MECMAU

ZEVAİD

- -

 

ANA SAYFA      Kur’an      Hadis      Sözlük      Biyografi

 

Veba ve Şehit Hükmündeki Diğer Şeyler

 

3853. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in azatlısı Ebu Asıb'in bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Cebrail bana sara ve vebayı getirdi. Sarayı Medine'de tuttum, vebayı ise Şam'a gönderdim. Veba ümmetime rahmet ve şehitlik kazandırır. Kafirlere ise pislik ve rezalet (kazandırır)."

 

*Hadisi, imam Ahmed rivayet etmiştir. Ayrıca Taberani de el-Mu'cemu'l-kebır'de rivayet etmiştir. imam Ahmed'in rivayetindeki kişiler güvenilirdir.

 

 

 

3854. Ebü Bekr es-Sıddik bildiriyor: Mağarada Resülullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile bireber iken buyurdu ki: "Ey Allahım! Ta'n (savaş silahları darbesi) ve taundan sana sığınırım, yardımını esirgeme." Dedim ki: "Ey Allah'ın Elçisi! Bilmekteyim ki ümmetinin ec eliyle ilgili istekte bulundun. Ta'n (savaş silahları darbesi)nin ne olduğunu biliyorum; ancak şu bahsettiğin taun nedir bilmiyorum?" Buyurdu ki: "Ur gibi onmaz bir yaradır. Allah ömür verir de yaşarsan görürsün. "

 

*Ebu Ya'la rivayet etmiştir. Ravilerinden Cafer b. ez-Zübeyr el-Hanefi zayıftır.

 

 

 

3855. Ebü Kilabe anlatıyor: Şam'da, veba hastalığı ortaya çıktığı zaman, Amr b. el-As şöyle dedi: "Bu pislik artık meydanlara çıktı. Onun için vadi ve uzak yerlere kaçın (ki yakalanmayasınız)." Bu haber Muaz'a ulaştırılınca kendisi onun söylediği bu sözlere inanmadı ve dedi ki: "Bunun tam aksine bu hastalık, şehitlik, rahmet ve Hz. Peygamber'in duasıdır. Ey Allahım! Muaz ve ailesıne, rahmetinden nasiplerini ver." Ebü Kilabe dedi ki: "(Bunun) rahmet ve şehadet olduğunu biliyor idim. Ancak Resulullah'ın (aşağıdaki hadisi) bana haber verilinceye kadar bu duasını bilmiyordum."

 

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir gün geceleyin namaz kılarken duasında "O halde sara veya veba" şeklinde üç defa tekrar etti. Sabah olunca ailesinden birisi kendisine: "Ey Allah'ın Elçisi! Geceleyin dua ettiğinizi duydum." Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "O taktirde o duayı duydun öyle mi?" deyince o kişi: "Evet" karşılığını verdi. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ben yüce Rabbimizden ümmetimi açlıkla yok etmemesini istedim, kabul etti. Yüce Allah'tan ümmetime kendilerinden başka hiçbir düşmanı musallat etmemesini ve onları grup grup birbirine kırdırmayıp bir kısmının şiddetini diğerlerine arttırmamasını istedim. Ancak bunu istemekten engellendim -veya- dinlenilmedim. Bunun üzerine ‘‘o halde sara veya veba olsun’‘ şeklinde dua ettim. "

 

*Hadisi, imam Ahmed rivayet etmiştir. Ebu Kilabe'ye gelince o, Muaz b. Cebel'e yetişememiştir (onunla karşılaşmamıştır).

 

 

 

3856. Ebu Munib el-Ahdeb bildiriyor: Mmiz, Şam'da okumuş olduğu bir hutbede veba hakkında şunları söyledi: "Şüphesiz ki veba, Rabbimizden bir rahmet ve Peygamber'inizden (lehinizde sizin için) istenmiştir. Sözden önceki iyi (salih) kişilerin ise ölüm sebebidir. Ey Allahım! Muaz ve ailesini bu rahmetinden mahrum etme. Onlara nasiplerini ver!" dedi ve olduğu yerden aşağı indi. Daha sonra da oğlu Abdurrahman'ın yanına gitti. Oğlu Abdurrahman ona şu ayeti okudu:

"Gerçek olan Rabbinden gelendir. O halde kuşkulananlardan olma."[Bakara, 147] Muaz ona şu ayeti okuyarak cevap verdi: "inşallah beni sabredenlerden bulacaksın."[Saffat, 102]

 

*Hadisi, imam Ahmed rivayet etmiştir. Taberani de el-Mu'cemu'l-kebır'de bir kısmını rivayet etmiştir. imam Ahmed'in senedindeki kişiler güvenilir olup senedi muttasıldır.

 

 

 

3857. Muaz b. Cebel der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in şöyle buyurduğunu işittim: "Şam'agöç edeceksiniz ve o size fetih olacak. Ancak insanın göbek altı hassas yerlerinde meydana gelen yarık ve apse (hıyarcık) hastalığına (vebaya) yakalanacaksınız. Yüce Allah, bu hastalık sebebiyle onların şehit olmalarını ve amellerinin temizlenmesini sağlayacaktır." (Muaz sözlerini sürdürdü) Ey Allahım! Şayet Muaz'ın bu sözleri Hz. Peygamber'den işittiğini biliyorsan (ki biliyorsun) o halde bana (yani Muaz'a) ve onun ailesine bu hastalıktan nasiplerini tam ve eksiksiz olarak ver."

Bunun akabinde hepsi veba hastalığına yakalandılar. Muaz da işaret parmağından yakalanmış isabet almıştı ve şöyle söylüyordu: "Bu iz ve musibet benim için (sahip olacağım) kırmızı develerden daha kıymetlidir."

 

*Hadisi, imam Ahmed rivayet etmiştir. ismail b. Abdillah'a gelince o, Muaz'a yetişememiştir.

 

 

 

3858. Ebu Musa el-Eş'ari'nin bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Ümmetimin helakı, sonu ta'n ve taun sebebiyle olacaktır." Kendisine: "Ya Resulallah! Ta'n (silahla yaralanma) nedir biliyoruz; peki ya taun nedir?" diye sorulunca şöyle buyurdu: "O, cin düşmanlarınızın size dürtmesidir ve her iki halde de sizin için şehitlik vardır" buyurdu.

 

*Hadisi, imam Ahmed değişik senetlerle rivayet almış olup senedlerin bazılarının ravileri Sahih'in ravileridir. Bu hadisi ayrıca Ebu Ya'la, Bezzar ve üç Mu'cem'inde Taberani rivayet etmişlerdir.

 

 

 

3859. Ebu Musa'nın kardeşi Ebu Burde b. Kays'ın bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Ey Allahım! Ümmetimin helfikı, yolunda yara alarak kanlarının dökülmesi ve veba hastalığı sebebiyle ölmekle olsun. "

 

*Hadisi, imam Ahmed ve el-Mu'cemu'l-kebir'de Taberani rivayet ettiler. Ahmed'in ravileri Sahih'in ravileridir.

 

 

 

3860. Abdurrahman b. Ğanm bildiriyor: Veba hastalığı Şam'da görülmeye başlayınca Amr b. el-As insanlara şöyle bir konuşma yaptı: "Şüphesiz ki bu veba, bir pislikten ibarettir. Bu hastalıktan korunmak için vadi ve uzak bölgelere doğru uzaklaşın."

 

Bu konuşma, Şurahbil b. Hasene'ye ulaşınca çok sinirlenerek süratle gelip şu konuşmayı yaptı: "Ben, Allah'ın Elçisiyle görüşüp ondan istifade ederken (bu hastalığın bir pislik olduğunu iddia eden) Amr, o zamanlar (Müslüman olmaması hasebiyle) ailesinin bile eşeğinden daha sapık durumdaydı. Şunu iyi bilin ki bu hastalık Allah tarafından size bahşedilen bir şefkat, Peygamberinizin gerçekleşmesi için dua ettiği ve sizlerden önceki salih (iyi) insanların da kendisi sebebiyle öldükleri bir şeydir (hastalıktır)."

 

*Hadisi, imam Ahmed rivayet etmiştir.

 

 

 

3861. Ebu Munib'den naklettiği başka bir rivayette ise: Amr, baş gösteren bir veba esnasında insanlara şu şekilde hitap etti: "Bu (veba) bir pisliktir ve onun yolu üzerinde durmazsanız size bulaşıp karışmaz. Ayrıca bu, ateşe benzer; yanında durursanız sizi yakar. Ondan uzaklaşır, onun yolunda durmazsanız onun yakmasından ve eziyetinden kurtulursunuz."

 

 

 

3862. Yezid b. Humeyr'in Şurahbil b. Hasene'den gelen rivayetinde ise şu ifade yer almıştır: (Şurahbil'in) bu sözü Amr'a ulaşınca: "Doğru söylemiş" dedi.

 

*Hadisi, imam Ahmed ve bazı bölümlerini el-Mu'cemu'l-kebir'de Taberani rivayet ettiler. Ahmed'in isnadlerı sahıh ve hasendirler.

 

 

 

3863. Abdurrahman b. Ganm'ın, Haris b. Umeyre'den naklettiğine göre o, Muaz'la Yemen'den döndüklerinde onun evinde iken Muaz, Ebu Ubeyde b. el-Cerrahı Şurahbil b. Hasene ve Ebu Malik aynı günde vebaya yakalanmışlar. Bunu fark eden Amr b. el-As bu durumdan bir hayli korkup kaçıvermiş ve şöyle bir konuşma yapmış:

"Ey insanlar! Uzaklaşabildiğiniz yere kadar uzaklaşıp ayrılın. Bunun bir azap ve veba olduğunu zannediyorum. Yüce Allah'ın bir emri aramızda meydana gelmiştir." Bunun üzerine Şurahbil b. Hasene:

"Yanılıyorsun, biz Allah'ın Elçisiyle dostluk kurmuş onun sohbeti ile şereflenirken sen- o zamanlar henüz müşrik olman sebebiyle, ailenin eşeğinden bile daha sapık (aşağılık) idin" dedi. Amr ona cevaben:

"Haklısın" (ben Müslüman olmadan önce eşeğimizden daha değersizdim) karşılığını verdi. Muaz b. Cebet ise Amr b. el-As'a şöyle dedi: "Yanılıyorsun! Bu ne bir azap, ne de vebadır. Tam aksine bu Allah'ın rahmet ve şefkati, Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in duasının tahakkuku ve salih insanların ölüm sebebidir. Ey Allahım! Sen benim yani Muaz'ın ailesine bu rahmetinden en yeterli derecede ver. Bu rahmetinle bizleri de nasiplendir."

(Haris b. Umeyr anlatımına devam ediyor) Daha akşam olmadan, Muaz için en sevimli mahluk ve kendi ismiyle künyelendiği biricik oğlu Abdurrahman vebaya yakalandı.

 

Muaz, mescitten döndüğünde onu sıkıntılı görünce dedi ki: "Ey Abdurrahman! Nasılsın?" Abdurrahman şu ayetle cevap verdi: "Gerçek olan Rabbinden gelendir, o halde şüpheye düşenlerden olma."[Bakara, 147]

 

Bunun üzerine Muaz şu ayeti okudu: "inşallah beni sabredenlerden bulursun."[Saffat, 102] Nihayet Abdurrahman o gece vefat etti. Muaz onu ertesi gün defnetti. Daha sonra Muaz, Haris b. Umeyre'yı Ebu Ubeyde'ye yollayıp durumunu sordurdu. Ebu Ubeyde, Muaz'ın gönderdiği Haris'e elindeki veba yarasını gösterince ona acıyan Haris ağlamaya başladı; ayrıca o yarayı görünce bayağı da korkmuştu. Bunu gören Ebu Ubeyde bir servete sahip olmaktansa bu yaraya sahip olmanın kendisi için daha değerli ve sevimli olduğuna yemin etti. Daha sonra Haris, Muaz'ın yanına dönünce onu baygın buldu. Bunun üzerine hem ağladı, hem de ağlattı.

Muaz ayılınca: "Ey Himyeriyye'nin oğlu! Benim için neden ağlıyorsun?" diye sordu. Haris: "Vallahi sana ağlamıyorum!" karşılığını verdi. Muaz: "O halde neye ağlıyorsun?" diye sorunca: "Senden ayrı geçen iki güne ağlıyorum" diye cevap verdi. Muaz ona: "Beni oturt (oturmama yardım et)!" dedi. Bunun üzerine onu önüne oturttu.

Daha sonra şöyle dedi: "Sana bir tavsiyede bulunacağım: Benden istifade edemediğin iki gün için sakın üzülme. çünkü ilmin yeri Kitab'ın iki kapağı arasıdır. Şayet ben ölür de Kitabullah'dan anlamadığın, sana ağır gelen bir konu olursa, sana isimlerini vereceğim kişilerden öğrenebilirsin. Bunlar Uveymir Ebu'd-Derda, Selman el-Farisi ve İbn Ebi Abd adlı kişilerdir. Aman ha seni, alimin ayağının kayması yanlışa düşmesi konusunda uyarıyorum, dikkatli ol. Ayrıca münafıklarla sakın tartışmaya girme."

 

Daha sonra Muaz'ın ölüm hali şiddetlenmeye başladı. Hatta hiç kimsenin çekmeyeceği kadar acı çekmeye başladı. Her ayılmasından sonra gözlerini aralayıp şöyle diyordu: "Boğ, sen boğ beni. Yemin olsun ki seni ne kadar sevdiğimi bilirsin!" (Bu acıyı çekmektense senin gibi sevdiğim birisinin beni boğması ve canımı alması benim için daha hafiftir.)

Muaz vefat edince Haris orayı terk etti ve Ebu'd-Derda'nın yanına geldi. Onun yanında bir müddet kalıp (istifade ettikten) sonra kendisine şöyle dedi: "Kardeşim Muaz bana üç kişiyi tavsiye etmişti ki bunların birincisi sendin. Diğerleri ise Selman el-Farisı ve İbn Ummi Abd (İbn Mes'ud)'dur. Artık Irak'a gitmem gerektiğini düşünüyorum."

 

Böylece Haris, Kufe'ye gidip İbn Ummi Abd'ın (İbn Mes'ud)'un gece gündüz ilmi oturumlarına katılmaya başladı. Bu durum böyle seyrederken bir gün bu oturumların birinde İbn Ummi Abd: "Sen kimsin?" diye sorunca Haris cevaben: "Şam halkından bir kişiyim" karşılığını verdi. İbn Ummi Abd dedi ki: "Bir şey de olmasa Şam halkı ne kadar da hoş bir halktır." Bunun üzerine Haris: "Peki o bir şey nedir?" diye sorunca şöyle cevapladı: "Bir de kendilerinin Cennet halkı olduklarını iddia etmeseler." Bunun üzerine Haris bu sözü iki üç defa tekrarlatıp şöyle dedi: "Muaz bana söylediği şeyde haklıymış!" İbn Ummi Abd sordu: "Ey yeğenim! Sana ne söyledi?" Haris dedi ki: "Beni alimin ayağının kayabileceğini, hata edebileceği konusunda uyarOrmştı. Vallahi sen şu iki insandan birisisin! Ya öyle bir mertebeye ve imana ulaştın! Allah'ın dışında başka bir ilah olmadığına şahadet eden ve dolayısıyla da Cennet halkından birisin yahut ta haddini bilmeyen bir şüphecisin." ( İbn Ummi Abd) İbn Mes'ud dedi ki: "Kardeşim doğru söylemiş. Söylediklerim hatalı şeylerdir. Ne olur beni bağışla ve mazur gör."

 

İbn Mes'ud, Haris'i elinden tutup evine götürdü ve bir müddet onu ağırladıktan sonra Haris dedi ki: "Medain'deki Ebu Abdillah Selman elFarisı'yle mutlaka görüşmem gerekiyor."

Böylece daha sonra Medain'deki Selman el-Farisi'nin yanına gitti.

Kendisiyle karşılaşıp ta ona selam verince Selman el-Farisı ona şöyle dedi: "Dur! Ben yanına gelinceye kadar sakın bir yere gitme!" Bu (karşılama) üzerine Haris şöyle dedi: "Ey Ebu Abdillah! Vallahi beni tanıdığını zannediyorum!" O ise: "Tam aksine. Seni tanımadan önce ruhum ruhunu tanıdı. Şüphesiz ruhlar kalabalıklar gibidirler. Onların bir kısmı tanışıp uyuşmuş, bir kısmı da birbirlerinden hoşlanmadıklarından Allah dışında her konuda fikir ayrılığına düşmüşlerdir" dedi.

 

Haris onun yanında da bir müddet kaldıktan sonra Şam'a geri döndü. İşte o insanlar Allah için tanışıp, Allah için birbirlerini ziyaret eden insanlardır.

 

*Hadisi Bezzar rivayet etmiştir. isnadındaki Şehr b. Havşeb isimli ravi hakkında kelam var.

Bununla beraber, birçok kişi de kendisinin güvenilirliğine deyinmişlerdir. imam Ahmed ise bu hadisin bir kısmını, Taberani ise el-Mu'cemu'l-kebır'de bu hadisin bir bölümünü rivayet etmiştir.

 

 

 

3864. Muaz b. Cebel'in bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Cabiye (veya Cuveybiyye) denilen bir yere gideceksiniz ki orada deve uruna benzeyen bir hastalığa, illete tutulacaksınız! Yüce Allah bu hastalık sebebiyle sizi ve ailelerinizi şehit (hükmünde) kılacak ve o hastalık sebebiyle amellerinizi temizleyecek."

 

*Hadisi Taberani, el-Mu'cemu'l-kebir'de rivayet etmiştir. Senedinde bulunan Hasan b. Yahya el-Huşenıyi Duhaym ve başkaları güvenilir olarak nitelerken Nesai ve başkaları ise zayıf olduğunu belirtmişlerdir.

 

 

 

3865. İbn Ömer'in bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Ümmetim ta'n ve taun sebebiyle yok olacaktır!" Dedik ki:

"Ta'n (kanın akıtılması veya savaş sebebiyle olan ölümün) ne olduğunu biliyoruz, ancak taun nedir?" Şu karşılığı verdi: "Düşmanlarınız olan cinlerin çarpmasıdır. Her iki ölüm sebebi de şehitlik (hükmünde)dir."

 

*Hadisi Taberani, el-Mu'cemu's-sağir ve el-Mu'cemu'l-evsat'ta rivayet etmiştir.

Senedinde bulunan Abdullah b. ismet en-Nasıbı hakkında ibn Adı: "Bu kişinin münker rivayetleri var!" derken ibn Hibban ise onu güvenilir addetmiştir.

 

 

 

3866. Utbe b. Abd bildiriyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Şehitler ve veba sebebiyle ölenlere gelince, vebadan ölen kişiler diyecekler ki: ‘‘Bizler şehitleriz.’‘ Bunun üzerine denilecek ki: ‘‘Bakın! Gerçekten de yaraları şehitlerinki gibi, misk kokulu kan akıyor.’‘ Onlar şehitlerdir. Onların gerçekten de öyle olduğunu anlarlar. "

 

*Hadisi Taberani, el-Mu'cemu'l-kebır'de rivayet etmiştir. Ravilerinden ismail b. Ayyaş şaibeli bir kişidir. Ancak Şam halkından rivayet ettiği hadisleri makbuldür. Bu hadis de Şam halkından rivayet ettiği hadislerdendir.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

Vebadan Kaçan ve Kaçmayan Hakkında