METALİBU’L-ALİYE

İBN HACER el-Askalani

SİYER VE GAZVELER

 

24- Uhud Savaşı

 

4313. Zübeyr anlatıyor: Allah'a yemin olsun ki ben o gün kadınların halhal seslerini ve feryatlarını İşitiyordum. O zaman kafirler mağlup olmuşlardı. Kadınlar alacakları bir şey bulamıyorlardı. Onların hepsini ölü sayıyor ve kimsenin döneceğini hesaplamıyorduk. Sancağı taşıyanlar yaralanmış; fakat Savab denilen Habeş'li bir kölenin yanında durmuşlar, direniyorlardı. Sonra Savab da öldürüldü ve sancağı attı. Hiç kimse sancağa yaklaşamıyordu. Sonra Amre binti Alkame el-Harisiyye sıçradı ve sancağı kaldırdı. İnsanlar tekrar onun etrafında toplanmaya başladılar.

 

Zübeyr anlatmaya devam ediyor: İşte biz bu halde kafirlere üstünken ve onlara galipken okçuların Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) emrine muhalefet etmeleri ve yerlerini bırakıp ganimet toplamaya başlamaları üzerine müşriklerin atlıları bize tekrar saldırdı ve bizi mahvetti. Yenilmiş kimseler tekrar saldırıya geçtiler. Şeytan kılığında birisi yüksek sesle: "İşte Muhammed öldürüldü!" dedi. Bunun üzerine insanlar paniğe kapıldılar ve üç bölüğe ayrıldılar. Kimisi yaralı, kimisi ölü, kimisi de yenilgiye uğramıştı. Savaş doruğa çıkmıştı. Okçular kendi aralarında ihtilaf etmişler. Bazıları: "Bakınız, insanlar ganimet toplamaya başladılar. Müşrikler yenildiler, müslümanlar ganimetleri topluyorlar. Daha ne bekliyorsunuz?" dediler. Diğer bir kısmı: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) size, müslümanlarm üzerinde leş kargaları görseniz dahi kesinlikle yerlerinizden ayrılmamanızı emretti. Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) emrine itaat edin" dediler. Fakat okçular bu konuda tartıştılar ve çekiştiler. Birinci grup yerlerini bırakıp askerlere iltihak edince okçular bölündü ve yerlerini terketti. İşte bunu gören müşrik atlıları tekrar saldırıya geçti.

 

Tahric bilgisi: (İshak) Bu hadisin isnadı sahihtir. Sahih'teki Bera hadisi bunu destekler mahiyettedir.

 

 

 

4314. Aynı isnadla Zübeyr şunu anlatıyor: "Allah'a yemin olsun ki uykunun beni bürüdüğü esnada İbn Kuşeyr'in sözlerini işitiyordum. Bunu rüyada işitiyor gibiydim." Sonra: "İki topluluğun karşılaştığı gün içinizden yüz çevirip gidenleri yaptıkları bazı işlerden dolayı şeytan yoldan kaydırmak istemişti; ama yine de Allah onları affetti. Şüphesiz Allah bağışlayandır, halimdir" (Al-i İmran, 155) ayetini okudu. İnsanların geri döndüğü an Osman b. Affan, Sa'd b. Osman ez-Zuraki ve kardeşi Ukbe b. Osman da geri dönmüşlerdi. Nihayet Medine'nin vadisinde Hacib denen bir dağa gidip orada üç gün kaldılar. Onlar Resulullah {Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e döndükleri zaman onun şöyle dediğini iddia ettiler: "And olsun siz oraya korumasız olarak gittiniz."

 

Sonra Allah Teala: "Ey inananlar! İnkar edenler gibi, yeryüzünde sefere ya da savaşa çıkan gazi kardeşleri için eğer bizim yanımızda olsalardı ölmezler veya vurulmazlardı diyenler gibi olmayın. Allah onların bu düşünce ve sözlerini kalplerinde dert yapar. Yaşatan da öldüren de Allah'tır. Allah elbette yaptıklarınızı görmektedir. [Al-i İmran 156] ayetini nazil etti.

 

Ayette geçen "...inkar edenler gibi olmayın..." ifadesinden kasıt, münafıklardır. Ayette geçen: "İki topluluğun karşılaştığı gün sizin başınıza gelen ancak Allah'ın izniyle olmuştur ki o, inananları denesin -yani ortaya çıkarsın- ve münafıkları da bilsin, -yani ortaya çıkarsın. Abdullah b. Ubey ve beraberindekileri, onlarla birlikte Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in düşmanına yürüdüğü esnada geri dönmelerini mü'minler de bilsin- Onlara Allah yolunda savaşmaya gelin veya savunun dendiği zaman, Eger biz savaşmayı bilseydik sizinle birlikte gelirdik derler, -bunu Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in ashabı Uhud'da düşmanla karşılaşmaya gittiği zaman onlara söylemişlerdi. Fakat onlar sahabenin bu sözüne kulak asmamışlar ve onlardan ayrılmışlardı. Sahabeler: "Sizler bizi bırakıp düşmanımıza mı teslim ediyorsunuz" dediler. Münafıklar: "Biz savaşın olacağını tahmin etmiyoruz. Eğer savaşın olacağını tahmin etseydik size tabi olur ve sizinle beraber gelirdik" dediler-. İşte onlar, o gün imandan daha çok küfre yakındılar. Kalplerinde olmayan şeyi ağızlarıyla söylüyorlar. Allah onların gizlediklerini en iyi bilendir. O kimseler ki kardeşleri hakkında Eğer bize itaat etselerdi ve sözlerimizi dinleselerdi öldürülmezlerdi dediler. De ki: Eğer doğru söylüyorsanız ölümü başınızdan savın bakalım."(Al-i İmran 166-168)

 

Tahric bilgisi: (İshak)

 

 

 

4315. Zübeyr anlatıyor: Uhud günü beni Resulullah'la (Sallallahu aleyhi ve Sellem) birlikte görecektin! O zaman korkumuz şiddetli idi. Allah Teala bize bir uyku gönderdi. Her birimizin çenesi göğsüne yapışmış şekilde idi. Allah'a yemin olsun ki Muattib b. Kuşeyr'in sözlerini hayal gibi işitiyorum. "Eğer elimizde bir şey olsaydı burada öldürülmezdik" diyordu. Ben onun bu söz­lerini ezberledim. Sonra Allah Teala bu konuda şu ayetleri indirdi: "Sonra o üzüntünün ardından size bir güven ve bir kısmınızı bürüyen bir uyku indirdi. Bir kısmınız da kendi canlarının kaygısına düşmüştü. Allah'a karşı Cahiliye zannı gibi haksız bir zanda bulunuyorlar ve elimizde bir şey olsaydı burada öldürülmezdik diyorlardı."(Al-i İmran 154) Fakat Allah Teala, İbn Kuşeyr'in bu sözlerine karşılık şöyle cevap verdi: "Eğer evlerinizde dahi olsaydınız öldürülmesi takdir edilmiş olanlar mutlaka yatacakları yerde dahi vurulup öldürülürlerdi. Allah göğüslerinizdekini denemek, kalplerinizdekini açığa çıkarmak için bunları başınıza getirdi. Allah göğüslerinizdekini en iyi bilendir."(Al-i İmran 154)

 

Tahric bilgisi: (İshak)

 

 

 

4316. Zübeyr b. el-Avvam anlatıyor: Resulullah'la (Sallallahu aleyhi ve Sellem) birlikte Uhud dağına doğru çıkiyorduk... Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Hz. Ali'den kendisine su getirmesini istedi. Ali ona deriden yapılı bir kap içerisinde su getirdi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) suyu içmek isteyince suyun koktuğunu hissetti ve tiksindi. O suyla yüzüne bulaşmış kanları yıkadı. Şöyle dedi: "Resulullah'ın yüzünü kanatan kimselere Allah'ın gazabı şiddetlidir." O zaman Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yüzünü Utbe b. Ebi Vakkas kanatmıştı.

 

Tahric bilgisi: (İshak)

 

 

 

4317. Amr b. Yahya el-Mazini der ki: Uhud günü Resulullah'ın {Sallallahu aleyhi ve Sellem) yüzü yaralandı, ön taraftaki dişi kırıldı. Hz. Ali geldi ve Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) üzerine kapanıp ağlamaya başladı. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ona: "Bana su getir!" dedi. Ali taştan yapılmış bir kapla Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) su getirdi. Onu ağzına yaklaştırınca Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) tiksindi, içmedi. O suyla yüzündeki kanları yıkadı. Şöyle diyordu: "Peygamberlerinin yüzünü yaralayan kimselere karşı Allah'ın gazabı şiddetlidir." Sonra şöyle dedi: "Bakın bakalım, Sa'd b. er-Rabi ne yaptı? Onun on iki oku yerine İsabet ettirdiğine şahit oldum." Bunun üzerine Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gönderdiği kimse Sa'd'ın yanına geldi ve: "Resulullah senin ne yaptığına bakmam için beni gönderdi" dedi. Sa'd: "Benden Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) selam söyle ve ona son nefeste olduğumu haber ver. Benden kavmine selam söyle ve onlara: Eğer Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) vefat ederse, gözümüz kıpırdadıkça hiçbirimizin Allah'a karşı söyleyeceği bir özrü olamaz" dedi. Sonra Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) eline bir kılıç aldı ve: "Bu kılıcın hakkını kim verir?" dedi. Ben: "Ya Resulallah! O kılıcı ben alırım" dedim. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) benden yüz çevirince ben: "Herhalde Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bendeki bir kötülükten dolayı benden yüz çevirdi" dedim. Sonra Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) tekrar: "Kim bu kılıcı hakkı ile alır?" dedi. Ben tekrar: "Ben alırım" dediğim halde Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) benden yüz çevirdi. Üçüncü defa tekrarladığında, Ebu Dücane: "Ya Resulallah! Bükülünceye kadar savaşmak üzere o kılıcı ben alırım" dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kılıcı ona verdi. Zübeyr der ki: Ebu Dücane'nin ne yaptığına bakmak için onun peşinden gittim. Müşriklerden kimin yanına varsa onu öldürüyordu. Sonra savaşa dalmış bir adamın yanına geldi ve onu da öldürdü. Sonra bir kadının yanına geldi. Kadın, savaşanlara şöyle diyordu: Karşi koyarsanız sizinle kucaklaşır yastıkları yayarız. Dönüp kaçarsanız da sizden ayrılırız, hem de kavuşması olmayan bir ayrılıkla...

 

Ebu Dücane ona da vurmak için kılıcı kaldırdı; ancak daha sonra vazgeçti. Ben: "Ey Ebu Dücane! Sen şöyle şöyle yaptın. Nihayet kadının yanına vardın, ona kılıcı kaldırdın; ancak sonra vazgeçtin" dedim. Ebu Dücane: Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kılıcını onun kanına bulaştırmamakla bu kılıca değer verdim" cevabını verdi.

 

Tahric bilgisi: (İshak)

 

 

 

4318. Zühri şöyle dedi: Şeytan Uhud günü: "İşte Muhammed öldürüldü" diye bağırdı. Ka'b b. Malik der ki: Bu sözden sonra miğferin altından gözlerini görerek Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i tanıyan ilk kimse ben oldum. Avazım çıktığı kadar: "İşte Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) burada!" diye bağırdım. Allah'ın Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) eliyle bana işaret ederek susmamı istedi. Allah Teala bunun üzerine: "Muhammed ancak bir elçidir. Ondan önce de elçiler gelip geçmiştir. Şimdi o ölür veya öldürülürse sizler gerisin geriye mi döneceksiniz? Kim geriye dönerse Allah'a hiç bir zarar veremez. Allah şükredenleri mükafatlandıracaktır." (Al-i İmran 144) ayetini indirdi.

 

Tahric bilgisi: (İshak) Bu hadisin ravileri güvenilir kimselerdir. Ancak mürsel yahut mu dal bir hadistir.

 

 

 

4319. Ebu Humeyd es-Saidi anlatıyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Uhud günü yola çıktı. Veda tepesine kadar geldiğinde arkasından bir bölüğün kendisini terk ettiğini gördüm. "Dönenler kimlerdir?" diye sordu. Sahabeler: "Abdullah b. Ubey b. Selul ve beraberindeki Kaynuka oğulları yahudileridir" dediler. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Onlar İslam'a girmişler miydi?" diye sordu. Onlar: "Hayır, onlar dinleri üzereler" dediler. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Onlara söyle; geri dönsünler! Çünkü biz müşriklere karşı müşriklerden yardım istemeyiz!" dedi.

 

Tahric bilgisi: (İshak}

 

 

 

4320. Amir b. Sa'd, babasından naklediyor: "Resulullah'ı (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Uhud günü gördüğümde üzerinde iki zırh vardı. Şöyle diyordu: "Keşke ben de Uhud dağının eteğinde ashabımla birlikte şehid edilenlerden olsaydım."

 

Tahric bilgisi: (el-Haris)

 

 

 

4321. Teymoğulları'ndan Muaz adında biri, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Uhud günü iki zırh giydiğini söyledi.

 

Tahric bilgisi: (Ebu Ya'la)

 

 

 

4322. Ebu Useyd anlatıyor: Ben, Resulullah'la (Sallallahu aleyhi ve Sellem) birlikte Hamza'nın kabrinin başındaydım. Elbisesi başa çekilince ayakları açılıyor, ayaklarına çekilince başı açılıyordu. Allah'ın Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Elbisesini başının üzerine çekin, ayaklarını da üzerlik ağacının yapraklarıyla örtün" dedi."

 

Tahric bilgisi: (İbn Ebi Şeybe)

 

 

 

4323. İkrime anlatıyor: Hz. Ali bana şöyle dedi: "İnsanlar Uhud günü Allah'ın Resulü'nün (Sallallahu aleyhi ve Sellem) etrafından dağılınca ölülere baktım; aralarında Resulullah'ı (Sallallahu aleyhi ve Sellem) göremedim. Ben: Allah'a yemin olsun ki kesinlikle Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) savaş meydanından kaçmaz ve onu ölülerin arasında da göremiyorum. Öyleyse Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in sözünü tutmadığımızdan Allah'ın bize kızıp gazap etti ve peygamberini kendisine kaldırdı dedim. Artık benim için ölünceye kadar savaşmaktan daha hayırlı bir şey yoktur dedim ve kılıcımın kınını kırdım.

 

Sonra kafirlere saldırdım. Daha sonra baktım ki Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ashabının arasında."

 

Tahric bilgisi: (Ebu Ya'la)

 

 

 

4324. Cebr b. Atik'in kölesi Ukbe anlatıyor: Ben, efendilerimle Uhud savaşına katıldım ve müşriklerden birini devirdim. Onu öldürdüğümde şöyle dedim: "Bu da benden olsun! Ben İranlı biriyim." Bu sözüm Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ulaşınca şöyle dedi: "Şöyle deseydin ya: Bu da benden! Ben Ensar'dan bir kişiyim. Çünkü bir kavmin azatlı, kölesi o kavimden sayılır.."

 

Tahric bilgisi: (Ebu Ya'la)

 

Hasan b. Süfyan, senediyle Ukbe b. Abdurrahman kanalıyla babasından: "Allah'ın Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile Uhud savaşında bulundum..." diye başlayan hadisi nakletti. Bu durumda Ebu Nuaym ile Seleme b. Nafi'nin, Abdurrahman b. Ukbe'yi sahabe içinde vermeleri icab ederdi. Bunun aslı yoktur. Allah en doğrusunu bilir.

 

 

 

4325. Ka'b b. Malik anlatıyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Uhud günü: "Kim, Hamza'nın şehit edilişini gördü?" diye sordu. Teçhizatı olmayan bir adam: "Ben onun şehit edilişini gördüm" dedi. Allah'ın Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "O halde bizi onun yanına götür" dedi. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) o adamla birlikte Hamza'nın yanına gidip onun başında durdu. Adam, Hamza'nın karnının yarıldığmı ve uzuvlarının kesildiğini görünce: "Ya Resulallah! Hamza'ya müsle yapılmış" dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ona bakmayı hoş görmedi ve ölülerin arasında durup şöyle dedi: "Bu kimselerin şehit olduğuna ben şahidim. Onları kanlarıyla birlikte defnediniz. Çünkü Allah için açılan yara, kıyamet günü içinden kan aktığı halde gelir. Rengi kan rengi, kokusu da misk kokusu gibidir. En çok Kur 'an'ı bileni Önce kabre koyun, sonra diğerlerini. "

 

Tahric bilgisi: (İbn Ebi Şeybe)

 

 

 

4326. Sehl b. Huneyf anlatıyor: Uhud günü Hz. Ali kılıcıyla birlikte Hz. Fatıma'nın yanına geldi ve: "Şu kılıcımı yıka! Bugün bu kılıçla güzel çarpıştım" dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de: ''Eğer bugün sen güzel savaştıysan, aynı şekilde Asım b. Sabit, Sehl b. Huneyf ve el-Haris b. es-Sımme de güzel savaştılar" dedi.

 

Tahric bilgisi: (Ahmed b. Meni')

 

 

 

4327. Mü'minlerin annesi Aişe anlatıyor: Ebu Bekir, Uhud gününü hatırladığında: "O günün hepsi Talha'nın günüydü" der, sonra şöyle anlatmaya devam ederdi: Uhud günü Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in yanına ilk dönenlerden biriydim. Fakat benden önce Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in önünde savaşan birini gördüm, onun Allah'ın Resulü'nü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) koruduğunu zannediyordum. Ben, kendi kendime: "Bu Talha olsun. Çünkü artık elimden kaçan kaçmıştır. Resulullah'ı (Sallallahu aleyhi ve Sellem) savunan kimsenin kavmimden olması hoşuma gider" dedim. Benimle Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in arasında tanımadığım bir adam vardı ve ben ondan daha çok Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yakındım. Onun yürüdüğü şekilde yürüyemiyordum. Baktım ki o, Ebu Ubeyde b. el-Cerrah'mış. Sonra Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in yanına geldim. Azı dişinin kırıldığını, yüzünün yarıldığını ve miğferin halkalarından iki halkanın yanaklarına battığını gördüm. Resulullah: "Arkadaşlarınıza bakın, onlara yardım edin" buyurdu. Bununla Talha'yı kastetti. O yaralanmıştı. Biz ise Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in sözünü dinlemedik ve O'nun yüzündeki halkayı çıkarmaya gittik. Ebu Ubeyde: "Allah'a yemin olsun ki beni bırak, ben kendim çıkartacağım" dedi, Bunun üzerine ben de onu bıraktım. Ebu Ubeyde onları eliyle çıkarıp Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) eziyet etmeyi hoş görmedi, ağzıyla halkaları tuttu ve halkalardan birini çıkarınca kendi ön dişi de halkayla birlikte çıktı. Sonra ben tekrar onun yaptığı gibi yapmak için yanına gittim; fakat o aynı şekilde bana ant verince onu bıraktım. İlk yaptığı gibi dişleriyle Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in yüzündeki halkaları çıkardı ve diğer ön dişi de düştü. Ebu Ubeyde insanlar arasında dişleri en güzel şekilde kökünden söken biriydi. Resulullah'ı (Sallallahu aleyhi ve Sellem) tedavi ettikten sonra bir çukurda olan Talha'yı tedavi etmeye gittik. Üzerinde büyük küçük yetmişten fazla veya daha az kılıç, ok ve mızrak yarası vardı. Parmağı kopmuştu, onu da tedavi ettik.

 

Tahric bilgisi: (Ebu Davud et-Tayalisi)

Bunu İbn Hibban Sahih'inde tahric etmiştir.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

25- Ahzab Ve Kurayza Gazveleri