METALİBU’L-ALİYE

İBN HACER el-Askalani

SİYER VE GAZVELER

 

16- İsra (Miraç)

 

4286. Es'ad b. Zürare anlatıyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şunu anlattı: "Göğe yükseltildiğimde incilerden yapılı bir sarayın yanına getirildim; içinde altından parlayan bir yatak vardı. Bana vahyedildi ve bende üç hasletin olduğu bildirildi: Sen, peygamberlerin efendisisin, muttakilerin imamısın, alınları ve ayakları beyaz atlıların komutanısın denildi."

 

Tahric bilgisi: {Ebu Ya'la)

 

 

 

4287. Ümmü Hani anlatıyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir defasında sabahın alacakaranlığında yanıma girdi ve oturdu. Ben yatağımın üzerindeydim. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle anlatmaya başladı: "Bu geceyi Mescid-i Haram'da geçirdim. Cebrail yanıma gelerek beni Mescidin (Kabe'nin) kapısının yanına götürdü. Kapıda beyaz bir hayvan gördüm. Merkepten yüksek, katırdan alçak idi. Kulakları hareket ediyordu. Ona bindim. Bindiğim hayvan, ayağını gözünün uzandığı yere kadar atıyordu. İnişe geçtiği zaman ön ayakları uzuyor, arka ayakları kısalıyordu. Yükselişe geçtiği zaman arka ayakları uzuyor, ön ayakları kısalıyordu. Cebrail benimle birlikteydi; fakat beni geçmiyordu. Kudüs'teki Beyt-i Makdis'e varınca peygamberlerin hayvanlarını bağladığı yere ben de onu bağladım. Sonra peygamberlerden bir grup göründü; aralarında İbrahim, Musa ve İsa da vardı. Onlara namaz kıldırdım, onlarla konuştum. Sonra bana içinde beyaz ve kırmızı meşrubat olan İki kap getirildi. Ben beyaz meşrubatı içtim. Cebrail bana: "Sütü İçtin, şarabı bıraktın. Eğer şarabı içseydin, ümmetin senden sonra mürted olurdu" dedi. Sonra ben tekrar hayvanıma bindim ve Mescid-i Haram 'a gelip orada sabah namazını kıldım. " Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in bu sözleri üzerine Ümmü Hani şöyle dedi: "Ben, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in hırkasına yapıştım ve: "Ey amcamın oğlu! Allah için bu bana anlattıklarını Kureyş'e anlatma; yoksa seni doğrulayanlar bile seni yalanlar" dedim. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) eliyle hırkasına vurdu ve onu elimden çekti ve karnına kadar yükseltti. Hatta karın kıvrımlarını gördüm; kağıtların katlandığı gibi katlanmışlardı. Bu esnada kalbinden bir nur çıktı, nerede ise gözlerimi kör edecekti. Hemen secdeye kapandım, başımı kaldırdığımda onun çıkmış olduğunu gördüm. Cariyem Neb'a'ya: "Çabuk ona yetiş, ne dediğini ve kendisine ne dendiğini öğrenip bana haber ver" dedim. Cariye geri döndüğünde bana şöyle anlattı: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Hatim'de Kureyş'ten bir grubun yanına gitti. Aralarında Mut'im b. Adiy, Amr b. Hişam ve Velid b. el-Muğire de vardı. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle dedi: "Ben yatsı namazını bu Mescid'de kıldım. Sabah namazını da bu Mescid'de kıldım. Bu iki vakit arasında Beyt-i Makdis'e gittim; peygamberlerden bir grupla karşılaştım, aralarında İbrahim, Musa ve İsa da vardı. Onlara namaz kıldırdım ve onlarla konuştum." Amr b. Hişam (Ebu Cehil) alaylı bir şekilde: "O halde gördüğün peygamberleri bana anlat" dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Hz. İsa orta boyun üzerinde; fakat uzun olmayan, göğüsleri geniş, kanı belirgin, kıvırcık saçlı, hafif kırmızı karışımlı beyaz tenliydi. Sanki o Urve b. Mes'ad es-Sakafi'ye benziyordu. Musa ise iri kemikli, uzun boylu, dişleri birbirinin üzerine geçmiş, dudağı çekik, diş etleri dışarı çıkık ve sert çehreliydi. İbrahim ise Allah'a yemin olsun ki İnsanlar arasında yaratılış olarak ve ahlak olarak bana en çok benzeyen kimseydi." Bunun üzerine oradaki müşrikler gürültü yaparak kargaşa çıkardılar. Mut'im b. Adiy şöyle dedi: "Bugüne kadarki işlerin kolay ve anlaşılır idi; ama bugünkü sözün tamamen bunlara muhaliftir. Ben senin yalan söylediğine şahitlik ederim; çünkü bizler Beyt-i Makdis'e gidip gelmek için develerimizi yoruyor, bir ayda gidip, bir ayda geliyoruz. Sen ise bu kadar mesafeyi bir gecede gidip geldiğini söylüyorsun. Lat ve Uzza'ya yemin olsun ki ne bu sözünü, ne de bundan önceki sözlerini asla tasdik etmem." Mut'im b. Adiy'in zemzemin yanında bir havuzu vardı. Abdulmuttalib bu havuzu ona vermişti. Mutim bu havuzu yıktı ve Lat ile Uzza'ya yemin ederek o havuzdan kimseye bir damla su içirmeyeceğine yemin etti. Bunun üzerine Ebu Bekir: "Ey Mut'im, kardeşinin oğluna söylediğin şeyler ne kötüdür! Onu kötülükle karşılayıp söylediklerini yalanlıyorsun; ben ise onun kesinlikle doğru olduğuna şahitlik ederim" dedi. Bunun üzerine müşrikler: "Ey Muhammed! O halde bize Beyt-i Makdis'i tarif et" dediler. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) : "Ben geceleyin oraya girdim ve oradan gece çıktım" dedi. Bunun üzerine Cebrail, Beyt-i Makdis'in suretini kanatları arasında getirerek Resulullah a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gösterdi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle demeye başladı: "Oranın kapısı şöyle, falan yerde, oranın bir kapısı da şöyle, filan yerdedir.." Ebu Bekir de her söylediğine: "Doğru söyledin" diyordu. Ümmü Hani'nin cariyesi Neb'a dedi ki: "O gün ben, Resulullah'ın Ebu Bekir'e şöyle dediğini işittim: "Ey Ebu Bekir, ben seni Sıddık diye isimlendirdim." Müşrikler: "Ey Mut'im, bırak da Beyt-i Makdis'den gelen kervanımızı soralım" dediler ve: "Ey Muhammed! Bize kervanımızdan haber ver" diye sordular. Resulullah: "Benfilan oğullarının kervanına Ravha'da rastladım, bir develerini kaybetmişlerdi. Onu aramaya çıktılar, ben de onların kervanlarının yanına geldim, kervanda kimse yoktu. Orada bir bardak su gördüm ve o sudan içtim. Onlar geldiği zaman bunu onlara sorun" dedi. Müşrikler: "Tanrı'ya yemin olsun, işte bu bir işarettir" dediler. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle anlatmaya devam etti: "Sonra ben filan oğulları kervanının yanına vardım; onların develerinden biri benden ürktü. Kırmızı bir deve de hemen çöktü. Üzerinde beyaz iplerle bağlı çuvallar vardı. Deve İçindekileri kırdı mı kırmadı mı bilmiyorum. Bunu da onlara sorun" buyurdu. Müşrikler: "İşte bu da bir alamettir" dediler. Sonra Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Sonra Ten'im'de filan oğulları kervanına rastladım; Önlerinde esmer bir deve vardı, işte bakın şu tepeden çıkıp gelmek üzeredir. " Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu sözü üzerine Velid b. el-Muğire: "İşte sihirbaz!" dedi. Fakat onlar gidip Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) dediği yere baktılar; işin Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in dediği gibi olduğunu gördüler. Buna rağmen onu sihirbazlıkla suçladılar ve: "Velid b. el-Muğire'nin dediği şey doğru çıktı" dediler. Allah Teala bunun üzerine: Sana gösterdiğimiz rüyayı ve Kur'an'da lanetlenmiş ağacı insanların inanıp inanmadıklarını denemek için bir vesile yaptık. Biz onları bu şekilde korkutuyoruz; fakat onları korkutmamız onların azgınlıklarını daha da artırmaktadır buyurdu. Ravi der ki: Ümmü Hani'ye: "Kur'an'da geçen lanetli ağaç nedir?" diye sordum, şöyle cevap verdi: "O kimseler ki korkutulurlar; fakat bu korkutma ancak onların küfür ve azgınlıklarını artırır."

 

Tahric bilgisi: (Ebu Ya'la)

 

 

 

4288. İbn Mes'ud anlatıyor: Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Burak getirildi. Cebrail'in arkasında ona bindi. Burak o ikisini götürdü. Bir dağa geldikleri zaman arka ayakları yükseliyor, inecekleri zaman da ön ayakları yükseliyordu. "Hayvan bizi kötü kokulu ve dar bir yerden geçirdi. Sonra bizi geniş ve güzel kokulu bir yerden geçirdi. Cebrail: İlk yer cehennem yeridir, bu ise cennet yeridir dedi." Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle anlatmaya devam etti:

 

"Ben namaz kılmakta olan bir adamın yanından geçtim: "Ey Cebrail! Bu kimdir?" diye sordum. Cebrail: "Bu, kardeşin İsa'dır" dedi. Sonra yürümeye devam ettik. Arkamızdan bir ses işittik. Derken bir adamın yanına geldik. Adam: "Ey Cebrail! Yanındaki kimdir?" diye sordu, Cebrail: "Bu, kardeşin Muhammed'dir" dedi. Sonra: "Hoş geldin!" dedi ve bereketle dua etti. Sonra da: "Ümmetin için kolaylık dile" dedi. Ben: "Ey Cebrail! Bu kimdir?" diye sordum. Cebrail: "Bu, kardeşin Musa'dır" dedi. Ben: "Onun bu kızgınlığı ve yüksek sesliliği kimdendir?" dedim. Cebrail: "Rabbinedir" dedi. Ben: "Rabbine mi?" diye sordum. Cebrail: "Evet, Allah Teala onun bu kızgınlığını bilmektedir" dedi. Sonra yürümeye devam ettik. Bazı parlayan lambalar gördük. Ben: "Ey Cebrail! Bu nedir?" diye sordum. Cebrail: "Bu baban İbrahim'in ağacıdır, ona yaklaşır mısın?" dedi. Ben: "Evet" dedim ve ona yaklaştık. İbrahim bizi güzellikle karşıladı ve bereketle dua etti. Sonra Beyti Makdis'e girdik. Peygamberlerin hayvanlarını bağladığı halkaya hayvanı bağladı. Sonra Beyt-i Makdis'in içine girdim ve peygamberlerle karşılaştım. Allah onlardan kimisinin ismini söyledi, kimisini de söylemedi. Musa, İsa ve İbrahim, bu üçü hariç onlara namaz kıldırdım. "

 

Tahric bilgisi: (el-Haris ve Ebu Ya'la)

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

17- Akabe Biatı