MECMAU

ZEVAİD

TALAK

 

ANA SAYFA      Kur’an      Hadis      Sözlük      Biyografi

 

İla

 

7831. Ebu Hureyre anlatıyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), hanımlarını -Şu'be'nin rivayetinde- bir ay terk etti. Ömer b. el-Hattab onun yanına geldi. Bir odada hasır üzerinde yatmış, hasır sırtında iz bırakmıştı. Ömer bunun üzerine şöyle dedi: "Ya Resulallah! (Pers kralı) Kisra, altın ve gümüş kaplarda içiyor, sen ise bu haldesin." Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Ömer'e: "Onların güzellikleri, dünya hayatında onlara peşin verildi" buyurdu. Sonra ekledi: "Ay, şöyle, şöyle ve şöyle yirmi dokuz gündür." Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), üç kez "Şöyle" diyerek parmaklarıyla (onar onar) gösterdi (29 için baş parmağında durdu).

 

*Hadisi Ahmed rivayet etmiş olup, ravilerden Davud b. Ferahlc'i, ibn Hibban güvenilir kabul ederken, ibn Main ve başkaları zayıf görmüştür.

 

 

 

7832. İbn Abbas anlatıyor: Ömer b. el-Hattab'a, Allah'ın "Eğer Peygamber'e karşı birbirinize arka verirseniz, bilesiniz ki onun dostu ve yardımcısı Allah, Cebrail ve salih müminlerdir. Bunların ardından melekler de (ona) yardımcıdır"[Tahrim, 4] ayetinden sormak istedim. Onunla beraber hac vasifesini ifa edinceye kadar ondan çekindim. Hacda kendi kendime: "Eğer bu hacda soramazsam, bir daha hiç soramam" dedim. Hac ibadetlerini tamamlayınca ona Merv vadisindeyken yetiştim. Bazı ihtiyaçları için geride kalmıştı. Bana: "Merhaba sana ey Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in amcasının oğlu! İhtiyacın nedir?" deyince, ona şöyle dedim: "Ey müminlerin emiri! Sana sormak istediğim bir mesele var. Senden çekiniyordum." Ömer bunu duyunca: "Bana dilediğini sorabilirsin. Çünkü biz hiçbir şeyi öğrenmedikçe insanlara bildirecek değiliz" dedi. Ben de devam ettim: "Bana, Allah'ın ‘‘Eğer peygambere karşı birbirinize arka verirseniz ... ‘‘ ayetindeki söz konusu olan iki kişinin kim olduğunu bildir." Hz. Ömer: "Bunu benden daha iyi bilen birine soramazsın. Biz Mekke'de iken halimiz şu şekildeydi: Hiç birimizle hanımı konuşmuyordu. Onlar sadece evin hizmetçileriydiler. Birinin ihtiyacı olduğunda onun bacağını tutar ihtiyacını giderirdi. Ne zamanki Medine'ye geldik, Ensar'ın kadınlarından öğrendik. Bizimle konuşmaya ve bize müracaat etmeye başladılar. Kölelerime bir ihtiyacımın giderilmesini emrettim. Hanımım dedi ki: "Bilakis, şöyle şöyle yap." Ben de bunun üzerine kalktım, sopayı alarak onu dövdüm. Onu dövünce bana: "Ne acaibsin ey Hattab'ın oğlu! Benimle konuşmak istemiyor musun? Çünkü Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in hanımları onunla konuşuyor" dedi. Bunun üzerine ben evden çıkarak, (kızım) Hafsa'nın yanına gittim. Ona dedim ki: "Ey kızcağızım! Bana bak, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile konuşma, ondan bir şey isteme. Çünkü onun size verecek ne dinarı vardır, ne de dirhemi. Başına sürerr')n yağ bile olsa, her ne ihtiyacın olursa olsun benden iste."

 

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), sabah namazını kıldıktan sonra namazı kıldığı yerde oturur, insanlar da etrafına otururlardı. Güneş doğuncaya kadar oturmaya devam ederlerdi. Ardından Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), tek tek hanımlarının yanlarına gider, onlara selam verir ve dua ederdi. Onlardan birinin günü geldiğinde yanında oturdu. Hz. Ömer'in kızı Hafsa'ya, Taiften ya da Mekke'den getirilen bir tutam bal hediye edilmişti. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), onun odasına girdiğinde ona selam verir, ona baldan yalatıncaya ya da içirinceye kadar yanında tutardı. Hz. Aişe, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in Hafsa'nın yanında (uzun süre) kalmasından hoşlanmadı. Cüveyriyye'nin yanında Habeşli Hadra isminde bir cariye vardı. Ona dedi ki: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Hafsa'nın odasına girdiğinde sende gir bak bakalım ne yapıyor?" Cariye (bir süre sonra denileni yaptı ve) Hafsa'ya balın durumunu anlattı. Bunun üzerine Aişe, hemen oda arkadaşlarına haber gönderip durumu onlara anlatarak şöyle dedi: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), yanınıza geldiğinde:

Senden meğafir (çirkin kötü kokulu bir ağaç sakızı) kokusunun geldiğini hissediyorum" deyin.

 

Bir süre sonra Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Aişe'nin odasına girdi. Aişe dedi ki: "Ya Resulallah! Bugün bir şey yediniz galiba? çünkü sizden meğafir kokusunun geldiğini hissediyorum." Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den kötü bir kokunun gelmesi O'na en ağır gelen bir durumdu. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Aişe'ye: "Yediğim sadece bal. Vallahi bir daha asla yemem" buyurdu. Hafsa'nın günü gelince, Hafsa: "Ya Resulallah! Benim bir hac etim var. Babamın yanında nafakam var, onu almam için bana izin ver" dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), ona izin verdi. Hafsa gittikten sonra, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), cariyesi Mariye'ye haber saldı. Gelince onu Hafsa'nın odasına soktu ve onunla ilişkide bulundu. Kısa bir süre sonra, Hafsa geri geldi ve kapının kilitli olduğunu gördü. Kapının yanına oturdu. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), içerden saçı sakalı gür bir şekilde çıktı. Yüzünden ter damlıyordu. (Bunu gören) Hafsa ağlamaya başladı. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), "Niçin ağlıyorsun?" diye sorunca, Hafsa (ağlayarak) şöyle dedi: "Sen bana, demek ki sadece bunun için izin verdin. Cariyeni odama soktu n, sonra da onunla yatağımda beraber oldun. Bunu (böyle bir ihaneti) hanımlarından hiçbirine yapmamıştın. Vallahi şunu iyi bil ki, bu sana helal değildir ya Resulallah!" Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Hafsa'ya şöyle buyurdu: "Vallahi doğru söylemiyorsun. Bu, benim cariyem değildir. Allah onu bana helal kıldı. Seni şahit tutuyorum ki artık o bana haramdır, bununla senin hoşnut olmanı gözetiyorum. Bana bak! Bunu kadınlardan hiçbirine anlatma. Artık bu (Mariye) senin yanında emanettir." Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) çıkınca, Hafsa, Aişe ile kendi odası arasında bulunan duvara vurarak şöyle dedi: "Sana müjdeler olsun! Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), cariyesini kendine haram kıldı. Allah bizi ondan kurtardı." Aişe de ona şöyle cevap verdi: "Vallahi bazen, ondan (Mariye'den) dolayı Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in öldürüleceğinden kuşkulanıyordum." Bu olayın ardından Allah şu ayeti indirdi: "Ey Peygamberi Eşlerin sırasını gözeterek Allah'ın sana helal kıldığı şeyi sen niçin kendine haram ediyorsun? Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir."[Tahrim, 1] Daha sonra Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), şu ayeti okudu: ''Eğer Peygambere karşı birbirinize arka verirseniz ... "[Tahrim, 2] Bu ayette söz konusu olanlar, Hafsa ve Aişe'dir. Bunlar, hiçbir şeyin gizli kalmayacağını anladılar. Benim Ensar'dan bir kardeşim vardı. Ben (O'nunla) birlikte iken (bu kardeşim) bahçelerinden birinde meşgulolduğunda daha sonra, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in buyurduklarını ona haber verirdim. Ben bahçelerimden birinde gözden kaybolduğum zaman, o kardeşim de bana Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in buyurduklarını haber verirdi. Bir gün bu kardeşim yanıma geldi. Cebele b. el-Eyhem el-Cassam'den korkmuştuk. Bana dedi ki: "Ne olduğunu biliyor musun?" Ben: "Ne oldu ki? Galiba Cebele b. el-Eyhem el-Cas sam'den bahsediyorsun" dedim. O da: "Hayır, bundan daha kötü bir şey" dedi ve anlatmaya başladı: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), sabah namazını kıldı, önceleri oturduğu gibi oturmadı. Önceleri yaptığı gibi hanımlarının yanına gitmedi. Odasında bir köşeye çekildi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), işleri karmakarışık olduğu ve durumunun ne olduğunu bilmedikleri halde insanları terk etti."

 

Gittiğimde insanlar Mescid'deydi. Karmakarışık bir haldeler ve Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e ne olduğunu bilmiyorlardı. Ben de: "Ey insanlar! Siz nasılsanız öylesiniz" dedim. Sonra odasının önünde(ki bir sofada duran) Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in yanına gittim. (Bu sofaya çıkabilmesi için bir basamak yapılmıştı. İçeri girilip çıkılmasını kontrol eden siyahi bir kölesi vardı. Ona: "Ömer b. el-Hattab için izin iste" dedim. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), bana izin verince içeri girdim. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem), odasında bir köşeye çekilmişti. İçeride bir hasır ve asılı eski bir elbise vardı. Yan tarafını hasıra dayamış, bundan dolayı has ır böğründe iz bırakmıştı. Başının altında hurma lifi doldurmuş deriden bir yastık vardı. Onu görünce ağladım. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), "Niçin ağlıyorsun?" diye sordu. "Ya Resulallah! Persler ve Bizanslılar ipek kumaşlar üzerine uzanıp yatıyor" deyince şöyle buyurdu: "Onlara gÜzellikleri, dünya hayatında peşin verildi. Ahiret ise bizim içindir." Sonra: "Ya Resulallah! Ne oldu sana? İnsanları karmakarışık çalkantılı bir halde bıraktım. Bu haller, sana gelen bir haberden sebep mi?" dedim. Şöyle buyurdu:

 

"Onlardan (kadınlardan) (bir süreliğine) uzaklaşıyorum. Hayır. Ancak benimle eşlerim arasında bir şeyoldu. Bende onların yanına bir ay gitmeyeyim istedim." Sonra çıkarak insanların yanına gittim. Dedim ki: "Ey insanlar! Geri dönün. Çünkü Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ve hanımları arasında olay geçmiş. O yüzden onlardan uzak kalmayı arzulamış." Daha sonra Hafsa'nın yanına gittim. Ona: "Ey kızım! Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile konuşup onu kızdınyor musun? Onu kıskanıyor musun?" diye sordum. O da: "Bundan sonra onun hoşlanmadığı hiçbir şeyi onunla konuşmam" dedi. Sonra Ümmü Seleme'nin yanına girdim. Ümmü Seleme benim teyzemdi. Ona Hafsa'ya dediğimi dedim. Şöyle cevap verdi: "Ne acaipsin ey Ömer b. el-Hattab! Sen onun hakkında her şeyi konuştun. Hatta Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile hanımlarının arasına girmeyi arzuladın. Sizin eşleriniz sizleri kıskanıyorken, bizim

 

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i kıskanmamızı ne engelleyebilir ki?" Bu olayın ardından Yüce Allah şu ayeti inzal buyurdu: "Ey Peygamber! Hanımlarına de ki: Eğer dünya hayatını ve süsünü istiyorsanız, gelin size boşanma bedellerinizi vereyim de sizi güzellikle salıvereyim."[Ahzab, 28]

 

*Ben derim ki: Sahih'de Ömer'in hadisi çok kısa olarak geçmektedir.

Hadisi Taberani el-Mu'cemu'l-evsat'ta rivayet etmiş olup, ravilerden Abdullah b.

Salih -ki bu zat, leys'in katibidir- hakkında Abdülmelik b. Şuayb b. el-leys "Güvenilir ve emin biridir" demektedir. Ahmed ve başkaları ise bu zatı zayıf görmüşlerdir.

 

 

 

7833. İbn Abbas diyor ki: "Cahiliye ahalisinin ilası bir ya da iki sene idi. Allah, ilayı vakitle sınırlandırdı. Buna göre ilası dört aydan aşağı olanınki ila değildir."

 

*Hadisi Taberani rivayet etmiş olup, ravileri Sahih'in ravileridir.

 

 

 

7834. Ebu Musa'nın bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hanımına ila yapan kişi hakkında şöyle buyurdu: "Dilerse hanımına dördüncü ayda geri döner. Eğer talakı kastettiyse, boşanan kadına gerekli olan iddet, hanımına da gerekli olmuş olur. "

 

*Hadisi Taberani rivayet etmiş olup, ravilerden Yusuf b. Halid es-Semti zayıftır.

 

 

 

7835. İbrahim'nin bildirdiğine göre Abdullah b. Enis isminde bir adam, hanımına ila yaptı. Beraber olmadan önce aradan dört ay geçti. Dört ay geçtikten sonra ise hanımıyla beraber oldu. Yemininden hiç bahsetmemişti. Alkame b. Kays'a gidip bu durumu anlattı. Beraberce İbn Mes'ud'a giderek ona bu meseleyi sorduklarında, İbn Mes'ud şöyle dedi: "Kadın ondan kesin bir şekilde ayrılmıştır. Onu kendine gidip iste." Bunun üzerine gidip ila yaptığı hanımını kendisine istedi. Mehir olarak da bir ntılI gümüş verdi.

 

*Hadisi Taberani rivayet etmiş olup, isnadı Sahih'in ravileridir. Ancak isnad munkatıdır. ibrahım, ibn Mes'ud'a yetişmemiştir.

 

 

 

7836. Vebera'nın bildirdiğine göre kendi kabilesinden olan adam, hanımma on günlük ila yaptı. İbn Mes'ud'a bunun hükmünü sorunca: "Eğer dört ayı geçerse ila olur, yoksa olmaz" karşılığmı verdi.

 

*Hadisi Taberani rivayet etmiş olup, senedinde isimsiz bir ravi bulunmaktadır.

 

 

 

7837. Vebera b. Abdirrahman'ın bildirdiğine göre amcasının oğlu, hanımma on günlük ila yaptı. Sonra evden çıkıp gitti. Dört ay sonra gelip hanımıyla ilişkiye girdi. Daha sonra biriyle karşılaştı. Yemininden ona bahsetti. İbn Mes'ud'a gitti. Ona sordu. Abdullah b. Mes'ud onu bildiği şeylere dair yemin ettirdi. Sonra hanımına haber gönderip ona da bildiğim (anlattığım) şeylere dair yemin ettirdi. Daha sonra İbn Mes'ud, ila yaptığı hanımını kendisi için istemesini emretti.

 

*Hadisi Taberani rivayet etmiş olup, ravilerden Vebera b. Abdirrahman, ibn Mes'ud'dan hadisi işitmemiştir. Leys b. Ebi Süleym ise tedlis yapan biridir.

 

 

 

7838. Ebu Kılabe anlatıyor: Nu'man, hanımına ila yaptı. O esnada İbn Mes'ud'un yanında oturuyordu. (İbn Mes'ud) onun dizine vurdu ve: "Dört ay geçirdiğin zaman tek talakı itiraf et" dedi.

 

*Hadisi Taberani rivayet etmiş olup, ravileri Sahih'in ravileridir. Ancak Ebu Kılabe, ibn Mes'ud'a yetişmemiştir.

 

 

 

7839. Katade'nin bildirdiğine göre Hz. Ali, İbn Mes'ud ve İbn Abbas dediler ki: "Dört ay geçtiği zaman, bu bir talak olur. Kadını istemekte kocası daha ziyade hak sahibidir."

Hz. Ali ve İbn Mes'ud: "Bu durumdaki kadın, boşanmış kadının iddetini sayar" dediler.

 

*Hadisi Taberani rivayet etmiştir. Katade, ne Ali'ye, ne de ibn Mes'ud'a yetişmemiş, ibn Abbas'tan da hadis işitmemiştir. Diğer ravileri, Sahih'in ravileridir.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

Lanetleşme