utbe b. Rabia'ya bakıp: "Eğer bu topluluğun içinde bulunanlardan birinde hayır varsa bu, kızıl devenin sahibindedir. Onu dinlerlerse doğru yolu bulurlar" buyurdu. Utbe b. Rabia: "Ey kavmim! Bu kavimle (Müslümanlarla) savaşma konusunda bana itaat edin, onlarla savaşırsanız bunun pişmanlığı kalbinizde kalacak ve her biriniz kardeşini veya babasını öldürenle devamlı yüz yüze kalacaktır. Gelin bu işi benim başıma bağlayın ve savaşmaktan vazgeçip (Mekke'ye) geri dönün" dedi. Ebu Cehil: "Muhammed ve arkadaşlarını görünce, onun dalağı korkudan şişmiş. Muhammed ve ashabı, deve eti yiyen kişiler gibidir, karşı karşıya geldiğimiz zaman (savaş nasılolur) görürsünüz" dedi. Utbe: "Kimin korkak olduğunu ve kavmini ifsad ettiğini birazdan öğreneceksin, Allah'a yemin olsun ki sizi (kılıçlarıyla) vuran bir kavim görüyorum. Başlarının yılanbaşı gibi, yüzlerinin kılıç gibi olduğunu görmüyor musunuz?" dedi. Sonra kardeşini ve oğlunu çağırıp ikisinin arasında yürüyerek çıktı ve (Müslümanları) düelloya çağırdı.

 

*Hadisi Bezzar rivayet etmiş olup ravileri. güvenilir kimselerdir.

 

 

 

9955. Muhammed b. Cübeyr b. Mut'im'in bildirdiğine göre Ali b. Ebi Talib anlatıyor: Bedir savaşında bir kuyudan su çekiyordum; çok şiddetli bir rüzgar esti. Sonra daha şiddetlisini görmediğim çok şiddetli bir rüzgar daha esti. Sonra tekrar çok şiddetli bir rüzgar daha esti. İlk esen rüzgarla Mikail, bin melekle beraber gelip Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sağına geçti. İkinci esen rÜzgarla İsrafil, bin melekle beraber gelip Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) soluna geçti. Üçüncü rüzgarla Cebrail, bin melekle beraber geldi. O zaman Ebu Bekir, Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sağında bulunuyordu. Ben de Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) solunda bulunuyordum. Yüce Allah kafirleri hezimete uğratınca Allah'ın Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) beni bir ata bindirdi. Atın sırtına bindiğim zaman atın ani hareketiyle kendimi atın boynunda buldum. Beni atın üzerinde düşmeden tutması için Allah'a dua ettim. Yüce Allah beni atın sırtında sabit kıldı ve kan, koltuk altıma ulaşıncaya kadar mızrağımla müşriklere saplayıp durdum.

 

*Hadisi Eba Ya'la rivayet etmiş olup ravileri, güvenilir kimselerdir.

 

 

 

9956. Ebu Rifaa b. Rafi anlatıyor: İblis, Bedir savaşında meleklerin müşriklere neler yaptığını (onları hezimete uğrattığını) görünce ölümün kendisine ulaşmasından korkup kaçmaya çalıştı. Haris b. Hişam, onu Süraka b. Malik zannedip kaçmasına mani olmaya çalıştı. İblis, Haris'in göğsüne bir yumruk atıp yere serdi, sonra müşriklerin arasından çıkıp kaçtı. Ölümün kendisine ulaşmasından korkarak denize ulaşıp kendini denize attıktan sonra ellerini açıp: "Benim yüzüme bakıp beni öldürmemeni diliyorum" diye dua etti. Bunun üzerine Ebu Cehil b. Hişam insanların karşısına geçip: "Ey insanlar! Süraka'nın kaçıp sizi yalnız bırakması savaştan kaçmanıza sebep olmasın, çünkü o Muhammed'le öyle anlaşmıştı. Utbe, Şeybe ve Velid'in öldürülmesi sizi korkutmasın, şüphesiz onlar acele ettiler. Lat ve Uzza'ya yemin olsun ki, onların kaçıp dağlara sığınmalarına sebep oluncaya kadar dönmeyeceğiz. Birinizin onlardan sadece birini öldürmekle yetindiğini görmeyeyim. Lakin sizden ayrılmalarının ve Lat ve Uzza'dan vazgeçmelerinin ne kadar kötü olduğunu onlara öğretinceye kadar onlarla savaşın" dedi. Sonra Ebu Cehil şu şiiri söyledi: şiddetli savaş bana ne zarar verebilir ki Ben iki yaşındaki bir deve gibi gencim Bunun için (savaşmak için) anam beni doğurdu

 

*Hadisi Taberanı rivayet etmiş olup senedinde zayıf sayılan Abdülazız b. imran bulunmaktadır.

 

 

 

9957. İbn Abbas demiştir ki: Bedir günü kasıp kavuran bir rüzgar müşrikleri etkisi altına almıştı.

 

*Hadisi Bezzar rivayet etmiş olup ravileri güvenilir ravilerdir.

 

 

 

9958. Ebu Hureyre bildiriyor: Yüce Allah, Mekke'de Resulüne (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şu ayeti indirdi: "Yakında o topluluk bozguna uğratılacak ve onlar arkalarını dönüp kaçacaklardır." (Kamer, 45) Bedir savaşından önce Ömer b. el-Hattab: ''Ya Resulallah! (Ayette sözü edilen) hangi topluluk?" diye sormuştu. Bedir savaşı olup Kureyş hezimete uğrayınca Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) baktım ki; onların arkalarından kılıcını uzatıp: "Yakında o topluluk bozguna uğratılacak ve onlar arkalarını dönüp kaçacaklardır" diyordu. Bu ayet, Bedir savaşına işaret ediyordu. Yüce Allah onlar (müşrikler) hakkında: "Nihayet, onların refahtan şımaran önde gelenlerini azab ile yakalayıverdiğimiz zaman" (Mü'minün, 64) ve "Allah'ın nimetine nankörlükle karşılık veren ve sonunda kavimlerini helak yurduna sürükleyenleri görmedin mi?" (İbrahim, 28) ayetlerini indirdi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir avuç toprak alıp onlara attı. O toprak hepsine isabet edip gözlerini ve ağızlarını doldurdu ve her biri gözüne kaçan toz ve toprağı gidermeye çalışıyordu. Yüce Allah (bununla ilgili) şu ayeti indirdi: "Onlara doğru toprak atarken, sen atmadın, fakat Allah attı." (Enfal 17) İblis hakkında ise şu ayeti indirdi:

"Fakat iki ordu birbirini görünce ardına döndü ve: ‘‘Ben sizden uzağım, ben sizin göremediklerinizi (melekleri) görüyorum, ben Allah'tan korkuyorum; Allah'ın azabı şiddetlidir’‘ dedi." (Enfal, 48) Bedir savaşında Utbe b. Rabia ve müşriklerden onun maiyetinde olanlar:

"Bunları, dinleri aldatmış" dediler. Bunun üzerine Yüce Allah şu ayeti indirdi: "Hani münafıklar, kalplerinde hastalık bulunanlar: ‘‘Bunları, dinleri aldattı’‘ diyorlardı." (Enfal, 49)

 

*Hadisi Taberani el-Mu'cemu'l-Evsat'ta rivayet etmiş olup senedinde zayıf sayılan Abdülazız b. imran bulunmaktadır.

 

 

 

9959. Enes'in bildirdiğine göre Ömer b. el-Hattab şöyle demiştir:

"Yakında o topluluk bozguna uğratılacak ve onlar arkalarını dönüp kaçacaklardır" (Kamer, 45) ayeti inince: "Bu (sözü edilen) topluluk kimdir?" diye sordum. Bedir savaşı olunca Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onların arkalarından kılıcını uzatarak: "Yakında o topluluk bozguna uğratılacak ve onlar arkalarını dönüp kaçacaklardır" dediğini (yani bu ayeti okuduğunu) gördüm.

 

*Hadisi Taberanı, el-Mu'cemu'l-Evsat'ta rivayet etmiş olup senedinde durumunu bilmediğim Muhammed b. ismail b. Ali el-Ensarı bulunmaktadır.

 

 

 

9960. Cabir anlatıyor: Ebu Cehil b. Hişam: "Muhammed, O'na itaat etmediğiniz takdirde sizi boğazlayacağını (sizi kılıçtan geçireceğini) ileri sürüyor" dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Evet, ben bunu söylÜyorum, sen de onlar (kılıçtan geçirilecek olanlar) arasında bulunuyorsun" buyurdu. Bedir savaşında öldürülmüş halde kendisine (Ebu Cehil'e) bakınca: "Allahım! Bana vaadettiğin şeyi gerçekleştirdin" buyurdu ve Ebu Seleme b. Abdilesed'i ona doğru yönlendirdi. Abdullah b. Mes'ud'a: "Sen mi onu öldürdün?" diye sorulunca: "Bilakis Yüce Allah onu öldürdü" dedi. Ebu Seleme (Abdullah b. Mes'ud'a): "Sen mi onu öldürdün?" diye sorunca: "Evet" dedi. Ebu Seleme: "(Ebu Cehil) istese seni avucu içine alırdı" deyince Abdullah b. Mes'ud: "Vallahi ben onu öldürdüm ve üzerinde bulunan şeyleri (elbise vs.) aldım" dedi. Ebu Seleme: "Buna dair delilin nedir? (Soyarken üzerinde bunu ispatlayacak bir şey gördün mü?" deyince Abdullah b. Mes'ud: "Sağ bacağında bulunan siyah ben buna delildir" dedi. Ebu Seleme (ona bakıp) alameti gördü ve: "Ebu Cehil'in elbiselerini çıkardım, onun dışında hiçbir Kureyşlinin elbisesini çıkarmadık" dedi.

 

*Hadisi Taberanı el-Mu'cemu'l-Evsat'ta rivayet etmiş olup senedinde zayıf sayılan Abdülazız b. imran bulunmaktadır.

 

 

 

9961. Ebu Ubeyde'nin bildirdiğine göre (babası) Abdullah (b.

Mes'ud) anlatıyor: Bedir savaşında ayağından vurulup düşen ve elindeki kılıcıyla insanları kendisinden uzaklaştırmaya çalışan Ebu Cehil'in yanına varıp: "Seni rezil-rüsvay (mağlup) eden Allah'a hamdolsun! Ey Allah'ın düşmanı!" dedim. Ebu Cehil: "Bu (karşında bulunan kişi) kavmi tarafından öldürülen kişiden başka biri midir ki?" dedi. Abdullah dedi ki: "Kısa olan kılıcımla onu vurmaya çalıştım, eline isabet edip kılıcı elinden düştü. Kılıcını alıp onunla vurarak kendisini öldürdüm. Sonra oradan ayrılıp yerin üstünde taşınıyormuşçasına (uçuyormuşum gibi) Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanına varıp kendisine olanları haber verdim. Allah'ın Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) üç defa: "Söylediklerinin doğru olduğuna dair kendisinden başka ilah olmayan Allah'a yemin eder misin?" buyurdu. "Evet, kendisinden başka ilah olmayan Allah'a yemin ederim" dedim. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) benimle beraber yürüyüp yanına vardı ve başında durup: "Seni rezil rüsvay (mağlup) eden Allah'a hamdolsun! Ey Allah'ın düşmanı! Bu adam bu ümmetin Firavun'uydu" buyurdu.

 

 

 

9962. Başka bir rivayette; Abdullah (b. Mes'ud)'un bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Bu (Eba Cehil) ümmetimin Firavun'udur."

 

 

 

9963. Başka bir rivayette; Abdullah (b. Mes'sud): "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onun üzerinde bulunanları bana ganimet olarak verdi" dedi.

 

*Bunların hepsini Ahmed ve kısa metinle Bezzar rivayet etmişlerdir. Hadisi Ebu Ubeyde babasından rivayet etmiştir, halbuki Ebu Ubeyde babasından hadis işitmemiştir. Ahmed'in diğer ravileri, Sahlh'in ravileridir.

 

 

 

9964. Abdurrahman b. Abdillah b. Mes'ud'un bildirdiğine göre babası anlatıyor: Bedir savaşında Ebu Cehil'in üzerine sevk edildim; kılıcını alıp kellesini uçurdum. Ebu Cehil (beni kastederek):

"Mekke'deki küçük çobanımız" dedi. Onu öldürünceye kadar kılıcıyla vurdum. Sonra Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanına varıp: "Ya Resulallah! Ebu Cehil'i öldürdüm" dedim. Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanında esir bulunan Akil: "Yalan söylüyorsun, sen onu öldürmedin" deyince: "Asıl sen günahkar yalancısın ey Allah'ın düşmanı! Vallahi onu ben öldürdüm" dedim. Akil: "Delilin nedir?" diye sorunca: "Halkalı devenin halkası gibi bacağında halka bulunuyor" dedim. Akıl: "Doğru söylüyorsun" dedi.

 

*Hadisi Taberani ve Bezzar rivayet etmiş olup senedinde zayıf sayılan Ebu Bekr elHüzeli bulunmaktadır.

 

 

 

9965. Amr b. Meymun'un bildirdiğine göre (Abdullah) b. Mes'ud şöyle demiştir: Bedir savaşında, yere serilmiş olduğu halde Ebu Cehil'in yanına yetişip: "Ey Allah'ın düşmanı! Yüce Allah seni rezil etti" dedim. Ebu Cehil: "Neyle Allah beni rezil etti ki? Öldürdüğünüz bir adamdan dolayı mı?" dedi. O zaman yanımda bir kılıç vardı; o kılıçla ona vurmaya başladım, ama pek tesir etmiyordu. Kendisinde güzel bir kılıç vardı, eline vurdum, kılıç elinden düştü. Kılıcı aldıktan sonra başından miğferi alıp boynunu vurdum. Sonra Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanına gelip (Ebu Cehil'i öldürdüğümü) haber verdim. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "(Onu öldürdüğüne dair) kendisinden başka ilah olmayan Allah'a yemin eder misin?" buyurdu. "Evet, kendisinden başka ilah olmayan Allah'a yemin ederim" dedim. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):

"Git, emin all" buyurdu. Kuş gibi uçuyormuşçasına koşarak gidip geldim ve gülerek kendisine (onu öldürdüğüme dair emin olduğumu) haber verdim. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "O zaman gel bana göster" buyurdu. Kendisiyle beraber gidip (Ebu Cehil'i) gösterdim. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onun başında durunca: "İşte bu adam, bu ümmetin Firavun'udur" buyurdu.

 

*Hadisi Taberanı rivayet etmiş olup güvenilir bir ravi olan Muhammed b. Vehb b.

Ebı Kerıme dışındaki ravileri, Sahih'in ravileridir.

 

 

 

9966. Başka bir rivayette Abdullah (b. Mes'ud) demiştir ki: (Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onun başında durunca) tekbir getirdikten sonra: "Vaadini doğru çıkaran ve kuluna yardım eden Allah'a hamdolsun" buyurdu. Sonra onun yanına gidip: "İşte bu adam, bu ümmetin Firavun'udur" buyurdu. ı

 

 

 

9967. Başka bir rivayette de şunu ilave etti: "Ve dinini aziz kılan Allah'a hamdolsun "

 

 

 

9968. Hz. Ali der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Bedir savaşında Bedir kuyularını doldurmamı emretti.

 

*Hadisi Ebu Ya'la rivayet etmiş olup senedinde zayıf sayılan Yusuf b. Halid es-Semti bulunmaktadır.

 

 

 

9969. Enes der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Bedir mevkiine girdiği zaman yere işaret ederek: "Şurası falan kişinin öldürüleceği yerdir" buyurdu. Allah'a yemin olsun ki, müşriklerden hiçbiri Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) işaret etmiş olduğu yeri geçmedi. (yani O'nun (Sallallahu aleyhi ve Sellem) göstermiş olduğu yerde öldürüldüler)"

 

*Hadisi Ebu Ya'la rivayet etmiş olup ravileri, Sahih'in ravileridir.

 

 

 

9970. Abdurrahman b. Avf der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), İkrime b. Ebi Cehil'e haber gönderip: "Babam kim vurdu? (Kim öldürdü?)" diye sordu. İkrime: "Babamın ayağını kesmiş olduğu şahıs" cevabını verdi. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Ebu Cehil'in üzerinde bulunan (elbise, silah vs.) şeyleri Muaz b. Amr b. Cemuh'a ganimet olarak verdi.

 

*Hadisi Bezzar rivayet etmiş olup senedinde zayıf sayılan Abdülazız b. imran bulunmaktadır.

 

 

 

9971. Muhammed b. İshak -Ensar'dan Bedir savaşına katılanlarla ilgili olarak- şöyle demiştir: Hazrec'ten (Bedir savaşına katılanlar): Muaz b. Amr b. el-Cemuh b. Zeyd b. Haram b. Ka'b b. Ğanm b. Ka'b b. Seleme b. Sa'd b. Ali b. Esed b. Saride -Sadire veya Tezid de denilmektedir- b. Huşeym el-Hazrec'in Bedir savaşına katıldığı ve Ebu Cehil'i öldürdüğü söylenmektedir. İkrime b. Ebi Cehil'in de (daha önce) Tezid'in elini kestiği söylenmektedir. Sonra bu zat, Hz. Osman'ın dönemine kadar yaşamıştır.

Bu zatın adı, Bedir savaşına katılanların tam listesinde zikredilecektir.

 

*Hadisi Taberani rivayet etmiş olup senedi hasendir.

 

 

 

9972. Abdullah (b. Mes'ud) der ki: Ebu Cehil sürüklenerek getirilip pis bir kuyuya atılırken Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ebu Talib hayatta

 

*Hadisi Bezzar (no. 1777) rivayet etmiş olup: "Bu lafızIa muttasıl olarak Abdurrahman b. Avf'tan başka kimsenin rivayet ettiğini bilmiyoruz" demiştir. İshak b. Abdullah b. Ebi Ferva zayıftır. İshak, Amir el-Ensari'nin nesebini zikretmemiştir. olsaydı kılıçlarımızın Kureyş'in ileri gelenlerini biçtiğini öğrenir ya da bilirdi" buyurdu.

Hadisi Bezzar rivayet etmiş olup senedinde zayıf sayılan Hayyan b. Ali bulunmaktadır ki, bu ravi başkalarınca güvenilir sayılmıştır. Ayrıca hadisi Taberani rivayet etmiş ve şu şiiri ilave etmiştir: Ebu Talib şöyle demişti: Allah'ın Beyt'ine (Kabe'ye) yemin olsun ki, yalan söylüyorsunuz, (bu iş) düşündüğüm gibi olursa kılıçlanmız Kureyş ileri gelenlerini biçecektir Bir kavim zırhları içerisinde, yüklenmiş su dolu kırbaların sesi gibi ses çıkararak şahlanıp size saldıracaktır.

 

 

 

9973. İbn Ömer bildiriyor: (Daha sonraları bir gün) Bedir yöresinde yürürken boynunda zincir bulunan bir adam bir çukurdan çıkıp: "Ey Abdullah! Bana su ver!" diye bana seslendi. Benim adımı bilerek mi beni çağırdı, yoksa Arapların (umumi hitabı olan ‘‘ey Allah'ın kulu!’‘) çağırmasıyla mı beni çağırdı bilemedim. Aynı çukurdan onun peşinden elinde kırbaç bulunan siyahi bir adam çıkıp: "Buna su verme! Çünkü bu kafirdir" diye bana seslendi. Sonra tekrar onu gerisin geri çukura sokuncaya kadar kırbaçla vurdu. Olanları görünce süratli bir şekilde Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanına varıp olanları haber verdim. Allah'ın Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bana: "Onu gördün mü?" diye sorunca: "Evet" dedim. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "O, Allah'ın düşmanı Ebu Cehil b. Hişam'dır, diğeri de kıyamete kadar kendisine işkence çektirecek olan azabıdır" buyurdu.

 

*Hadisi Taberanı el-Mu'cemu'l-Evsal'ta rivayet etmiş olup senedinde tanımadığım bir ravi bulunmaktadır,'

 

 

 

9974. Şa'bi anlatıyor: Hevze adında bir adam Muaviye'nin yanına girdi. Muaviye adama: "Ey Hevze! Bedir savaşına katıldın mı?" diye sorunca: "Evet, ey Mü'minlerin emiri! Aleyhime, lehime değil (yani müşrikler tarafındaydım)!" dedi. Muaviye: "Kaç yaşındaydın?" diye sorunca: "Ben o zaman sert bir kaya gibi güçlü kuvvetli biriydim. Şu anda onları görüyor gibiyim; bize karşı uzun bir saf oluşturdular. Kılıçlarının ışıldaması bulutlar arasından sızan güneş ışığı gibiydi. Kavmin atları üzerimize gelinceye kadar uyanamadım; ön saflarda akıllı ve kurnaz olan Ali b. Ebi Talib benzersiz bir şekilde önüne geleni biçerek: ‘‘(Bir daha) Mekke'nin içinde hurma yemeyeceksiniz. (Bir daha) Mekke'nin içinde hurma yemeyeceksiniz’‘ diyordu. Arkasından Hamza b. Abdilmuttalib geliyordu, göğsünde beyaz bir tüy bulunuyordu; kurumuş çerçöpü ayaklarıyla ezen deve gibi önüne geleni eziyordu. Ben kendilerinden korktum; ikisi-Muaviye'nin kardeşi- Hanzala'nın etrafını sardılar" dedi. Muaviye: "Bırak bunları şimdi, Allah yaptığın şeyi boşa çıkarmaz. Ey Hevze! Ne zaman mola verip rahatladın?" diye sorunca:

"Ey Mü'minlerin Emiri! Allah'a yemin olsun ki, Ersed vadisinde tümsekleri görünceye kadar mola verip rahatlayamadım. O haldeyken ‘‘Hanzala'ya ne oldu?’‘ diye sordum" dedi. Muaviye: "Senin Hanzala'yı anınan, zenginin fakir kardeşini anması gibidir ki, onu ancak uyuklarken veya dalgınken hatırlar" dedi.

 

*Hadisi Taberanı rivayet etmiş olup senedinde zayıf sayılan Rahme b. Mus'ab bulunmaktadır.

 

 

 

9975. Musa b. el-Haris et-Tey mı, babasından bildiriyor: Hamza b. Abdilmuttalib, Bedir savaşında (Hamza olduğu bilinsin diye) işaret olarak bir devekuşu tüyü asmıştı. Müşriklerden bir adam: "İşaret olarak bir devekuşu tüyü takan adam kimdir?" diye sorunca: "Hamza b. Abdilmuttalib" denildi. Adam: "Bize yapılanları yapan (savaşta bize büyük darbe vuran) adam budur işte" dedi.

 

*Hadisi Taberanı, kopuk bir isnadla rivayet etmiştir.

 

 

 

9976. Said b. İbrahim, babasından, o da dedesinden bildiriyor: Umeyye b. Halef bana: "Ey Abdelilah! Bedir savaşında göğsüne devekuşu tüyü takarak (belirgin olmak için) işaret koyan adam kimdir?" diye sorunca: "O, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) amcasıdır. O, Hamza b. Abdülmuttalib'dir" dedim. Bunun üzerine: "İşte bize en büyük zayiatı veren odur" dedi.

 

*Hadisi Bezzar iki kanalla rivayet etmiştir, birinin senedinde şeyhi Ali b. el-Fadl elKerabisı bulunmaktadır ki, onu tanımıyorum, diğer ravileri Sahlh'in ravileridir. Diğer rivayetin senedi zayıftır.

 

 

 

9977. İbn Abbas'ın bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Bedir savaşına giderken şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz ki, Yüce Allah bana Bedir savaşında onların askerlerini ganimet olarak alacağımı vaadetti. Kim onlardan birini öldürürse inşallah kendisine ganimetlerinden şu kadar verilecektir. Kim de onlardan birini esir alırsa inşallah kendisine ganimetlerinden şu kadar verilecektir.'' İki ordu karşı karşıya gelince Yüce Allah, müşriklerin kalplerine korku saldı. Birbirleriyle savaşınca da Yüce Allah müşrikleri hezimete uğrattı ve insanların süratli olanları onları takip ederek onlardan yetmiş kişiyi öldürüp yetmiş kişiyi de esir aldı.

 

*Hadisi Taberanı rivayet etmiş olup senedinde zayıf sayılan Amr b. Atiyye bulunmaktadır.

 

 

 

9978. Abdullah b. Mes'ud der ki: Hakkını talep edenler arasında Muhammed'den (Sallallahu aleyhi ve Sellem) daha ısrarlı hakkını talep edeni duymadık. Bedir savaşında (savaşa başlamadan önce ellerini açıp):

"Allahım! Bana vaadetfiğin şeyi gerçekleştirmeni diliyorum! Allahım! Bu topluluğu helak edersen bir daha yeryüzünde sana ibadet edilmez" diye Allah'a yalvarmaya başladı. Sonra -Ay gibi parlak olan- yüzünü çevirip: "Kavmin (müşriklerin) ölümlerini görüyor gibiyim akşam olunca (öldürüleceklerdir)'' buyurdu.

 

*Hadisi Taberani rivayet etmiş olup ravileri, güvenilir kimselerdir; ancak Ebu Ubeyde, babasından hadis duymamıştır.

 

 

 

9979. Muaz b. Rifaa'nın bildirdiğine göre babası şöyle demiştir: Bedir savaşı olduğu zaman insanlar Umeyye b. Halef'in etrafında toplandılar, ben de zırhının koltuk altına gelen kısmından kopan bir parçaya bakıp kılıçla oraya bir darbe vurmak üzere yanına yaklaştım. Bedir savaşında bir ok bana isabet edip gözümü çıkardı, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gözüme tükürüğünden sürüp bana dua etti, böylece (gözüm iyileşip okun) bana bir zararı dokunmamış oldu.

 

*Hadisi Bezzar ve Taberani el-Mu'cemu'l-Kebir ve el-Mu'cemu'I-Evsatta rivayet etmiş olup senedinde zayıf sayılan Abdülaziz b. imran bulunmaktadır.

 

 

 

9980. Hz. Ali der ki: Bedir savaşında Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bana ve Ebu Bekir'e: "Birinizle beraber Cibril diğeriyle beraber de Mikail bulunmaktadır. İsrafil ise çok bÜyÜk ve gÜçlü bir melektir ki; o, savaşta veya saf ta bulunuyor" buyurdu.

 

*Hadisi buna yakın bir lafızia Ahmed rivayet etmiş, Bezzar ve Taberanı de elMu'cemu'l-Kebıy ve el-Mu'cemu'l-Evsat'ta rivayet etmiş olup senedinde zayıf sayılan Abdülazız b. imran bulunmaktadır.

 

 

 

9981. Hz. Ali der ki: Bedir savaşında Ali ve Ebu Bekir'e: "Birinizle beraber Cibril, diğeriyle beraber de Mikail bulunmaktadır. İsrafil) ise çok büyük ve güçlü bir melek olup o, (bizatihi) savaşta -veya saftabulunuyor" denildi.

 

*Hadisi buna yakın bir lafızia Ahmed rivayet etmiş, Bezzar da -ki lafız kendisinindir- rivayet etmiştir. ikisinin de ravileri, Sahıh'in ravileridir. Hadisi Ebu Ya'la da rivayet etmiştir.

 

 

 

9982. Hz. Ali b. Ebi Talib der ki: Bedir savaşında Velid b. Utbe'ye karşı, bana, Hamza'ya ve Ubeyde b. el-Haris'e yardım edildi. -Ali'ninşöyle dediğini de zannediyorum: "Bu durum Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) nazarı dikkatinden uzak kalmadı."

 

*Hadisi Taberani rivayet etmiş olup senedinde Hüseyin b. el-Hüseyn el-Eşkar bulunmaktadır ki; bu raviyi ibn Hibban güvenilir saymış, çoğunluk ise zayıf saymıştır.

 

 

 

9983. Amir( -i Şa'bi) bildiriyor: Sa'd b, Ebi Vakkas'a: "Ne zaman Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) duasına mazhar oldun?" diye sorulunca: "Bedir savaşında Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem.) huzurunda ok atıyordum. Oku yayın içine yerleştirip: "Allahım! Onların ayaklarını kaydır, onların kalplerini korkuyla doldur, onları şöyle şöyle yap!" diye dua ediyordum; Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ise: "Allahım! Sa'd'ın duasını kabul eylef" diye dua ediyordu.

 

*Derim ki; Tirmızı bu hadisin bir bölümünü rivayet etmiştir.

Hadisi Taberanı rivayet etmiş olup senedinde Mücalid b. Said bulunmaktadır ki; bu ravi, zayıf olmasına rağmen güvenilir sayılmıştır.

 

 

 

9984. Abdullah (b. Mes'ud) der ki: Bedir savaşında Sa'd, Resulullah'la (Sallallahu aleyhi ve Sellem) beraber süvari ve yaya (piyade) olarak savaşıyordu.

 

*Hadisi Bezzar iki senedle rivayet etmiş olup biri muttasıl, diğeri ise mürseldir, her ikisinin de ravileri güvenilir kimselerdir.

 

 

 

9985. İbn Abbas anlatıyor: Bedir savaşında meleklerin alameti; başlarına beyaz sarık sarıp uçlarını bellerine uzatmalarıydı. Huneyn savaşındaki alametleri ise kırmızı sarıklardır. Melekler, Bedir savaşı dışında hiçbir savaşta (bizzat cephede) savaşmadılar. Sadece savaşta sayıyı çok gösterir ve yardımcı kuvvet olarak bulunup savaşmazlardı.

 

*Hadisi Taberani rivayet etmiş olup senedinde Ammar b. Ebi Malik el-Cenbi bulunmaktadır ki; Ezdi bu raviyi zayıf saymıştır.

 

 

 

9986. İbn Abbas bildiriyor: Melekler, Bedir savaşı dışında hiçbir savaşta Resulullah'la (Sallallahu aleyhi ve Sellem) beraber savaşmadılar. Bedir savaşı dışındaki savaşlarda yardımcı kuvvet olarak bulunurlardı. Bedir savaşında Hz. Peygamber'le (Sallallahu aleyhi ve Sellem) beraber sadece iki at bulunuyordu, biri Mikdad b. el-Esved'in, diğeri ise Ebu Mirsed elGanevı nindi.

 

*Hadisi Taberani el-Mu'cemu'l-Kebir ve el-Mu'cemu'l-Evsat'ta rivayet etmiş olup senedinde zayıf sayılan Abdülaziz b. imran bulunmaktadır.

 

 

 

9987. Behiyy der ki: Bedir savaşında Resulullah'la (Sallallahu aleyhi ve Sellem) beraber iki at bulunuyordu; Zübeyr b. el-Avvam bir at üzerinde sağ kanatta, Mikdad b. el-Esved de bir at üzerinde sol kanatta bulunuyordu.

 

*Hadisi Taberani rivayet etmiş olup hadis mürseldir.

 

 

 

9988. Ebu'l-Melih'in bildirdiğine göre babası (Usame b. Şerik): "Bedir savaşında melekler, Zübeyr simasıyla inmişler ve sarı sarık sarmışlardı" dedi.

 

*Hadisi Bezzar rivayet etmiş olup senedinde metruk bir ravi olan Salt b. Dinar bulunmaktadır.

 

 

 

9989. Ebu Hazım el-Ensari bildiriyor: Bedir savaşında Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gölgedeydi, ashabı ise güneşin altında savaşıyorlardı, Cibril gelip: "Müslümanlar güneşin altında savaşırlarken. nasıl gölgede oturursun?" dedi. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gölgeyi bırakıp güneşin altına geçti.

 

*Hadisi Taberanı el-Mu'cemu'l-Evsat'ta rivayet etmiş olup senedinde çok zayıf sayılan Hasan b. Salih b. Ebi'l-Esved bulunmaktadır.

 

 

 

9990. Muhammed b. Yahya b. Sehl b. Ebi Hasme, babasından, o da kendi babasından nakletmiştir: Ebu Berze el-Harisi, Bedir savaşında üç kelle taşıyarak Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanına geldi. Allah'ın Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kendisini görünce: "Eline sağlık" dedi. Ebu Berze: "Ya Resulallah! Bunların ikisini ben öldürdüm. (Fakat) yakışıklı, beyaz tenli ve güzel yüzlü bir adam diğerinin kellesini uçurdu" dedi. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "O, meleklerden falanca melektir" buyurdu.

 

*Hadisi Taberanı el-Mu'cemu'l-Evsat'ta rivayet etmiş olup senedinde zayıf sayılan Abdülazız b. imran bulunmaktadır.

 

 

 

9991. Bedir savaşına katılan Ebu Davud el-Mazini demiştir ki:

Müşriklerden bir adamın kellesini vurmak için kendisini takip ediyordum, kılıcım ona ulaşamadan başı yere düştü, böylece aslında başka birinin onu öldürdüğünü anladım.

 

*Hadisi Ahmed rivayet etmiş olup senedinde adı zikredilmeyen bir ravi bulunmaktadır.

 

 

 

9992. Cabir anlatıyor: Bedir savaşında Resulullah'la (Sallallahu aleyhi ve Sellem) beraber namaz kılıyorduk. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) namazda tebessüm etti. Namazı bitirince: "Ya Resulallah! Tebessüm ettiğini gördük (bunun sebebi nedir?)" dedik. Allah'ın Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Müşrikleri takipten dönerken Mikail yanımdan geçti, üzerinde toz izi vardı, bana (bakıp) güldü, ben de ona tebessüm ettim" buyurdu.

 

*Hadisi Ebu Ya'la rivayet etmiş olup senedinde Vazi' b. Nafi' bulunmaktadır ki, bu ravi metruk'tur.

 

 

 

9993. Ebu Uma me b. Sehl b. Huneyf'in bildirdiğine göre babası şöyle demiştir: Evladım! Bedir savaşında birimiz kılıcıyla müşrikin başına işaret ediyordu (ona doğru kılıcını uzatıyordu), daha kılıcı onun boynuna ulaşmadan başı cesedinden ayrılıp yere düşüyordu.

 

*Hadisi Taberanı rivayet etmiş olup senedinde Muhammed b. Yahya el-iskenderanl bulunmaktadır ki; ibn Yunus: "Bu adam münker hadisler rivayet etti" dedi.

 

 

 

9994. Sehl b. Sa'd bildiriyor: Ebu Useyd es-Saidı -gözleri görmez olunca- bana dedi ki: "Yeğenim! Şu anda benle sen Bedirde bulunsak ve Yüce Allah gözlerimin tekrar görmesine imkan verse; meleklerin yanımıza çıkıp geldikleri yeri şek ve şüphe bırakmayacak şekilde sana gösterirdim."

 

*Hadisi Taberanı rivayet etmiş olup senedinde Selame b. Ravh bulunmaktadır ki; bu raviyi ibn Hibban güvenilir addetmiş, ama başkaları kendisinde bulunan gafletten dolayı zayıf saymışlardır.

 

 

 

9995. Urve der ki: "Cibril, Bedir savaşında sarı bir sarık sarmış olduğu halde Zübeyr b. el-Avvam'ın simasıyla (yeryüzüne) indi."

 

*Hadisi Taberani rivayet etmiştir. Hadis mürselolup senedi sahihtir. Daha önce Giyecekler bahsinde buna benzer hadisler geçmişti.

 

 

 

9996. Abdullah (b. Mes'ud) der ki: Bedir savaşında müşrikler gözümüze sayıca az gösterildi. Öyle ki yanımda bulunan arkadaşıma: "Onları ne kadar görüyorsun? Yetmiş kişi var mı?" deyince: "Onları yüz kişi civarında görüyorum" dedi. Sonra onlardan bir kişiyi (esir) alıp sayılarını sorduk: "Bin kişiydik" dedi.

 

*Hadisi Taberani rivayet etmiştir.

 

 

 

9997. Hakim b. Hizam demiştir ki: (Bedir savaşında) bir taşın bir leğene düşmesi gibi gökten bir sesin yere indiğini işittik, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) o taşı alıp (üzerimize) fıdattı, böylece hezimete uğradık

 

*Hadisi Taberanı el-Mu'cemu'l-Kebir ve el-Mu'cemu'l-Evsat'ta rivayet etmiş olup senedi hasendir.

 

 

 

9998. Hakım b. Hizam anlatıyor: Bedir savaşı olduğu zaman Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yerden bir avuç çakıl (kum) verilmesini emretti, o çakılı alarak üzerimize atıp: "Şu yüzler çirkinleşsin" buyurdu, böylece hezimete uğradık. Bunun üzerine Yüce Allah şu ayeti indirdi: "Attığın zamanda sen atmadın, fakat Allah attı." (Enfal, 17)

 

*Hadisi Taberanı rivayet etmiş olup senedi hasendir.

 

 

 

9999. İkrime'nin bildirdiğine göre İbn Abbas şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bana bir avuç çakıl (kum) ver" dedi, ben de verdim. Bir avuç çakılı (kumu) alıp müşriklerin yüzlerine attı, müşriklerden gözleri çakıl (kum) dolmayan kalmadı. Bunun üzerine şu ayet indi: "Attığın zamanda sen atmadın, fakat Allah attı." (Enfal 17)

 

*Hadisi Taberanı rivayet etmiş olup ravileri, Sahih'in ravileridir.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

(Bedir) Esirler(i) Hakkında Gelen Rivayetler