MECMAU

ZEVAİD

NİKAH

 

ANA SAYFA      Kur’an      Hadis      Sözlük      Biyografi

 

Kadınlarla Geçinmek

 

7681. Hz. Aişe anlatıyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), bir gece hanımlarına bir hikaye anlatıyordu, içlerinden biri şöyle dedi: "Ya Resulallah! Sanki bu hikaye Hurafe hikayesi gibi." Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "HuYlıfe'nin ne olduğunu biliyor musunuz? Hurlife, Uzre ahalisinden bir adamdı. Cahiliye döneminde cinler onu esir etti. Aralarında bir süre kaldı. Sonra onu insanlara geri yolladılar. O da insanlara, cinler arasında gördüğü ilginç şeyleri anlath. İnsanlar da ‘‘Bu, Hurlife hikayesidir’‘ dediler."

 

*Hadisi Ahmed, Ebu Ya'la ve Bezzar rivayet etmiştir.

 

 

 

7682. Hz. Aişe'den rivayet edildiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), onunla bir yorganın altında birlikte iken bir hikaye anlatınca, Aişe ona şöyle dedi: "Anam, babam sana feda olsun ya Resulallah! Eğer bu hikayeyi bana anlatmasaydın onun Hurafe hikaye olduğunu zannedecektim." Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), bunun üzerine "Hurlife hikliyesi nedir ey Aişe?" diye sorunca, Aişe şöyle cevap verdi:

"Olmayan bir olay (anlatılınca) buna Hurafe hikaye denilir." Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Aişe'nin bu sözü üzerine şöyle buyurdu: "En doğru hikaye Hurlife hikayesidir. Hurlife, Uzre oğullarından bir adamdı. Cinler onu esir etti. O da (bir süre) onlarla beraber yaşadı. Cinler (semadan) kulak hırsızlığı yaptıklarında bunu Hurafe'ye bildirirler, o da bunu insanlara anlatırdı. İnsanlar da Hurafe'nin dediklerini aynı anlattığı gibi gerçek bulurlardı. "

 

*Ahmed'in ravileri güvenilir kimselerdir. Bazıları hakkında bir takım tenkitler yapılsa da bu, zarar verecek düzeyde değildir. Taberani'nin senedinde geçen Ali b. Ebi Sare zayıftır.

 

 

 

7683. Hz. Aişe anlatıyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in kendisi için pişirdiğim bulamacı getirdim. Resulullah, benimle Sev de arasındayken Sevde'ye: "Ye!" dedim. Yemedi. Ben de: "Bunu ya yersin, ya da yüzüne atar berbat ederim" dedim, yine yemedi. Bunun üzerine ben de elimi bulamaca soktum, yüzünü onunla iyice sıvadım. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), güldü ve Sevde'nin elini bulamaca sokarak: "Sen de onun yüzünü iyice sıva" buyurdu. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Sevde'ye güldü. Oradan Ömer geçiyordu. "Ey Abdullah, ey Abdullah!" diye seslendi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Ömer'in içeri gireceğini zannetti. Hemen: "Kalkın ve yüzlerinizi yıkayın" diye emir buyurdu. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Ömer'den çekindiği için, ben de her zaman ondan çekinir olmuşumdur.

 

*Hadisi Ebu Ya'la rivayet etmiş olup, ravileri Sahih'in ravileridir. Muhammed b. Amr b. Alkame müstesna. Bu zatın hadisi hasendir.

 

 

 

7684. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in azatlısı Ruzeyne anlatıyor:

Yemen'li Sevde, Aişe'yi ziyaret için yanına gelmişti. Aişe'nin yanında Ömer'in kızı Hafsa da vardı. Sevde gayet güzel bir şekilde (süslenerek) gelmişti, üzerinde Yemen hırkalarından yapılmış güzel bir elbise ve aynı güzellikteki bir baş örtüsü vardı. Elbisenin üzerinde iki tane mercimek misali sarısabırdan iki nokta, gözünün pınarında ise zafiran vardı. (Ravi) Uleyle ekledi: "(Bazı) kadınların (halen) bununla süslendiklerini idrak ettim." Hafsa, Aişe'ye dedi ki: "Ey müminlerin annesi! Şimdi Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), sevinçli bir şekilde gelir, bu da aramızda süslenmiş vaziyette duruyor." Bunun üzerine müminlerin annesi:

"Allah'tan kork ey Hafsa!" diye çıkışınca Hafsa: "Ben onun süsünü bozacağım" dedi. Sevde biraz ağır işittiği için: " Kadınlar ne konuşuyor?" diye sordu. Hafsa ona: "Sevde! Tek gözlü (DeceM) çıkmış!" deyince Sevde: "Öyle mi?!" diyerek korkuya kapıldı, titremeye başladı ve: "Nereye gizleneyim?" diye sordu. Hafsa: "Şu çadıra saklan" dedi. Bu çadır, yemek pişirdikleri, hurma dallarından yapılmış bir çadırdı. Gitti ve oraya gizlendi. Çadırda pislik / toz ve örümcek ağları vardı. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), o esnada çıkageldi. İkisi gülüyorlardı. O Ladar ki, gülmekten konuşmaya güçleri kalmamıştı. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Niçin gülüyorsunuz?" diye sordu. Bunu üç kere tekrarladı. Elleriyle çadırı işaret ettiler. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), çadırın yanına gitti. Bir de ne görsün, içeride Sevde korkudan titriyor. Ona: "Sevde! Ne oldu sana böyle?" diye sordu. Sevde: "Ya Resulallah! Tek gözlü (Deccal) çıkmış" dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Henüz çıkmadı, ama mutlaka çıkacak, henüz çıkmadı, ama mutlaka çıkacak" buyurdu. Sonra çadırın içine girip Sevde'yi oradan çıkardı. Üzerindeki toz ve örümcek ağlarını silkeledi.

 

*Hadisi Ebu Ya'la ve şu ibare ile Taberani rivayet etmiştir: Hafsa, Aişe'ye dedi ki:

"Birazdan Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), yanımıza gelir. Bizi kaba, giyim kuşamdan yoksun bir halde görecek. Bu ise aramızda süslenmiş bir halde duruyor!" Senedinde tanımadığım raviler bulunmaktadır.

 

 

 

7685. Ümmü Seleme'den rivayet edildiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), her sabah eşlerinin yanlarına giderek onlara selam verirdi. Onlardan birinin yanında bal vardı. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), onun yanına uğradığında ona baldan ikram ederdi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de onun yanında kalırdı. Aişe ve Hafsa bu sebeble (o kadına) çok kızmışlardı. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), yanlarına geldiğinde ona: "Ya Resulallah! Senden meğafir (kötü kokan acı ılgın sakız ı) kokusu alıyoruz" dediler. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), o balı yemeyi bıraktı.

 

*Hadisi Ebu Ya'la rivayet etmiş olup, ravilerden Musa b. Ya'kub ez-Zem'l'yi, ibn Main ve başkaları güvenilir saymış, ibnu'I-Medınl ise zayıf görmüştür. Diğer ravileri, güvenilir kimselerdir.

 

 

 

7686. Amr b. Hureys diyor ki: "Zenciler, Medine'de (çalgı eşliğinde) oynuyorlardı. Hz. Aişe omzunu, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in omzunun üzerine koyar ve onları izlerdi."

 

*Hadisi Taberani rivayet etmiş olup, hadisin senedi hasendir.

 

 

 

7687. Hz. Aişe anlatıyor: Babamın, Cahiliye dönemindeki mallarının çokluğu ile övünürdüm. Yaklaşık olarak bir milyon ukiyye kadardı. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bana şöyle buyurdu: "Sus ey Aişe! Çünkü ben, senin için Ebu Zer 'in, Ümmü Zer karşısındaki durumu gibiyim." Sonra, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle anlatmaya başladı: "Cahiliye döneminde on bir kadın toplandılar. Kocalarının hallerini anlatmaları ve yalan söylememeleri hususunda her biri söz verdi. Denildi ki: "Ey falan sen (anlat)." Kadın şöyle anlattı. Gecesi Tihame bölgesinin gecesi (gibidir) Ne sıcaklığı vardır, ne de soğukluğu. (Evimizde) ne korkulur, ne de bezilir,"

Bir diğerine: "Sen ey falan (anlat)" denilince o da şöyle anlattı: "(Kocamın) kokusu zafiran kokusu, dokunuşu ise (o kadar yumuşaktır ki sanki) tavşan dokunuşudur. Ben onu altederim, insanlar da alt ederler. "

Bir diğerine: "Sen ey falan (anlat)" denilince o da şöyle anlattı: "Vallahi benim bildiklerim şunlardır: O, direği uzun (evi rahat), kılıcının kım uzun (uzun boylu), evinin külü çok (misafirperver) ve evi insanların toplandığı yere yakın olan bir adamdır.''

 

Bir diğerine: "Sen ey falan (anlat)" denilince şöyle anlattı: "Ben malik (mal mülk sahibi) biriyle evlendim. Hem de ne malik! Çökecek geniş evlekleri olan bir sürü develeri var kocamın. Fakat yaylım yerleri azdır. Develer ud sesini duyunca o zaman boğazlanacaklarını anlarlar.''

 

Bir diğerine: "Sen ey falan (anlat)" denilince şöyle anlattı: "Ben kocamı anlatamam. Anlatırsam bütün gizlisini ve ayıplarını sayıp dökerim. Korkarım ki anlatmadık hiçbir şey bırakmam.''

 

Bir diğerine: "Sen ey falan (anlat)" denilince şöyle anlattı: Vallahi bildiklerim şunlardır: İçeri girdiğinde (avdan gelen bir) kaplan, dışarı çıktığında ise arslandır. Bana yüklediği sorumlulukların akibetini sorup araştırmaz.''

 

Bir diğerine: "Sen ey falan (anlat)" denilince şöyle anlattı: "Kocam, (sarp) dağın tepesinde bulunan değersiz bir deve eti gibidir. Semiz değil ki (insanlar alıp) başka yere götürsün. Sırtı düz değildir ki yukarıya çıkarılsın (Yani hayrı az ve hayırdan uzaktır.)

 

Bir diğerine: "Sen ey falan (anlat)" denilince şöyle anlattı: Vallahi bildiklerim şunlardır: Kocam yediği zaman yemekleri siler süpürür, içtiği zaman (kaptaki suyun) hepsini içer. Hayvan kestiğinde değersiz şeyleri de seçer ayırır. Uyuduğunda (yorgana) iyicene sarılır (yalnız yatar). Elini elbisemin içine sokmaz ki rahatsızlık ve üzüntümü anlasın.

 

Bir diğerine: "Sen ey falan (anlat)" denilince şöyle anlattı: Ben kötü ahlaklı birisiyle evlendim. Konuşsam beni boşar, sussam muallakta bırakılırım (ne kocasız, ne de dul).

 

Bir diğerine: "Sen ey falan (anlat)" denilince şöyle anlattı: (Benim kocam) iktidarsızdır, delil karşısında susar, ne kadar dert varsa ondadır. Ya başını yarar, ya kemiklerini kırar, ya da bunların hepsini sana yapar.''

 

Bir diğerine: "Sen ey falan (anlat)" denilince şöyle anlattı: Ben Ebu Zer' ile evlendim. Ebu Zer ne adam ama! Kulaklarımı küpe ile sallandırdı. Pazularımı yağla doldurdu. Beni sevindirdi, sevincini bana izhar etti. Beni Şıkk denilen dağdaki koyun sürüsü olan bir ailenin kızı olarak buldu da koyun, at ve deve sesleri arasına, harman döken bir aile arasına beni kattı. Onun yanında uyuyorum ve sabahlıyorum. İçerim ve kanarım, konuşurum ama asla bana "Allah seni çirkin kılsınil denmez (dediğim şeyler kabul edilir.)

 

Ebu Zer'in oğlu, Ebu Zer'in oğlu ne oğuldur ama! Yatağı kılıcın sıyırdığı yer gibidir. Onu bir kuzu budu doyurur (az yer). Ebu Zer'in cariyesi, Ebu

 

Zer'in cariyesi, ne cariyedir ama! Hiçbir sözümüzü ifşa edip yaymaz, azıklarımızı alıp başkalarına vermez."

 

Bir gün Ebu Zer' süt tulumları çalkalamakta iken (yani bolluğun yaşandığı bir dönemde) yanımdan ayrıldı. Fişek gibi çevik iki çocuğun annesi bir kadınla karşılaştı. Ebu Zer' beni boşayıp onunla evlendi, ben de değiştirilmiş oldum. Her bedelin tek gözü kördür. Bunun üzerine ben de şeref sahibi bir gençle evlendim. Durmadan, yorulmadan en güzem bir ata binerdi. Hatt yapımı mızraklar alıp (akşam üzeri) bana bir çok deve ile gelirdi. (Beni mala boğdu) (Getirdiği) her hayvandan bana bir çift verdi. Bana: ‘‘Ey Ümmü Zer! İstediğin gibi ye iç ve akrabana da ihsan et." Bana verdiği malları topladım ama, Ebu Zer'in en küçük kabını bile doldurmadı."

 

Aişe dedi ki: "Ya Resulallah! Sen benim için Ebu Zer'den daha hayırlısın.''

 

*Ben derim ki: Aişe'nin, Ebu Zer' hadisi Sahih'te mevkuf (yani Aişe'nin sözü) olarak yer almaktadır. Merfu hiçbir ifade orada yoktur. Sadece şu ifade vardır. "Ben senin için Ebu Zer'in, Ümmü Zer' karşısındaki durumu gibiyim (ey Aişe). "

Hadisi Taberani rivayet etmiş olup, ravilerden bazıları Sahih'in ravileridir. Geri kalan ravileri ibn Hibban ve başkaları güvenilir kabul etmiştir. Bazıları hakkında tenkit bulunsa da zarar verecek düzeyde değildir.

 

 

 

7688. Hz. Aişe anlatıyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanıma gelerek şöyle buyurdu: "Ey Aişe! Ben senin için Ebu Zer'in, Ümmü Zer' karşısındaki konumu gibiyim." Devamla Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Yemen kasabalarının birinde, Yemen'in obalarından bir oba vardı. Orada on bir kadın vardı. Oturacakları bir yere çıktılar. Birbirlerine:

"Gelin kocalarımızdaki halleri birbirimize anlatalım, yalan söylemeyelim" dediler. Birinci kadına: "Konuş" denildi. O da şöyle anlattı. ... Ravi der ki:

Hadisin ravisi devamını zikretti.

Adı Amre binti Abdi Amr olan ikinci kadın anlattı. .. İsmi Hubba binti Ka'b olan üçüncüsüne: "Konuş" denildi. Adı Hüded binti Herume olan dördüncüsüne: "Konuş" denildi. Adı Kebşe olan beşincisine: "Konuş" denildi. İsmi Hind olan altıncısına: "Konuş" denildi. Adı Hubba binti Alkame olan yedincisine "Konuş" denildi. İsmi Esma binti Abd olan sekizincisine: "Konuş" denildi. Dokuzuncusuna da: "Konuş" denildi ki onun ismi belirtilmemiştir. İsmi Kübeyşe binti'l-Erkam olan onuncusuna: "Konuş" denildi. Ukeyhil b. Saide'nin kızı olan Ümmü Zer'e de: "Konuş" denildi. O da şöyle anlattı: "Ebu Zer', Ebu Zer ne adam ama!" Ravi hadisin devamını zikretmiştir.

 

*Hadisi Taberani, hocası Ubeydullah b. Muhammed el-Ömeri'den rivayet etmiştir.

Nesai bu zatı hadis uydurmakla itham etmiştir.

 

 

 

7689. Hz. Aişe'nin bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Cahiliye döneminde on bir kadın toplandı. Kocalarının halleriyle ilgili haberleri dosdoğru anlatmak ve hiçbir şeyi gizlememek üzerine anlaştılar. Birincisi şöyle anlattı: "Kocam, sarp dağın tepesinde bulunan değersiz deve eti gibidir. Sırtı düz değildir ki yukarıya çıkarılsın. Semiz değil ki yerinden kımıldatılıp başka yere yürütülsün."

 

İkincisi şöyle dedi: "Ben kocamın hallerini ifşa edemem, çünkü anlatırsam bütün gizlisini ve bütün ayıplarını ortaya dökerim."

Üçüncüsü de şöyle anlattı: "Kocam kötü ahlaklı biridir. Konuşursam beni başar, susarsam muallakta bırakılırım. "

Dördüncüsü şöyle anlattı: "Kocam yediği zaman yemekleri siler süpürür, , içtiği zaman (kaptaki sıvının) hepsini içer. Yattığı zaman yorgana iyice sarılır (tek başına uyur). Elini elbisemin içine sokmaz ki derdim nedir bilsin."

Beşincisi şöyle anlattı: "Kocam iktidarsızdır, delil karşısında susar, ne kadar dert varsa ondadır. Ya başımı yarar, ya kemiklerimi kırar ya da bunların hepsini bana yapar. "

Altıncısı şöyle anlattı: "Benim kocam Tihame yöresinin gecesi gibidir. Ne sıcaklığı vardır, ne de soğukluğu. Ondan hiç korkulmaz. "

Yedincisi şöyle anlattı: "Kocam içeri girdiğinde kaplan, dışarı çıktığında arslandır. Bana yüklediği sorumlulukları sorup araştırmaz. "

Sekizincisi şöyle anlattı: "Kocamın dokunuşu tavşan dokunuşu, kokusu zafiran kokusudur. Ben onu alt ettiğim gibi insanlar da onu alt ederler. "

Dokuzuncusu şöyle anlattı: "Kocamın (evinin) direği uzundur, kılıcının kını uzun (uzun boylu), evinin külü çok (misafirperver) ve evi insanların toplandığı yere yakın olan bir insandır. "

Onuncusu şöyle anlattı: "Kocam maliktir, ama ne malik, her hayrın sahibidir. Onun yaylım yerleri az olmakla birlikte çökecekleri geniş ağılları olan develeri vardır. Çalgı sesini duydular mı helak olacaklarını (kesileceklerini) anlarlar. "

 

On birincisi şöyle anlattı: "Benim kocam Ebu Zer'dir. Ne Ebu Zer' ama, kulaklarımı küpe ile sallandırdı, pazularımı yağla doldurdu, beni sevindirdi, sevincini bana izhar etti. Beni Şıkk denilen yerde koyun sürüsü olan bir ailenin kızı olarak buldu da koyun, at ve deve sesleri arasına, harman döken bir aile arasına soktu. Onun yanında (rahatça) konuşurum ama bana ‘‘Allah yüzünü çirkin kılsın’‘ denmez. Yanında sabaha kadar uyurum, içerim ve konuşurum. "

Ebu Zer'in annesi, Ebu Zer'in annesi ne annedir ama! Ambarları büyük, evi ise geniştir. Ebu Zer'in oğlu, Ebu Zer'in oğlu, ne oğuldur ama! Yatağı kılıcın sıyırdığı yer gibidir. Onu bir kuzu budu doyurur.

 

Ebu Zer'in kızı, Ebu Zer'in kızı, ne kızdır ama! Babasına ve annesine itaatkar, etine dolgun bir kızdır o. Komşu kumaların öfke sebebidir. (Onları kıskandırır.)

 

Ebu Zer'in cariyesi, Ebu Zer'in cariyesi, ne cariyedir ama! Konuşmalarımızı ifşa etmez. Azıklarımızı alıp başkalarına vermez. Bizim azıklarımıza hıyanet edip, her köşeye saklayıp gizlemekle evin köşelerini kuş yuvalarına çevirmez.

Bir gün Ebu Zer', süt tulumlarının çalkalanmakta olduğu bir bolluk döneminde dışarı çıktı. Bir kadının yanından geçti. Yanında kaplanlar gibi belinin altında (annelerinin) iki narla (memeleriyle) oynaşan iki oğlan vardı. Beni boşadı, onunla evlendi. Ondan sonra ben de şerefli bir adamla evlendim. Durmadan yorulmadan koşan bir ata binerdi. Hatt yöresinin yapımı mızraklar aldı. Beni bol bol nimetlerle rahat bir hayata kavuşturdu. Her deveden bana bir çift verdi. Bana: ‘‘Ey Ümmü Zer'! Ye iç ve ailene de azık ver’‘ dedi. Fakat ne var ki bana verdiği her şeyi toplasam, Ebu Zer'in en küçük kabını bile dolduramaz."

 

Aişe der ki: Bunun üzerıne Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Ben de senin için Ebu Zer'in Ümmü Zer karşısındaki durumu gibi oldum."

 

*Hadisin ravileri Sahih'in ravileridir. Abdullah b. Ahmed b. Hanbel, Sahih ravisi olmamakla beraber güvenilir ve sözü huccet olan bir imamdır.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

Kadınların Kıskançlığı