MECMAU ZEVAİD |
İMAN |
ANA SAYFA
Kur’an Hadis Sözlük Biyografi
İsra (Miraç)
Hadisesine Dair Bir Bölüm
235. Ebu Hureyre
anlatmaktadır: Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir kısrak getirildi.
Her adımı gözün görebildiği en uzak noktaya kadardı. Bu şekilde yürüdü. Onunla
beraber Cebrai! (aleyhisselam) da yürüdü. Derken bir topluluğa rastladı.
Topluluk bir gün ekin ekiyor, diğer gün biçiyordu. Her biçtiklerinde ekin eski
haline dönüyordu. Onları görünce "Cebrail! Bunlar kimlerdir?" diye sordu.
"Bunlar Allah yolunda cihat eden mücahitlerdir. İyiliklerinin karşılığı
kendilerine yedi yüz kat olarak verilir. (Bu uğurda) Her ne harcamışlarsa, onun
yerine başkası verilir" dedi.
Sonra başları kayayla
ezilmekte olan başka bir topluluğa rastladılar.
Başları her ezildiğinde,
eski hallerine dönüyor ve bu halonlardan, hiç kalkınıyordu. "CebraiZ!
Bunlar kimdir?" diye sordu. "Bunlar (tembellik göstererek) başlarını
kaldırıp da namaza durmayanlar" dedi. Sonra başka bir topluluğa rastladı.
Sırtlarında ve önlerinde (haksızlıkları yazılı) bir takım deri parçalarıyla,
hayvanlar gibi dikenli ağaç, zakkum ağacı ve cehennemin kızgın taşına doğru
gidiyorlardı. "Bunlar kimlerdir, ey Cebrail?" diye sordu.
"Bunlar mallarının zekatlarını vermeyenlerdir. Allah, onlara haksızlık
yapmamıştır; çünkü Allah kullara asla zulmetmez" cevabını verdi.
Sonra başka bir
topluluğa rastladı. Önlerinde bir tencerenin içinde, pişmiş et, bir de çiğ ve
pis bir et vardı. Temiz ve pişmiş olan eti bırakıp pis olan eti
yemeyebaşladılar. Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Cebrail!
Bunlar kimdir?" diye sordu. Cebrail: "Bunlar ümmetinden öyle
erkeklerdir ki, kendi helal eşlerini bırakıp, iğrenç bir kadına gidip sabaha
kadar geceyi onunla geçirirler. Yine bunlar öyle kadınlardır ki, kendi helal
eşlerini bırakıp pis bir erkeğe giderek sabaha kadar geceyi onunla
geçirirler" dedi.
Sonra bir adama
rastladı. Adam koca bir demet odun toplamış, ama taşıyamıyordu. Buna rağmen onu
daha da artırmaya çalışıyordu. Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Cebrail! Bu kimdir?" diye sordu. Cebrail: "Bu, senin ümmetinden
bir adamdır. Üzerinde insanların emaneti vardır. Onu taşıyamadığı halde daha da
artırmaya çalışıyor" dedi.
Sonra başka bir
topluluğa rastladı. Bunların dudakları ve dilleri çelik makaslarla
kesilmekteydi. Bu organları her kesildiğinde eski haline dönüyordu. Bu hal
onlardan hiç kalkmıyordu. Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Cebrail! Bunlar kimdir?" diye sordu. Cebrail: "Fitneci
hatiplerdir" dedi.
Sonra küçük bir deliğe
rastladı. Delikten büyük bir boğa çıkıyor, sonra çıktığı deliğe girmek
isteyince giremiyordu. Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Cebrail! Bu nedir?" diye sordu. Cebrail: "Bu öyle bir adamdır
ki, büyük bir laf eder, sonra ettiği lafa pişmanlık duyar ve onu geri almak
ister, ama yapamaz" dedi.
Sonra bir vadiye geldi.
Orada tatlı bir rüzgar hissetti. Sesle beraber bir misk kokusu aldı. "Bu
nedir?" diye sordu. Cebrail şöyle cevap verdi: "Bu, cennetin sesiydi.
Diyor ki: ''Ey Rabbim! Bana halkımı ve bana vaat ettiklerini getir; zira
ekinlerim, ipek kumaşlarım, sündüs / canfeslerim, istebrak / atlaslarım, harika
döşemelerim, mercanlarım, kamışlarım, altınlarım, kaselerim, kaplarım, ibriklerim,
meyvelerim, balım, elbiselerim, sütüm ve şarabım çoğaldı. Bana vaat ettiklerini
getir'' Allah ona şöyle buyurdu: ''Her Müslüman erkek ve kadın, her mümin erkek
ve kadın senindir. Bana ve peygamberlerime inanan, iyi ameller işleyen, bana
hiçbir şeyi ortak koşmayan, benden başka tanrılar edinmeyen herkes, güvendedir.
Kim benden bir şey dilerse, onu kendisine veririm. Kim benden borç dilerse, onu
ödüllendiririm. Kim bana güvenip dayanırsa (tevekkül ederse), ben kendisine
yeterim. Ben, Allah'ım.
Benden başka tanrı
yoktur. Ben vaadimi asla bozmam. Muhakkak ki müminler kurtuluşa ermişlerdir.
Yaratıcıların en hayırlısı olan Allah ne yücedir.'' Cennet de bunun üzerine
''Razı oldum'' dedi."
Sonra başka bir vadiye
geldi. Orada çirkin bir ses işitti. "Cebrail! Bu ses nedir?" diye
sordu. Şöyle cevap verdi: "Bu, cehennemin sesidir. Diyor ki: ''Ey Rabbim!
Bana halkımı ve bana vaat ettiklerini getir; zira zincirlerim, bukağılarım,
kızgın ateşim, kaynar suyum, irinlerim, kanlı irinlerim iyice arttı, çukurum
derinleşti, ateşim şiddetlendi. Bana vaat ettiklerini ver!'' Allah ona şöyle
cevap verdi: ''Her putperest erkek ve kadın, iğrenç erkek ve kadın, hesap
gününe inanmayan her zorba senindir.'' Bunun üzerine cehennem: ''Razı oldum''
dedi."
Sonra bir müddet
ilerledi ve Beytü'l-Makdis'e vardı. Orada (bineğinden) inerek atını bir kayaya
bağladı. Meleklerle namaz kıldı. Namaz bitince melekler: "Cebrail! Bu
yanındaki kimdir?" diye sordular. "Bu, Allah'ın Resulü ve
peygamberlerin sonuncusu Muhammed'dir" dedi. "Kendisine vahiy geldi
mi?" diye sordular. "Evet" deyince "Allah'ın selamı olsun
bu kardeşe ve halefe. O ne güzel kardeş, ne güzel haleftir" diye karşılık
verdiler. Sonra peygamberlerin ruhlarıyla karşılaştılar. Yüce Rablerine senada
bulundular.
İbrahim (aleyhisselam) şöyle
dedi: "Hamdolsun o Allah'a ki, beni dost edindi. Bana büyük bir mülk
verdi. Beni itaatkar bir önder yapıp mesajları için (peygamber) seçti. Beni
ateşten kurtarıp onu benim için serin ve güvenli kıldı."
Sonra Musa
(aleyhisselam) Rabbine şöyle sena etti: "Hamdolsun o Allah'a ki, benimle
konuştu. Beni (peygamber) seçti. Bana Tevrat'ı indirdi. Firavun'un helakini de,
İsrail oğullarının kurtuluşunu da benim elimle gerçekleştirdi."
Sonra Davud (a.s.)
Rabbine şöyle sena etti: "Hamdolsun o Allah'a ki, bana bir mülk / iktidar
nasip etti. Bana Zebur'u indirdi. Benim için demiri yumuşatıp dağları bana
hizmetçi kıldı. Bu sayede dağlar ve kuşlar benimle beraber tesbih ederlerdi.
Bana hikmeti ve son kararı / doğru hükmü verme yeteneği bahşetti."
Sonra Süleyman (aleyhisselam)
yüce Rabbine şöyle sena etti: "Hamdolsun o Allah'a ki, rüzgarları, cinleri
ve insanları benim emrime verdi. Şeytanları benim hizmetime verdi ki, onlar ben
ne istersem yaparlardı; mabetler, heykeller, havuzlar kadar geniş leğenler, sabit
kazanlar ... Bana kuşların dilini öğretti. Benim için erimiş bakın akıttı. Bana
benden sonra kimseye nasip olmayacak bir mülk / hükümranlık verdi."
Sonra İsa (aleyhisselam)
Rabbine şöyle sena etti: "Hamdolsun o Allah'a ki O bana Tevrat'ı ve
İncil'i öğretti. Bana izniyle körü ve alacalıyı iyileştirme, ölüleri diriltme
kudreti bahşetti. Beni yükseltti ve inkar edenlerden kurtardı. Beni ve annemi
rahmetinden kovulmuş şeytanın şerrinden korudu, Şeytan'ın bize dokunmasına
fırsat vermedi."
Muhammed (Sallallahu aleyhi
ve Sellem) de Rabbine şöyle sena etti: "Hepiniz Rabbine sena etti. Ben de
Rabbime şöyle sena ederim: Hamdolsun o Allah'a ki, beni alemlere rahmet, bütün
insanlara müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdi. Bana Furkan (hak ile batılı
ayıran esası) indirdi ki, onda her şeyin açıklaması vardır. Ümmetimi insanlar
için çıkarılmış en hayırlı Ümmet yaptı. Yine Ümmetimi mutedil bir Ümmet yaptı.
Yine Ümmetimi hem ilkler, hem de sonrakiler yaptı. Kalbimi ferahlattı (göğsÜmÜ
yardı), yÜkÜmÜ kaldırdı, şanımı yüceltti ve beni ilk ve son (peygamber)
yaptı." Bunun üzerine İbrahim (aleyhisselam): "Bu durumda Muhammed
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) size üstün geldi" dedi.
Sonra üstü örtülü üç kap
getirildi ve ona içinde su olan kap takdim edilerek "İç!" denildi.
Sonra içinde süt bulunan başka bir kap verildi ve kanıncaya kadar ondan içti.
Sonra içinde şarap bulunan bir kap verildiğinde "Ben kandım. Onu
tatmam" dedi. Bunun üzerine: "İsabet ettin; zira bu senin ümmetine
haram kılınacaktır. Eğer onu içseydin, sana pek az kimse tabi olacaktı"
denildi.
Sonra semaya çıkarıldı.
Cebrail semanın kapısının açılmasını istedi.
"Kim o?" diye
soruldu. "Cebrall" diye cevap verdi. "Yanındaki kimdir?"
diye soruldu. "Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem)" dedi.
"Ona vahiy geldi mi?" diye sordular. "Evet" deyince,
"Allah'ın selamı bu kardeşin ve halefin üzerine olsun. O ne iyi kardeş, ne
iyi haleftir. Hoş geldiniz" diyerek karşıladılar. İçeri girdi ve orada
oturmakta olan bir ihtiyarla karşılaştı.
İhtiyarın yaratılışı
tamdı. Yaratılışında, insanların yaratılışında olduğu gibi, hiç bir eksiklik
yoktu. Sağında bir kapı vardı ve oradan güzel koku geliyordu. Solunda da bir
kapı vardı ve oradan pis kokular geliyordu. Sağındaki kapıya doğru bakınca
gülüyor, solundaki kapıya doğru bakınca ağlayıp sızlanıyordu. Allah Resulü
(Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Cebrail! Bu
ihtiyar kimdir? Bu iki kapı neyin nesidir?" diye sordu. Cebrail:
"Bu, atan Adem'dir.
Şu sağındaki kapı cennetin kapısıdır. Neslinden oraya girenleri gördüğü zaman
gülüyor ve neşeleniyor. Solundaki cehennem kapısına bakıp, neslinden oraya
girenleri gördüğünde de ağlayıp sızlanıyor" dedi.
Sonra ikinci semaya
çıktı. Kapıyı açmalarını söyledi. (Bekçi) "Kim o?" diye sordu.
"Cebrail" dedi. "Yanındaki kimdir?" diye sordu.
"Allah'ın Resulü Muhammed (aleyhisselam)" dedi. "Ona vahiy geldi
mi?" diye sordular. "Evet" deyince, Allah'ın selamı bu kardeşin
ve halefin üzerine olsun. O ne iyi kardeş, ne iyi haleftir. Hoş geldiniz"
diyerek karşıladılar. İçeri girince orada iki gençle karşılaştı. "Cebrail!
Bu iki genç kimdir?" diye sordu. Cebrall: "Bunlar teyze oğulları İsa
ve Yahya'dır" dedi.
Sonra üçüncü semaya
çıktı ve Cebrail kapıyı açmalarını söyledi. (Bekçiler): "Yanındaki
kimdir?" diye sordular. "Muhammed (aleyhisselam)" dedi.
"Ona vahiy geldi mi?" diye sordular. "Evet" deyince,
Allah'ın selamı bu kardeşin ve halefin üzerine olsun. O ne iyi kardeş, ne iyi
haleftiL Hoş geldiniz" diyerek karşıladılar. Sonra içeri girdiğinde
oturmakta olan bir adamla karşılaştı. Dolunay gecesi Ay'ın, diğer yıldızlardan
daha parlak olduğu gibi o da insanlardan daha güzeldi. "Cebrall! Bu
kimdir?" diye sordu. "Kardeşin Yusuf" dedi.
Sonra dördüncü semaya
çıktı ve Cebrail kapıyı açmalarını söyledi.
"Yanındaki
kimdir?" diye sordular. "Muhammed (aleyhisselam)" dedi.
"Ona vahiy geldi mi?" diye sordular. "Evet" deyince,
Allah'ın selamı bu kardeşin ve halefin üzerine olsun. O ne iyi kardeş, ne iyi
halettir. Hoş geldiniz" diyerek karşıladılar. Sonra içeri girdiğinde bir
adamla karşılaştı. "Cebrall! Bu oturan adam kimdir?" diye sordu.
"Bu, kardeşin İdris'tir. Allah onu yüce bir makama yükseltti" dedi.
Sonra beşinci semaya
çıktı. Cebrail kapıyı açmalarını söyledi. (Bekçiler): "Yanındaki
kimdir?" diye sordular. "Muhammed (aleyhisselam)" dedi.
"Ona vahiy geldi mi?" diye sordular. "Evet" deyince,
Allah'ın selamı bu kardeşin ve halefin üzerine olsun. O ne iyi kardeş, ne iyi
haleftir. Hoş geldiniz" diyerek karşıladılar. Sonra içeri girdiğinde
oturmuş (yanındakilere) hikaye anlatan bir adamla karşılaştı. "Cebrall! Bu
kimdir? Bu etrafındakiler kimlerdir?" diye sordu. "Bu, kavmine vekil
olarak bırakılan Harun (aleyhisselam), bunlar da İsrailoğullarından kendi
kavmidir" dedi.
Sonra altıncı semaya
çıktı. Cebrail kapıyı açmalarını söyledi. (Bekçiler): "Yanındaki
kimdir?" diye sordular. "Muhammed (aleyhisselam)" dedi.
"Ona vahiy geldi mi?" diye sordular. "Evet" deyince,
Allah'ın selamı bu kardeşin ve halefin üzerine olsun. O ne iyi kardeş, ne iyi
haleftir. Hoş geldiniz" diyerek karşıladılar. İçeri girdiğinde oturmakta
olan bir adamla karşılaştı. Onu geçince, adam ağlamaya başladı. "Cebrail!
Bu kimdir?" diye sordu. "Bu, Musa'dır" dedi. "Niçin
ağlıyor?" diye sorunca şöyle cevap verdi: "Diyor ki: İsrail oğulları,
benim yaratılanların en Üstünü olduğumu sanıyorlar. Ama benden sonra (halef) bu
zat geldi. Keşke tek başına olsaydı; fakat bütün ümmeti de onunla
beraberdir."
Sonra yedinci sema ya
çıktı. Cebrail kapıyı açmalarını söyledi.
"Yanındaki
kimdir?" diye sordular. "Muhammed (aleyhisselam)" dedi.
"Ona vahiy geldi mi?" diye sordular. "Evet" deyince,
Allah'ın selamı bu kardeşin ve halefin üzerine olsun. O ne iyi kardeş, ne iyi
haleftir. Hoş geldiniz" diyerek karşıladılar. İçeri girince saçları
a'ğarmış bir adamla karşılaştı. Adam cennetin kapısında bir sandalyede
oturuyordu. Yanında da renkleri değişmiş bir topluluk vardı. -ravi İsa der ki:
Ebu Ca'fer er-Razi'den bir keresinde "yüzleri siyah" dediğini
işittimSonra bu renkleri değişmiş insanlar kalkıp "Nimetullah (Allah'ın
lütfu)" denilen bir nehre daldılar. Orada yıkanıp çıktılar ve renkleri
biraz parladı. Sonra "Rahmetullah (Allah'ın Rahmeti)" denilen başka
bir nehre daldılar. Orada da yıkanıp çıktıklarında renkleri biraz daha parladı.
Sonra "Rableri onlara tertemiz bir içki içirir"[İnsan, 21] ayetiyle
ifade edilen başka bir nehre daldılar ve (yıkanıp) çıktıklarında renkleri
tamamen arkadaşlarının renkleri gibi oldu. Sonra gidip arkadaşlarının yanlarına
oturdular. (Hz. Peygamber): "Cebrail! Bu saçları ağırmış oturan kimdir? Bu
yÜzleri parlak olanlar kimlerdir? Şu renkleri değişmiş olup da bu nehirlere
dalıp yıkandıktan sonra renkleri tertemiz olmuş olarak çıkanlar
kimlerdir?" diye sordu. Cebrail: "Bu, atan İbrahim'dir
(aleyhisselam). Bu, renkleri değişmiş olanlar, hem iyilik, hem de kötülük
işleyip tövbe edenler ve Allah'ın tövbelerini kabul ettikleri kimselerdir"
dedi.
Sonra Sidre'ye vardı.
Orada kendisine denildi ki: "Burası Sidre-i Münteha'dır. Ümmetinden kimse
buradan ötesinde sana yoldaş olamaz. Burası Sidre-İ Münteha'dır. Bozulmayan
sudan ırmaklar, tadı değişmeyen sutten ırmaklar, içenlere tat veren şaraptan
ırmaklar ve süzme baldan ırmaklar onun kökünden çıkar. O, öyle bir ağaçtır ki,
binekli onun gölgesinde yetmiş yıl gider. Onun bir yaprağı bütün yaratılanları
gölgeler. Onu bir nur sarmıştır. Melekler sarmıştır." -(Ravi) İsa der ki: "Sidreyi
kaplayan kaplamıştl"[Necm, 16] ayetinde ifade edildiği gibi.-
Sonra Yüce Allah
kendisine: "İste (ne istersen)!" buyurdu. Allah Resulü (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) de şöyle niyazda bulundu: "Muhakkak ki sen İbrahım'i
dost edindin, ona büyük bir mülk / iktidar verdin. Musa ile konuştun. Davud'a
bÜyÜk bir hÜkÜmranlık verdin. Onun için demiri erittin. Dağları onun emrine
verdin. SÜleyman'abÜyÜk bir hÜkÜmranlık bahşettin. Cinleri, insanları,
şeytanları ve rÜzgarları onun emrine verdin. Ona, kendisinden sonra kimsenin
ulaşamayacağı bir mÜlkısaltanat verdin. İsa'ya Tevrat'ı ve İncil'i öğrettin.
Ona körÜ ve alacalıyı iyileştirme kudreti bahşettin. Onu ve annesini rahmetten
kovulmuş şeytanın şerrinden korudun. Şeytana onlara dokunma fırsatı vermedin.
"
Yüce Allah şöyle
buyurdu: "Ben seni dost edindim. Nitekim Tevrat'ta ''Muhammed, Rahman'ın
habibidir'' diye yazılıdır. Seni bütün insanlara peygamber olarak gönderdim.
Senin ümmetini hem ilkler, hem de sonuncular yaptım. Ümmetine, senin benim
kulum ve resulüm olduğuna şahadet getirmeden düğüninikah akdi yapmalarını caiz
görmedim. Seni yaratılışta peygamberlerin ilki, gönderilişte ise sonuncusu
yaptım. Sana devamlı tekrarlanan yedi (ayetli stire)yi verdim. Ki bunu senden
önce hiçbir peygambere vermedim. Sana Arş'ın altındaki hazineden Bakara
stiresinin son ayetlerini verdim. Ki bunları senden önce hiçbir peygambere
vermedim. Seni ilk ve son yaptım."
Bunun üzerine Allah
Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
"YÜce Rabbim beni
altı özellikle ÜstÜn kıldı: Bir aylık mesafeden dÜşmanımın kalbine korku saldı.
Benden önce hiç kimseye helal kılmadığı ganimetleri bana helal kıldı. BÜtÜn
yeryÜzÜ benim için secdegah ve temiz kılındı. Bana kelamın önsözleri ve özleri
verildi. Bana Ümmetim arz olundu ve onlardan ne tebaa, ne de yönetici; hiç
kimse bana gizli kalmadı. Onların, çarıklarını kıldan edinmiş bir milletin
Üzerine yürüdüklerini gördÜm. Yine onların geniş yüzlü, küçük / çekik gözlü bir
milletin Üzerine yÜrÜdÜklerini gördÜm ve onların kimler olduğunu anladım. Bana
elli vakit namaz emredildi."
(Sonra Hz. Peygamber)
Musa'nın yanına döndü. Musa: "Sana kaç vakit namaz emredildi?" diye
sordu. "Elli vakit namaz" dedi. Bunun üzerine Musa: "Rabbine
geti dön ve ondan bunu azaltması iste; zira senin ümmetin ümmetlerin en
zayıfıdır. Ben, İsrail oğullarından sert tepki gördüm" dedi. Sonra
Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem) geri döndü ve Allah'tan bunu azaltmasını
istedi. Allah da on vakit azalttı. Sonra Musa'nın yanına döndü. Musa: "Kaç
vakit emredildi?" diye sordu. "Kırk vakit" deyince "Rabbine
geri dön ve ondan ümmetin için daha da azaltmasını iste; zira senin ümmetin
ümmetlerin en zayıfıdır. Ben, İsrail oğullarından sert tepki gördüm" dedi.
Muhammed yine döndü ve Allah'tan vakitleri azaltmasını istedi. Allah bir on
vakit daha azalttı. Tekrar Musa'nın yanına döndü. Musa yine: "Kaç vakit
namaz emredildir' diye sordu. "Otuz vakit" deyince yine: I'Rabbine
geri dön ve ondan ümmetin için daha da azaltmasını iste; zira senin ümmetin
ümmetlerin en zayıfıdır. Benı İsrail oğullarından sert tepki gördüm'I dedi.
Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yine geri döndü ve Allah'tan namaz
sayısım azaltmasını istedi. Allah bir on vakit daha azalttı. Tekrar Musa'nın
yanına döndü. Musa yine: "Kaç vakit namaz emredildi?" diye sordu.
"Yirmi vakit namaz" deyince yine: "Rabbine geri dön ve ondan
ümmetin için daha da azaltmasını iste; zira senin ümmetin ümmetlerin en
zayıfıdır. Benı İsrail oğullarından sert tepki gördüm" dedi. Muhammed
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) yine geri döndü ve Rabbinden namaz sayısını
azaltmasını istedi. Rabbi bir on namaz daha azalttı. Yine Musa'nın yanına
döndü. Musa: "Kaç vakit namaz emredildi?" diye sordu. "On
vakit" deyince yine: "Rabbine geri dön ve ondan ümmetin için daha da
azaltmasını iste; zira senin ümmetin ümmetlerin en zayıfıdır. Benı İsrail
oğullarından sert tepki gördüm" dedi. Muhammed yine geri döndü ve
Rabbinden namaz sayısını azaltmasını istedi ve Rabbi beş namaz daha azalttı.
Tekrar Musa'nın yanına döndüğünde Musa yine: "Kaç vakit namaz emredildir'
diye sordu. "Beş vakif' deyince yine: "Rabbine geri dön ve ondan
ümmetin için daha da azaltmasını iste; zira senin ümmetin ümmetlerin en
zayıfıdır. Benı İsrail oğullarından sert tepki gördüm'I dedi. Fakat Muhammed
(Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Allah'ın huzuruna çok döndÜm, Artık O'ndan
haya ederim. Tekrar O'na dönmeyeceğimli dedi.
Sonra Rabbi ona şöyle
buyurdu: ''Nefsin beş vakit namaza sabrederse, bu senin için elli vaktin yerine
geçecek ve senin her iyiliğin on katıyla karşılık bulacaktır. ''
Ravi İsa dedi ki: Bana
ulaşan habere göre Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Musa başta bana
karşı peygamberlerin en serti idi, sonunda ise en hayırlıları oldu''
buyurmuştur.
*Hadisi Bezzar rivayet etmiş olup ravileri güvenilir
kimselerdir. Ne var ki Rabı b.
Enes
"Ebu'ı-Aliye'den veya başkasından naklen" ifadesini kullanmıştır.
Buna göre tabiin neslinden olan ravi meçhuldür.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan:
İsra ile Ilgili
Bir Başka Bölüm