TEBBET 2 |
مَا
أَغْنَى
عَنْهُ
مَالُهُ
وَمَا كَسَبَ |
2. Malı da, kazandığı
da kendisine fayda vermedi.
Onun topladığı mal,
kazandığı makam ve mevki, Allah'ın azabını kendisinden uzaklaştırmadı. Mücahid
dedi ki: Sahib olduğu evlat (da bir işe yaramadı.) Çünkü kişinin evlatları da kendi
kazançları arasındadır.
el-Ameş,
"Kazandığı" anlamındaki buyruğu; (...) diye okumuş ve bunu İbn
Mesud'dan rivayet etmiştir.
Ebu't-Tufayl dedi ki:
Ebu Leheb'in oğulları gelip İbn Abbas'ın huzurunda davalaştılar. Sonra da
birbirleriyle döğüştüler. Onlara engel olmak için kalktı, onlardan birisi onu
itti ve yatağın üzerine düştü. İbn Abbas -çocuklarını kastederek-: Şu kötü
kazancı huzurumdan çıkartınız, dedi.
Aişe (r.anha)'dan
rivayete göre Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Kişinin yediği en hoş
şey, onun kazancından yedikleridir ve elbetteki onun evlatları da kazançları
cümlesindendir." Bu hadisi Ebü Davud rivayet etmiştir.
İbn Abbas dedi ki:
Rasülullah (s.a.v.) yakın akrabalarını cehennem ateşi ile korkutup uyarınca Ebü
Leheb: Şayet kardeşimin oğlunun dediği gerçek ise malımı ve çocuklarımı fidye
vererek kendimi kurtarırım, dedi. Bunun üzerine, "Malı'da, kazandığı da
kendisine fayda vermedi" buyruğu nazil oldu.
"Fayda
vermedi" buyruğundaki; (...): ... me" edatının nefy olması da
mümkündür. (Mealde olduğu gibi); soru olması da mümkündür. Yani bunun kendisine
ne faydası oldu ki? İkinci (...)'nin; (...) anlamında Cism-i mevsul) olması da
mümkündür.
Fiille beraber mastar
manasını vermesi de mümkündür. Onun malı ve kazandıkları kendisine bir fayda
vermedi, demek olur. (Birinci soru edatı kabul edilirse: Onun malının ve
kazandıklarının kendisine faydası nedir, demek olur.)
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN