METALİBU’L-ALİYE İBN HACER el-Askalani |
SİYER VE GAZVELER |
15- Eskilerin Peygamberliğin Alametlerini İtiraf
Etmeleri |
4284. İkrime b. Halid
anlatıyor: Kureyş'ten bir grup Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) peygamberliğe
mazhar olduğu sıralarda deniz yolculuğuna çıktılar. Derken rüzgar onları
denizdeki adalardan birine attı. Orada bir adam vardı.
"Kimlerdensiniz?" diye onlara sordu. Onlar: "Bizler Kureyş'ten
bir grubuz" dediler. Adam: "Kureyş ne demektir?" dedi. Onlar:
"Harem bölgesinin sakinleridir" dediler. Adam onları tanıyınca:
"Siz değil, biz oranın ehliyiz" dedi. Öğrendiler ki adam Cürhüm
kabilesinden. Adam şöyle dedi: "Neden Ecyad diye isimlendirildiğini
biliyor musunuz? Bizim atlarımız iyi atlardı; buna izafeten o isim
verildi." Onlar: "Aramızda peygamber olduğunu iddia eden bir adam
çıktı" dediler ve Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i anlattılar.
Adam: "Ona tabi olunuz! Eğer içinde bulunduğum durum olmasaydı sizinle
birlikte ben de ona katılırdım" dedi.
Tahric bilgisi:
(el-Haris)
4285. Cabir b. Abdullah
anlatıyor: Bir gün Kureyşliler, Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
hakkında konuşmak için toplanıp şöyle dediler: "İçinizde sihri, falcılığı
ve şiiri en iyi bileniniz bakın bakalım kimdir? Gitsin de birliğimizi dağıtan,
işimizi darmadağın eden ve dinimizi eleştiren şu adamla konuşsun! Bakalım ne
cevap verecek?" Dediler ki: "Bize göre, bu işe Utbe b. Ebi Rabia'dan
başka daha uygunu yoktur. Öyleyse ey Ebu'l-Velid, bu iş sana kaldı." Utbe
kalktı, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanına gitti ve: "Ey
Muhammed! Sen mi daha hayırlısın, yoksa Abdullah mı?" diye sordu.
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu sual karşısında sükut etti.
"Sen mi daha hayırlısın, yoksa Abdülmuttalib mi?" Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu sual karşısında da sustu. "Eğer bunların
senden daha iyi olduklarına inanıyorsan, onlar bizim ilahlarımıza tapmışlardı.
Yok eğer sen onlardan daha hayırlı olduğunu ileri sürüyorsan, konuş da seni
dinleyelim! Vallahi biz, kavmine senden daha çok uğursuzluk getiren birini
görmedik! Topluluğumuzu böldün, işimizi dağıttın, dinimizi eleştirdin ve bizi
Araplar içinde rezil ettin. Öyle ki, Araplar arasında Kureyş içinde bir
sihirbaz var! Kureyş içinde bir kahin var! sözleri dolaşıyor. Vallahi, biz
şimdi, savaş narası gibi bir şeyden başkasını beklemiyoruz. Ki o zaman
kılıçlarla birbirimize girip kendimizi tüketiriz. Beni dinle, sana birtakım
şeyler teklif edeceğim. Ey adam! Eğer şu getirdiğin şeyle mal istiyorsan, sana
mal veririz, en zenginimiz olursun. Eğer evlenmek istiyorsan Kureyş'in
dilediğin kadınını seç, seni Kureyş'in en güzel on kadınıyla evlendirelim"
dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Utbe'ye, "Sözün bitti
mi?" dedi. Utbe: "Evet" dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) Secde suresini: "Bismillah" diyerek okumaya başladı:
"Bismillahirrahmanirrahim.
Ha Mim. Bu kitap, bilen, anlayan bir kavim için ayetleri (hükümleri, kıssaları
ve öğütleri) ayrı ayrı açıklanmış, gereğince hareket edenleri Cennetle
müjdeleyici, etmeyenleri uğrayacakları azapla korkutucu, Arapça bir Kur'an
olmak üzere, Rahman ve Rahim olan Allah tarafından indirilmiştir. Öyle iken,
onların çoğu, bundan yüz çevirmiştir. Artık onlar, dinlemezler. (Peygambere)
Bizi davet edip durduğun şeye karşı kalplerimiz kapalıdır; kulaklarımızda
ağırlık, bizimle senin aranda da bir engel (dinde ihtilaf) vardır. Sen (dinin
üzere) istediğini yap, biz de yapacağız dediler."
Utbe şu ayete kadar
dinlemeye devam etti: "Onlar (Mekke kafirleri), yine bir Allah'a imandan
yüz çevirip, putlara tapmakta direnirlerse, onlara de ki: Ad ve Semud
kavimlerinin köklerini kazıyan kasırga gibi bir kasırga ile sizin de kökünüzün
kazınabileceğini hatırlatırım (Fussilet 2-13) Bu ayet okununca, Utbe,
Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Yeter, yeter! Yanında bundan
başka bir şey yok mu?" dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Hayır" dedi. Utbe tekrar Kureyş'in yanına döndü. Ona: "Ne
oldu?" dediler. Utbe: "Şunu iyi bilin ki sizin onunla konuşmak istediğiniz
her şeyi ben onunla konuştum dedi. "Sana cevap verdi mi?" dediler.
Utbe: "Evet, bu Kabe'nin sahibine yemin olsun ki onun söylediklerinden
hiçbir şey anlamadım. Sadece Ad ve Semud kavminin yok edildiği azabın başımıza
gelmesinden kaçınmamızı söyledi" dedi. Kureyş'liler: "Yazıklar olsun
sana! Biri seninle Arapça konuşuyor; onun ne dediğini anlamıyorsun!"
dediler. Utbe: "Hayır, vallahi gerçekten öldürücü azapla korkutulmaktan
başka söylediklerinden bir şey anlamadım" dedi.
Tahric bilgisi: (İbn Ebi
Şeybe, Ebu Ya'la ve Abd b. Humeyd}
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan: